- 945 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KRİSTAL ÇOCUKLAR
Anneanne..?
-Efendim..!
Biraz konuşabilirmiyiz?
Tabi ki konuşabiliriz.
-Benim için çok önemli bir konuda senin görüşünü almak istiyorum.
-Pekala..Ben de seni can kulağıyla dinliyorum.
-Bu bir soru. Basit bir soru gibi gelebilir ayrıca.
-Hayatı basite almadığımı bilirsin. Dolayısıyla soru ve cevapları da.
-Çok güzel bir giriş yaptın anneanneciğim.
-Ee, kimin anneannesiyim..
-Soracağım soruya vereceğin yanıtın yaşantımı etkileyeceğini bilmeni isterim.
-Ne diyorsun! Korkutma beni..
-Neden?
-Bu oldukça büyük bir sorumluluk değil mi? Hayat memat meselesi baksana..
-Sen her zaman “tecrübe konuşuyor!” demezmisin hoşuna giden bir şey duyduğunda? Konuştur o zaman deneyimlerini sen de melekler meleği..
-Deneyim önemli tabii.
Hayat Okulu dedikleri okuldan insan gibi mezun olabilmek. Hatta bu öğrenciliği yaşamının sonuna kadar ustalıkla sürdürmeye devam edebilmek. Ve bu çok nadide deneyimleri birikimleri, insanları düşündürerek. Üstünü örttükleri kendi iç dünyalarının gizemli yolculuğına çıkarak. Yaşamlarını ve hayatı sorgulamaya çalışarak. Tanımadıkları, bilmedikleri, yaşamadıkları ya da önemsemedikleri hayatın çeşitli renklerinin farkına varıp bunları olanca doğallığı, sadeliği, içtenliği ve sıcaklığıyla aktarabilmektir asıl başarı ve marifet.
Ama “akıl yaşta değil baştadır!” sözünü de unutmamak lazım.
Hele ki şu zamane çocuklarını gördükçe…
-Ne dersin artık başlayalım mı anneanne?
-Başlayalım canım.
-Bir kız düşün. Bir erkeği çok, ama çok beğeniyor. Hatta ona çok aşık.
Bu kızın bunu o erkeğe açık açık söylemesi yanlış olur mu sence?
-Hııımm…Cevaplaması zor bir soru. Baraj sorusu diyebiliriz hatta.
-Anneanne!
-Tamam tamam.
-Bu soruyu neden aşk uzmanı anneme değil de, sana sorduğumu tahmin ediyorsun sanırım.
-Ediyorum sanırım..
-Babamla lise yıllarında başlayan aşklarının bu gün hala aynı hızla sürdüğünden başlayacak. Benim bu muhteşem aşkın tadına doyulmaz meyvesi olduğumu söyleyecek. Ve bu sorunun yanıtını kesinlikle kendi kalbime sormam gerektiği cümlesiyle konuya son noktayı koyacaktır.
-Bu kadarla kalsa..
-Şu Kristal Çocuklar olayı?
-Evet. Senin de bir Kristal Çocuk olduğunu. Bundan dolayı da üstesinden gelemeyeceğin hiçbir şeyin olamayacağını. Bu çocukların bilgeliğe daha yakın çok özel çocuklar olduğu konferansını vermeyi de ihmal etmeyecektir ardından.
-Benim bu sınıfa dahil olup olmadığımı bilemeyiz. Ancak bu konunun bilimsel yanının olduğunu kabul etmeliyiz anneanneciğim.
-Olabilir. Olmadık ne kaldı ki şu dünyada..
-1995 yılından sonra doğan çocuklar bu sınıfa dahil oluyorlarmış. Ben 2001 doğumluyum. Yani 11 yaşımdayım.
-Eveet, bu da demek oluyor ki benim dünyalar tatlısı güzel kalpli torunum bir kristal çocuk mucizesi.
-İşte bu bilimsel görüşe göre bu çocuklar Yeni Çağın öncüleri olacakmış. Günlük yaşamımızın içinde kristal enerjiyi çocuk saflığında kullanan büyükler olduğu gibi. Bu dönem içinde bir başka gezegene gitmişiz etkisi uyandıran yüksek zekalı çocukların doğduğuna da tanık olacağız anneanne. Aslında şu anda da oluyoruz zaten. Bu yüksek zekalı çocuklar İndigo’ların ardından gelen Kristal Çocuklar…
-Bu şartlar altında benim gibi çağın oldukça gerisinde kalmış birinden yardım istemek, yorum almak biraz garip olmuyor mu, a benim göz bebeğim. Paranın faizi torunum!
-Hayır anneanne. Olmuyor. Çünkü sen, iki çağ arasında kurulan köprünün üzerinde yürümüş. Her iki çağı çok dikkatli bir şekilde görmüş yaşamış ve gözlemiş birisin.
-Bak sen!..Peki bu erkek ve bu kız birbirlerine ne kadar yakınlar?
-Bu çocuk benim yaşlarımda. Aynı okuldayız. Şubelerimiz ayrı. Kankam Cansu’nun yakın arkadaşı. Teneffüslerde üçümüz birlikte oluyoruz. Keman dersinde de beraberiz yine.
Geçen gün doğum günümü sordu bana. Hafta sonu sinemaya davet etti ikimizi. Cansu gelemeyeceğini, ailesiyle birlikte olacağını söyledi. Bir sonraki haftaya ertelememizi istedi. O kabul etmedi bu öneriyi. İkimizin birlikte gitmemiz için söz almak istedi benden.
-Peki seni böylesine etkileyen bunlar mı oldu canımın içi.
-Tabi ki yalnızca bunlar değil.. Çok yoğun elektrik aldım. Yanındayken heyecandan kalbim duracak sanıyorum anneanne..
-Hatırlıyormusun…Doruk için de aynı şeyleri hissetmiştin. Sevdiğin bütün oyuncaklarını ona hediye etmiştin. Sonra bir gün Bige’yle öpüştüklerini görmüş okula gitmekten vazgeçmiştin.
-Aman anneanne! Çok kötüsün. O zamanlar 6 yaşımda anaokulu çocuğuydum. O bir çocukluk aşkıydı. Şimdi bir genç kızım. Duygularımdan çok eminim.
-Bak bir tanem…Bence sen bir süre daha sürdür bu güzel arkadaşlığını. Yine arkadaşça. Daha sonra oturup ciddi ciddi konuşalım bu konuyu seninle…
YORUMLAR
ne kadar güzel anlatmışsınız torun nine diyaloğunu....içindeki konuda ayrı bir güzel aşk...
yüreğinize sağlık...
TÜLİN ÖZTUNÇ
Aslında yaşamı böylesie güzel kılmak çok kolay...
Güzelliklerle Kalın.
TÜLİN ÖZTUNÇ
İşte şimdi yazımın Edebiyat Ödülü aldığına inandım. Tıpkı diğer çalışmalarım
da olduğu gibi...
Eee bu kadarcık megalomanlık da olsun artık!..
Esenlikler Dilerim.