- 970 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
adı yokki 13
ADI YOKKİ 13
adam kadını seviyor diye içine düşmüştü yalnızlığın.!
Aşk aslında bir tuzaktı geçmişi hep yaşatan geleceği karıştıran koca bir urgandı, kimine intihardı hiç susmasını bile bilmeyen yeşil bir yapraktı sanki.
Ama bende her gün bir noktaydı aslında , duruşması bile görülmeyen azat edilmiş bir davaydı.
Adam vazgeçmişti ellerinden, gözlerinden ,varlığına takılmıştı kadının, o hisle doluyordu ya da taşıyordu zorlukları çatırdatıyordu belkide kendisi fırsatçı bir depremdi.
Kadın hep değişkenliğe açıyordu pencerelerini içinde ki sorgu hakimlerini zengin ediyordu, adamsa gülümsüyordu yalansa bile gerçek olabiliyordu.
Kadın diken oluyordu çoğu zaman ,ona tüm geçitleri kapatıyordu siyah derin yalnızlıkları,koşuyordu evet kaçıyordu adamdan ama neden bilinmez tavan yapıyordu bu aşkta.!
Bir adam ve bir kadın buluşmuşlar bir resimde, nasılsa biz yaşam tablosunu dolduranlar değil miyiz ,okşamak saçmaca güller, yarım kalan çay bardakları ve yarım hüzünleri varmış katıklarında aşksa tek bir duble olmuş masada.
Kadının saçları uzun kırışıklıklarıysa sırtında kırbaçtı, adam kamburlarını ve nasırlarını sahne arkası yapmıştı gize çoktan karışmıştı hüzünleri.
Zaman ,HAYAT VE SEVGİ, kalabalık olmuş yalnızlıklar , gök gibi gürlemiş hatalar , kuşkuysa bir dirhem çekirdek olmaktan çok batmaz bir gemiymiş okyanusta , sevgi nefes alamamakta bu kadında.
Nedenler, nasıllar eskimez bir plakmış aslında , yangınlarsa yangında dirilen bir nefesmiş, sökük yamalı bir elbiseymiş dokunuşlar, noktaya sarılmış cümleler.
Sonraysa isyan etmiş yağmurlar, bir çiğ damlasıyken umutlar büyümez bir fidanmış kederler.
Suç mu cezamı neden yan yana ayırmak ustalıkmış bu kitapta.
Sayfaların çoğu işaretli okunmuş ya önceden, her okuyan üflemiş sayfalara yalnızlık ve hüzünleri, terk etmiş hayalleri, geç kapatmış bu eski romanı.
Adam kapıda son bir kez bakmış kadına, kadınsa kovmuş, durdurmuş kendine sel olan sevgiyi.
Kadın çünkü, karışıkmış çözense sarmaşıkmış.
Kırmızıymış ısıtan kavuransa siyahmış ortası yokmuş renklerin kadının dünyasına girince hepsi tek bir rengin hakimiyetindeki askerlermiş aslında anlamı yokmuş pembenin.
Bir çengel geçmiş adama ve kusmuş güneşin görmediği sabahlara, hapı yokmuş gecenin
çile çeken, gün batımıymış, baykuşlar ötmüş üşüyen yalnızlıklarda.
Pişmanlığa ömür biçememiş hekimler deliyse deliliği terk etmiş aslında.
Kalmak kalmamanın içinde kayıp bir kent gibi donduruyormuş mevsimsiz soğuklarda.
Benlik ince bir sınır çizgisi, umutlar hassas mayınlar , kadın ve adam sığmamış tabloya renklerse solan anbiyas olmuş tuvalde.
Haykırmak ve yutkunmak birbirine karışmış,yalancı bir tuzakmış en eski sayfada o sayfaysa geçmişten işaretliymiş aslında.
Zulme zulüm edende zulümmüş ortada kaybolansa benlikmiş.
Haksızlık mermisi bitmez bir kabadayı ,boşalansa umutlarmış oda kendi içine saklanmış.
Yaşlılık aksayan bir şarkı gibi damardan verilen morfin olmuş aslında ,küsmüş siyahlar beynimi kapatan saçlar uzunsa da kısaysa da küsmüş yeni adı beyaz olmuş bu sayfada.
Kimdir bu adam ,nedir necidir,aslında belkide kadın hiçliğin içine geçmiş bir şeydir.
Anlamak istenmediğini hissettiği anda sahnedeki en iyi oyuncu gibi anlamamayı sollamış, farkıdanlık intihara zorlanan bir senoryoymuş yalnızlık hep boğulmuş.
Ölümmüş perde,gözyaşı son finali yapmış eski ama ,yeni gibi görünen sahnede.
Yalan yalancığı giymiş kefen siyah olmuş haykıran yinede benlikmiş, küsmek kaçmanın içinde bir gezintiymiş körleşen gerçekten bıçakmış.
Evlilik ya da boşanmak farkında olmadan yaşanan aynı şeymiş aslında, kandırılan zamanmış.
Zaman mı oda oyalayıcı salıncak kırılmaz bir halatmış, sevgi var görünen bir yokmuş.
Adam hep var olmuş,yok olmayı diriltmiş tatlı uykusundan mahmurlaşan kadınmış, kadınsa siyahmış, belki de çok iyi bir tuzakmış.
Adam ve kadın çoktan gitmiş aslında.
Biletsiz ve zamansız bir bitiş ve gidiş bu zehirlenen benlik gibi yok oluş bu.
