ŞİMDİ SENİNLE...
Şimdi seninle başka mekanda, başka çağda bambaşka yollarda olmak vardı. Hep böyle derler hüsransa eğer bir aşkın kaderi. Hep aynı mı yaşamışlar acaba? Kanmamaya aşka doya doya gönüllü mü olmuşlar başkaları da. Bu kadar mı delirmişler, sevmekten kendilerini unutmanın zevkine mi ermişler? Bizim gibi olmuşlar mı hiç, böyle karanlıkta mı sevmişler, sevişirken ağlayıp bide buna aşk mı demişler, bu kadar çok nasıl sevilir ki bir başkası, nasıl sevmişler?
En büyük alacaklıymış hayat, biz ne zaman borçlandığımızı bilmeden. En başa bela şeymiş yaşamak, yaşamaya çabalamak, çabalamaya çalışmak, çalışıp çalışıp her seferinde başarısız olmak. Neyse ki bitecekmiş en sonunda öyle ya da böyle sen nasıl yaşarsan yaşa.
Göz yaşı dediğin nasıl akıverir kendi yanaklarından sen biliyor musun bakalım? Aynaya bakmak kendi kendine konuşmaktır ve değer vermesidir kendi göz yaşlarına insanın, kimsenin anlamadığı zamanlarda, zaten anlaşılmak dediğin nedir ki, en iyisidir bazen karanlıkta olmak. Ve karanlıktan korkanlar her zaman çocuklar değildir, modern çağda kim neden korkar kimse bilmemektedir.
Yıkıntı bir ruhla ortalarda dolaşmak benim gibi manyakların işidir, sen kafanı rahat tut, aşk dediğin gelip geçicidir. Yalnızca manyaklar için ezip geçici olabilmektedir…
......vandi.....
YORUMLAR
Sevenlerin dahi yanıt veremeyeceği sorudur sanırım bir başkasının bu kadar sevilmesi ve o kadarda ilginç aslında...
Hayat ise hep ve çok alacaklı ama ödemek istemiyor yürekler, umursamıyor çünkü....
Ezip geçici....ama geçince ezilen düzeliyor mu? ezildiğimiyle kalıyor? sorgulanması meçhul..
Farklı ve düşünsel okudum..
SEVGİYLE...