On iki Saniye
Birazdan her şey bitecek…
Şu göğsüme bıçak gibi saplı suçluluk duygusu, enseme bir fil ağırlığında yüklenen anne özlemi sönecek, garip çocuğum için yapamadıklarımın erittiği kalbim duracak işte birazdan…
Birazdan müzik duracak…
Beni bu yaşıma getiren o keman, kalbimin çarpmasını sağlayan bagetler suskunlaşacak, köy düğünündeki o sipsinin yürek hoplatan tınısı bitecek.
Birazdan rolümün son repliğini duyacaksınız.
Böylesine ağlamaklı bir tiradı gerçeğe benzetemeyecek, senaristi arabeske kaçmakla suçlayacak, inanmayacaksınız.
Birazdan daha önce olmadığım kadar çıplak olacağım.
Siz ise beni yapmacıkla suçlayacak, o filmin kötü bir taklidi olduğumda hemfikir olacaksınız birbirinizle, kaşınızı eğdirip beğenmediğinizi bariz ifade edecek ama bunu yaparken bile kırıcı olmamaya gayret edeceksiniz.
Oysa keşke ben yaşarken en az bu kadar açık olabilseydiniz. Fikirlerinizi ürkemeden açıkça yüzüme diyebilseydiniz.
Yapmacıktı her şey…
Olduğu gibi gözükmeyen insanlara, eşyalar, imgeler, gün ışığı da eklenmiş beni aldatmaya başlamışlardı. Dayanamadım, sizler kadar güçlü olamadım.
Pes ettim.
Dertlerle baş etmek benim için ilk başlarda çocuk oyuncağıydı. Üçü beşi birleşince epey zorlanmaya başladım ama yine de halledebiliyordum. Ta ki en yakın dediğim kişilerden darbe yiyene dek. Canım dediklerime can borcum varmış meğer. Alın işte istediğiniz oluyor, ölüyorum.
Bu yükseklikten kafa üstü yere çakılmam sanırım yeterli olacaktır.
Sokağın çocuklarına bahçeye girdikleri için kızan o deli herif görmedi beni Allahtan, giderayak onu da yanımda mı götürseydim yoksa. En azından çocukların kahramanı olurdum. Ömrü boyunca hiç kimsenin kahramanı olamamış ben, öldükten sonra bu isteğine kavuşmuş olurdu bari. Hiç fena fikir değil.
Götürülecekler listesi yapmaya kalksam çok adam var gerçi. Kim bilir belki de seri katiller bu yüzden doğuyor.
İlk sıraya kimi koyardım? Ne zor bir soru oldu. Kendimi öldürme konusunda bile bu kadar zorlanmışken, başkalarının canına kıymak da neyin nesi.
Atla oğlum işte, tüm ömür on iki saniye…
Anneme kızdım hayatım boyunca, beni doğururken öldü diye değil, uyumadan önce yanağıma konduramadığı öpücükleri için. Kızmamalıydım ben kızdım. Ateşlendiğimde başıma sirkeli bez koyamadığı için, ilk karnemde benden çok sevinemediği için kızdım ona hep.
Yaşadığım çok şeye göğüs germemi sağlayan anne özlemi, hem ölmemi istememi hem de tam bu yüzden ölemememi sağlamıştı bugüne kadar. Ne oldu da bu durum değişmişti şu an anlatamayacağım size.
Birazdan işte az sonra bırakacağım kendimi boşluğa.
Bitecek gülün gonca sıkıntısı, bitecek yağmurun ilk damla sabırsızlığı, bitecek başlangıçların çocuk telaşı.
Yetmeyen çocukluğum, yetinmeyen gençliğim bakacak bu yetersiz orta yaşıma, bakacak hiç beğenmeyerek, küçümseyerek aşağılarcasına bakacak. Benzetemeyecek insana haklı olarak, nefret edecek, acıyacak, içimi acıttığına aldırış etmeden, çöp olmamı dileyecek.
Atladığım halde kurtulamadım bu çileden, yıllar, asırlar gibi sürdü bu kısa süre. Tüm hayatımı, yaşayamadığım, tadını çıkaramadığım her anı yüzüme çarparcasına uzun sürdü bu düşüş, bu yere seriliş, bu patlayan kafa ve etrafa dağılanlar, kan ve gözyaşı, kırılmış un ufak olmuş kemikler, ezilmiş etler, yağlar insan artıkları…
Birazdan benim başımda toplaşacak insanlar.
Birazdan benim için ağlayacak işte birkaç kişi, üzülecek, anlam veremeyecek. Oysa ne kadar da mutluydu diyerek cinayetten şüphelenecek, birkaç kişi…
Birazdan savcı gelecek, çok önemli hissedeceğim kendimi, bir doktor ex oldu diyecek benim için, birazdan…
Kapıcı ‘gittikten sonra bile bana iş çıkardı’ diye içinden söylenerek ama yine de üzülerek temizleyecek kanları, bir süre izi çıkmayacak, insanlar oradan geçtikçe beni hatırlayacak ve ana özlemimi, çok kısa bir süre sonra da tamamen unutacaklar doğal olarak.
Ben bir başka anasız çocukta yaşayacağım, hayaletlerin gerçek olması için dua eden o gariplerin içinde günümü gün edeceğim.
12.01.12
Nadir