- 1084 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AŞKIN SONSUZA DEK BİTMEYEN HALİ ( Ti amo )
Müzeyyen yavaş yavaş eski yaşantısına dönüyordu fakat hale yastaydı siyah kıyafetlerini çıkarmamıştı. Kasabalılar onu artık dul Müren diye anıyorlardı. Çiftligi almak isteyen pek çok kişi vardı güzel paralarda teklif ediyorlardı. Ama burayı satmak istemiyordu. Yıllardır Zeki’nin ailesinde olan bu toprakları satmak dogru gelmiyordu. Ayrıca sevmeyi ve sevilmeyi ögrendigi bu evden ayrılmak istemiyordu. Üstelik şimdi İstanbul sosyetesinede dönemezdi. Tırnakları bunun için çok kirliydi.
Ama bu çiftlik Kemal’e babasından kalan tek şey olacaktı. Yanlız kaldıgı o ilk kış boyunca Müzeyyen çiftçilik ile ilgili herşeyi ögrenmeye çalıştı. Bunu kaybolan kocası ve oglu için başarmak zorundaydı. Kocasını çalan denizi düşünmemek için acısını biraz hafifletebilmek için elİnden gelen her şeyi yapacaktı. Yine her sabah bir saatini uçurumun kenarında geçiriyordu. "Zeki öldü" "Neden bunu kabul etmiyorsun? O öldü! Zavallıcık!"diyorlardı köylüler.
İlkbahar gelince Müzeyyen çiftlikteki işlere soyundu. Köylüler başta onun emirlerini yerine getirmek konusunda kaygılıydılar ama sonunda Müzeyyen’in ne yaptıgını çok iyi bildigini fark ettiler. Ve dedikodularda son bulmuştu. Müren çiftliginin, Müzeyyen’in ellerinde, Zeki’nin ellerinde oldugu kadar güvendeydi. Müzeyyen elinden gelini yapıyor kendini kanıtlamak için çalışıyordu. Sonunda harman zamanı geldiginde önceki yıl kadar iyi olmasada ürünler yeteri kadar iyiydi. Zeki’nin ölümünün ilk yıl dönümünde artık siyah kıyafetlerini giymiyordu. Fakat hala uçurumun kenarına yaptıgı sabah ziyaretleri devam ediyordu. Bunun ne anlama geldigini kimse anlamıyordu . Bir şekilde gelgitlerin sevgisini Zeki’ye götürdügünü hissediyordu.
Yıllar geçtikçe çiftlik zenginleşiyordu. Başarılı bir iş kadını olmuştu herkes onu tanıyordu Çünkü en yüksek maaşları o veriyordu çünkü kazanıyordu . Sonunda komşu çiftlikleride adil ve makul fiyatlarla almaya başladı.
Müzeyyen yirmi iki yıl boyunca dur durak bilmeden çalıştı. Bölgenin en zengin kadını olmuştu artık. Bu arada Kemal genç ve saglıklı bir delikanlıya dönüşmüştü. Bir gün komşu çiftlikten güzel, akıllı, neşe dolu bir genç kızla tanıştı. Gördügü an aşık olmuş ve ona evlenme teklif etmişti; kızda kabul etti. Müzeyyen oglunun mutlu olacagından emindi.
Tam yirmi iki yıl boyunca her sabah egri bügrü parmaklarını uzatmış kayalıklara vuran dalgaların üzerinde, uçurumun tepesinde tam bir saatini geçirmiş. Herkes kocasını bekledginin farkındaydı. ( Tam sekizbin gün. Kayalıklar yagmur, kar, rüzgar, çamur demeden onları ziyarete gelen Müzeyyen’i agırlamışlardı.) (Tam sekiz bin saat boyunca.) (Müzeyyen bir gün olsun dünyanın bitip denizin başladı o noktada nöbetini hiç aksatmamıştı)
Korkunç bir fırtına çıkmıştı. Zeki’nin kayboldugu günki gibi yaşanan en büyük fırtınaydı bu işin tuhaf kısmı yine kasım ayının ilk haftasıydı. Rüzgar yine tozu dumana katıyordu. Ama hiçbir fırtına Müzeyyen’i uçumun kenarına gitmekten alıkoyamazdı. İşin aslıda Müzeyyen en çok fırtınalı günleri seviyordu. Böyle zamanlarda kocasına kendini daha yakın hissediyordu. Müzeyyen yagan yagmurun içine işlemesini bekledi. Onun ismini fısıldıyordu, "Zeki, Zeki, Zeki, Zeki"...."Saçları rüzgarda dört bir yana savrulmaya başladı. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum . Sonsuza dek seni sevecegim."
