- 1064 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RALRACA
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zamanda, kalbur samanda geyikler imamken, kuzular müezinken, kurtlar da cemaatken; ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Tiçeg adlı küçük bir köyde Pecer ve Meda adlı iki küçük çocuk varmış.Bunlar bir araya gelince büyüklerinden duyduklarını birbirlerine anlatırlarmış.Sonra da duydukları yerleri birlikte gezmeye giderlermiş.Günlerden bir gün yine Meda ile Pecer bir araya gelmişler.Meda "Ralraca’da çok balık varmış.Gidip tutalım." demiş.Pecer "tamam" demiş.Ama ikisi de biraz korkuyormuş. Bu Ralraca bir gölmüş. Öyle bir gölmüş ki, büyülüymüş. Hakkında fazla bir şey bilinmezmiş.Bu yeri Pecer de Meda da çok merak ediyormuş. Pecer "Ruğu ile Lorib de bizimle gelirse bizi hiç bir şey korkutamaz." demiş ve gülümsemiş. Sonra Meda, Ruğu ile Lorib’i Pecer’in yanına getirmiş. Pecer ikisini de Ralraca’ya gitmeye ikna etmiş.Bu dörtlü az gitmişler uz gitmişler Ralraca’ya varmışlar. Ralracayı görünce gözlerine inanamamışlar. Göz alabildiğine berrak, içi balık dolu bir gölmüş. Ama bu dörtlü suya yaklaştıkça su geri gidiyormuş, bulanıyormuş, Ralraca’nın içinden kara kara, yapraksız ağaçlar çıkıyormuş ve balıklar kayboluyormuş ve yerlerine de küçük, kara yaratıklar geliyormuş. Bu dörtlü korkmaya başlamış. Pecer korktuğunu belli etmeden " Buruda balık yok. Hadi geri dönelim." demiş. Pecer lafını bitirir bitirmez o ürkütücü kara kara ağaçlar yeşermiş, çekici bir güzelliğe bürünmüş. Dörtlü bu olaya sevinmiş. Ama su hala bulanıkmış ve içinde o küçük, kara yaratıklar varmış. Ruğu, "Arkadaşlar! Hadi birlikte bu ağaçların dallarında oynayalım. Hem suya da girmemiş oluruz." demiş. Bunlar oynamışlar oynamışlar; canları sıkılmış. Pecer "Bu sefer de daldan dala gölün içine girelim." demiş.Bu fikir diğerlerinin de hoşuna gitmiş. Bunlar az gitmişler uz gitmişler dal budak su üstünden bir tarla pırasa boyu yol gitmişler. Gitmişler gitmişler de, bunlar gittikçe ağaçlar yine kararmaya başlamış.bunlar Ralraca’nın içinde bir ada görmüşler. Bu ada küçükmüş. Bir sofra büyüklüğündeymiş. Ortasında yemyeşil bir ağaç varmış. Ama bu adaya varmak için bir adam boyu sudan yürümek gerekiyormuş. Dörtlü adaya nasıl çıkacaklarını düşünürken, aniden su berraklaşmış, yaratıklar kaybolmuş. Bunlar da sırayla adaya çıkmışlar. Bunlar adaya çıkınca su eski ürkütücü halini almış. Bunları korku sarmış. Suya ağacın dallarını koparıp atmışlar. Ama attıkları dalların üzerine, o küçük, kara yaratıklar çıkıyormuş. Bunlar çaresizce adada otururken o kara yaratıklardan biri gizlice adaya çıkmış, sezsizce Lorib’e yaklaşmış ve Lorib’in ayağını ısırmaya başlamış. Lorib yaratığı farkedince çok korkmuş, adanın etrafında bağıra bağıra koşuyormuş. Ruğu Lorib’i yakalamış, sonra da yaratığı tutup ayağının altında ezmiş. Lorib kendisini Ralraca’ya getiren Pecer’e kızmış, küsmüş. Ama ayağının acısı geçince barışmış. Bulundukları duruma canı sıkılan Meda ile Pecer suya attıkları dalların üzerinden yaratıklara basarak geçmeye karar vermişler. Pecer ile Meda bir çırpıda geçmişler. Peşlerinden de cesaretlenen Ruğu ile Lorib geçmiş. Ama etrafları kara ağaçlarla çevrili olduğu için yönlerini şaşırmışlar. Ne tarafa gideceklerini tartışırlarken Meda’nın aklardan ak Kara İnot’un havlama sesi duyulmuş. Hemen kara ağaçların kara dallarına tutunarak İnot’un sesinin çıktığı yöne gitmişler ve kendilerini Ralraca’nın kenarına atmışlar. Orada dinlenirlerken Ralracanın kara bekçisi bunları yakalamış. Tam o sırada gökten üç elma düşmüş. Bu elmalardan ikisi yere, biri de bekçinin başına düşmüş. kara bekçi oracıkta bayılmış. Pecer, Meda, Ruğu ve Lorib oradan hemen kaçmışlar. Ondan sonra da Ralraca’ya giden olmamış. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.[
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.