- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Toplum Ve Halk 9
9]Birey yaşamca, toplumsal üretimde bulamadığı geniş rahatlığı, halk sal yaşamla sağlıyordu. Böylece kişilerin yaşamı iki tür belirip, ilişkileniyordu. Toplum içi yaşamlı kişilerle, halk içi yaşamlı kişilerdiler. Halk içi yaşamlı kişiler, çoğu zaman ve hepten; bulanık özneliklerini ve bulanık öznelce tutumlarını, topluma gerektirme yapıyordular. Halksa yaşamla, toplumsal yaşamı, karıştırıyor kaos çıkarıyordular.
İnsanların toplumdaki üretimi; alet ve hüner yoğunlukludur. İnsanların, İnsan-doğa ve insan-insan ilişkileri ki bunların tümü de üretim ilişkisidir iyice belirip, birbiriyle karşılıklı bağımlı kılındı. Toplumlar belli bir üretiş biçimi ile yol almaya başladı. Belirlemelerim, halkın topluma dek bağımlı olan yanını ortaya koydu.
Toplumun üretmeyen kesimi yoktu. Üreten emekler girişmesi toplumu ortaya çıkarmıştı. Oysa halkın üretmeyen kesimleri de vardı. Toplum halka ve halk yaşamına temel olmuştu. Toplum hem kendindeki nedenlerle, hem toplumsal üretimdeki nedenlerle, halkı ve halksak yaşamı su yüzüne çıkardı.
Bu gibiden su yüzüne çıkan bazı sorunlar şunlardı. 1-Birey, toplumun içine üretim yapmağa gider iken, çocuğunu, eşini, yaşlısını, güçsüzünü eş deyişle; özel yaşam ilişkisini ve sosyal çevresini (insan-insan ilişkisini) üretim alanına, yani toplumuna götüremezdi. İnsanlar özel mülkiyet kavramı ile eşine, çocuklarına sahip olmuştu, sorumluluklar ferdi eşmişti. Yeni durum ebeveyn sahibe etliğini ortaya çıkartmıştı. Yapısal ortaklaşa olan kimi sağlayıştı sorumluluklar, şimdi kişi aile boyutuyla ferdi eşmişti.
Artık insanların, soy sopa değin, akraba kan bağı oluşmalı dayanışmaları var olmuştu. Kişiler, kendi yaşlı ve güçsüzleri ile meşguldü. Yeni mülkiyetti ilişkileriyle özelleşmiş olan üretim ilişkileri de istihsal edilen ürünlerin mülkiyeti de, komün yaşama göre yeni tarz biçimlenişti. Sınıf ayrılıklarını başlatmıştı. Üretim gücünden yoksun olan çoğunluk soy soplarla; üretim gücünden sahip azınlık soy sopların ortaya koyduğu tehditler ve mağduriyet olguları, toplumun sorunu olmuştu. Yani ezenlerle-ezilenler kutuplaştırılmıştı.
Yani insan yaşamına değin temel sağlayıştılar, ortaklaşa sosyal yaşamın sorunu olmaktan çıkmıştı. Örneğin; yiyecek sağlama gibi. Nafaka temini geçmişteki yapıların lütfen ilgileri olmaktan çıkıp, çok sonraları, sosyal adaletçi ulus devletlerin zorunlu bir yükümleşmesi haline gelecekti. Artık iaşe temini sosyal birlikti yaşamın sorunu değildi. Sağlatılınanlara dek sorunlar, ortaklaşa sağlama ve ortaklaşa tüketim olmaktan çıkmıştı. Şimdi rızık kaynakları kişi özel mülkiyetine ve kamu mülkiyetine dönüşmesi ile birlikte, emekler takastı sorunlarınız da toplumun düzenleme sorunu olmuştu.
