- 1176 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DELİK BULAMADIM
DELİK BULAMADIM
1973 Yılında Ilgın lisesi’ni bitirmiş, o yıl bir yeri kazanamamıştım. Konya’da dershaneye yazıldım. Mayıs aylarıydı, havalar ısınmıştı. Konya’da dışarılarda oturmanın keyfi gelmişti… İnsanlar caddelerde… Her yer cıvıl cıvıl… Ders çalışmak, hayli müşkül…
O gün Tuncer Ağabeyim Konya’ya gelmiş, dershane önünde çıkışımı beklemiş. Onu gördüm, sevindim. Hoş beş ettik, biraz dolaştık.
- Gel seni Mahsen’e götüreyim. Birer fıçı bira içelim. Dedi. Mahsen Fuar’da bir birahane, Konya’nın ilk Fıçı bira satan yerlerinden biri. Tekel birasını içmiştim, ancak fıçı bira hiç denememiştim. İlk defa fıçı bira deneyeceğim. Kütük masa etrafına küçük oturaklara oturduk. Garson geldi. Siparişimizi aldı. İki bira biraz da çerez geldi. Akşamüzeri olmuştu. Karnım açtı. Aç karnına bira, hem de hiç bilmediğim fıçı bira beni ürkütmüştü. Ağabeyime usulca;
- Yar sarhoş olursak? Dedim.
- Yok yok bir şey olmaz. Dedi. Bir yandan bira içiyor, bir yandan O’nu dinliyordum. Nişanlıydı, kayınbabası ile geçinemiyorlardı… Durmaksızın yakınıyordu. Ben birinciyi içinceye kadar o iki tane içmişti. Tuvalete gitmek istedim.
- Abi tuvalet ne yanda?
- Doğru git, solda. Dedi. Dedi demesine de, ayağa kalktım başım döndü. Geri oturdum.
- Ne oldu? Dedi
- Galiba sarhoş oldum. Dedim.
- Haydi oradan bir bardak bira içmiş de sarhoş olmuş. Dedi. Güldü benimle alay etti.
- Tekrar kalktım ayağa, evet başım dönüyordu, bunun adı sarhoşluktu. Yalpalamadan yürümek için yerdeki karo çizgilerini izleyerek “BAY WC” yazan yere girdim. Lavaboları geçtim, içeri girdim. Şaşırdım. pisuarlar sökülmüş, Tuvaletlerde de delik yok. Bütün kapıları tek tek açtım baktım, yok, WC yazısı tamam, koku tanıdık, kayıtsız şartsız tuvaletteyim. Delikten başka tüm unsurlar tamam… Çok sıkışmışım, delik yok… Ya da ben bulamıyorum. Kabus gibiydi. Aynı çizgileri izleyerek masamıza geldim. Yüzümdeki ifadeden olumsuzluğu okumuş ki, sordu;
- Ne oldu?
- Delik yok…
- Nasıl yani? Ne demek delik yok?
- Bilmem valla, tuvalete gittim, ya delik yok ya da ben deliği bulamadım…
- Gülmek istedi, gülemedi. Yüzüme kızgınlıkla karışık alayla, acıyarak baktı…
- Haydi oradan, bir tane bira içmiş de deliği bulamamış… Düş önüme… Dedi.
- Sen buyur… Dedim. Önden hızlıca gidiyor. Ben gayet ihtiyatlıyım. Yine aynı çizgileri izleyerek, yalpalamadan ulaştım. Bakındı bakındı…
- Allah Allah! Vallahi delik yok… Dedi. Bu sefer ben güldüm. Biraz kızarak
- Gülme çocuk. Dedi.
- Eeeee… Dedim. Hemen garsona seslendi.
- Birader, birader… Garson koşarak geldi.
- Bize şu deliği buluver… Bak sıkıştık… Deliği bulamıyoruz… Garson güldü.
- Abi delik yok…
- Nasıl delik olmaz oğlum…
- Abi, gider tıkanmış, sürekli taşıyordu. Patron da pisuarları söktü, delikleri kapattı…
Oh! İşemiş kadar rahatlamıştım.
- Ne yapacağız ya ? Dedik.
- Abi dışarıda Dede Bahçesi’nin yanındaki tuvalete gidebilirsiniz. Dedi. Hesabımızı ödedik. Tuvaleti olmayan bir birahanede oturmanın ne demek olduğunun takdirini ilgililerine bırakarak ayrıldık.
Tuvaletten çıktık. Dede bahçesine oturduk. Garson geldi dikildi… Ağabeyim,
- Ne içelim? Diye sordu. Bir şey içmek istemiyorum. Yanıtımı beklemeden “İki bira getir” Dedi. Biralar geldi.
Buluştuğumuz andan itibaren sıkıntılarını peş peşe anlatıyordu. İçimi çekmeye başladım. İkinci bira fazla gelmişti.
- Ağlama… Dedi. Biraz dişimi sıktım… Daha derin bir iç çekiş…
- Ağlama, bak ağlarsan ben de ağlarım… Dedi. Ben ağlıyordum. Dayanamadı o da başladı. Bir yandan da hesap istedik. Hesabı öderken ayağa kalktık iki kardeş sarıldık ağlıyorduk. Kimse umurumuzda değildi…
- Bir yıl sonra, İstanbul’da Deniz Astsubay okulu sınavlarına gitmek için birkaç arkadaşı ile birlikte Ilgın’dan Meram Ekspresine (Motorlu Trene) binmişler, Konya’dan binen gençlerle bir kompartımanda giderken kaynaşmışlar sırayla türküler, fıkralar, öyküler… Derken sırası gelen bir genç;
- Sormayın, geçen sene Ben Dedebahçesi’nde garsonluk yaparken iki kardeşmiş, birer bira içtiler bir ağladılar bir ağladılar…
Ağabeyim sormuş,
- İyice bir bak bakalım, birisi bana benziyor muydu?