- 1712 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAM SENFONİSİ VE ÖLÜM TÜRKÜSÜ
Derinlerden gelen kutsal ve kısık bir ses...Varlığımızın kıyıları varlık sancıları ile kaplı...Ağlamaklı ve mutlu bir çığırtkanlık var yüreklerimizde...gözyaşlarına sardığımız kızgın ve acılı ülkelerimiz var...Rabbe Açılan usanmaz ellerimiz var...
İçimizdeki güneşi aydınlığa çıkaralım,parıldayalım nurla ve paklıkla. Nicelikleri,esbapları ve somut olanları bir yana bırakıp Tüm her şeyin ötesine ve sonrasına uzanmaya çalışıp HİKMETİN nefesine yakın olmak için dev bir adım atalım.
Gönlümüzün tüm tınılarına kapıları açmak...Ardımızda yaşanmamışlıkları ve düşünmemişlikleri bırakmamak...Gözlerimizi imgesiz bakışlara bırakmak,şekillerden,şemalardan,düşünce kalıplarından kurtarmak...
İşte alemi,kendimizi,hayatı yani her şeyi ALLAHIN yaratıcı güzelliğine dayanarak seyretmek. Bizdeki imkanların farkına varmak düşünmenin,hissetmenin ve yaşamanın mukaddimesidir. Bir çok imkanla beraber yaşam içinde yürümek ve yürürken bir çok imkanı arkamızda bıraktığımızı bilerek adım atmak gerçekten zordur. Çünkü hayat sonsuz sayıdaki imkanların toplamıdır ve biz bu imkanlardan bir veya birkaç tanesini seçerek yürümeye devam ederiz.
Tüm imkanları bilmek insanoğlu için imkansız ve fakat birden fazla imkanın olduğunu hissetmek ruh dünyamızı genişletir,derinleştirir. Örneğin Sevginin tüm renkleriyle sevgi kapılarının tümünü çalmalıyız...kendi anlamımıza dönmek için hayatın tüm köşelerini dolanmalıyız...ama bunların ne kadarı gerçekleşebilir ki...
Yaşamı bütünüyle tatmaya çalışmak gerçek anlamda kendimizi tatmaya çalışmaktır. Biz ne isek hayat o kadardır ve dünya aslında bizim olduğumuz kadardır. Bu anlamda hayatla,insanlarla,kainatla ve Allahla kurduğumuz bağlarla anlamlı olabileceğimizi idrak etmeliyiz...Çünkü başkaları tarafından kurulan tüm bağlantı ve ilişkiler bize yabancıdır...ve fakat bununla birlikte başkalarının hayatla,insanla,kainatla ve Allahla kurduğu ilişkileri görüp iç dünyamızı zenginleştirebiliriz...Varolan tüm renkleri görüp kendi iç dünyamızda kendimiz olarak barındırdığımızda olan sadece arınmış olmaktır. Çünkü hakikat ancak arınmışlıkta kendini gösterebilir ve hissettirebilir.
O halde Şiddetli bir istekle Yaşamın ılık okşayışlarını göğüs kafesimizde duyumsayalım. Alemin narin öpücüklerini tenimizde hissedelim... Yaşamanın gözlerine bakalım,karmaşanın gözlerinde gezinelim,bir aziz edasıyla delirimsirek bakışların ardından bizde kalan tüm artıkları koparıp atalım, taa uzaklara...görmemek için,yaşamamak için,ılık bir sonbahar akşamında bir yaprağın günün bitimine isyanı gibi...
Uyuyan sokaklara kardeşçe bakalım ve okşayalım sokakların yanaklarını,paylaşalım acılarını koynunda uyuyarak...
Yaşam bir senfoni gibi seslenir, belki de çığlık atar...KALK...Yürürüz sevdalara kılıçsız ve silahsız,yürürüz kendimize “ben’siz” ve ağlamaklı...Kırgınlığımızın dokunaklı sesine kulak verelim işte o zaman yaşanan her şey ayaklanır içimizde...hayatımız gözlerimize dökülür...incelir ve bilenir Benliğimiz,duygularımız bir umran olur ve bizde kalır...
Ansızın ölüm gözlerimizde canlanır,ayaklanır...hiç durmadan ve acımasızca...hayat ve ölüm bize rengini verme mücadelesi verir...Ölümden kaçtıkça hayatın kucağına düşeriz...Hayattan kaçtıkça ölümün kucağına atlarız...Bazen de Ölüm ve hayat tarafından çekiştiriliriz...Asırların hakikati ölümle, Asırların yalanı Yaşam arasında gidip gidip geliriz...
İhtimamlarımızın deniz dalgalarında kırıldığı an,noktasızlığın bizi çepeçevre içine aldığı zaman,gözlerimizin bilinmezlikten kopmaya başladığı vakit ve benliğimizin belirginleştiği asır ÖLÜMLE – YAŞAM arasındaki çizgiyi gördüğümüzde yaşam senfonisinin sonlandığını ve ölüm türküsünün başladığını anlayacağız....
YORUMLAR
HÜSEYİN BEY;
Yazınızı okudum. Kalbinizi kırmadan bir-iki lâf etmek istiyorum:
*) Metindeki mânevî havadan dolayı Sizi tebrik ederim.
*) Ayrıca "ihtimam", "imkân". "kâinat".. gibi kelimeleri kullandığınıza çok sevindim.
*) Başlıkta "hayat" kelimesinin yerine kullandığınız ve yarı müstehcen gibi olan "YAŞAM" kelimesi için Merhum Şair Necip Fâzıl Kısakürek diyor ki:
"RUHSAL-PARASAL-SOYUT-BOYUT - YAŞAM - EĞİLİM..
YA BUNLAR TÜRKÇE DEĞİL; YAHUT BEN TÜRK DEĞİLİM.
OYSA, HÂLİS TÜRK BENİM, BUNLAR İŞGALCİLERİM,
ALLAH TÜRK'E ACISIN; YALNIZ BUNU DİLERİM".
*) Ayrıca, "meselâ" kelimesinin yerine kullandığınız "örneğin" kelimesi Ermenicedir. Sözde ilericiler "meselâ" kelimesi Kur'an-ı Kerîm'de geçtiği için, kendilerine 'gerici' denilmesin diye Ermenice "örneğin" kelimesini kullanıyorlar.
Kabalık ettim ise, ne olur kusuruma bakmayınız.
TTK.
Vehbi Okur tarafından 1/9/2012 8:51:09 PM zamanında düzenlenmiştir.