- 3418 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Anadolu nun öyküsü (Alıntı dan özet )
38
ANADOLU’NUN ÖYKÜSÜNDEN
ÖZETLERLE ANADOLU YU TANIYALIM.
“HİTİTLER”
Hindistan ve Asya üzerinden, Hint Avrupasal soyundan gelen bir kavim bir topluluktur. Anadolu’ ya Asya üzerinden göç etmiş gelmişler ve Anadolu daki yerleşik yerli halk olan “Haddilerin” yurdunda yaşamışlardır. Sonra da, onlarla aynı topraklar üzerinde yaşaması sonucu kaynaşmış olan bir TÜRK topluluğudur.
Haddiler ile Anadolu da uzun süren bir kaynaşma sonucunda devletin idaresi daha sonra bunların yani “HİTİT”soyundan olanların eline geçmiştir ve bununlar yeni Hitit devletini kurmuşlardır.
Baş şehri değişmeyen ve HATTUŞAŞ olan, ve halkının dili de birçok dillerden oluşan bir karma dilli devlet olmuşlardır.
Ancak yine de bunların resmi dilleri, tek dil olmuştur, o da devlet idaresini ellerine alan HİTİTLERİN kendi dilidir.
HİTİTLER yazıyı bu günkü Irak da bulunan ve gelişmiş bir devlet olan SÜMER tüccarları vasıtasıyla Sümerlerden öğrenmişlerdir. Böylelikle Anadolu’ da ilk yazı Hititlerle başlamıştır.
Hititler karıştıkları Haddi lerin yurdunu artık kendi yurtları olarak görmüşler, ve zaman içinde bunlar büyümüşler “EGE” kıyıları ve doğu Anadolu arasındaki bölgede yayılmışlar üstünlük kurmuşlardır.
Başkentleri “HATTUŞAŞ” da olağan üstü surlar yapılmış planlı şehir meydana getirilmişlerdir ve bu şehirdeki caddeleri birbirinden güzel heykellerle süslenmiştir.
Bu baş şehir HİTİT ler zamanında o zamanın, en güzel en büyük görkemli şehri haline gelmiştir.
Bu günkü kazılarda bulunan kabartma Hitit resimlerindeki giyim kuşam hala, Anadolu daki bazı halkımızın giyim kuşamın aynı şeklidir.
Osmanlıların giydiği fesler de, onlarda da aynen vardı.
Kabartmalardaki insan resimlerin şekli, bu günkü Yozgat kayseri ve çorum halkının insanlarına benzemektedir.
“HİTİTLER” Siyasal, yayılış gelenek ve görenekler bakımından tamamen, Osmanlılara benzerlerdir.
Çift başlı kartal, onların zamanından bu yana süre gelen bir simgelerdir.
Hititler güneydeki gelişmiş devlet olan Sümer medeniyetini onlardan almışlar ve o medeniyeti zamanla onlara göre çok ileriye götürmüşlerdir.
“HİTİTLER” rin Sümer sanatını, edebiyatını onlardan kopya etmiş sonra da bunu bütün Anadolu ya yayarak, iktidarda tıpkı Osmanlılar gibi 600 yıl kalmış koca bir imparatorluk olmuşlardır.
İlk siyasal vasiyatname, yine Hititler tarafından yazılmıştır.
VASİYETNAMENİN KISA HİKAYESİ.
“Kral “Hattusil” bir gün Suriye ye sefere çıkardır, geride bıraktığı yakınları onun yokluğundan faydalanmak isterlerdir.
Onun yokluğunda, iktidarın nimetlerinden faydalanarak mallarını talan ederler ve devlet idarecileri değiştirilirler.
Kral gittiği seferden dönünce, bu durumu görürdür ve çok üzülürdür geride bıraktığı oğlu ve eşine kızgınlığından kendisi ölünce yerine kendisinin çok sevdiği ve güvendiği yeğenin geçmesi için bir yazılı vasiyatname hazırlattırır ve bu yazdırdığı vasiyatnameyi halkaian ettirip bunu okuturdur.
