- 1506 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ANKARADAN SONRA…
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hani hep İstanbul ve İzmir’dir ya başköşesinde sevdaların, özlem ve güzelliklerin… Hakkını yerler ya Ankara’nın bilmeyenler, soğuk bulurlar ya, resmi ve ciddi, hele de gri hâkimiyetiyle.
Uzaktan baktıkları içindir, şöyle bir uğradıkları için, görmedikleri, göremedikleri, yaşamadıkları içindir!
Oysa yaşamışsanız Ankara’da Ankara’yı, ayrı bir sevda bürür yüreğinizi. Sonrasında her şehir dar gelir, yavan, yoksun, yaşanmaz gelir. Ankaralı olmasanız da aslında, sıla gibi gelir, özlemi her gün daha bir büyür ve çeker için için sizi kendisine.
Yanılmıyorsam, bildiğim kadarıyla toplam sayısı 40 civarında olan müzesi ki bunun 7 tanesi Avrupa’daki müzelerden hiç de farklı değildir. Takriben 40 a yakın kütüphanesi, bunun da 2 tanesi çocuk kütüphanesi… 11 adet tiyatrosu, 26 adet sinemasının sunduklarını da özlersiniz başka illerde, hele de yoksun olanlarında...
Şehirlerin de kişiliği var insanlar gibi şüphesiz, belki de kişiliğimize uygun şehirleredir sevgimiz, sevdamız özlemimiz.
Tarihin ilk günlerinden günümüze, Anadolu topraklarında varlığını gelişerek sürdüren Ankara, Likyalılardan Hititlere, Romalılardan Bizanslılara, Selçuklulardan Osmanlılara ve nihayet Cumhuriyet Türkiye’sine kadar uzanan o uzun çizgide müthiş bir tarihi birikimin görselliğini sunar size.
Evet, ciddidir Ankara, resmidir bir o kadar da içten ve samimi ama samimiyetle laubaliliği karıştırmaz hiçbir zaman, arasındaki ince çizginin nerede başlayıp nerede bittiğini iyi bilir. Saygılıdır, en azından saygın davranış ve duruşu bilir, saygı duymadıklarına bile saygılı davranması gerektiğini de...
Derli toplu, düzenli ve kuralcıdır. Mesafeli bir içtenliği vardır tıpkı samimiyetinde de olduğu gibi ve hangisini nerede, nasıl, nereye kadar sergilemesi gerektiğini iyi bilir. Nereye giderken ne giyilmesi gerektiğini, nerede nasıl davranılması gerektiğini de bildiği gibi…
Örneğin bir operaya, kot pantolonunuzla, eprimiş bir gömlekle veya sıradan günlük bir kıyafetle gitmezsiniz. Ya da sinemaya, hastaneye, resmi bir daireye, bankaya şortla, terlikle gitmezsiniz. Nerede nasıl eğleneceğinizi, nerede nasıl müzik dinleyeceğinizi de iyi bilirsiniz…
Tanımasanız da karşılaştıklarınızla selamlaşır ama yanlış anlaşılmazsınız o remi ve mesafeli duruşunuzun sağlayıcılığıyla.
Buram buram kültür kokar sokakları, yok yoktur kitapçılarında… Kitap kafelerde kitaplar dergiler okursunuz çayınızı yudumlarken keyifle…
Sadece kitapçılarla sınırlı değildir yok diye bir şeyin yok oluşu. Her gereksiniminiz el altında, derli topludur.
Kızılay’a gitmeniz yeterli; resmi dairelerden, bankalardan tutun da, iğneden ipliğe, gıdadan sağlığa, aklınıza ne gelirse her ihtiyacınızı görüp kesenize uygun bir yerde, yemeğinizi de yer, sinema tiyatroya da gidiverirsiniz en yakınında bir yerde de öyle dönersiniz evinize.
Tadilat yapacaksanız, aklınıza gelen gelmeyen çeşitlilikte malzemeyi, Ulusa geçip bir sokakta bulursunuz. Mobilya mı alacaksınız, Sitelere doğru düşün yola, koca bir mahalle, günlerce gezseniz bitiremezsiniz, mobilyanın envaı aynı yerde.
Çat kapı, her aklınıza estiğinde gidemezsiniz en yakın dostunuza bile, ziyaretin de, iadesinin de kuralları vardır, iade gerekliliğinin de bilinciyle.
Bunlardandır başka illeri kolay kolay kabullenemeyiş, benimseyip alışamayışınız bunlardandır, başka illerin yavan, yoksun gelişi ve o illerde kendinizi yalnız, yapayalnız hissedişiniz de bunlardandır!
