- 3157 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER(1):Kadı Burhanettin
Şiir, sen çok ciddiye alınacak bir şeysin. Öyle çalakalem yazılıverecek, laf olsun diye söyleniverecek bir edebiyat ürünü değilsin. Devirleri, dönemleri, ulusları, toplulukları olan büyük bir olaysın. Yoldan geçerken görülüp sevilecek bir güzel değil, uğrunda, sevdası yolunda bir ömür ve nice ömürler tüketilecek ve hattâ can verilecek bir hakikatsin.
Yazık, seni ciddiye almayıp; yolda-otobüste yazıverdim şiiri diyenlere.
Doğar doğmaz çocuğunu çağın azgın dişlilerine bırakan ve internet denilen ortamda yayınlayan şairlere yazık. Sen, demlenmeli, üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılacak, nakışlanacak bir sanatsın.
Senden korkmak gerek şiir.
Senden korkmayanı kül edersin, toz edersin, zindanlara atarsın.
Seni ciddiye almayanlar, aslında ÖLÜ ŞİİR DOĞURANLARDIR ki, şiirleri gibi kendi İSİMLERİNİ DE DOĞAR DOĞMAZ ÖLDÜREN ŞAİRLERDİR.
O yüzden,
Seni ciddiye almayana şair mi denilir ki?
Seni sevdiğimiz kadar senden çekinir ve korkarımda ben.
Yüzyıllar ötesine adımızı götürecek-taşıyacak sensin.
Ya da daha şimdiden adımızı silecek, yok sayacak yine sensin.
Uzat ellerini şiir. Uzat bana!
Hazır ellerim, kalemim, yüreğim sana.
Canevimin en güzel odalarını sana hazır ettim. Dol içime, bahar misali gir yüreğime ve beni sevdan ile sonsuzluğun göklerine mısra mısra nakışla.
Ya sev beni şiir, ya da zulmetmeden öldür beni.
Ölüm senin ellerinle, ölüm senin sevdanla güzeldir şiir…
*
İşte seri halde yayınlayacağım bu proje ile, şair olduğu için, söz sultanı şiir sanatına sevdalı, dili ağız zindanına tıkamayıp, şiirin o isyankâr, o kafa tutan ve gerçekleri haykıran yürek sesine kendini kaptırdığı için canından olan, öldürülen şairleri GÜLCE ŞİİR TEKNİKLERİ ile birer birer kaleme almaya, şiirleştirmeye çalışacağım.
*
Ey Şiir !...
14. Yüzyılda, çok hareketli bir hayat yaşayan Kayseri doğumlu Kadı Burhanettin’ i yakaladın. Babası Kayseri kadısı Şemsettin Mehmet’ ten gördüğü özel eğitim sonucu Türkçe, Arapça, Farsça öğrenen ünlü bilginle beraberdin. Mısır, Hicaz ve Halep’te çağının ünlü bilginlerinden ders görmesini istedin. O da ders gördü. Babası ölünce, Kayseri’ ye dönen ve kadı olan, daha sonra Ertana Beyliği’ ne Kadı olan Burhanettin’ e Azeri Lehçesiyle yazmasını söyledin. “Tuyuğ” adını verdiği dörtlükleri yazarken, iç karışıklıklardan faydalanıp, kendini Sivas Emiri ilân etmişti ve adına hutbe okutmuştu.
Sonra ne oldu? Ne oldu? Neden susuyorsun? Sen anlat bakalım!
Susma! Susuyorsun halâ! Bak, ben anlatayım.
Kadı Burhanettin, Akkoyunlularla yaptığı savaşta yenildi ve şehir surlarında idam edildi.
*
Ey Şiir !...
Türk tarihi, hele ki Osmanlı dönemi şair padişahlar, sultanlar, hakanlar ve şehzadelerle doludur biliyorsun. Ve gene biliyorsun ki, cihana hükmetmiş hakanlarımız şiir yazdıklarında kendi isimlerini bile sen değiştirdin.
