- 1270 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AVŞAR(AFŞAR) GELENEKLERİ -5-
AVŞAR DÜĞÜNLERİ- (Devamı)
*** Düğün ***
Düğünler genellikle ekinler yani hasat kalktıktan sonra (Güzün) sonbahar aylarında yapılmaktadır. Fakat bazı yerlerde düğünü olan ailelerin çoğunun akrabaları yurt dışında bulunması bunların yaz aylarında Türkiye’ye izne gelmeleri, yaz ayları havanın sıcak olması (düğünler genellikle dışarıda, boş alanlarda ve çayır çimenlerde yapıldığından), düğünlerin yaz aylarında yapılmasına sebep olmaktadır.
*** Düğün Yemeği***
Avşarlarlarda düğün yemeğinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Kuru kuruya düğün yapılmaz. Düğün süresince kazanlar dolusu etli yemekler, etli pilavlar, kavurmalar hiç eksik edilmez. Daima hazır bulundurulur. Yemeklerin yanında ayranlar (katık-çalkamaç) boldur.
Yemeklerin çoğu etli olarak hazırlanır. Çünkü akrabalar, aile dostları tarafından hediye olarak getirilen koyun, keçi, kuzu gibi mallar hemen kesilerek yemeklerin içine katılır.
Düğün evine gelen misafire hizmet büyüktür. Düğünün birinci günü öğle vakti oğlan evine komşular, akrabalar davet edilir. Düğün yemeği düğünün başladığına işaret eder. Düğün yemeğinden sonra, gelen misafirler düğün sahibine "bayrağın hayırlı olsun" der. Düğün sahibi de "darısı kızına oğluna olsun ya da darısı başına olsun, Allah razı olsun" gibi hayır dualarında bulunulur.
*** Düğün Bayrağının Kalkması ***
Düğün bayrağı pazartesi veya perşembe günleri kaldırılır. Bu günlerde bayrağın kalkması Avşarlar arasında, pazartesi ve perşembe günlerinin mübarek görülmesinden dolayıdır. Perşembe günü düğünün başlaması durumunda gelin pazar akşamı oğlan evine iner. Pazartesi başlaması durumunda gelin perşembe günü (deri günü) oğlan evine iner. Her iki durumda da gelinin gelinin inmesi kutsal ve sevap gecelere rastlamaktadır. Bayrak kalkmadan önce oğlan evi köyde ölen varsa sahibinden müsaade alır. Yeniden taziye yapılmaktadır. Buna "yas alma" adı verilmektedir.
Pazartesi ve Perşembe camiden çıkan cemaat hoca ile birlikte düğün evine gider ve düğünün yapılacağı evin önünde, kapı yanında, sağ tarafa bir çukur kazılır. Evden daha yüksekte çevreden rahatlıkla görülebilecek bir direk ucuna birkaç tavuk teleği batırılan elma ya da soğan, direğin tepesindeki sivri uca saplanır. Buna "tozzak" adı verilir. Bu tozzağı düşürüp, gelin oğlan evine indiği (geldiği) vakit geline veren bahşiş alır. Tozzağın anlamı kurulan ailenin sağlam temellere oturtulmasıdır. Soğanın kök salması bu durumu sembollendirir. Bayrak direğinin bir yere oturtulması için çukur kazılır. Çukurun yanında bir kurban kesilerek kanı bu çukura akıtılır. Bu kanın anlamı; kaza ve belalara karşı emniyet ve koruyucu bir unsur olmasıdır. Bayrak dikildikten sonra zincir ile duvara bağlanır ve zincir kilit ile vurulur. Bu kilidin yeni ve parlak olması önemlidir. Anahtarı ev sahibi yani düğün sahibi saklamalıdır. Kilit yine kilitleyen tarafından açılmalıdır. Bu anahtar ise bekâretin simgesidir. Kilidin gerdek gecesi açılması gerekmektedir.