Çünkü o seferde iken, çok güvendiği oğlu karısı ve eşi gibiler onun yokluğunda onu arkadan vurmuşlardır.
“HİTİTLER in bu yaşamı tıpkı t.c. kuruluşundan dan önceki Osmanlılar gibi, Anadolu topraklarında 600 yüzyıl sürmüştür.
Fakat Altı yüzyıl kadar yıl sonra, ak denizden ve de balkanlardan gelen “HELENİSTAN “savaşçıların işgaliyle, Anadolu içlerinde dağıldılar gittiler başka devletlerle sığındılar ya da Anadolu toprakları üzerinde yeni devletler kurmuşlardır.
Halkı ise dağılarak gittikleri yerlerin yerli halklarıyla beraber Anadolu nun çeşitli yerlerinde yerleşerek, buralarda yeni ve küçük fakat önemsiz beylikler krallıklar içinde yaşamıştır.
Bunların esas kralları ise, Suriye sınırındaki “GILGAMIŞ” denen yerdeki krallığa sığınırlar,ve orada onlarla beraber yaşarlar.
Helenlerin Anadolu’ yu, işgaliyle Anadolu da Helenleşti, bir o kadar da Helenler de Anadolu halkı arasında Anadolulaşmıştır.
Hititlerin savaşlarda yenilerek dağılmasıyla Anadolu da kökenleri “HİTİT” li olan aşağıdaki devletler ortaya çıkmıştır.
1-Urartu
2-Frigya
3-Lidya
4-Karya
5-Likya
6-ve daha, nice ufak devletcikler ortaya çıkmıştır.
1-URARTU
Bunlar bu günkü Van gölü çevresinden, Maraş a kadar olan bölgede yayılmışlardır. ve bunların başkenti bu günkü şehrimiz olan “VAN” o zamanki adıyla “TUŞPA”denen yerdir.
2-FRİGYA
Bunlar orta Anadolu’nun kuzeyinde bulunan, bu günkü Sakarya ırmağı çevresinde kurulmuş olup, bunların da baş şehri şimdiki şehrimiz olan Eskişehir yakınlarındaki “GORDİON “olmuştur. Ve En ünlü kralları “MİDAS”dır.
3-LİDYA
Lidya Başkenti “ SARD ”olan yayılış sahası ise kızıl ırmak nehri ile ege denizi arasındaki kalan arazi olup burada yaşamışlar buralardaki topraklar üzerinde hakimiyet kurmuşlardır.
LİDYA nın oluşturduğu halkı Karya, ve Lidya ve bir de Giritli karışımı olan karışımından meydana gelen bir halktır.
Bunlar zamanla, daha da büyüyerek tüm Anadolu yu ele geçirmişlerdir.
Çünkü bunlar önce kuzeyden gelen savaşçı “KİMMER”lerin saldırısıyla yapılan savaşta yenildilerse’ de’ sonradan bunları savaşta yenen KİMMERLER in, buralara yerleşmekten vazgeçip, tekrar geldikleri yerlere geri dönmesi ve bu topraklardan vazgeçmesi çekilip gitmesi sonunda daha da büyümüşlerdir.
Çünkü Kimmer lerin savaşarak yıktığı ve zabdettiği sonra da vazgeçtiği “LİDYA” lılar ile “FRİGYA”devleti topraklarını da kendi toprakları içine katmışlardır.
4-KARYALILAR
Karya’ nın Baş şehri bu günkü güzel şehrimiz olan “Bodrum şehri dir.”O zamanki adı ile “PETRUM” dur biz ise bunu sonradan değiştirip Bodrum yapmışız. Halkı halis Türk ve Anadolu ludur.
İlk kadın amiralı olan kraliçe”ARTAMİSİYA ve ilk tarihçi tarihçi “HEREDOT “o zamanda onların halkından yetişmiştir.
Daha sonra Osmanlı döneminde görev alan meşhur “Turgut reisler de oralıdır yani onların torunlarındandır.
Bunların hepsi Anadolu halkındandır.
5-LİKYA
Bunlar da HİTİT lerden kopma bir devlet olup bunlar da Anadolu’ nun güneyindeki dağlık bölümde devlet kurmuşlardır.