Özel mülkiyetti sorunlar, adeta toplumun can mal güvenliğinin sağlanmasına yönelik sorunlar, algısına dönüşmüştü! Komün yapılarda (ilk başlarda sosyal birliklerin) ortak çaba işbirliğini ortaya koyamayan kandaş komün mağdurlarına yine komün yetileri sorumluluğu içinde bakabiliyordular. Bu yüzden, komün birlik içinde, komüne yönelik böylesi bir sağlatandı tehdit oluşturur güvensizlik algısı, söz konusu değildi. Komünün ne ezeni vardı, ne de ezileni.
Mülkiyet özelleşince, belki de öncelikle komün ortak sorumluluğu içinde olan engelli insanlar; temel sağlayıştıları karşılanan, komün mağdur insanları; şimdi gereksinimleri olanı sağlayamaz olmuşlardı. Ortada kalmışlardı. Özel mülkiyetçi düzende komün sorumluluğu geçersizdi. Haliyle engelli mülksüz insanların tehdit ve dramları ortaya çıkıyordu. Fakat bir takım yeni ilişki tarzı ve totemi anlamaların birikişleriyle ve yeni mülkiyetti üretimin artık değer üretmesinden sonradır ki; mülksüz olan insanlara insani olmak gibi farklı bakılır olacaktı.
İşte totemi anlama ve inançlar bu noktadan itibaren din eşecekti. Sosyal soyut bilinç, yapının kendi iç dönüşmelerinden ve çelişkilerinden ötürü etkilenip yapının üzerine düşünecekti. Ve o dönemlerin insani uygulama düzen ve düzeyini; yasa olacakla farkına varamadıkları sorunsalları (nedenselleri) dini inançlar içinde eritmeğe ve oluşturmağa çalışacaktı.
Artık yeni insanın yeni toplumlaşa güçle, üretim gücü ilişkisi içinde bir kişi çalışır olmakla, çalışmayan beş on kişinin nafakası sağlanabiliyordu. Yani şimdiki üretim ilişkisi içinde, köle emeğinin artık değeri ortaya çıkmıştı. Günümüzde bu oran; nüfusun %10 ya da %3’ün çalışmasıyla, toplumun %100 doyar olmaktadır. İşte toplumsa teknolojik (araç kullanmalı) güç budur.
Şimdiden geri totem aidiyetliğin yerini dinler almıştı. Dinler sınıflı toplumla birlikte vardılar. Nasıl totem sosyal birlikti komün toplumun yaptırımdı boyun eğişin ve meşruiyet ligin kaynağı ise, yeni durumun onanması ve meşruiyet liginin kaynağı da gerekli idi. Totem; etnik yapılara sesleniyordu. Oysa şimdi etnik yapılardan oluşan halk vardı. Totem halka seslenemezdi. Yani süre gelen yaptırımdı mantıktı anlaşılmaya göre, kölenin kölece çalışması için yeni bir kutsal noktanın, onay ve meşruiyet kaynağına dek buyurur olması gerekiyordu.
Bu onayıcı meşruti kutsallık kaynağı, totemdi zemin üzerine kurulan dinlerdi. İlk iş; ’rızkların eşitsiz yaratıldı’ğını söylemekle işe başlayacaktı. Ki köle, köle durumunu, mal sahibi de muktedir durumunu bilsindi! Herkes halini benimsesindi! Eşitsizliğin kaynağı; ‘ ilkten öyle yaratılma’ ile özümseniyordu. Köleci mülkiyetle birlikte, totemdi inanç anlayışları da acayip değişmişti. Bir kaçını hemen sayalım:
Önceki totemdi din ve inançlarda yaratılış fikri yoktu. Sadece totem ve totemin ittifaklar birliği şekline dönüşen ilahları, var olan ortamı düzenlerlerdi. İlahlar insanlardan hiçbir şey istemezlerdi. İlahlar buyurmazlardı. Söz gelimi namaz kılın, sadaka verin, demezlerdi. Sadece insanlar, ilahıyla konuşurdu. İnsanlar ilahlardan bir şeyleri sorup öğrenebilirdi. İstekte bulunurlardı. İstekleri de olurdu.
Sürecek
Bayram Kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.