KADI BURHANETTİN ’i de kadılığına bakmadan TÜRK EDEBİYATININ ÖNEMLİ BİR NAZIM TÜRÜ olan TUYUĞ ile hemhâl ettin.
Peki TUYUĞ ne ?
TUYUĞ, Türk şairlerinin hattâ HALK ŞAİRLERİ nin DİVAN EDEBİYATI’na, ARUZ’a kazandırdıkları, TÜRK PATENTLİ bir ŞİİR TÜRÜDÜR. Kafiye yapısının temeli MANİ’dir.
Bu sebeple;
Maninin Divan edebiyatındaki karşılığı sayılabilir. Klasik Türk Edebiyatında aruzun fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılan dört dizelik milli bir nazım biçimidir. Tek dörtlükten oluşur. Kafiyelenişi rubaiyle aynıdır: aaxa. Genellikle lirik tarzda olan ve aaaa şeklinde kafiyelenen tuyuğlara “Musarra Tuyuğ” denir. Manide olduğu gibi, cinaslı uyak kullanılır. Halk şiirinde 11′li kalıpla söylenen mani biçimindeki şiirlere de tuyuğ denir. Aruzun yalnız “fâilâtün - fâilâtün - fâilün” kalıbıyla yazılır.
Rubaide işlenen konular tuyuğda da işlenir.
14. yüzyıl Azerî şairi Kadı Burhanettin bu türün kurucusu, TUYUĞ’un mucidi sayılır. Çağdaşı Azerî şairi Nesimi ve 15. yüzyıl Çağatay şairi Ali Şir Nevai bu türde çokça ürün vermişlerdir.
Özellikleri:
1. Divan Edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.
2. Kafiye düzeni aaxa ya da aaaa şeklindedir. (manide de öyle)
3. Dört dizeden oluşur.
4. Tuyuğlarda genellikle cinaslı kafiye kullanılır.
5. Tuyuğda, mani ve rubaide olduğu gibi önemli bir fikir söylenmeye çalışılır. Bu nedenle zor söylenen şiirlerden sayılır.
6. Mahlassız bir şiirdir.
*
KADI BURHANETTİN
Ağ gülüm
Ah gülüm
Duy beni, işit beni.
Nasıl severim bir bilsen
Nasıl severim seni…
Çevir sayfalarını şu tarihin
Yeniden, yeni baştan gör zamanı
Ve oku, doku olayları usanmadan
Ya sen anlat ben susayım
Ya ben anlatayım sen dinle
Ağ gülüm e mi?
Ah gülüm he mi?
*
Bin üç yüz kırk dört de gelmiş dünyaya
Kadıdır babası, oğlu da kadı
Daha dört yaşında bir çocuk iken
Arapça Farsçayı kökten kavradı
Lügat, nahif, beyan, hesap, mantık sarf
Ve aruz içredir ses getiren harf
Öğrendi, öğretti; öğretmen oldu
Madde, mânâ ilmi yüreğe doldu.
Yaş ondört, babası gitti Mısır’a
Oğlu Burhanettin erdi son sır’a
Fıkıh, hadis, tefsir; ferâizle tıp
Mezhep ilmini de içine katıp
Ordan geçti Şam’a devam derslere
Mevlânâ Kutbeddin Râzi’yle yere,
Göğe sığmadı da tuttu Hac yolun
Dönüşte göç etti babası onun
Ve bir yıl Halep’te kaldı ilm’için
Öğrendi her şeyi, nedendir, niçin?
………………………..Yıkılmış gitmişti Büyük Selçuklu
……………….Döndü Kayseri’ye bin üç yüz altmış dörtte
…....Kayseri… Evet Kayseri…
……………….Sivas ve çevresinde kurulmuş olan
………………….Eratna Beyliği altında idi.
…………………….Gıyasettin Mehmed Bey’di
………………………..Beyliğin hükümdarı.
…………………………….Atadı Burhanettin’i
………………………………….Atadı Kayseri kadılığına.
Kısa süre sonra
Öldürüldü Giyasettin Mehmed
Beyliğin başına geçti
Oğlu Alâeddin Ali Bey…
Geçti ki
Kadı Burhaneddin’in eniştesidir.
