27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4378
Okunma
Kapıyı açsana hayat!... Sıkıştı serçe parmağım dudaklarının uçurumuna! Öperken beni toprağına değen bereketinin kandırıkçı penceresi, şimdi kıyısına puslu perçemler eken bir ağıt oldu genzimdeki cam parçaları... Serseri bir rüzgârın ganimeti deliyor yüreğimin duvarlarını… Nemli eteklerimin zirvesi üşüyen masalına inat direneceğim ve direncimin gerdanında asılı kalacak umutlarım...
Umutlarım ile ya y a r d a ş olacağım ya da!...
Şu sallanan gölgeler neyin düğününü yapıyor? Susun! Duymak istiyorum şenlikteki renklerin sessizliğime çarpan dağ tınısını... Ahraz bir geceden kalma tortuların ruhumu kazıyan kargaşasına hapsoldu kelimeler... Nasıl ya! Kelimelerde mi yitirdi özgürlüğünü? Nasıl ya! İçimdeki şiire kim gem vurabilir ki? Tarih yargılamadı mı şiirin şakağına kurşuni susuşlar sıkanları!
Bugünün yarını da var çaresizliğin tırnaklarına cellat bakışlı kostümünü giydirenler... Bugünün çimdik attıkça kıvrandıran yansımaları, cehennemin yar kuyusunda cennet ırmağını akıtacak olan anlar da gelecek …. Bekleyin az kaldı!
Afrika gülüşlü
Asya saçlı
Anadolu bakışlı bir çocuk ağlıyor!
artçı sarsıntıları durdur Tanrım
şimdi bir depremin öksüz ninnileri yıkılıyor!
aç
gözlerime kilitlediğin sandığın kilidini!
yaşam
kancasında takılı kalan
mehtapça hüzünler sallıyor omzunda
belki de
sıcağı geçirmeyen kiremit gölgesinde
yarını sorgulamaktı an!
bir büyük burgu zaman
savunmasız çığlıklar kıyısında...
meydan
zifiri kusmalara gebe!
meydan
kasıklarında savaşlar doğuracakların
yasal ağıtlarına gebe!
yorucu saatlerin
kıyamete şahit çivisine çakılıyor gölgeler
çekilin!...
susamışlığa sağıldı
sağır sunakların seferindeki
susturulmuş sesler
silsilenin siluetine sığın
sol soluğumda saklanan
safir sayıklamalar!