- 1715 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYAT BU!..
Sevgili Günlüğüm,
Uzun zaman oldu senin yüzüne bakmayalı. Zamanın neresindeyim bende şaştım inan.
Kâh gerisinde, kâh ilerisine taşıyorum günlük bohçamı.
Anımsadığım kadarıyla seni en son 2004 senesinde ziyaret etmiştim.
O gün bugün hayat denizinde yüzmekle meşgulüm.
Bir türlü kıyıyı göremedim.
Ne zaman da göreceğimiz meçhul de, umut var ya umut, işte onu bir kibrit çöpü, gibi elimde tutmaktayım. Yorulduğumda ona iyice sarılıyorum. Hani Euripides’in dediği gibi “Umutsuzluk korkakların harcıdır.”
Ama kimi kez de kendimle çelişkiye düşüyorum, çünkü umut gidince korku da gidiyor.
İşte o an düşünüyorum;”Acaba biz korkularımıza mı alıştık, boyun eğmeyi seçiyoruz” diye…
Korku içinde yaşayan insanın özgür olması mümkün değil ki. Nazım fısıldıyor kulağıma;
“Artık ümit yetmiyor bana, ben şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum…”
Şairin sesi güven veriyor yarınlarıma, sıcacık umut sarıyor tüm bedenimi…
Anlatacaklarım çok birikti biliyorum.
Önce düşündüm, sana iyi ve kötü neler yazayım, diye.
Sonra vazgeçtim, yaşam zaten zıtlıklarla yaşanıyor. İyisi de yaşandı, kötüsü de yaşandı.
Hangi birini yazsam sayfalar almayacak. Ben en iyisi mi bugün yaşadığımı kısaca yazmak istiyorum:
Akşamüzeri telefonum acı acı çaldı. Özlediğim dost sesini duyunca keyfim yerine gelmişti.
Üç beş dakika sonra ruhlarımızın iklimi değişti.
-Üzüldüm, dedi öğretmen arkadaşım.
-Neden, diye sordum ona:
-Artık gençlerimiz bayramlarını kutlayamayacak, dedi içten gelen bir hıçkırıkla.
Şaşırmıştım, dostun hüzünlü sesi bana da sirayet etmişti.
Biraz da saklanamaz öfkeyle sesim çatallı çıkmıştı:
29 Ekimde tüm ulusun yüzünde kızamık gibi bulaşmış hüzünler çiçek açmıştı.
Özgürlüğümüzün simgesiydi, EN KUTLU günümüzdü o gün.
Bir bahaneyle askıya alınmıştı 88.yılı kutlaması, oysa o gün Atamızın Türk Ulusuna bir armağanıydı.
İlk kez ulusça vurgun yemişti sol yanımız. İlk kez hediyemizi alamamıştık.
Şimdi gençlerimizin yüzlerinde çiçekli gülüşleri mi solacak.
Arkadaşımdan bana bulaşan acıyla, koştum güneye doğru.
Bir solukta ulaştım teselli bulmayı umut ettiğim Akdeniz’e.
-Üzüldüm, dedim dostuma.
-Neden, diye sordu bana.
-Artık gençlerimiz bayramlarını kutlayamayacaklar, dedim frenlediğim hıçkırığımla.
Şaşırmadı dost, sesinde bir sakinlik vardı nedense.
-Büyük bir lokma al ağzına ve yavaşça yutkun, dedi dost bana.
-Peki, dedim "dediğini yapacağım, ama hak mı bu?" dediğimde,
-Değil ama şimdi yutkunma zamanı, yutkunma zamanı, dedi dost.
Ve ekliyor: "Hayat bu!"
Sonra kuzeye doğru yürüyor ruhum ve yüreğimin sol kıyılarını şiddetle farklı bir ses çarpıyor:
“Bir ülke, yarı köle yarı özgür insanlardan oluşursa sürekli yaşayamaz.”
Bu sesin sahibi, köleliği bitiren Cumhuriyet şehidi Abraham Lincoln, günümüze gelse ve kendi çocuklarının dünyanın içine nasıl ettiklerini görmüş olsa, acaba nasıl bir ceza verirdi; onun bunun çocuklarına?
Ve güneydeki dostun sesi okşuyor ruhumu:
“Telaş etme, hayat bu!” diye…
Emine PİŞİREN
13.01.2012
YORUMLAR
bindik bir alamete gidiyok kıyamete diyen cem karaca ne kadarda haklıymış....duyarlı yüreğe selam
emine pisiren
Yakında 23 Nisan Çocuk Bayramı da kutlanmazsa hiç şaşmayalım...
Sayfamı yalnızlıktan kurtardınız.
Teşekkür ederim.
Saygıyla