Giderek
Politik güç kazandı bizim Kadı
Ve 1378de vezirlik görevin aldı.
Çok haksever tutumu, başarılı hükümleri
Ve adaletli idaresi sayesinde
Sevdirdi kendini halka.
Yıl 1381
Hakk’a yürüdü Alâeddin Ali Bey
Kaldı mı taht yedi yaşındaki oğluna?
Emirlerden Kılıç Aslan
Oldu devlet naipi
Başladı siyaset
Başladı iç kargaşa…
……………………………Bir devleti yıkan tefrikadır ah gülüm
…………………..Nifak tohumlarından büyür boz toprağın sancısı
………………Sen bunları biliyorsun değil mi?
…………Can gülüm
…….Ah gülüm ah !...
Halkın sevdiği,
Güvendiği, göz bebeği bildiği
Kadı Burhanettin,
İstek ve ısrarlar üstüne
Öldürdü naip Kılıç Aslan’ı
Ve
Yerine oldu naip…
………………………………………Aynı yıl
………………………İstiklalini ilan etti Sivas’ta
………………….Hutbe okuttu kendi adına
…………….Geçti sultanlık makamına
…………Ve
……..Bir devlet kurdu
Kadı Burhaneddin Devleti
Adını taşıyan,
……...Bu devletin hükümdarlık makamında
……………Tam 18 yıl oturdu.
Bir yandan
Sağlarken kendi devletinin
İç bütünlüğünü
Diğer taraftan
Komşuları olan
Akkoyunlular, Osmanlılar ve Memlûklular ile
Uğraşmak zorunda kaldı.
Kastamonu seferinde
Yıldırım Bayezıt’ın eyalet askerleri
Şehzade Ertuğrul komutasında…
Kırkdilim mevkii derler bir yer
Hem de Çorum ili yakınında
Tutuştular savaşa…
Ve yenik düştü Osmanlı
Şehid oldu Şehzade Ertuğrul
Yıl 1398
…….Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük
…………Ve Kadı Burhaneddin
………………Bir amansız savaştalar…
……………………..Yenildi, esir düştü ve öldürüldü
………………………….Bizim Kadı
………………………………Ölümünden sonra
……………………………………Yıkıldı kurduğu devlet…
*
EDEBÎ KİŞİLİĞİ
“Kadı Burhaneddin bu siyasi kişisel özelliklerinin yanı sıra, edebiyat ve şiirle uğraşmayı da ihmal etmemiştir. 600 sayfa tutan bir divanı dolduracak kadar şiir yazmıştır. Bu divanında 1500 gazel, 119 tuyuğ ve 20 rubai bulunmaktadır ama hiç kasidesi bulunmamaktadır. Kadı Burhaneddin gazelleri ve tuyuğları ile ün kazanmıştır. Tuyuğ şeklini Divan edabiyatına getiren Kadı Burhaneddin olmuştur. Gazellerinin gayet içten ve aşkane oldukları görülür. Lirik şiirlerinde cesaret göze çarpar ve bu yönüyle de klâsik şiirden ayrılır. Aşk şiirlerinin yanı sıra din ve tasavvuf ile ilgili şiirleri de vardır. Şiirlerinde ne mahlası ne de adı bulunmaktadır.
