Müebbet Nimet ( 8)
Nimet sonsuz kederiyle başbaşa kalırken diğer odada sanki hiç bir şey yaşanmamışçasına bir keyif söz konusuydu. Saliha Yusuf’ un getirdikleriyle mükellef bir sofra kurmuş, içki şişesini açıp kadehlere doldurmuştu bile. Şuh kahkahaları Nimet’ in kulağına kadar geliyor, içinde bir yerlerde bir hınç olanca azametiyle büyüyordu. Bunları hak etmediğini düşündü. Kendi evinde ona reva görülen bu hakareti hazmedemiyordu. Aradan geçen bir kaç saatlik zaman diliminden sonra içerideki gürültüler bir nebze olsun dinmiş gibiydi ama bu kez farklı sesler gelmekteydi Nimet’ in kulağına. Bu seslerin ayrımına vardığında kulaklarına kadar kızardı. Bu nasıl bir hayasızlıktı? Hayatı boyunca düşünemeyeceği bir rezilliği yaşıyordu şu an. Bir vakitler yoluna öleceği, canından aziz sevdiği kocası bu soysuzluğu nasıl yapabiliyordu ona?
Yatağına girip kulaklarını kapadı sesleri duymamak için. Başını yastığın altına gömdüyse de engel olamıyordu o iğrenç sesleri duymaya ! Midesi ağzına gelmişti bir anda. Eliyle ağzını tutarak hızla yataktan kalktı. Bahçeye çıkmak, temiz hava almak istedi ama daha taşlığa varamadan boşaltıverdi midesindekileri. Sabahtan beri hiç bir şey yemediği halde sanki zehinlenmişçesine acı sular dökülüvermişti ağzından. Rahatladığını hissetti. İçinden boşalan sular midesinin değil de yaşadığı yılların zehriydi sanki.
Hemen girmedi içeri. Bu alçaklığa daha fazla şahit olmaya dayanamıyordu artık. Uzunca bir süre oturdu çardağın altında. Gökyüzündeki yıldızlar başına gelenlere üzülürmüşçesine göz kırpıyor gibi geldi Nimet’ e. Aldırma diyordu sanki gökte kendi gibi bir başına, yapayalnız olan ay. Kendi içindeki karanlığa inat muhteşem bir aydınlıkla parlıyordu bu gece. Köyün birer birer sönen ışıklarına baktı. Her sönen ışıkta biraz daha umutsuzluğa kapılıyordu Nimet.
Ne kadar daha oturduğunu bilmiyordu. Zaman mefhumunu kaybetmiş gibiydi sanki. Soğuktan moraran elleri ona artık içeri girmesini söylüyordu ama yüreği kaldırmıyordu gitmeyi. Kadere lanet okuyarak ve ayakları geri geri giderek istemeyerekte olsa eve girdi. Tam odasına girecekken gözü diğer odanın kapısına takıldı. Ardına kadar açık duruyordu kapı. Sanki onun görmesi için mahsus bırakılmış gibiydi ya da Nimet’ e öyle gelmişti. İçindeki tüm engellemelere rağmen merakı galip gelince kapının önünde durup içeriye baktı. Dışarıdayken kendisine yarenlik eden ay bu kez onu içerde yalnız bırakmamış, ışığını odanın içerisine doldurarak her yeri gözle görülebilecek şekilde aydınlatmıştı.
Yarısı yenmiş yiyeceklerin kalmış, kekremsi kokusuna odayı kaplayan kesif bir alkol kokusu eşlik ediyordu. " Tıpkı sizin gibi" diye düşündü Nimet." Kokuşmuş bir leşten başka bir şey değilsiniz" dedi içinden. Çıplak iki beden birbirine sarılmış bir halde yatmaktaydı yatakta. Bir hilkat garibesi, sakat doğmuş bir ucube gibi kollar, bacaklar birbirine girmişti. Yusuf’ un bir zamanlar Nimet’ i yatırdığı o geniş ve güçlü göğsünü şimdi yapma bir bebek gibi yapay, sahte bir pırıltıyla parlayan sarı saçlar kaplamıştı. Girdiği gibi usulca çıktı Nimet ama geldiği gibi yalnız değildi artık...
Gözünü bile kırpmadan sabahı bekledi Nimet. Diğer odadakilerin kalktığını belli eden gürültüleri duyduğunda kapıyı açıp dışarı çıktı. Az sonra onlarda dışarı çıktıklarında elleri arkasında salonun ortasında duran Nimet’ i gördüler. Yusuf asker üniformasını giymişti Saliha ise üzerinde kısacık bir gecelikle arsızca beline sarılmıştı onun. Nimet’ e pis bir şeye bakarmışçasına baktı. Gözlerinde saklamaya dahi tenezzül etmediği bir yılanlık vardı, kımıl kımıl içerisine işlemek istercesine dikmişti gözlerini kocasını elinden aldığı kadına.
" Sabah şeriflerin hayr’olsun tatlım. Ne o sende mi Yusuf’ u uğurlamak için kalktın? " dedi yüzsüzce bir alayla.