Kavurucu bir mevsimin sağanağında doyasıya bir ıslanış bu.
Gelmek ve gitmenin örtündüğü yalancı bir yorgan bu, belkide içi geçmiş pişmanlıkları sığındığı liman, olmayan ama görünen bir yalnızlık bu.
Yabancı omuzlarda yürümek, yeni çıkmış kamburluklarıın gölgesinde güldüğünü sanmak ama yinede kalmak.
Gayrılığın içinde alevleşmek gibi haykırmak.
ZAMANI DELMEK DEVLEŞMEK.!
Adam ve kadın ne olur bilinmez, ama şu var ki her bilinmez bir bilinene tutsaktır.,yorulmaksa bu savaşta güzel bir sefer kabıdır susuz ve katıksız koymaz seni, yeter ki bekle sen,çöllerine ek sabrı.
Adam konuşuyor kadınsa gölgede kalmış asma gibi saklıyor üzümleri,adam ekşitiyor yüreğini kadınsa veriyor meyveleri, zaman oyalıyor ikisini, kalabalık bekletiyor aşkı bu sefer hem adam hem kadın susuyor yalnızlık her ikisinde birden başarılı bir gala yapıyor.
Cümleler ,kelimeler çekildikçe kuraklaşıyor.
Çocuk anlıyor dahada çocuklaşıyor belkide bir başkaldırış bu isyana karşı isyan haykırışta sıra bekleyen sabırlı bir yolcu oturuyor yüzü gülmeyen kadının yanına, yol çabuk bitiyor.
ASLINDA BİTMEZ GÖRÜNÜYOR..!
YOL BİTİYOR.
Taşlar zamanından önce dökülüyor , belkide ,demir tavında dövülüyor.
YOL BİTİYOR
Gözyaşı insanın içindeki tuzağın en kıdemli misafiri ağlıyor.
YOL BİTİYOR
Ayrılan kavuşmuyor, kavuşan aslında zaman oluyor
YOL BİTİYOR
Kar ve zarar birbirini dövüyor, yanılıyor, benlik konuşuyor.
YOL BİTİYOR
Darlık genişlikte patlıyor ama kandırılamıyor.
YOL BİTİYOR
ayrılık hançer oluyor, adam ve kadın kanıyor.
YOL BİTİYOR
Vazgeçmek, vazgeçilmişliği dövüyor öldürüyor.
YOL BİTİYOR
Ölüler diriliyor, kadın ve adam konuşuyor.
Not..yol bitmelimi ,bitmemeli bilinmez bilinen şu ki zaman su misali kayıyor var oluş bir bitişin başlangıcı aslında,her şey zaman gibi tükenmekte kıyıda.
Hatice Nilüfer Karataş
YORUMLAR
Çok çarpıcı ve sıradışı bir görsellik oluşturmuşsunuz...hem ilginç hem de sanat içerikli...
Şiir tadında nesir nesir arası dize birlikteliği ile yüreğe dökülen yıldızlar gibi...
hüzünlü ve nadide..amma bir o kadar da dirilik barındıran cümleer
Sevmek zaten yalnızlığın diğer adıdır...
Sevenler genellikle kendilerini mağdur ve garip görürler...
Çünki ihmal edilen ve sürekli kırılan kalpleri yüzünden buruk ve acılıdırlar...
O yüzden, isimsiz sokaklarda hep yalnızdırlar...Kalabalıkta olsalar da bu yalnızlık bitmez...
Seven yürekte fırtınalar kopar...feryatlar ciğeri yakar...
Sevginin kıymetini bilmeyenlerin kulakları duymaz...
gözleri görmez..onlar bencil ve sevgi fukarası olduklarından seveni anlamaz...
seven yüreğe merhem olmazlar...
Böylesi yüreklere yanıp yakılmak beyhudedir...
Lakin yüreğe söz geçmez...
Duygular nasihatten anlamaz...
kendini frenlesen bile göz yaşları akar kirpiklerden...
Canın özü, azünden kavurur...küle döndürür....
Yürek kanasa da saran yoktur...
kanatan O...
ağlatan O...a
ağlayan sevendir...se hep kana derkn hep bunlar ifade edilmiştir...
Yine de bu halden mutludur seven...
hasretler acıları bine katlasa da...
özlemler yüreği her gün dağlasa da...
işte gerçek sevgi budur...
Koşulsuz...
beklentisiz ve sınırsız sevmek...
Mutluluğu vulatta değil...
acıda elemde...
hüzünde ...
göz yaşında aramak...
bulmak...ve tatmak....
Böylesi aşklara dayanmak çok zorsa da ..önünde şapka çıkartılır elbette...
Zira eller titremekte...
yürek üşümekte...
yaralar kanamaktaddır...
çare çresizlikte gizlenmiştir...
Adı aşktır....
zavallı ve bedbaht yürek,fırtınalı gecelerin koynunda sersefil...perişan ve darmadağın olmuştur...önülde O...
yürekte O...
akılda O vardır...
lakin seven O'nsuz ve yapayalnızdır...
Yüreğinize sağlık değerli kalem...
duygular hüzün tülü ile bezenerek satırlarda kristalleşmiş...
her biri inci mercan...
toplansa yürekte bir eşsiz hazine olacak...
Gönülden kutluyor ve alkışlıyorum...
Cümle lerine
Çoşkun yüreğine...
Yazan kalemine...
Emeğine sağlık...
Çok un küçücük kaldıgı tebriklerimle...
Sevgilerrrrrr saygılar...mutluklar şairem-iz