Düşünce Özgürdür
Düşünce özgürdür; ama düşünce dile gelmediği ve yazıya dökülmediği sürece özgürdür…
Düşünce bu, ister istemez dolaşıp duruyor insanın kafasının içinde bir o yana bir bu yana... Tavuk değil ki kışlayasın gitsin; ayakkabı değil ki çıkarınca çıksın aklınızdan da bin bir türlü düşünce. Tam da bu anlamda başım dertte diyorum hayli zamandır; çoğu zaman da elime bir sopa alıp kafamın içinde dolaşan düşünceleri bir güzel dövesim geliyor düşünce özgürlüğünün nelere mal olabileceğini düşündükçe…
“Ya git işine kızım!” diyorum, içimdeki ses “Hadi yaz!” dedikçe ve dürttükçe şeytan misali…
Euzübillahimineşşeytanirracim!
Son günlerde en çok aklıma ordu takılıyor ve başlıyorum kendimce -karınca kararınca bilgim ve izlenimim dâhilinde- fikirler üretmeye; fikirlerimle cebelleşip kimi zaman “Hayır, olamaz!” kimi zaman da “Olur olur, bal gibi olur! Olmalı da…” demeye.
Ah! Ne kötü şeydir fikirlerin çatışması ve beynimi adımlayıp durması…
Hani “Fikrin neyse zikrin de o olur” denir ya; tövbe billâh öyle bir şey de değildir bu bendeki akla ziyan hâl…
Fikir-zikir mi kaldık ki bunca telâşe, bunca kargaşa ve bunca vaveyla karşısında!
Bilindiği, görüldüğü ve idrak edildiği üzere son bir yıldır televizyon ekranlarında sıkça karşımıza çıkan zanlılar, ordu mensupları… Hâl böyle olunca da ister istemez “Demek ki bugüne kadar ülkenin başına ne gelmişse ordu yüzünden gelmiş” deyiveriyorum ve ekliyorum:
“Sen neymişsin be ordu!”
Sonra 12 Eylül 1980 Darbesi geçip oturuyor aklımın bir köşesine; ardından da kayınbabam…
Ben Atatürk hayranıydım, kayınbabamsa Kenan Evren…
Kore Gazisi olması sebebiyle de pek gurur duyardı orduyla, dolayısıyla da dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’le… Ondan söz ederken sesi titrer; gözleri yaşarır; gururla ve heyecanla anlatıp dururdu onu.
O zamanlar bilmezdim de darbenin ne olduğunu ve dışarıda neler olup bittiğini. Gündem sözcümüz kayınbabamdı ve o ne anlatırsa, ne kadarını anlatırsa o kadarı yetiyordu hem bana hem de hane halkına. Ama hiç anlatmamıştı insanların mahpuslara atıldığını, işkence gördüğünü ve de öldüğünü… Açıkçası, anlatsaydı da pek umurumuzda olmazdı; çünkü neyin ne olduğunu bilmezdim ve bilmezdi de hane halkı. Bizlere, aşımızın pişmesi, evimizin huzuru yeterdi de artardı bile. Hem gerek de yoktu zaten vatanın, millettin derdini dinlemeye, kahırlanmaya…
Aslında şimdi de aşımın ve huzurumun derdindeyim. Hele de huzurumun…
Ama ne mümkün!
Yok, illa ki düşüneceğim vatanı da milleti de! İlla ki kahra bürüneceğim gördükçe, duydukça ülkemin hâlini ahvalini…
Of offf!
Of ki ne of…
Sahi, ben niye hiç sormadım kayınbabama“Kore’de ne işin vardı?” diye. Hem sorsaydım da diyeceği belliydi zaten; “Vatan için kızım! Vatan için…”
Bazen düşünüyorum da, rahmetli kayınbabam sağ olsaydı da sorsaydım ona bu günler hakkında ne düşündüğünü. Ne cevap verirdi acaba?
Aslında beynimde dolaşan şu hin fikirler, bana hiç de “Vatan için…” demiyor…
Öyle ya, vatan için olsaydı hiç akar mıydı onca kan vatan toprağına ve onca gözyaşı acılar üstüne. Hem hiç birbirini yer miydi dündekiler, bugündekiler; düşerler miydi koltuk derdine ve çekerler miydi ki birbirlerinin ipini?
Ne ölçü ama!..
Ordu, bu kadar çok mu suçlu?
İyi, hoş da, yok mu hiç o dönemin sivil yönetimlerinin de bir suçu?
Sivil yönetimler sütten çıkmış ak kaşık mıydılar yoksa?
Hiç saman altından su yürütmemiş, ülkenin geldiği noktaya, kötü durumlara sebep olmamışlar mı?
Allah var, kimsenin de sesi soluğu çıkmıyor hani…
Dünya bir kazan ve bu kazanın altına odunları atıp atıp ateşleyenler var…
Dünya, ülke ülkedir ve her ülkenin kendini koruması için (istisnalar hariç) bir ordusu var.