Kemal çiftlik evinden gördügü manzara karşısında ne yapıcagını şaşırmıştı. Korkulu gözlerle annesini izliyordu. Normalde sessiz ve düşünceli olurdu ama şimdi fırtınada saga sola savruluyordu. Kemal dışarı çıkıp annesine seslendi. "ANNE! Daha önce seni hiç durdurmaya çalışmadım . Ama şimdi. Geri dön. Bu çok tehlikeli.
Müzeyyen fırtınaya karşı bagırdı, "Hayır!"
Kemal hen rüzgara hemde annesine karşı mücadele ediyordu. Ne yaparsan yap hiç bi işe yaramıyacak.
"Elbette yarayacak!"diyerek başını iki yana salladı Müzeyyen
Kemal yagmurluguna sıkıca sarıldı. Arkasından bagırdı. Herkes onu ne kadar sevdigini biliyor."
Müzeyyen ogluna arkasını dönüp Karadenize baktı. Oglunun onu duyamayacagını bilerek kısık sesle cevap verdi. "Yanlızca onu hatırlamak istiyorum ."
Yagmur damlaları ayaklarının altında küçük oluklar oluşturmuştu. Yer sarsılmaya başladı. Kemal topragın hareketini hissetti. Annesiyle arasında büyük bir yarık oluşmuştu .Kemal korkuyla annesine atıldı. Elleri tam buluşacaktı ki bir anda durdu. İçindeki korku bir anda gidivermişti. Gülümsedi. Elini aşagı çekti.
" Allah aşkına anne!"
Kemal daha başka bir söyleyemedi.Yagmur ve rüzgar ortalıgı birbirene katıyordu. Şimşekler çakıyor, gök gürüldüyordu. Kemal annesini hiç bu kadar sakin hiç bu kadar güzel görmemişti. Sanki bunca zaman sıranın kendisine gelmesini beklemişti. Ayaklarının altındaki toprak parçalarına ayrıldıgında annesinin çılgın dalgalar arasında kaybolmasını izliyordu.
Müzeyyen’in cesedi asla bulunamadı. Köylüler sonunda Müzeyyen ’in karadenizin dalgalarında sevgili Zeki’yle buluştuguna inanıyorlardı
HİKAYEMDE İSMİ GEÇEN SANAT GÜNEŞİMİZ SAYIN ( ZEKİ MÜREN’E ) MÜZİGİN DİVASI SAYIN( MÜZEYYEN SENAR’A )TÜRK FİLMLERİMİZİN UNUTULMAZ İSMİ SAYIN( KEMAL SUNAL’A) SONSUZ TEŞEKKÜR EDERİM UNUTULMAMASI DİLEKLERİMLE....
YORUMLAR
zor oudum yarısına kadarokuyabildim zekimüren çftliği heralde okuyabildiğimkadarıyla güzeldi
tebrikler
semra Eşme
unutulmayacaklara bir de Denktaş eklendi gardaş
emeğinizi vefanızı ederminizi kutlarım
tekrar döneceğim
semra Eşme
emeğinize sağlık..onların anısına yaptığınız iki bölümlük bu çalışma, tüm sevenlerini eminim mutlu edecektir....Bu güzel çalışmadan sonra bundan önceki yazılarınızın dokusunu da çok özlediğimi ve merakla yeni çalışmalarınızı beklediğimi belirtmek isterim...bilginize))