- 1209 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
VİCDAN
Normalde yıllık izinimi geçirmek için gittiğim Adana’da, gezmiş olduğum müzeler ile ilgil bir gezi yazısı yazmayı düşünüyordum. Fakat bu yazıyı yazmak icap etti. Artık o gezi yazısını da sonraki yazıda inşallah yazacağım.
Bu sene yıllık izine daha önce sadece on beş gün çıkmıştım. Yıl başına az bir zaman kalmıştı. Ayrıca son iki yıldan kalan üç gün izinim vardı ve onu kullanmasam da yanacaktı. Bizim çalıştığımız kurumda izin dediniz mi, başımızdaki insanların kulaklarına bu küfür gibi gelir çoğu zaman. Nihayet yıl başından son üç günden öncesi için izini koparabilmiştim. Yalnız bir sorun vardı. Evde baktığım benim kediyi kime bırakacaktım?
Bizim buralarda bir tane köpek çiftliği var. Oraya bırakayım dedim ama arkadaşlar iyi bakılmayacağını söylediler. Bizim iş yerinde çalışan Ercan Abi bana;
- "Gel bizim binanın deposuna bırakalım. Ben bakarım"
Deyince, rahatlamıştım. Bir gün sabah iş çıkışı da gidip binayı ve deposunu gördüm. "Tamamdır" dedim kendime. Fakat bir kaç gün sonra Ercan Abinin babası rahatsızlanıp, yoğun bakıma kaldırılınca, o da Manisa’ya gitmek zorunda kaldı. Benim de aklıma bizim binanın kapıcısı Özcan gelmişti. Gidip Özcan’a;
- "Ne haber Özcan ne yapıyorsun nasılsın?"
-"İyidir abi sen nasılsın?"
-"Sağolasın. Ya sana işim düştü"
-"Hayırdır abi"
-"Benim kedi var Özcan. Kendim bakıyorum evde. İzine ayrılacağım. Gelene kadar bakabilir misin? Gelince sana güzel bir yemek ısmarlarım"
-"Olur Abi bakarım" ( Demişti ama yüzünden gönülsüz olduğunu belliydi)
-"Bak Özcan kedileri sever misin? Bakmak zorunda değilsin. Ona göre söyle. Eğer bakmazsan başka bir çaresine bakacağım"
-"İşin aslı kedileri hiç sevmem. Ama sorun değil abi bakarım"
Dedikten sonra ona mamasını ve suyunu nasıl vereceğini, kakasını da nasıl temizyeceğini gösterdim. Ama gönlüm rahat etmemişti. Özcan’ın gönülsüz olduğu belliydi. Aslında ona da hak veriyordum. Kapıcı olduğu için herkes ne iş olsa ona buyuruyordu. Bir de kedileri hiç mi hiç sevmiyordu.
O gün tam da memlekete gideceğim gündü. Özcan’a kediyi bırakmak istemiyordum açıkçası. Gönüllü olacak biri lazımdı bana. "Kim bakar? Kim bakar?" diye düşünürken birden aklıma belediyede temizlik işçisi olarak çalışan Arif ismindeki arkadaş geldi.
Hemen telefon açtım. Ona durumu anlattım. O da bakabileceğini söyleyince gelmesini rica ettim. Birazdan da geldi.
-"Arif sana işim düştü. Ben bugün izine çıkacağım. Benim kediyi bırakacak yer bulamadım. En son çare sen geldin aklıma. Yalnız öncelikle söyle bana sen kedileri sever misin?"
-"Ben bütün hayvanları severim. Biliyorsun daha önce köpeklerim vardı benim"
-"İyi o zaman. Çünkü sevmezsen onu bakamazsın da. Mamasından sabah ve akşam olmak üzere bir buçuk çay bardağı kadar kabına koyacaksın. Suyunu da şu kaba koyarsın. Salonun kapısı ile mutfağın kapısı kapalı kalacak. Diğer iki odanın kapısı açık kalsın. Bir de banyonun kapısı az açık kalacak. Hayvanın kumu var orada. Kakasını yapar. Bir tek onu temizlemek biraz seni rahatsız edebilir. Sabah ve akşam gelir küreğiyle atarsın çöpe. Sonra da kumuna biraz şurdaki sirkeden sıkarsın.(Sirkenin mikrop öldürücü özelliği vardır) Ortalığa da parfümü sıkacaksın. Bak ama yapamazsan söyle bana"
-"Yaparım abi. Sorun değil bakarım"
-"Motosikletin de var. Geliş ve gidişlerinde sorun da olmaz. Al şu on lirayı da benzin al. Gelip gideceksin çünkü."
