- 1256 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
İKİNCİ BEBEK YOLDA
CEHENNEM / LİK / HAYATIM - 13
İKİNCİ BEBEK YOLDA
Tüm diğer hastalıklar gibi kumar da insanların zayıf, güçsüz, bunalımlı, stresli zamanlarını kollar. Yakaladığında ise bırakması çok güç olur. Maddî ve manevi yönden oldukça da pahalıya malolur.
Sıradan bir insanın kumarda kazanma şansı olamaz. İster küçük ister büyük bir yer olsun kumar oynanılan yer . Özellikle yalnız gidenleri bekleyen hazır tezgâhlar mutlaka vardır. Birden fazla kişi bir olup makasa alırlar sonradan gelen acemi kumarbazları. Çoğu zaman işletme sahibi tarafından yönetilir o tezgâhlar. Hele o acemi kumarbazın paralı ve malk mülk sahibi biri olduğu şeklinde bir istihbarat alınırsa, ona özel bitirici tezgâhlar kurulur.
Gerekirse borçlandırılır hatta uyuşturucu ve seks tuzakları bile kurulur.
Ben de en zayıf günlerimde yakalandım. Düzenli uykudan, düzenli beslenmeden yoksundum. Hayatımın fırsatı olarak gördüğüm, büyük emekler karşılığında girebildiğim okulumda başarılı olamıyordum. Özellikle babamın bu başarısızlık karşılığında yıkılacağını çok iyi biliyordum.
Ben de her türlü hilenin, tezgâhın arsında sürekli kaybettim. Allah’tan mal varlığım olmadığı için daha büyük tezgâhlara maruz kalmadım.
Kaybeden her kumarbaz, ısrarla bütün kaybettiklerini tekrar geri alabilme umuduyla, sürekli oynamak ister. O inancı kaybetmesi ise ancak psikolojik tedavi ile mümkündür.
Bir de hatalı olarak kabullendiğim evliliğim söz konusuydu. Kurtulmamın, vaz geçmemin kaçınılmaz olarak gördüğüm fakat özellikle de çocuğum olduğundan böyle bir imkânım olmadığını gördüğüm bir evlilikti bu. Vazgeçilemez olduğunu biliyordum ama kabullenmekte zorlanıyordum. Bence bunun için de psikolojik tedavi görmem gerekirdi.
Dünyanın en sabırlısı mı desem yoksa en çaresiz olanı mı ? Kovsam bile beni terk etmeyi düşünmeyen bir kadın ! Bir tek dövmediğim kalıyor ama sözlerimle, hakaretlerimle hergün dövmekten bin beter ediyordum.
Bozdurup da kumarda kaybetmediğim ne altını kaldı ne de takısı. Babamın ve benim verdiğim harçlıklardan biriktirdiği paraları bile yedim.
Babam her şeye rağmen kazandıklarını bana vermeye devam ediyor. Ben de ısrarla kumar oynamaya devam ediyorum. Hem de okula diye evden çıkıp, okul çantasıyla gittiğim Taksim barakalarında, hiç tanımadığım yabancı insanlarla kumar oynuyordum.
Ülkede siyasi kaos almış başını gidiyor. Ben güya evliyim diye siyasetin dışında kalmaya çalışıyorum. Sokaklarda kan gövdeyi götürüyor. Yaşadığım yer olan Kurtköy’de ülkücüler, okulumda solcular hâkim. Zaten birinin içinde olsam diğerleri sağ bırakmayacak. Buna rağmen Kurtköy’deki herkes solcu olduğumu biliyor. Ama kumarda boğulduğumu görmeyen de olmadığı için kimse bana dokunma gereği duymuyor.
Kurtköy’den bir önceki köy Şeyhli. Orada DEV-YOL’cuların devam ettiği kahvenin bombalandığını duydum. ’ Yarın da buradaki Eczane bombalanır!’ diye bir söz kaçırdım ağzımdan. Kurtköy’deki eczanenin sahibinin koyu bir ülkücü olduğunu ve gençleri eğittiğini biliyordum. O yüzden DEV-YOL’cuların misilleme olarak orayı bombalayacaklarını tahmin etmiştim.
Fakat o sözü ağzımdan kaçırdığımda köyün bekçisinin de masada olduğunu, beni duyacağını ve daha sonra başıma iş açacağını hiç düşünmemiştim.
Ertesi gün okuldan, daha doğrusu okula diye çıkıp kumar oynamaktan döndüğümde kahvemizin tam da karşısında bulunan eczanenin önünde bir hareket gördüm. İki jandarma eczanenin kapısında beklerken komutanları olan başçavuş da elinde kâğıt kalemle içeri dışarı girip çıkıp bir şeyler yazıyordu.
Eczane bombalanmak istenmiş, fakat attıkları bomba patlamamıştı. Duvarlara TİKKO ile ilgili sloganlar, tehditler yazılmıştı.
Kahvede yaptığı soruşturmada bekçi efendi benim ağzımdan kaçırdığım sözlerden başçavuşa söz edince hakkımda gerekli araştırma yapılmış. İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi oılduğum, köydeki bir kaç solcudan biri olduğum da söylenince anında ’ Yarın karakola gelsin !’ emri babama iletilmiş.
Babam yüzündeki derin endişeyle, titreyerek iletti başçavuşun emrini. Korkmuştu, ağlayası geliyordu. Oysa ben çok rahattım.
