- 1618 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ZAMANA SİTEM
Martı kanatları çekebilir mi, yalnızlığın yükünü? Anlar mı halimden, eski zaman büyücüleri? Ne içindeyim zamanın ne çıkabiliyorum dışına….
Satın alır mı eskiciler, tavan arasında unutulmuş anılarımı…Telleri kırılmış bir ud, köşesi yanmış mektuplar, siyah beyaz fotoğraflar…Başka ne bekler ki beni tavan arasında? Hâlâ orada mı sanırsın, gözlerinin içi gülen örgülü saçlı kız. Hani bir vakitler yakamozlara şiir asıp, yüreğinin ritminde dans eden…
Kirpiklerime kement attı zaman. Hayallerimi umutlarımı elegeçirdi. Bana kalan birkaç damla gözyaşı, buluttan mendilimle silemediğim.
Ellerimde sonbahar artığı bir yığın yaprak, gözlerimde kırk ikindiler. Ne istedi de vermedim, acımasız zaman? Şiirleri mi? Al senin olsun. En güzel şarkıları istek yapayım adına. Ama dokunma umutlarıma. Onlar benim ayaz gecelerde yorganım, çöl sıcağında gölgem.
Bazı gecelerde sözlerim asılı kalır, yıldızlara. Bir yol ararım çıkmaz sokakların karanlığında, eriyip bitmeden adak mumlarım. Çare nerede? Nerede derman?
Anlar mı beni, duvar dibindeki menekşe? Ebruli açmış gece safası, pembe gülün üzerindeki şebnemler…
Uçurtması tellere takılmış bir çocuktur yüreğim. Misketleri ütülmüş, parçalanmış bez bebeği. Ama yine de bir ışık gözlerimde, bir parça sevinç avuçlarımda.
Geri dönüp bakıyorum da yosun tutmuş taşlar gibi anılar. Kırılmış salıncak kurduğumuz dallar. Aynalarda dost değil, hıncını alıyor yıllar. Vakitsiz yağan karlar gibi saçlar. Ya derin çizgiler, hangi sağanak iz bıraktı böyle?
Kırk yamalı bohçalarda saklardım, oysa; sevgimi, hayallerimi, umutlarımı… hangi uğursuz baykuş alıp kaçtı? Hangi sularda uğunur şimdi?
Karanlığın dehlizlerinden gelen bir çığlık deldi geceyi. Şafaklarım kanadı, günün ilk ıçıklarında…Ellerimdeydi daha dün, nerede düşürdüm apansız? Değerli bir taştı sevgi, umut ve gençlik…