Dediğim gibi; derli toplu, düzenli ve kurallıdır Ankara…
Sevmeler de, sevmemeler de bu yönleriyle…
p.r.alkan
YORUMLAR
seviyorum ben bu şehri..
yaşamadığım halde..
bir kaç kez gezmişliğim vardır..
asıl mesele..
bunun kağıda aktarmanızda..
marifet..
tebrik ederim..,
selamlar..
perihan reyhan ALKAN
Ankaralı olasım geldi birden içimde,
Ne yapayım,
Barınamadım hiç bir şehirde.
Ben köy çocuğuyum,
Herkes birşey söyle de.
Ankaralı olasım belirdi,
birden içimde.
...
Saygılar, sevgiler. Gün eksilmesin pencerenizden.
çetrefil.
perihan reyhan ALKAN
Selam ve saygımla...
Meşhur rivayettir; Yahya Kemal Beyatlı’ya Ankara’nın nesi güzel diye sormuşlar, “İstanbul’a dönüşü” diye cevap vermiş.
Kütük bilgilerinde memleketi Trabzon yazan (ve bundan büyük bir gurur duyan) 47 yıldır bilfiil İstanbul’da ikamet eden birisi olarak Ankara hakkında ileri geri konuşup ahkâm kesmek Yahya Kemal için normal sayılabilirde, benim ki biraz çizmeyi aşmak olur. Buna mukabil seksenli yılların başlarında askerlik vazifemizin ifası nedeni ile 1,5 yılı Ankara’da geçirmiş birisi olarak Ankara hakkında bir iki kelam etmem sanırım ukalalık sayılmaz herhalde…
Düşünüyorum da daha başka nesi güzel Ankara’nın diye, heyhat aklıma Yahya Kemalin meşhur cevabından başka bir şey gelmiyor, Şaka şaka.
Ziya Öztan’ın “Bozkırda Bir Yalnız Adam” kitabının bir yerinde geçer. Mustafa Kemal ve arkadaşları Millet Meclisi çalışmaları yaparlarken İstanbul’dan katılanlar Ankara’yı pek beğenmezler, “ çöl hissi veriyor” şeklinde birde küçümserler. Mustafa Kemal şu şekilde karşılık verir; “ Öyle görünür. Bu büyük işin zevki de zaten buradadır.
Önemli olan çölü vaha yapmaktır, berbatı abat etmektir. Ankara’nın bozkır, çorak, fakir geçmişi belki de en büyük avantajı olmuştur. Bu yüzden olsa gerek yeşil, gri, mavi, ağaç, bina, göl(suni), kavşak, geçit, kule maşallah ne giydirsen yakışmış. Her ne kadar ben bir türlü sevemediysem de
Bunun yanında, başta da dediğim gibi 47 yıldır İstanbul’da yaşayan birisi olarak cennet İstanbul un her yıl parsel parsel ırzına geçilişinin şahidi olmanın bedbahtlığını ayrı yaşıyorum. Ankara’da bozkırdan sahte cennet oluşturanlar maalesef İstanbul’da tabii cennetin içine ettiler (etmeye de devam ediyorlar).Ben ne günlerini gördüm senin canım İstanbul,(ne olur kıskanma Ankara'm) maalesef vapurdan martllara simit atmak beni kesmiyor .
Tebrikler, selamlar, saygılar
perihan reyhan ALKAN
Selam ve saygımla...
Bir türlü ısınamadığım o şehre, seven birinin gözünden bakmak çok hoştu. Kalıplarımdan çıkmayı düşündüren bir paylaşım. Tebrikler.
perihan reyhan ALKAN
Selam ve saygımla...
perihan reyhan ALKAN
Selam ve saygımla...
Dünyanın pek çok ülkesini gezip görmüş biri olarak, derim ki; " Bülbülü altın kafese de koysanız yine vatanım dermiş." İnanın herkese kendi ülkesi, kendi memleketi, kasabası, köyü güzel gelir.
Havası mısır, suyu mudur güzel gelen bilinmez. Ne mutlu size bu yazıyı yazdıran Ankara'ya.
Kaleminizi ayrıca KUTLARIM Sn. ALKAN.
SEVGİLERİMLE.
perihan reyhan ALKAN
Selam ve saygımla...
Affınıza sığınarak 25 yıl Ankarada yaşamış biri olarak orada nasıl yaşadığımı merak eder oldum bugünlerde...
Ve kısa zaman evvel İstanbula yerleştim...
Ankarada siyaset ve politika rüzgarı hakimdir sadece...
Tatil günlerinde yapacağınız herşey kısıtlıdır.
Allahtan Kuğulu Park var, Gölbaşı var, Seğmenler ve bir kaç yer daha kendimi zorlasam söyleyebilirim belki...
Başka doğayla başbaşa kalabilceğiniz ne bileyim fotoğraf çekeceğiniz yerler bile kısıtlı...
İşte bu noktada İzmir bilmiyorum ama İstanbulla kıyaslanamaz diye düşünüyorum...