Arazisi “Karya” ile Antalya arasındaki dağlık kıyı bölgesi ile ve Toros ların olduğu bölgelerdir.
Halkı genellikle korsandır.Bunların çoğu kıyı bölgesindeki başlıca şehirleri olan, PATRA,-MYRA,-KSANTHOS,-TELMESSOS olan şehirlerde yaşamışlardır.
Bunların halkına kıyı halkı anlamına gelen “LUKA” denmektedir.
YUNANLILAR VE
İONLAR
Helenistan toprağında bir zamanlar kuraklık ve verimsizlik baş göstermiş bu nedenle, oralarda geçinemeyen yunan halkı içindeki Helenlerle beraber yaşayan, ve adlarına İON denilenlerden bir kısmı yerinden yurdundan ayrılarak, iki dalga halinde gemilerle deniz yoluyla gelip bizim ege kıyılarımıza çıkıp yerleşmişlerdir.
Bunlar buraya gelince burada yerli halkımız ile karışmış ve yerli halkımız arasında yeni bir halk oluştururmuşlar ki, buna biz “İON, halkına da ” İONLAR”.demişiz.
İON halkının da,temeli aslında Türktür.
Sonradan Anadolu ya gelen Helenler aslında bunların ve yerli halkın kültürü içinde yoğrulmuş ve “İON”laşmıştır. devletlerine de İONYA denmiştir.
Bunlar ege kıyılarına gemilerle yerleşmek için geldiklerinden çok fazla değilmişler. Bunlar azınlıkta olduğu için, Anadolu daki halk içinde çabucak da yerli halkla kaynaşmışlardır. Karşılıklı evlenmeler sonunda bunlar da, yerlileşip gitmişler.
O zamanlarda bunlara “KİMMERLER-AKHALAR-VE AGROSLAR “ deniliyormuş.
Bunların geldiği ege kıyılarında ise eskiden beri yine bir Anadolu halkı olan yerli bir kabile olan Türk asıllı “ İONLAR”lar yaşıyorlarmış.Onun için Yunanistan dan gelenler onların olduğu bölgelere yerleşmişler.
Bunlara karışıp gitmişler ve onlar da ionlaşmışlar.
Daha sonra geride kalanlara, yani Anadolu ya gelmeyenler ise günkü Yunanistan halkı içinde “HELENLER “içinde Helenleşmiş kalmışlardır.
HİTİTLER SONRASI
Beylik ve küçük krallıklar Anadolu nun birçok yerinde kurulmuş ise de bunlar hiçbir zaman bir bütün olamamışlardır.
Daha sonraları küçük İskender in istilasına uğrayan Anadolu daki bu Hititlerin dağılmasıyla oluşan beylikler ve de kırallıklar, hakimiyetini Hindistana kadar uzatan ve hakimiyet kuran küçükİskende’in hakimiyeti altında kalmışsa da,bu İskender’ in aşırı zevk sefaya düşkünlüğü sonunda 32 yaşında ölmesi sonrasında bu yerler de onun komutanları tarafından taksim edilmiş ve onların kırallığı içinde halk yaşamaya başlamıştır.
DAHA SONRASI,
Daha sonrasında Anadolu batı roma imparatorluğunun istilasına uğramış ve onların hakimiyetine geçmiştir.
Din olarak da Anadolu daki halk tamamen hristiyanlaşmıştır veAnadolu halkı, ortadoksların hakimiyetinde geçmiştir.
Hırıstiyanlık ilk olarak her ne kadar Filistin’ de başladıysa’ da daha çok Anadolu da gelişmiştir ve en çok buradaki halk içinde hızla yayılmıştır.
Bergama da, ve Hatay da ilk kiliseleri açılmıştır.
Daha sonralarında Anadolu yu, ve halkını hakimiyeti altında tutan bu batı roma imparatorluğu dağılıp yıkılınca, bunlar doğu roma imparatorluğu olan Kostanipalis civarına taşınmışlardır ve burada yeni devletlerini kurmuşlardır.