- Korkma baba. Ben hiçbir şey yapmadım. Gider anlatırım.
- Ama bekçinin söyledikleri ?
- Bir şey olmaz baba ; çocuk oyuncağı mı bu ? Ne olmuş öyle bir şey demişsem !
Eşim çok daha fazla endişelendi. Ne kadar söylesem de içi rahat etmedi. Sabaha kadar uyumadığını, ara ara ağladığını gördüm. Karakol korkulacak bir yerdi. Karakol deyince dayak, hapis, işkence ve hatta gidip de dönmemek bile geliyordu akıllara.
Ben inadına en ufak bir endişe bile duymuyordum. Son derece rahat bir şekilde gittim Kartal Jandarma Karakolu’na.
- Atın bu herifi nezarete ! diye öfkeyle bağırdı beni görür görmez Başçavuş.
Nezarete atıldım, yine umursamadım. Ne kadar kızsa, öfkelense, bağırsa, nezarete atsa da beni korkutmayı başaramadı. Çünkü kendimden emindim. Hiç bir derneğe, partiye bile kaydım yoktu. Hiç bir olaya karışmamıştım. Sadece iki söz söylemekle, adının solcuya çıkmasıyla nasıl hapse atılır insan ?
Bir kaç saat sonra odasına çağırdı beni. Kolumdan tutup götürdü asker.
- Sen TİKKO’cusun ! diye öfkeyle bağırdı yüzüme.
- Hayır, öyle bir şey yok.
- Nereden öğrendin eczanenin bombalanacığını ?
- Öylesine söyledim işte !
- Bana maval okuma ! İtiraf etmezsen, diğer TİKKO’cuların isimlerini vermezsen buradan çıkışın yok senin !
- Kimseyi tanımıyorum ben. TİKKO’cu falan da değilim.
..................
Savcının karşısına bile çıkaramadan serbest bıraktı beni ama kafayı fena takmıştı. Gözünün sürekli üzerimde olacağı belliydi. Ülkücülerin hâkim olduğu bir köyde tanıdığı iki solcudan biri bendim artık.
Eve geldiğimde babam da eşim de büyük bir sevinç yaşadılar. Son derece endişeliydiler. O kadar kolay kurtulacağıma, bir günde serbest kalacağıma ihtimal vermemişlerdi.
Ertesi gün sürpriz bir haber verdi eşim :
İkinci çocuğumuza hamile kalmıştı.
(Devam edebilir)
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Fikret TEZEL
Şom ağızlılık diye cehennemi kastediyorsanız eğer, başka yere biletim yok ki zaten...
inci*
Ha bu arada kabahati bilmek ve kabullenmek bir nevi affı gerekteriri ki Karşınızdaki Yüce yaratan ve sizde hatalarınızın farkında olmuşsunuz.... Többelerle affınızı dilediğinizden gidilecek yer hakkında yorum yapmak zor biraz.:))
Fikret TEZEL
Değerli arkadaşım
O kadar içten ve samimi yazıyorsun ki okuyucular olayın ta içine giriyorlar. Daha önce kaç defa yazdığın halde artık hayatında kumar diye bir şey olmadığını, yorumlara bakıyorum hâla sana kumarı bırakmanı tavsiye ediyorlar. İşte bu yazar başarısıdr diyorum ben. Kutlarım.
Ben, sebep ne olursa olsun çok zor kazanılan şeylerin çok kolay harcanmasına üzülürüm. Üniversitede okuma şansı gibi, para gibi, mutlu bir aile yuvası gibi... Neyse ki gelmiş geçmiş.
Yine çok etkileyici ve içinden hissler çıkarılacak bir hikayeydi.
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
Saygılar, selamlar. İlginize teşekkürler.
sami biberoğulları
Sen de bilirsin ki Akciğer kanserinin sebebi üzüntü ve stres değildir. Onlar sadece ve sadece var olan hastalığı hızlandırır o kadar. Dolayısıyla kendini suçlama fazla. En kötü ihtimalle belki bir kaç sene daha yaşayabilecek olan bir insanın daha erken ölümüne sebebiyet vermiş olabilirsin. Kanser vücuda girdikten sonra da acılar içinde uzun bir hayat sürmeyi zaten kimse istemez.
Kendine eziyet etme. Eğer baban, son demlerinde senden razı idiyse bu yeterlidir.
Selam ve saygılarımla.
bırak şu illeti....bak ne güzel kalem tutan ellerin kağıtlarda işine...saygılar fikret kardeşim...
Fikret TEZEL
Saygılar, selâmlar. İlginize teşekkürler.
Fikret TEZEL
Kumardan ise babam kanser olduğunda yazarak kurtuldum ama özellikle babamın kanser olup ölmesinden kendimi sorumlu tutuyorum ve bu yüzden ısrarla cehennemlik olmaktan söz ediyorum.
İlginize teşekkürler.
AYSE 09
yeterki rabbime sığının
ne güzel torunlar tadı bir başka dır hayırlı ve uzun ömürlü olsunlar
saygılarımla
suçu olmayana ne olursa olsun birşey yapamazlar kımar çokkötü kimseye musallat olmasın yazınız güzel ve ibret vericiydi tebrikler
Fikret TEZEL
Suçsuz insanlara da dokunulabiliyor maalesef bizim ülkemizde ama beni galiba melekler epeyce korumuş.
İlginize teşekkürler.