- 1704 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
"ZAMAN SADECE ZAMAN"
Zaman kavramını sorgularken sorularımızın her birinin bir cevabı olduğunu fark ettim bir vakitte.
Bu fark ediş biraz sancılı oldu, kabullenemedim belki de.
Uzun bir süre çırpındım kabullenişe doğru.
Uzun denecek ( ömür ile hesaplanırsa öyle kısa ki) senden uzak bir dönem geçirdim.
Ve devam hala ayrılığa
Bu süreçte öyle gelmeler gitmeler yaşandı ki , ne ben oldum tam, ne olmak istediğim.
Geçip giden saatlerin akrebinin zehirini yüreğime akıtıp, saplanışını duyumsadım.
Saniye saniye gerildim saatin dönen çarkları arasında.
Tutarken yelkovanı ,dönmesin diye sensiz , dişlilerinin sol yanıma saplanışını izledim çaresiz
Durmadan dönen , hiçbir gücün etkilemediği arsız zaman saatinin bir zaman sonra “acının sarkacına” karşı hissizlik yarattığına tanık oldum.
Nasırlanan yaraların kabukları, acıları kanatmıyor.
Lanet ettiğim o kahrolası zamana, şimdilerde minnetle bakıyorum.
Dağlarken yaraların sızısının, bana , gün olup ta ağlamayı unutturacağını hayretle izliyorum.
Ve gerçek dostun zaman olduğunu duyumsuyorum.
Şimdilerde seni beklemeden(hayalini), sana hazırlanmadan dolduruyorum kadehimi.
Ve sensiz senin şerefine kaldırırken kadehimi, göz yaşlarım eşlik etmiyor , artık bana.
Göz yaşlarımın arkadaşlığını özlemeyeceğim. Belki de özlemeyeceğim tek arkadaşım olacaklar.
Mutsuzluğun çeşmesinin kapanmasına susamayacağım.
Resmine bakmadan içiyorum ve resmine bakmadan yazıyorum.
İstemeyeceğim seni senden.
Yüreğin nasırlanması, kabuk bağlaması nasıl bir şeydir bilir misin …?
“Benim zamanım” diyorum bu,sancılı dost zamana.
Bir dost, Bir zaman…
“Zaman sadece zaman”
deren bulut