Ve dünya kazan iken, bir orduyu dünya ülkelerine karşı bu kadar çok olumsuz göstermeye ne gerek var?
Ah, elbette alkışlayanlar olacaktır ve de pohpohlayanlar!
Oysa dünyanın anasını ağlatanlar ve her dem “İnsan Hakları!”, “Özgürlük!” diye diye çığırtkanlık yapanlar ortada değil mi? Hem hak hukukları, demokrasileri de ortada…
Melek mübarekler, melek! Bir tek kanatları eksik…
Ah, pardon! Kanatları eksik olur mu hiç, onların çelik kanatları varken ve hop oraya hop buraya konarken…
Hay Allah!
Bakın işte, yazdıklarımı okurken şahit oldunuz yine sevgili aklımın dengesiz, gel-git’li hâllerine!
Karıştı yine kafam, karıştı. Ama hep şu beynimi adımlayıp duran düşünceler yüzündendir tüm bu karışıklıklar ve benim hiç mi hiç suçum yoktur.
Galiba ben de sütten çıkmış ak kaşığım…
Hem karıştı da yazdıklarım birbirine ki, çık içinden çıkabilirsen!
Ordu dedim, sivil dedim ve sonra hoppp diye geçiriverdim konuyu çelik kanatlı meleklere… Oysa “Euzübillahimineşşeytanirracim!” de demiştim…
Pardon, nerde kalmıştım?
Unuttum gitti işte!
“Düşünce özgürdür” mü demiştim yoksa?
Eğer öyle demişsem, halt etmişim!
Düşünce özgür olur mu hiç? Öyle akla gelen her şey dile düşürülür, yazılır mı?
Açıkçası ben, ne dile düşürürüm ne de yazarım aklıma düşenleri ve şeytanın dürttüklerini…
Neme lazım!
Hem, bir şey mir şey olur; ağrımayan başım ağrır falan…
En iyisi susmalı ve “Her şey çok güzel!” demeli; “Her şey yolunda” der gibi…
Saadet Ün-12.01.2012
YORUMLAR
Düşünce özgürlüğünden bu düşüncelerle mi söz ediyorsunuz.....peki bugüne kadar asıl düşünce özgürü mağdurların kimler olduğunu ve kimler tarafından mağdur, mahkum veya yok edildiğini de biliyormusunuz.....ayrıca ordu mensuplarından söz ediyorsunuz peki niçin yargılandıklarından da haberiniz var mı?....neyle suçlanıyorlar sizce?... düşünce özgürlüğünden mi?... sizin dünyadan gerçekten haberiniz var mı?....bugün bacak kadar çocuğa bile sorsanız size herşeyi anlatır.... biraz insaf yahu....tarihin karanlık sayfaları bugün gün yüzüne çıkıyor ve o kirli icraatlerin sahipleri bugün tek tek hesap veriyor diye mi düşünceler özgür değil....karanlığı çok mu seviyorsunuz.......ha bir de bu zihniyete sahip birisi olarak siz dün ne demek istemiştiniz ki zincire vurdular sizi...fikriniz sahiden güzel miydi?.....derdiniz telaşınız ne sizin?....anayasa yerinde duruyor yargı da yerinde orduda...telaşınız niye...varsa suçlu yine aynı kitaptan verilecek suçu....hayırdır korkunuz niye....cumhuriyet mi elden gitti...ordu mu gitti....
Saadet Ün
Daha sonra yeniden geleceğim cevap vermeye... Şu an zamanım yok.
Siz en iyisi, yeniden okuyun yazıyı... Ama bu defa çelişkilere, ironilere daha çok dikkat edin, olur mu?
Saadet Ün
Asıl düşünce mağdurlarından da haberdarım, şu bacak kadar çocukların bildiklerinden de...
Darbe planı ve darbeye teşebbüsten yana yargılandıkları söyleniyor... Bunu da daha geçen gün bacak kadar bir çocuğa sordum da öyle öğrendim... Ondandır bu sorunuza cevap verebilmem...
Yazımı daha dikkatli okusaydınız, bunca öfkeye de yer kalmayacaktı.
Evet, Anayasa yerinde duruyor, ordu da...
Ben çelişkilerimi yazdım ve çelişkilerimin arasında da her düşüncemizi yazamadığımı, yutkunduğumu vurgulamaya çalıştım...
Bir başka sitede de Atatürk hayranı olduğum için eleştirilmiştim...
Aha, işte de asıl konu bu... Yani tarihi bilmiyorsunuz derken zamanın da bombalanan Dersim olayından habersiz olduğumu söylemeye çalışıyorsunuz sanırım... Hayır, bilmez değilim. Belki önceleri bilmiyordum ama artık biliyorum. Ve ben hiç bir zaman bir puta tapar gibi de bir insanoğluna tapmadım, tapmam da...