Bayrağın kaldırılması akabinde öğle yemeği yenir. Bundan sonra davul kovgun kovgun, zurna ezgin ezgin önce bir uzun hava çalar. Ardından neşeli havalar çalmaya başlar. Oradakiler halay çekmeye başlarlar. Halaydan başka seyirlik oyunlar da oynanır. Düğünün birinci günü başlamış olur.
Düğünlerin eğlence ağırlıklı olmasının temelinde "murad alma, murada erme,bu mutluluğu yaşama" düşüncesi yer almaktadır. Geniş bir kitle çalgısız, davulsuz, zurnasız düğün yapılmasını başkalarına göre aşağılık olarak nitelerler. "Benim kızım dul mu da davulsuz, zurnasız gelin olacak..." itirazını yaparlar. Veya "Oğlumu Bir daha mı evlendireceğim?..." anlayışıyla hareket ederler. "Düğüne giden oynar, ölüye giden ağlar..." anlayışıyla her türlü alışkanlıklarının da hoş görülmesini isterler. Sıkıştıkları zaman da "Zamane ne yapalım? Söz geçiremiyoruz" derler.
Oynarlar, gülerler oğlan tarafı ve oğlan yakınları. Sevinenler için mutlu gün olarak görülür düğün. Murad alacakları gündür onlar için düğün.
Çatlasın düşmanımız.
Sevinsin dostlarımız.
denircesine oğlanın bilhassa bacıları, erkek kardeşleri ve enişteleri düğünde pervane gibi dönerler. Hizmet ederler, coşarlar, koştururlar. Düğüne gelen davetlilerin hediyeler düğün evinin şerefi demektir. Çünkü hediyeyi getiren kişi aynı zamanda kendi şerefini de düşünmek zorundadır. Getirilen hediyeler genel olarak koyun, keçi ve sığır gibi kesim mallarıdır. Bu hediyeleri üç beş kişi ortak olarak ta getirebilir. Bunun yanında tek başına tosun getirenler de vardır. Düğüne gelenler sanki bu gelişlerini gösterircesine veya düğün evini şereflendirircesine gelmeden, uzaktan silah sıkarlar. Düğüne gelen kişiyi, düğünde hizmet edenlerden biri koşarak karşılar. Getirdiği hayvanı elinden alarak ahıra götürür. Gelenin şerefine davul ve zurna karşılama havasını çalarlar. Davul ve zurnacı geleni karşılama havasıyla eğilerek, bükülerek "hoş geldiniz" imajı ile selamlarlar. Buna Avşarlar arasında "şabeleme" adı verilir. Misafiri düğün sahibi karşılar ve evliliğe (büyük oda) otururlar. Durmadan çalan davul ve zurna böyle karşılama durumlarında genelde "köroğlu havasını" övgüyle çalarlar. Bu saygı ve şeref çalgısı olarak da bilinen bu çalgının susturulması, misafirin şerefini de düşünerek vereceği bahşişten sonra başlar. Davul-zurna gittikten sonra hoş geldin kahvesi getirilir. Bir fakir tarafından düğün evinde hizmet niteliği demek olan bu kahveciye de bahşiş verilmesi âdettendir. Düğüne iştirak böylece tamamlanır.
Düğünün ikinci günü, düğünün ilk gününe nazaran daha şenlikli ve eğlenceli geçer. Davul-zurna eşliğinde halaylar çekilir. Ayrıca kadınlar ve kızlar kendi aralarında, ev içerisinde çağırdıkları Türkülerle de halay çekerler. Erkekler ise davul-zurna eşliğinde halay çekerler, toplu ve ikişerli oyunlar oynanır, yaşlılar kendilerine ayrılan odalarda düğün muhabbeti yaparlar.
YORUMLAR
Merhaba Hüdai Bey,
Düğün başlangıcını bir oya gibi işlemişsiniz. Kutluyorum. Anatımın güzelliği yanında yazım kuralları yönünden de yazınız iyi not aldı benden. Belki gözünüzden kaçmış olabilir. "...çağırdıkları türkülerle..." demişsiniz, çığırdıkları olması gerekir.
Başarılarınızın devamını diliyorum.
Saygılar.