Bu günkü bizim İstanbula’ da o zamanki Romalı komutan olan Kostantinin adıyla Kostantinapolis denmiştir.
Bu yeni kurulan devlet 1000 yıla yakın ayakta kalan bu Bizans imparatorluğu, İtalyan yunan ve türk halkından oluşmuştur.
Türkler doğu Roma imparatorluğu zamanında yani Bizans imparatorluğu zamanında, çeşitli nedenlerle Bizans ordusunda paralı askerlik yaparak günlerini geçirmişler, ve bunların bir kısmı da Anadolu’ daki Kars Erzurum gibi şehirlerimizi oluşturmuş ve buralarda hayvancılık çiftçilikle uğraşmaya başlamışlardır.
1071 MALAZGİRT savaşında, Bizanslılar tarafında olan onların savaşçıları içindeki, aslı Türk olan Türk askerleri de vardı bunlar Bizans orduları içinde Alp aslana karşı savaşırken karşılarındakilerin Türk olduğunu öğrenince bu Türk asıllı askerler Alp Aslan tarafına geçmişlerdir,
Bizanslılar bu durum karşısında Malazgirt de yenilmişler ve geri çekilmişlerdir.
Böylelikle Anadolu ya giren orta ASYA dan gelen yeni Türkler o zamanki Konya’ da bulunan ve halkı öz be öz eskiden gelmiş ve yerleşmiş bir Türk olan Selçuklularla birleşmişlerdir.
Selçuklu devletinin bu krallığı, daha sonra aslı aslında bir AZARBEYCAN Türkleri olan ilhanlılar tarafından işgal edilince, Selcuklu devleti yıkılmış ve dağılmıştır. Daha sonra yıkılınca Koca Selçuklu devleti halkı yeni devletler kurma peşine düşmüştür.
Bunların ilhanlılar tarafından savaşta dağıtılmasıyla, Selçuklular içindeki 1071 Malazgirt savaşıyla orta Asya dan gelmiş olan, selcuklu devleti içindeki Osmanlılar sülalesi Söğüt’e giderek yeni bir devlet kurmuşlardır ve böylece böylece Osmanlı devrini başlatmışlardır.
OSMANLILAR
1-DOĞUŞ VE KURULULUŞ DÖNEMİ
2-DÜZENİ SÜRDÜRME DÖNEMİ
3-DÜZEN BOZULUŞU, BOZUK DÜZEN DÖNEMİ
4-YENİ BİR DÜZEN KURMA DÖNEMİ
Altında dört safhada toplanır.
DEVLET DÜZENİ
Osmanlı döneminde padişah Padişah devlet demekti. Aslı Türk olan Osmanlıların sülalesinden babadan oğla geçerdi.
Bunlar devletin iç ve saray idaresini, yabancı uyruklu olan devşirmelerden oluşan kapıkulları vasıtasıyla yönetirlerdi.
Bu idaredeki kişiler,çeşitli rütbelere kadar yükselebilirdi.
Osmanlı döneminde topraklar tamamen devlete aittir. Halkın malı değildi ve sadece Padişahın malıydı.
“KAPI KULLARI”
Bunlar Osmanlıların işgali altındaki yabancı ve zeki gençlerden devşirilir ve bunlar devletin savaş gücünü teşkil eden tamamen Türklerden oluşan aslı Türk olan, SİPAHİ”askerlerinin yanında eğitim görürler ve onlardan Türkçe öğrenirler daha sonra da, bunlar devlet yönetiminde çeşitli görevler alarak çeşitli görevlerde kullanılırdı.
Hiçbir zaman Padişahlar, devlet idaresinde kendi soyundan idareci yapmazdı.
Çünkü Osmanlıda başta olan padişahlar, kendi soylarına devlet idareciliğinde hiç güvenmezlermiş.
“OSMANLICA DİLİNİN ÇIKIŞI”
Osmanlılar Anadolu daki yabancı asıllı azınlıklardan devşirme gençler toplayıp ve bunları sipahi askerlerinin himayesine vererek Türkçe öğretmişlermiş ama, bunlar hiçbir zaman kendi dillerini de unutmamışlarmış.