İran şiirini çok iyi bilen Kadı Burhaneddin divan şiirinin öğelerini Türkçe’ye mal etmede emeği geçen baş Türk şairlerdendir. Divan şiirinin ilk Türkçe örneklerini veren bir şair olarak Türkçe’yi aruza uydurmakta güçlük çektiği görülür. Bu aruz vezin eksikliği o kadar önemlidir ki Kadı Burhaneddin’in şiirlerinin çoğunda kullanılan vezini tayin etmek güç ve hatta bazılarında imkânsız olur. Ancak bu eksiklik XIV. yüzyıl Türk divan edebiyatına katkısı bulunan şairlerin nerede ise hepsinde görülmektedir. Kadı Burhaneddin bu müşkülatını, canlı ve samimi edası ile giderir. Günlük konuşma dilini de şiirlerinde kullanması onun şiirlerine ayrı bir özellik verir. Edebi sanatlara, özellikle cinasa, düşkündür. Doğup, büyüyüp yaşadığı yerlerde Azeri lehçesi kullanılmamakla beraber, Kadı Burhaneddin’in şiir dilinde Azeri lehçesi özellikleri barizce görüldüğü için, Azeri lehçesi edebiyatında olduğu iddia edilebilmesine rağmen, Kadı Burhanedin’i bir Anadolu şairi olarak kabul etmek daha yerinde olur. Bazı şiirlerinde tasavvuf izleri gayet açıkca görülmekle beraber Kadı Burhaneddin’i bir sûfî ve mutasavvıf bir şair olarak dünya işlerinden el etek çekmiş bir kişi saymak doğru olmaz. Kadı Burhaneddin’in gerçek yaşamında zevk ve safa alemleri düzenlediği bilinmektedir. Kadı Burhaneddin esas itibarı ile beşeri, maddi aşkı işlemiş ve maceracı, döğüşcü, savasçı hayatının ve ruhunun izleri çok bariz olarak şiirlerinde yansımıştır. Genellikle hayatını anlatmıştır.
Eserlerinden bazı örnekler
Beyit
Er odur Hak yoluna baş oynaya
’Döşekte ölen insan senin babandır
Tuyuğ
Hakka şükür koçlarun devrânıdur.
Cümle âlem bu demün hayrânıdur.
Gün batardan gün toğan yire değün.
Işk erinün bir nefes seyrânidur.
Gazel
Gönülüme ben didüm ki kandesin,
Gamzesinün oklarıyla kandesin
Gisusiyle bende düşdüm dir gönül,
Didüm ana nola çünki bendesin
N’ola öpdüm gözüme sürdüm seni,
Sen dahi âlemde bir turvendesin
Bendesin sen bendeyim ben tapuna,
Bendeyim ben nice ki sen bendesin
Gözlerüm giryan ü biryândur gönül,
Leblerüm şekker özün pür-handesin
Bir Mısra
Bunca ki yandım yanarım, billah ki usanmamışım.(Kaynak: tr.wikipedia.org)
*
SON SÖZ
Korkut Ata çıka geldi tarihten
Kopuzunu konuşturdu
Dinledi yer gök
İnledi eşya, doğa, insan
O söyledi, biz dinledik
Görelim neler söyledi :
İlk tuyuğdur Burhanettin Kays eri
Koç yürektir surlarda şehr-î Kayseri
Şimdi mevsimlerden kaygan takvime
Kayma hiç tek tek diyorlar : kay, seri…
Varsınlar ne derlerse desinler,
Halep, Bağdat yok şimdi, üzgünüm.
Mühr-ü kadı bilinmez eldedir
Bu yüzden işkencede her günüm.
Açıl ey köhne kilit !
Kop ey sürgü !
Yıkıl ey örümcek tutmuş duvar !
Çekil ufkumdan kara bulut,
Kan kusan dağlar, yerle yeksan ol !
Anamın ak sütü kadar
Helâl ve berrak dilim
Sen çık ortaya gül kokulu kalemlerle
Yeniden
Yeniden yaz alınların şiirini, olur mu?
Ve de ki:
El ele tutuşup ayağa kalkın
Bölünmesin aman bu güzelim yurt
Muştulu seherler o kadar yakın
Erisin demir dağ, yol göstersin kurt.
Kadı, âlim, şair; bir dudak üç dil
Azerî lehçesi bal damlatan dut.
Tuyuğlu, tuğralı ipekli mendil
Koklasam dost kokar gönüldür hudut.
Hutbeler okunsun, dua edilsin
Ay yıldız var iken niye o çaput?
Diyor ki analar: Bu tarih bilsin
Şehit taşımaktan yoruldu tabut.
Yoruldu
Yorulduk
Güneşi tam ortasından vurdular bugün
Biz de vurulduk…
Mustafa CEYLAN
09.01.2012 05:33
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.