Vapura binip boğazı geçmek bana bütün bir haftanın yorgunluğunu unutturuyor inanın, martı çığlıkları yaşadığımı hissettiriyor bu şehirde...
Ve salonumdan bakınca gördüğüm deniz, tarihi yarımadadaki gün batımı bana Ankarada hissedemediğim bir duyguyu veriyor...
"İYİ Kİ BU ŞEHİRDE YAŞIYORUM" duygusunu...
Yazınız güzeldi ama Ankara İstanbuldan güzel değil maalesef...
Güne gelişinize tebrikler... .)
perihan reyhan ALKAN
Biraz da beklentilerle ilintili sanırım. Doğa açısından mukayese edersek Antalya harika, Temmuz ayında hem denize girip, hem kayak yapabiliyorsunuz, çevre de çok zengin alternatif etkinlikler için, deniz her an eliniz altında, ormanları, piknik alanları, tarihi ile cennet ama sizin beklentilerinizle ilgili bahsettiğim gibi, bana yoksunlukları çok fazla geliyor yine de ve alışamadım bir türlü, özlüyorum Ankarayı. İzmir, o herkesin yere göğe koyamadığı İzmir, mecbur olmasam yakınından geçmem, sevemedim bir türlü.
Siz aradıklarınızı İstanbulda bulabildi ve mutluysanız ne mutlu. Allah uzun ve sağlıklı ömür verip uzun yıllar mutlulukla İstanbulu yaşamanızı nasip etsin dilerim.
Selam ve saygımla...
Selam ve saygımla...
(( Seçil Nimet ))
Milyon kere amin diyerek duacısı oluyorum dileklerinizin...
Sevgiler...
Ne güzel anlatmışsınız Ankara'ya sevginizi.
Ben pek bilmem. Sadece bir iki kez gitmişliğim vardır, o da zorunlu olarak.
Ama en azından "Atamızı" bağrında tuttuğu için severim. :)
perihan reyhan ALKAN
Hele de şimdi bulunduğum Antalyada daha bir özlüyorum Ankarayı özellikle de burada yoksunluklarla karşılaştıkça. İzmir de özletiyor bana Ankarayı! O nedenle yazma gereği duydum.
Selam ve saygımla efendim.
Doğduğum büyüdüğüm ve yaşadığım şehir. Evet ahım şahım bir yer değildir ama tertiplidir gerçekten. Şehrim hakkında yerli yerinde gözlemlerinizi okumaktan mutlu oldum. Ne zamandır tiyatroya gitmediğimi hatırladım.
Küçük bir dedikodu: Ankaralı olduğumu en çok trafikte olur olmaz yerden geçmeye, yol kapmaya çalışan 34 plakalı araçları görünce anlıyorum.
Selamlar
perihan reyhan ALKAN
Siz bir de Antalyadaki trafiği görseniz, insanlarda renk mefhumu yok, ne yeşil tanıyorlar, ne de kırmızı, hele de 06 plakayla kırmızının sönmesini beklemeye görün, bir inip de dövmedikleri kalıyor ne bekliyorsun diye, ellerinde bira şişeleriyle cirit atıyorlar trafikte. Operaya mahalle bakkalına gider gibi geliyorlar.
Neyse başınızı daha fazla ağrıtmayayım, çok dertliyim bu konuda ...
İlgi ve görüş bildiriminize teşekkür ederim efendim. Selam ve saygımla...
cizgilikagit
Selamlar.
Meğer seninle doluymuş Ankara
Seninle ferah,
Durağa yaklaşan otobüs,
Akıp giden taksiler hep seninle güzelmiş. demiş şair.Sizin yazınızda kendimi ,memleketimi buldum birden.Ankara yı her yönüyle o kadar güzel,açık ve net anlatmışsınız ki,Düzenli,soğuk değil ama mesafeli oluşunu bu ince ayrıntıyı yakalamanız bile güzel.Ankara'da yaşamayanlar bilemez,çünkü ben hiçbir şehirde bunu görmedim.Ankarada kim olursan ol,işin,mesleğin,etiketin önemi olmaksızın herkesin herkese bir saygısı,insanca yaklaşımı vardır.Kutu gibi düzenli oluşu insanın hayatını kolaylaştırmakta birebirdir ve Ankara'dan sonra başka bir şehirde yaşamak zordur.Ankara'nın her adını duyduğunuzda yüreğinizde bir ince sızı duyarsınız.Ah şimdi Ankara'da olmak vardı diyorum gözlerim dolu dolu.
perihan reyhan ALKAN
Doktorum bir gün siz ankaradan mı geldiniz dedi, şikayetlenişim üzerine, nereden anladınız dedim, belli oluyor her halinizden ve Ankaradan gelenler yapamıyor burada, inin psikiyatri kliniğine, % 75 i depresyon, onların da % 75 i Ankaradan gelenler dedi. Bu bile kafi anlatmaya her şeyi.
Selam ve saygımla efendim.