- 962 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
bir çaycının seyir defteri...(23)
Şehitler Mah.
Cihangir Sok.
No: 25 Erzurum
Bu evi alırken babam,köydeki dededen kalma mirastan,o gün aceleye getirerek iki tarla bir samanlık ki merek derdik,bir ağıl ki ona da kom derdik,on tane de koyun satmıştı..Talihsizlik ve akılsızlığa bakınız ki encümen ve evrak işlerine üşendiğinden o kadar varlıktan vazgeçip aldığı evin tapusunu üzerine geçirmemişti..
Evin sahibi olduğuna ispat dediği de bir kağıda şahitler ve muhtarın imzaları bulunan aldım sattım yazısı idi..
İlkokul üçten beşe kadar ki dönem ise benim açımdan her alanda zaferlerle geçen ve bazı konularda özlemini çektiğim dönemdi..
İlkokul üçün ikinci dönemindeki hocam ki ertesi seneye tayini cebinde olan Fuat Sarıca hocamdı.Mizahi bir kişilikti en ağır durumlarda bile nüktedandı..Siması çizgi film karakteri baks baniyi anımsatırdı..Hele ki gülerken dikkat çeken üst dişlerinin uzunluğuyla..
Eleştiri kısmından ve işim yoğunlaşırsa akşamleyin olmak kaydıyla, devamla..
YORUMLAR
Beşinci sınıf mahalledeki kavgalar açısından da zirve dönemimdi..Yolumu kesenlere karşı telgraftan bir muşta yapmıştım ve mantıksız,suçsuz yere sataşanlara karşı onu kullanıyordum..parmak dışında kalan kısmını dikenli tele benzetmiştim ve neredeyse bununla tanınıyor olmuştum..Ayrıca taşada çok iyi hakimdim..Kimi zaman kazağımın önüne kimi zaman naylon poşete doldurduğum taşları nerdeyse ölümcül atiklikte seri bir şekilde boşaltıyordum..
Bir gün yan komşumuz rahim amcanın oğlu alininde hazır bulunduğu bir mahalle maçı yapıyorduk..Bir kızgınlık anında bana saldıran ali ve beraberindekiler beni gafil avlamışlardı ki aralarında saitin kardeşi yunusta vardı.. o esnada sıkı bir dayak yemiştim ama kalkar kalkmaz gözümü karartmış bir şekilde daha önceden yığmış olduğum taşları rahim amcaların evine roket gibi saydırıyordum..Olayda ali ve bahçede olan annesi feci bir şekilde yaralanmıştı..Annesi seher yengeyi hesaba katmamıştım..Hedefim sadece bahçeye kaçan aliydi..
Aile hengamelerinden sonraki hedefim aliyi tek yakalamaktı..Okul çıkışlarından birinde aklıma eski mahalleden evren ve onun hileleri geldi..Yolda aliye sataşabilecek,gözüme kestirdiğim birine ona küfrettiği iftirasıyla dövdürmüştüm..Mahallenin alevi kesimi dövecek adam aradığından aliyi alevi çocuklara dövdürmem bir dönem alışkanlık yapmıştı bende..Bu zamanlarda Osmanlının yükseliş dönemini sık takip ediyordum,kitap ve dergilerden ki kavgalardaki başarı addettiğim olayları bu okumama atfediyordum..
Yanlız bu dönemde bende eksik olan bir şey için bu günlerde bile pişmanımdır :'merhamet'...
Mahallede dövemediğim biri çıkarsa ya onu çevresine kırdırmaya çalışır yahut takip edip taş yağmuruma karşılık veremeyeceği bir yerde taşa tutardım ve kan görmemiş bu yağmuru kesmezdim..Bu dönemde artık rakibimin ağlaması olan ateşkes sınırımı kana yükseltmiştim..Evde ise okula ben üçüncü sınıftayken başlayan turguta sınır çizmiş ve onu her ihlal edişini, ayrıca kitaplarıma el sürmesini saldırıyla karşılıyordum..Bu dönemde tuncay konuşmaya elifte yürümeye başlamıştı..
Yükselişteki ve zirve dönemim beşinci sınıftır ki derslerde zehir gibiydim..Hüseyin hocam beni özellikle takip ediyor ve Osmanlıya olan hassasiyetimden ötürü bana bu türden okuma kitapları veriyor,okullar veya sınıflar arası yarışmalarda ekiplere dahil ediyordu..İlk kol saatim bu yarışmalardan birinde olmuştur..Aldığım ödüllerden Türkiye çocuk dergisi,databank,kalem cetvel seti,ve klasörü anımsarım..Yarışmalardan birinin ödülü mizahi bir üsluba haizdi ve onu kabul etmemiştim: turp!..Torbaya konmuş ödülleri soruyu bilenler seçiyordu ve benim elime de o zerzevat denk gelmişti..Son yarışmada ödül yerine yaka kurdelası vermişlerdi..
Ama daha önce elimde bulunan kitaplar ve hikayeleri bu dönemlerde anlayarak okuyor,dışardan ise kuran ve esresiz arapça çalışıyordum..Şehir bazında abiler diye tabir ettiğimiz öğrencileri yatılı okul ve üniversitelere hazırlayan grubun derslerini izlemeye gidiyordum boş zamanlarımda..Bu, huzursuz olduğum ev ve mahalle ortamından uzaklaşmam için güzel fırsatlardandı..Üstelik buralara gittiğimi söylediğimde azar falan da yemiyordum..Artık pazar günü işkencelerinden kurtulmuş babamın yüzünü ayda yılda bir görüyordum..Akşamleyin eve gelişlerinde erken yatıyor yahut ayrı oda da dersi bahane edip hiç yaklaşmıyordum. Allah anneme sabrını vermiş ki babama o tahammül gösteriyordu..
O günden sonra pantolonlarımı kendim dikmeye çalışıyor matematiğe karşı nefretkâr bir ilgi duyuyordum..Babamın iş arkadaşı kaya amcalarda bu mahallede oturuyordu ve benden bir üst sınıfa giden pınar benim için bir avantajdı..üç işlemi anlamıştım zoraki ama bölme işlemine aklım yatmamıştı..sağlamalarda kafa karıştırıcıydı..Pınar sayesinde kopya olsun,başka pratik yöntemler olsun zorlandığım dersleri hallediyordum.
Fuat Sarıca hocam benim matematikten nefret etmemi sağlayan öğretmenlerin başında gelir..Evden kılık kıyafetime önem gösterilmeden salındığım için bazı zamanlar bol pantolonla okula gitmişliğim olurdu..Böyle elimle pantolonum düşmesin diye belimi tutup dolaştığım günlerden birinde ders matematikti ve fuat hocanın dikkatini çekmiştim..Sınıfa karşı hem kıyafetimi hicvetmiş hem de problemi çözüm şeklimle alay etmişti..Sınıftan çok o eğleniyordu.O eğlendikçe sınıf hem ona hem de bana gülüyordu..