Her ayrılış, ölümün önceden alınan bir tadı gibidir, tekrar bir araya geliş de yeniden dünyaya gelişin önceden alınan bir tadı gibidir.-- schopenhauer
hüseyin adem tülüce
hüseyin adem tülüce
@huseyinademtuluce

GERÇEKLİĞİN DESTANI

12 Ocak 2012 Perşembe
Yorum

GERÇEKLİĞİN DESTANI

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

599

Okunma

GERÇEKLİĞİN DESTANI

GERÇEKLİĞİN DESTANI





2000’li yıllar...insanlık milenyumu bütün mutantanlığı ile yaşıyor...yeryüzünde yaşayan insanların çoğunluğu tüm buutları ile bir karanlıklar dehlizinde delicesine ve umursamazca çırpınıyorlar.

Korkular,acılar ve savaşlar etrafımızı kesif bir şekilde çepeçevre sarmış,insanlar adeta nefessiz kalmışlar. Her yanımızda sınırlar,her yanımızda bir bitişin şehadeti var. Realitenin yoğunluğu ve acımasızlığı insanların gözlerini,gönüllerini ve zihinlerini nevi şahsına münhasır bir şekilde tüketiyor. Artık insanlar birbirlerine hissiz,heyecansız ve bütün asırların yorgunluğu ile bakıyorlar.

Spor,ekonomi,şehvet ve boşluk hayatlarımızı istila ediyor. Şimdilerde kafamızı gömdüğümüz hayatın dışındaki başka hayatları göremiyoruz. Eskiler yaşanılması gerekeni bir nebzede olsa yaşamışlar ve tatmışlardı.

Biz modernler ise bilinmezin karanlıklarında yaşanılanı yaşamaya çalışarak kendimizi adeta avutmaya gayret ediyoruz. Gönüller sevgiden ve aşktan yana pencerelerini kapatmış. İnsanların rüyaları kaybolmuş , korkular başkalarının,sevgiler başkalarının ve hayatımız başkalarını düşünce coğrafyalarıyla şekilleniyorlar. Meçhul olayların ve meçhul insanların acılarına ve nefretlerine ortak edildik. Bilemediğimiz oyunları oynuyoruz.

Hayatın rutinliği içinde gerçeklere gömülmüş insanlar bu rutinliğin dışına çıkamıyor ve alışkanlıkların pençesinden kurtulamıyorlar. “Gerçek” deyipte insanlara kendi gerçeklerini yaşatmaya ve düşündürmeye çalışan insanlar aslında en büyük yanılgının kölesidirler. Sorgusuz bir hayatın sonuçlarına hep birlikte katlanmaya çalışıyorsak ta içimizden birileri bir şeylerin yanlış gittiğini zaman zaman hatırlatıyor.

Biz modernler en derin dehlizlerde var olan kendimizi bir şekilde ortaya koymak yani somutlaştırmak zorundayız. Çünkü insan içindekileri yani insana dair olan her şeyi hangi ölçüde dış dünyada somutlaştırabilirse o ölçüde vardır...varolmakta bu değil mi zaten bil kuvvenin bil fiile çıkması...yani varolması,gerçeklik kazanması... imkanlar hangi ölçüde gerçekliğe çıkmışlar ise insanlar o ölçüde vardırlar...

Yaşam bizim benliğimiz dışında bir çok benlerin tablosudur,sahnesidir...İşte biz insanoğlunun yapması gereken şu an çizilmiş tabloyu reddedip veya ıslah edip yeni bir tablo çizmeye çalışmaktır. Ki o zaman şu sözü söyleyebilelim: “hayatta seyredilebilecek başka tablolarda varmış”.

Modern zamanlarda varlığın iç derinliğinde bulunan özgün yasalar sadece lafızlarda ve düşüncelerde kendini gösteriyorlar. Ve fakat bu derinliğin hayat bulabilmesi için yeni nefesler gerekiyor. Bu yeni nefesler varlığın ve eşyanın dinginleştirici bütünlüğünü yaşamın ruhuna musiki tadında yanaştırmalılar.

İnsanlar her asırda olduğu gibi yine bir kurtarıcı düşüne yatmışlar. Çünkü her zamanın bir zamandaşı var. Ve bu insanlar zamanın ruhuna vakıf olmuş zaman üstü halleriyle eski iyi ve kötülere meydan okuyarak yeni iyi ve kötüler oluşturmak peşindeler.

İnsanlığın bağrından yine insanlığın doğurduğu yenileyiciler doğuyor. İnsanlığın rahmine düşen bu yenileyiciler çoğu zaman ikiz mutluluklar çoğu zamanda ikiz nefretler akıtıyorlar.

Hayat, yeni anlamlarda, yeni kelimelerde saklanıyor,hayat değişmeyen tek zamanda ve tek mekanda saklanıyor. Biz ise sadece olanları ve görmek istediklerimizi görüyoruz.





Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gerçekliğin destanı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gerçekliğin destanı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GERÇEKLİĞİN DESTANI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.