YOLCULUK NEREYE?
Yolculuk nereye?
İlerleyen günler ve gecelerde bizim yolculuğumuz nereye?
Soluk alışverişlerin ardında saklı Ah’ların, göz pınarlarımızdan akan yaşların ardı sonu gelmemesinin verdiği hengameli duygularla, bizler nereye!
Bir boşluk, bir bakış, bir tutuş, bir varoluş heyecanının ardında nice zorlukları aşıp gelen SEN! Son durağın neresi? Bu yol sana, bana, onlara… daha uzar gider mi?
Elini kolunu nereye koyacağını bilememezlik içerisinde yaşarken sen, bizler hüsranın eşiğindeyken ve kardeşler kardeşlerine küsmüşken… Yol’un sonunda neler var bizleri bekleyen?
Adımların ADAMLARI sendelettiği, taşların kayalara kafa tuttuğu, serçe parmağın “yüzüğü ben taşırım çabası”!!! Ne kadar da karışmışız biz bize, ne kadar da karışmışız birbirimize…
Senin elin benim cebimde, ONLARIN eli kimin cebinde? Yağlı urbalar takılıyor ŞEREF’in boynuna, ipi çekiyor ŞEREF-siz… Ne oldu da bir anda tersine döndü her şey. Ne oldu da avuçtaki misket misali bir o yana bir bu yana savruluyor DÜNYA!?
Mal mülk aşkının yakıp kavurduğu beden… Gözlerinin önünde ki hayal perdesini ne zaman çekip indireceksin. Yere ne zaman çalacaksın MADDİYAT’ı. Darwin bile bin pişmandır söylediklerine… Oysa sen?
Gözler neden hep karada, kolayda, haramda…
Böyle mi emredilmişti bizlere?!!! “Üç günlük dünya” diye diye bitirdik dünya hayatını… Kısalttığımız hayatta, küçük gördüğümüz bu yaşamda “kan emicilik” ne diye…
Yol nereye, bu gidiş nereye?
Adımlar ileri götürmesi gerekirken bizleri, geriye gidişte nereden çıktı şimdi. Her adımda ileri gitmek varken, geri geri koşmakta niçin?
Nedenler, niçinler, sorular, ah sorulara verilmeyen cevaplar! Ne çok karışmışız biz böyle… Ne çok eksik kalmış, eksik bırakmışız böyle.
Dün günlerden neydi, bugün ayın kaçı, hangi mevsimdeyiz… “-Ohooo kış gelmiş çatmış…” Biz hep sonbaharda mı takılı kaldık?
Kaybediyoruz, tüketiyoruz, solduruyor, düşürüyor, sonra da acımasızca üzerine basıp geçiyoruz. Peki NEREYE?
Yağlı urbaları kim geçirdi boynumuza, ipi kim verdi O’nlara.
Acılar, ağlayışlar, katliamlar… UTANMAZCA insanların yüzüne bakıp “haklıyız” cümleleri kurmalar. Dar pencerelerden bakmaya mahkum bırakılmışken, ne geniş düşünür olduk. Böyle dar odalarda kıstırılmışken(!)…
Kim söyledi, biz işittik. Biz söyledik, kim işitti? Yazdık, çizdik, sildik… Okundu mu, bakıldı mı, araştırıldı mı?...
Alışmışız “Armut piş ağzıma düş” ağzımız açık bekliyoruz armutların olgunlaşmasını…Ağzımız açık izliyoruz ARMUTLARIN GELİŞMESİNİ(!) Bundan böyle armut pişip, ağzımıza düşer mi?
İnlerden çıkmış boz ayılar! Oysa mevsim kış değil mi?
Küçük odalarda büyük sözler söylenir olmuş, büyük sözlerle büyük insanlar ezilir olmuş(!) Yazık değil mi bize, yazık değil mi geleceğe!
Kim yıktı bu duvarı! Yıkılan bu duvar ardında yeni duvarı kim örmekte… İstikameti kim değiştirdi, kaptanın rotasını kim çizdi? Yazılı senaryolarda kimler figüran…
Değiştirdik mi? Değiştik mi… Daha bunu bilemiyoruz.
Cahil kaldık, “âlim” kıldık kendimizi. Karanlığa battık, “aydın” verdik ismimizi…
Katiller!
Mazlum rolünü oynayan katiller!
Acıdık kimi zaman, besledik kimi zaman, yaralarını silip, ekmek verdik yeri geldi. Söz olduk, iş olduk, güç olduk zamanı geldi…
Ellerdeki kan, susayan dudaklara sürülünce…
“İNSANLIK BİTMİŞ” dedirtiyor işte…
Cidden? Bitti mi insanlık. Şimdi elemi kim yük edecek, acıyı kim çekecek. En insani duyguları kim besleyip büyütecek?
Bir yerlerde ölmeyen ruhlar var! Ölmeyen ruhların bütünleşme vakti gelmedi mi? Tam içinde yarımız, bütün içinde eksiğiz… Elbet gün gelir tekerrür eden tarihte kendimizi yeniden buluruz!
KENDİMİZİ YENİDEN BULUR VE DOĞRULURUZ. Bunun adı İNSANLIK… Hadi BUL KENDİNİ İNSANLIK…
Bu gidiş Hakka olsun, sonu hüsran değil, mutluluk olsun…
İnşallah…
YORUMLAR
Yol nereye, bu gidiş nereye?
Adımlar ileri götürmesi gerekirken bizleri, geriye gidişte nereden çıktı şimdi. Her adımda ileri gitmek varken, geri geri koşmakta niçin?
Nedenler, niçinler, sorular, ah sorulara verilmeyen cevaplar! Ne çok
YANILMAMIŞIM...ŞİİRİN YANINDA
YAZILARINDA HARİKA..ÖYKÜ TADINDA
TAM KIVAMINDA...
Sitedeki isminin sahte olduğunu düşünüyorum
ve adın her neyse,.....SANA ÇOK YAKIŞIYOR
Gönül soframdaki ÖYKÜLERİ,YAZILARI ETÜD
edersen,tad alacağın lezzetler bulacaksın
Bu gidiş Hakka olsun, sonu hüsran değil, mutluluk olsun…
İnşallah…