Evet dedi Nimet tarazlı bir sesle. " Uğurlayacağım. İkinizi birden! "
Arkaya sakladığı ellerini çevirip onlara doğru kaldırdığında Yusuf’ un gözlerinde şaşkınlık, Saliha’nın gözlerinde ise bir korku peydah oldu o an. Keskin bir çığlık attı kadın. Yusuf inanmaz gözlerle baktı Nimet’ e. " Yapamazsın Nimet " dedi boğuk bir sesle. " O yürek yok sende. Haydi şimdi beni daha fazla kızdırma da ver şu silahı! "
Nimet’ e doğru bir kaç atım attı. Metalik bir çıt sesi ve ardından gelen bir patlama duyuldu o an ve Saliha kanlar içinde yere yığıldı. Sol yanından açılan delikten çıkan kanlar beyaz, saten geceliği bir anda kızıla boyamıştı. Nimet yerde yatan kadına elindeki silahın çeliği kadar soğuk baktı. Daha sonra aynı bakışları ve silahın namlusunu Yusuf’ a çevirdiğinde bu kez Yusuf az önce Saliha’ nın gözlerinde beliren korkuya benzer bir bakışla Nimet’ e baktı.
Yusuf üç adım ötesindeydi şimdi. Ve korkuyordu. Ve çıplaktı...Çırılçıplak. Üzerindeki üniformanın içinde küçücük kalmış gibiydi. Yoksa hep böyle küçük müydü bu adam, küçüktü de Nimet’e mi öyle ulaşılmaz ve azametli görünmüştü? Bir zamanlar o üniformadan aldığı kudret ve saltanat çoktan devrilmiş yerle yeksan olmuştu. Sahte gülüşlerinden soyunmuştu. Cinselliğinden, erkekliğinden, adamlığından... Her şeyinden soyunmuş, çırılçıplak bir korkunun üryanlığıyla kalakalmıştı.
Nimet rahatlamış gibiydi. Sanki tatlı bir uykunun kollarına dalıvermek gibi rahatlatan bir histi bu. Elindeki soğuk tabancayı bu kadar rahat tutuşuna şaştı. Sanki uzuvlarından biriymiş, kendinden bir parçaymış gibi bütünleşmişti şu an o soğuklukla. İçinin tüm yangınları eriyordu metalin o soğukluğunda ve bu inanılmaz hoşuna gidiyordu.
Dün kendini acımasızca tekmelediği asker botlarının içinde titremesi de çok komik gelmişti Nimet’ e. Bir an onları sirklerdeki palyaçoların giydiği kocaman, komik ayakkabılara benzetti. Yüzünde artık korku dışında tek bir anlam dahi kalmayan kocasına baktı son kez.
" Sevmiştim seni " dedi.
" Allah şahidim çok sevmiştim seni"
Tek bir damla yuvarlanırken gözlerinden, içindeki tüm duyguları sonsuza gömmek istercesine bir kez daha dokundu tetiğe...
YORUMLAR
Hamuş-71
Teşekkür ediyorum. Sayfama nazik ziyaretiniz ve öyküme olan ilginiz mutlu ediyor beni. Sizlerin değerli yorumları ve beğenileri ışık tutuyor her daim.
Saygılar sunuyorum.
bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete...sürükleyicilik hep aynı düzeyde, okunurluk öyle, yazım kurallarına uyum mükemmel...HER ŞEY PROFESYONELCE... Hani bir reklam vardı, ısı yalıtım malzemesine dair: "SEÇKİ KURULU UYUYORMUUU?" diye bağırıyorlardı galiba, her neyse, tebriklerim sizedir...Yani 10 puan... yani, SAYGIYLA
Hamuş-71
Sevgili Ustam sizin gibi değerli kalemlerden gelen bu güzel ve motive edici yorumlardır aslolan.
Gerisi teferruattır.
Saygıyla efendim.
Hamuş-71
Bir insana katil yaftasını yapıştırıp onu toplumdan soyutlamak en kolayıdır maalesef.
Nimet gibi kadınlık gururu ayaklar altında çiğnenmiş birisinin yaptığı bu eylem çoğumuzun " bende olsam aynısını yapardım" hezeyanını yaşatıyor sanırım.
İlginize her zamanki gibi teşekkür ediyorum Ayşe hanımefendiciğim.
Selam, sevgi ve hürmetle...
gerçektende haketmiş..ve olan nimete olmuş.zaten pislikler kurtulur gider ama geride olan binlerce kader mahkumu dur ...güzel eserini kutlarım...gül diyarından selam olsun yazarım
Hamuş-71
Hoşgeldiniz sayın Atila. Sizi yeniden sayfamda görmek mutlu etmiştir şahsımı.
Değerli ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ediyorum.
Gül diyarına bizlerden de selam olsun...Saygıyla.
Hamuş-71
Beklemediğini ve sürpriz olacağını biliyordum :)
Her zaman yapıcı o değerli sözlerine ve o kocaman güzel yüreğine sağlık.
Sol yanımın en derin sevgisiyle seviyorum seni.
bona_dea
Oyy...
Nasıl engin yüreğin...
Aynı duygularla ve dua ile...
Eklediğini fark eder etmez geldim.
Ah! Nimet.... Daha fazla dayanamadı zavallıcık.
Keşke yapmasaymış diyesim var da hapisaneler böyle
kader kurbanlarıyla dolu.
Belki onlar da kaç kez tekrarladı bu sözül "KEŞKE..."
Hamuş-71
Sizi bekletmeyeyim dedim sevgili yazarım :)
Çok teşekkürler ilginize.
Sevgiyle...
Billur T. Phelps
okur öyle yatmaya giderdim. Bir kitap, yazı beni sardı mı,
elimden bırakmak zor olur.
Bu seri de onlardan biri oldu.
Hamuş-71
Ne kadar zarifsiniz Sevgili Billur hanım. İnceliğinize ve şahsımı onore eden tüm güzel sözlerinize kalben teşekkürlerimle.
Selam ve dua ile...