- 1377 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HATUN GEREK BEY DOĞURA
Ahmet AYAZ
GAZİANTEP HAKİMİYET GAZETESİ 16 OCAK 2012
Kara Çopur Barak’ta Türkmen boylarındandır.Annesi arap olduğundan Arapçayı da Türkçeyi de zorluk çekmeden çok kolayca konuşabilen bir zattır.Kendisi iri gövdeli,uzun boylu siyah tenlidir.Küçük yaşta çiçek hastalığına yakalanmış.Çiçek hastalığından dolayı yüzünde çukurcuklar kalmış.Kendisinin de siyah oluşundan dolayı adını soyadını ancak resmiyette kullanılır,halk arasında adı Kara Çopur olarak geçer. Kara Çopur Barak’ta oda sahibi ve ekmek sahibi bir insandır.Aynı zamanda köyün muhtarıdır.Sofrası bol ve herkese açıktır. Kendisi görünüm olarak çirkindir. Fakat her zaman güzel aramış,güzel hanımlarla evlenmiş. Dört tane hanımı var.Hanımların birisi evde ev işleri ile ilgilenir,birisi bağda veya bostanda çalışan işçilerinin aşı ve ekmeği ile ilgilenir,diğeri odasında yabancı bir kimse yok ise,kendisinin emir ve isteklerinden sorumludur.Dördüncü ise üç oğlu var,onların yemeleri içmeleri ve temizliklerinden sorumludur.Başka bir işe bakmaz. Bu çocuklar da kendisinin doğurduğu çocuklardır.Birbirinin peşi sıra doğmuş üç tane oğlan çocuğudur.Her ne hikmetse! Öbür üç hanımın üçünden de çocuk olmamıştır. Bu üç oğlan çocuğu sıralamaya göre
üç-beş-yedi yaşlarındadır.Fakat öyle şaşılacak iştir ki! Bunların anneleri yanı başlarında, üçü bir tabaktan, bir tek kaşıkla nöbetleşerek çorba içiyorlar. Bu usule öyle alışmışlar ki, aralarında kavga da çıkmıyor.Sessiz sedasız alıştıkları gibi yemeklerini yiyorlar sularını içiyorlar.
Kara Çopur’un bir arkadaşı çok uzak bir memleketten ziyaretine gelmiş. .Evinde yiyip içen,odasında yatıp kalkan bu misafir, Kara Çopur’un hal ve hareketlerine inceden inceye dikkat edip baktıktan sonra kendi kendine de bir değerlendirme yaptıktan sonra .Kara Çopur’la söz sohbet bittikten sonra yolculuk zamanı geldiğinde, artık arkadaşı Kara Çopur’dan kendi evine dönmek için izin istemeden önce;
Kara Çopur, benim kara kardeşim, geldiğim günden bu güne kadar durumunuzu hal ve hareketlerinizi dikkatle ve defalarca izledim.Her şey yerli yerinde, her şey çok güzel. Köyde muhtarlığın,yaşama biçiminle gurur duydum.Bağına bahçene,bostanlarına hayran kaldım.Yalnız evlenmiş olduğun dört tane hanım kardeşlerimden bir çocuğun doğmamış. Doğrusunu söylemek gerekir! Bende söylüyorum.Boynumda vebalin kalmasın deyince, Kara Çopur cevap verir.Arkadaşım sen iyi
dikkat edememişsin.Benim evlendiğim imam nikahlı üç tane hanımdan çocuğum olmadı.Fakat dördüncü evlendiğim ,falanca hanımdan üç tane ay parçası gibi oğullarım var. Sen evimde az da kalmadın, bunları nasıl olurda görmezsin? şaştım doğrusu! deyince, ben seni çok seven bir dostunum.O üç tane yavruyu gördüm.Onların üçü bir tabakta bir tek kaşıkla nöbetleşe çorba içiyorlardı. Sana böylesi yakışmaz! sen bir daha evlen,“ hatun gerek,bey doğura!” diye bir söz var. Sen bir daha evlen,hem de kendi soyundan birisi ile evlen deyince, Kara Çopur şaşırıp kalır. Daha sonra kendi kendine,evde üçü imam nikahlı dört tane hatun var.Üç tane de oğlan var. Ben ne yapmalıyım, nasıl etmeliyim? Derken, amcasının yaşlı ve gözleri kör bir kızı varmış.Hemen aklına o kız gelir.Fakat vakit geçirmeye gerek duymadan, köyün sevilen ve sayılan insanlarını bir araya toplar.
Amcasının o gözleri kör olan kızını istetmeye karar verir ve onunla evlenir. Kör kız gebe kalır ve bir oğlan da o doğurur. Aradan üç beş yıl geçer,o misafir tekrar gelir. Önceki üç oğlanı aynı düzen içinde, sonrakini de tek başına yemek yerken görür. Misafirlik yine biter,
misafir evden ayrılırken, yüzünü Kara Çopur’a çevirerek, maşallah koç gibi bir oğlun olmuş çok sevindim. Kolay kolay sırtın yere gelmez deyip,vedalaşır gider.
Bir gün gelir Kara Çopur’un dört tane oğlu büyür.Bunlar at binip, kılıç kullanma çağına ulaşırlar. Aneze Arapları göçebe halinde gelir, bunların arazilerine çadır kurarlar. Uzun zaman arazilerinde kaldıkları yetmiyormuş, gibi,arazinin bir kısmını mal edinmek için zor kullanmaya kalkışırlar. Önceki üç oğlanın üçü de Anezeye gücümüz yetmez, biz bunlarla vuruşamayız derler. Fakat küçük oğlan,hayır! der. Bunlarla tek başıma ben vuruşacağım der. Bir gün bu küçük oğlan bakar ki,ne görsün? Üç kardeşi perişan halde Aneze Arapları ile vuruşuyorlar. Bu hemen atına biner,eline kılıcını alıp bunların içine bir defa atını sürer. Aneze Araplarının sayıları çok. Bunların arasından her geçişinde ikisini üçünü yere sererek savaşı kazanır,bunları topraklarından sürmeyi başarırlar. Savaşı seyreden Kara Çopur’un aklına hemen,kendisine bir daha evlen,“ Hatun gerek,bey doğura!”sözü gelir. Kendi kendine demek ki! Beyleri hatunlar doğuruyormuş! Orada “Hatun gerek. Bey doğura” sözünü yerli yerinde bulur ve kabullenir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.