Ben şimdiki tutuklanmaların yanı sıra o dönemlerin sivilleri de yok muydu diye sorguluyorum. Ben, sivillerin de neler çevirdiğini anlatmaya çalışıyorum. Kim geldiyse koltuğu uğruna elbette yapmıştır bir şeyler... Tek tarafın sorgulanması ve yalnızca ordunun üstüne gidilmesi şaşırtıyor beni...
Hem önce Kenan Evren varken neden başka başka ordu mensupları öne geçsin ki...
Yazıya dikkat ederseniz, kayınbabamı anlatırken neden zamanın darbesinde onca ölenden, hapislere atılanlardan söz etmediğini de anlatıyorum. Bu da demek oluyor ki hepten hiç bir şey bilmeyen değilim...
Sonra dikkati dış ülkelere çekmişim... iki arada bir derede kaldığımıza... inançlarımızla çeliştiklerimize... inanasım gelmiyor dediklerimize inanmaya başlamamıza...
Aslında taraflı bir yazı değil ama demek ki anlatım doğru dürüst olmayınca yanlış anlaşılıyor ve böylesi öfkelere sebep olabiliyor...
Neyse, bundan sonra daha dikkatli olurum yazım konusunda ki, insanlar öfkelenmesinler...
Saadet Ün
Ama benim korkum yok çünkü ben kıyıda köşede, herhangi biri olarak ve de amatörce bir şeyler yazıyorum. Onun için de sorun olmayacağını biliyorum. Yani demem o ki, korkum çok bu konuda...
Hem boşuna yazının başlarında bir yerde "Euzübillahimineşşeytanirracim!" demedik yani, değil mi :)
beyazsayfam
beyazsayfam
Amman dikkat arkadaşım. İçeri alacak kimse kalmadı, sıra bize geliyor. İlk gidenlerden olma. :)))
Güzeldi.Sevgilerimle...
Saadet Ün
Çok teşekkür ediyorum....
Sevgilerimle.
Düşünce suç değildir paylaşmadığın sürece
ha düşünmedin ha kafanın içinde kalmış inanın paronayak olmuş insanlar adam karısıyla konuşurken evinin tam ortasında salonda sağa sola bakıyor bir duyan olur diye
böyle birşey olabilirmi
düşündüğümü, tezimi savunamıyacaksam ne önemi olur benim fikirlerimin
en iyisi deli olmak hiç bir şey düşünmemek
100 kişinin düşündüğü fikirlerin paylaşıldığı yerde 99 kişi konuşturulmazken 1 kişinin fikri ne kadar önem taşır...
faşizmi eleştirenler sanki arar olmuş vay bee
boş ver be hocam sen sen ol düşünde sakın kimseyle paylaşma hele hele her hanki bir yerede yazma neme lazım boş ver...
.....................saygımla
Saadet Ün
Eğer yok diyen varsa helal olsun derim bu çağda aklını ve ruhunu koruyabildiği için...
Çok teşekkür ediyorum Selahattin Bey, sağ olun var olun.
Saygılarımla
Saadet Ün
Sussan bir türlü susmasan...
Çok teşekkür ediyorum...
Sevgilerimle
İyi Geceler Saadet Hanım,
Düşüncelerinizi yazıya dökerek ortaya çıkmanız güzel. Belki ben göremem ama, yakın bir gelecekte özgür dediğimiz düşünce de söze ve yazıya dökülmeden suç unsuru sayılacak.
"Düşünceni biliyoruz. Yazıya ve söze dökebilrisiniz. Düşünceleriniz, milleti mevcut iktidardan kurtarmaya yönelik bir terör örgütü kurma niteliğindedir. Deliller tamamlana kadar damda olacaksınız."
İşte o dönemde olsaydık eğer,bu düşüncelerinizi bu şekilde yazıya dökmeden tutuklanıp dama yollanacaktınız. İyi ki henüz o zamanda değiliz..
Sizin yazılarınızı okumak güzel. Üç nokta ve ünlem işaretlerine marş mart demiş gibisiniz.
Öykülerinizi bekliyorum.
Başarı dileklerimle saygılar.
Saadet Ün
Bu gece döküldü işte böylesine satırlar yine sulanmış beynimden...
Okumanız ve yorum yazmanız mutlu etti, onurlandırdı. Teşekkür ediyorum.
Ve evet, farkındayım üç noktaların... Fazla oldu hem de çok çok fazla. Ama ne edim ki ayıklayamadım daha üç noktalardan yazılarımı. Her alana girmeye başladı bu üç noktalar...
Gördüğünüz üzere yorumunuza verdiğim cevaba da bol bol sızmakta bu üç noktalar :)
Galiba kurtulmalıyım artık bu üç noktalardan...
Saygılarımla.