- 807 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Püsküllü Beyazlarım
Çocukken uçak yolculuğunu çok severdim. Sağımda solumda büyük büyük amca ve teyzeler korku ilaçlarını da içmelerine rağmen tedirgin tedirgin yapışmışlarken koltuklarına, ben o minicik uçak penceresinden fırladığım gibi bembeyaz pamuk bulutlarının üstüne atlardım.
Pamuk helvamı yer, hoplaya zıplaya oynardım. Düşsem de dizim acımaz, kanamazdı ki hiç. Bazı kadınların ve adamların sadece başları kalmış. Bazılarının saçları hiç taranmamış olurdu ama olsun, işin en güzel yanı bana karışmamaları ve sadece seyretmeleriydi. İşte ! Üç saattir kuleye, tepeye tırmanıyorum, hoop atlıyorum aşağıya. Ne alt komşu kızıyor, ne yan komşu, hele annem hiç.
Bir kişi hariç, adı kaptanmış;
" Sayın yolcularımız inişe geçiyoruz, koltuklarınıza oturun ve kemerlerinizi bağlayın" demesiyle süslü bir kadın gelip oyunumu bozar, alıp bağlardı beni koltuğa.
Bu kaptanı hiç sevmedim, oyunumu bozmayacak bir kaptan arıyorum kendime!
Bulamadım tabii.
Ne kaptanlar nede süslü hostesler vazgeçti beni koltuğa bağlamaktan. Bende öyle öyle büyüdüm. Kendimi bu kez de beyaz önlüklülerin arasında buldum. Telekulak mı nedir bunlar, takmışlar stetoskop dedikleri bir aleti boyunlarına, geleni gideni dinliyorlar. Bir beni dinlemiyorlar. Beyaz çarşaflı yataklara yüzleri beyaz beyaz olmuş, yorgun bitkin insanlar uzanmışlar. Üzülüyorum onların o haline, bende de bir kalp var neticede. Yemek yediriyorum, saçlarını tarıyorum, sohbet ediyorum ki belki neşelenirler. Öyle okumuştum kitaplarda, fakat bir gün "Ben bu servisin kaptanıyım" diyen beyaz önlüklü kadın gelip kızıyor bana.
" Eski köye yeni adet getirme, sonra bizden de böyle davranmamızı, böyle hizmet etmemizi isterler " dedi.
Anlamıyorum iyi davranmak, hastalara güzel bakmak niye kötü olsun ? Kitapları gösteriyorum, bakın burada öyle yazıyor, hem hastalar da çabuk iyileşiyorlar görmüyor musunuz? Nuh diyor, kitap demiyor.
Bu köyü hiç sevmedim, yeni bir köy arıyorum kendime!
Bulamadım öyle bir köy, bende yavaş yavaş yaşlanayım bari dedim.
Bir gün mavi bir defter, yumuşak uçlu kalem geçti elime, içimden bir ses yaz diyor fakat ne yazacağımı bilmiyorum ki.
Bakamadım ki hiç konu komşuya ne yapmış, nereye gitmiş, ne yemiş ne içmiş. Kim kiminle dolaşmış, ne kazanıyormuş. Kaşı gözü eğri mi doğru mu, yarası beresi var mı yok mu. Meraklı olmak ayıp demişlerdi bize. Hele laf atan, arkadaşlık teklif edenlere yakışıklı mı değil mi diye sıkı mı bakayım.
Benim bir kardeşim vardı, sağa sola baktırmaz "başın önde yürüyeceksin" derdi.
Kambur oldum onun yüzünden, zor doğruldum yıllar sonra. Beni hevesli gören arkadaşım beyaz masa diye bir yeri tavsiye etti, "sana orada öğretirler" dedi. Mavi defterimi, yumuşak uçlu kalemimi aldım gittim. Ne güzel birçok arkadaş var, yazmak isteyen gelmiş.
"Benim adım Kaptan" dedi başköşede ki beyaz masada oturan yazar.
Zaten daha o an uçaktaki kaptan geldi aklıma, tamam dedim oyun yasaktır kesin.
Hakkını yemeyeyim, abuk sabuk yazılarımızı nasıl da sabrederek okuyor bir bilseniz, haline üzülürsünüz de. Gerçi oyun yasak değil, çay içmek, yemek yemek, her şey serbest. Ne güzel mi dediniz, durun hele!
Meğer yeni Kaptanın da başka yasakları varmış; sanki yasak, gibi yasak, misali yasak, cesine casına,yürek, kalp yasak. Saymakla bitmez yasak kelimeler. Bir de arabesk buluyor bizi, birde arabesk anlatamam! Aristokrat bir ailede doğmak varmış aslında. Ya da yüksek tabaka dedikleri her neyse orada.
Madem yasak ne diye o kelimeler türemiş diye sormak istemedik değil, o kadar koyun koyun da değiliz.
" Kaptan benim, ben ne dersem odur" dedi, çaresiz eğdik başımızı.
Nedir bu beyazların bana çektirdikleri. Fakat kararlıyım bu masadan ayrılmayacağım, bu kaptanı da bırakıp başka kaptan aramayacağım. Yeter! Git git yine karşıma çıkıyorlar. Laf aramızda sevdim burayı. Bu kez ben beyazı yeneceğim, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın !
İsra Doğan
YORUMLAR
Sahi uçağa binmek bambaşka birşeydi eskiden.
Yazınız hemen her satırında gülümsedim. Uçağa binmek ne demekti yarabbim, ancak filmlerde görürdük. Kaldı ki bir film setinin uçak sahnesini bile havaalanında kenarda duran herhangi bir uçağın içinde yaparlardı. Yaa onu da bırakın, uçağa binmek şart mı ki ?
Biz film seyrederken dedemler gülmeye başlardı,
- şunlara bak torun, şunlara...
- koskoca arabayı nasılda sallıyorlar, ya duran arabayı sallaya sallaya kimi kandıracaksınız ?
Arada bir sinemanın filmi kesilir arkasından sesler gelirdi.
- hoopp makinistt, bu kadar para verdik, bize BEYAZ' ı mı seyrettiricen ?
Benim o tarihlerde birşey anladığım yoktu tabi, alaska-frigo'cunun gelmesini bekliyordum.
SEVGİLERLE.
İsra Doğan
En çokta dış mekanlarda araba yerinde dururken arka fonda ki manzara resmini ilerletirlerdi sanki araba gidiyormuş gibi :)
Eski dönem herşeye rağmen güzeldi.Bizim torunlarımızın torunlarıda bugünleri mi arayacak böyle acaba ahh eski zamanlar diye :)
Saygı ve sevgilerimle
sakın ha dönmeyin..
sizi okumayı seviyorum ben..
tebrikler yürekten..
sevgilerimle..
İsra Doğan
Bu içten mesajınız doping etkisinde oldu desem :)
Teşekkür eder sevgilerimi sunarım.