- 1392 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHİRLERDE ADAM ÇOK İNSAN AZ
ŞEHİRLERDE ADAM ÇOK İNSAN AZ
Bilinen ve çok söylenen sözdür. “Şehirlerde adam çok insan az.” Maalesef öyle. Maalesef şehirlerde “insan az, adam çok” olduğu için, “şehirler yaşanamaz hâle geldi.” Şehirde huzur yok, olumsuzluk çok. Şehirlerde adamlar değil de, insanlar çoğunlukta olsa, bunca huzursuzluk ve bunca olumsuzluklar olur muydu? Olmazdı elbet.
Şehirlerde şehir adamından kaynaklanan olumsuzluklar nelerdir? Açıklamaya dahi gerek yok. Bunu şehirde yaşayanlar iyi bilir. Şu ana kadarki ömr-ü hayatının 2/3’ten fazlası Ankara’da geçmiş bu aciz Yazar da şehirdeki olumsuzlukları ve huzursuzlukları yaşadığı ve bildiği çevre itibariyle gözlemlemektedir. Mesela, bencillik, kıskançlık, çokbilmişlik, tahammülsüzlük, eğlence düşkünlüğü, zevki doruğa çıkartma, sığ düşünce, insan satma, tüketim çılgınlığı, savurganlık, şükürsüzlük, somurtkanlık, sert bakışlar, sahte gülüşler, kalleşlik, merhametsizlik, “gemisini kurtaran kaptan anlayışı”, kalabalıklar içinde yalnızlık, etrafa karşı duyarsızlık, sanal hayat, çevre tahribi, yeşile hasretlik, beton yığınları, çirkin ve sevimsiz binalar, menfaatçilik ve benzeri olumsuzluklar şehirde her gün insanı boğan ve huzursuz eden manzaralardır. Bu manzaradan insanlar rahatsız da adamlar rahatsız mı? Onu bilemiyorum.
Ben bu yazıda, şehir adamının meydana getirdiği olumsuzluklara ve huzursuzluklara dikkat çektim. Bir de “şehir eşkıyaları” var. Şehir eşkıyalarının “kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, cinayet, şiddet ve benzeri suçlarını” dikkate aldığımızda, şehir daha da karanlık ve kasvetli olur. Şehirde “sahte değil, içten gülen insan” istiyoruz. Şehirde “somurtkan değil, etrafına neşe saçan insan” insan istiyoruz. Şehirde “şehir adamı” istemiyoruz. Hele, “şehir eşkıyasını” hiç istemiyoruz.
Bu kadar olumsuzluk içinde mutlu olmak ve geleceğe umutlu bakmak mümkün mü?
İnşallah mutlu oluruz. İnşallah umudumuzu yitirmeyiz. Ahval perişan olsa da, “çıkmadık candan ümit kesilmezmiş.” Şehirde, adamdan çok insan olursa, yukarıdaki olumsuzlukların hiçbirisi yaşanmaz ve şehir eşkıyası da şehirde barınamaz.
Öyleyse, çözüm şu: Şehirde adamı değil insanı çoğaltalım.
Sözü çok uzatmayacağım, aşağıda bundan on yıl kadar önce yazdığım ve 2006 yılında çıkarttığım Girdaptaki Çiçek adlı şiir kitabımda da yer verdiğim bir şiir var. Bu şiir “şehir adamını” daha da net olarak açıklar.
ŞEHİR ADAMI
Donuk bakışın, heykel duruşun var,
Selamsız dolaşırsın be şehir adamı.
Katların, yatların, tonlarca kuruşun var,
Paraya-pula çalışırsın be şehir adamı.
Apartmanda hapissin, balkon hava yerin.
Gürültü, keşmekeş değişmez kaderin.
Yapay şelale karşısında azalsa da kederin,
Huzuru, refahı ararsın be şehir adamı.
Kapılar ardından törenle çıkarsın sokağa.
Binalar arasında özlem duyarsın toprağa.
Dayanamazsın yeşile, aldırmazsın yasağa.
Çayıra, parka koşarsın be şehir adamı.
Bencillik zirvede, dünya sanki çevrende.
Evin, araban varsa tamam, keyfin yerinde.
Komşudan habersizsin, zevk ü sefa içinde,
Ne ahı, ne vahı duyarsın be şehir adamı.
Gece gündüz gözün hep televizyonda.
Kulağını sorarsan o da cep telefonunda.
Stresini atarsın bilgisayarda, sanal oyunda.
Boşa güler, boşa ağlarsın be şehir adamı.
Sandalî, şehir adamını altın suyuna batır.
Yine bir şey değişmez, çünkü aslı bakır.
Derinlik, ufuk yok, herşeyiyle tamtakır,
Zamana, devrana uyarsın be şehir adamı.
(Girdaptaki Çiçek, Şiir Kitabı, Sayfa 91)
Ahmet Sandal