-"Yok abi sorun değil, gelir giderim bir şey olmaz"
-"Vallaha Arif çok sağolasın. Beni büyük bir dertten kurtardın. Hayvanın bir kere vebalini aldık üstümüze. Temizdir. Aşıları yapıldı hep. Gelince güzel bir yemek de ısmarlarım sana."
Sonrası Arif gitti.Ona evin anahtarından da bir tane verdim. Akşam üzeri de suyunu ve mamasını son kez koyup, evden ayrıldım.
Yaklaşık on gün olmayacaktım. Adana’nın yolunu tuttum. İzindeyken de bir kaç günde bir Arif’i arayıp, durum hakkında bilgi alıyordum. O da her şeyin yolunda olduğunu söylüyordu. Her neyse izin bitti ve döndüm eve.
Döndüm dönmesine ama dairenin kapısına gelirken içeriden kedinin yürek yakan miyavlamalarının sesi geliyordu kulaklarıma. Kapıyı açarken zavallı korktu. Eve bir de baktım ki neler olmuş neler. Kedinin kumu temizlenmemiş. Sağa sola hep pislik bulaşmış. Hayvanın kılları da dökülmüş. Normalde dökülmezdi. İnanın hiç biri zoruma gitmedi. Çünkü bu hayvanı evde besliyorsanız, böyle şeylere katlanmanız normal oluyor. Bu kadar fazlasına bile. Ama hayvanın önünde su olmaması yüreğimi öyle bir burktu ki. İşte onu gelip de sormayın bana. Su doldurup önüne koydum.
İçti...içti...içti...
Ben de ona bakarak; ağladım...ağladım...ağladım...
Bu nasıl bir vicdandır bilmiyorum. İki saate yakın temizlik yaptım. Hiç önemli değil. Ama kim bilir zavallı hayvan kaç gündür böyle susuzdu. Bu nasıl bir vicdandı ki bir canlıyı böyle bu hale getirmek... Bilemiyorum. Bir de emanete hıyanet etme durumu var ortada tabiki.
Ona yemeğini de ısmarlayacağım. Söz verdiğim için. Ona yakıt parası da vereceğim. Üzerimde hakkı kalmaması için. Sadece zavallı hayvanı neden susuz bıraktığını soracağım.
Günahlarının üzerine kalması için. İnsana her şeyden önce gerçekten vicdan lazım.
Allah hiç bir canlıyı diğerine muhtaç etmesin.
Saygılarımla.
YORUMLAR
FARQİN2101
Saygılarımla
Sarımsaklı'da yazlıkçıların atıp gittikleri kedilere bütçemden her ay 240.-kuru mama (haftada 10 kg) harcaması yapan biri olaraksokak kedileri için "LÜTFEN BİR KAP SU BIRAKIN YOLUNUZDA BİR KIYIYA" çağrısı yapıyorum...Arada sırada kuru mama da bırakıverin, ne olur yani... Duyarlılığın için tebrikler yazarım, siz de sizin kediniz dışındakileri ihmal ymeyin ne olur, çünkü onlar sizin kedinizden daha çok MADURLAR...
FARQİN2101
Saygılarımla
Hım.. Günah hayvancağıza ya... Dediğiniz gibi bu nasıl bir vicdandır.
Benimde 2 muhabbet kuşum öldü gözlerimin önünde hemde...
Bilirim hayvan sevgisi nasıldır, işler insanın içine. Çoğu zaman huzur verir,
Çoğu zaman sorumluluk duygunu bastırır.
Dikkat edin kedinize... Bir canlının nefes almasını sağlamak çok güç, hele ki sakınan göze çöp batarken...
Sevgiler... Güzeldi. Ancak anı olarak paylaşsaymışsınız yazı içeriği açısından daha doğru olurmuş.. Saygılar...
FARQİN2101
Saygılarımla