Her ne kadar bunlar sipahilerin yanında Türkçe öğrenseler’ de bunlar Türkçeyi tam olarak öğrenemediklerinden, ve kendi dillerini de tam olarak unutmadıklarından arada bir onları da kullandıklarından sarayda ve devlet idaresi içinde “DEVŞİRME DİLİ,+TÜRK DİLİ ” karışımı bir dil ortaya çıkmış ki, bu dilebiz “OSMANLICA”demişiz.
Osmanlıların padişahı ve yöneticileri haltan kopuk yaşarlarmış bunlar ve yakınları saraylarda yaşarlarmış.
Bu nedenle Padişahlar, idare ettikleri halkın arasında olan biteni genellikle tam olarak fazla görmezlermiş.
Devlet idaresini ise, azınlıklardan toplanıp sipahilerin yanında dil öğrenen paşalığa vezirliğe kadar yükselebilen devşirmeler yaparlarmış.
“SARAY EVLENMELERİ”
Padişahlar başlangıçta kendi soylarından etraflarındaki beylerin paşaların kızlarıyla evlenirken, bunlar daha sonra devşirme usulunun iyicene devlet içinde gelişmesiyle birlikte, saraya giren yabancı kadınları da eş olarak alınmaya başlanmış.
Ve Osmanlı padişahlarının bu yabancılarla evlenerek bunlardan çocuk sahibi olması böylelikle saray içinde çoğalmış. Ve sonra meydana gelen yeni nesil,gerçek bir Türk olmaktan çıkmış.
Bu durum da gittikçe Osmanlı devletinin ilerideki zamanlarda, çöküşünü yıkılışını hazırlayan faktörlerden biri olmuş çıkmış..
“HAR VURUP HARMAN SAVURMA”
Devleti idare eden Osmanlı devşirmeleri, ve padişahların devlet gelirlerini halk arasında yatırıma yönelmemesi sonucu saraydaki harcamalarda har vurup harman savurmaların, gittikçe artması devletin bir başka gerilemesine neden olmuş.
Osmanlılar hiçbir zaman, Avrupa da ki gibi gelirlerini sanayiye ve yatırıma ve ticarete yöneltmemişler. Sadece halktan çeşitli isimler altında vergi toplanmışlar ve ipek yolu ticaretinden faydalanılmışlar.
Hal böyleyken onların döneminde, diğer Avrupa devletleri hızla sanayi yatırımı yapıyorlarmış ve gelişiyorlarmış.
Ayrıca o zamanlarda devşirmelerden oluşan kişilerin, devlet içinde yani idarecilikte vezirliğe paşalığa kadar yükselebilmesi çeşitli rutbelerde komutan bile olabilmesi, devletin Türk sipahilerinden oluşan askeri gücünü bile yönetmesi komutan olarak idare etmesi, ve daha sonra da bunların yeni çerilerilerden oluşan yeni düzendeki askerlerinin de, menfaat karşılığı ve paralı olması devlet giderini daha da çok artırmış.
“SİPAHİLER”
Sipahiler Osmanlının o zamanki dönemindeki askeri gücü olmuş bunların tamamı tamamı Türklerden oluşan savaşcılarmış.
Bunlar barış zamanında ise halktan, Osmanlı padişahları adına vergiler toplar gençlere savaşmayı öğretirlermiş ve bir de bunlar bulundukları bölgenin asayişini korurlarmış.
Bunların başlarındaki komutanlar Türk asıllı olduğu gibi çeşitli ırktan paşalar da olabiliyormuş.
Bu paşalar, bazen devşirmelerden bazen de halk içindeki ayrılıkçı guruplardan olabilirmiş.
“YENİÇERİLİK”
Sipahilerden sonra savaş için askeriyede yeniçerilik kurumu meydana getirilmiş.
Bunlar da yine genelde aslı Türk ya da toplama devşirme askerlerden ve Türklerden paralı ya da menfaat karşılığı savaşan askerlerden oluşturulmuş.
Bunların bir kısmı savaşan bir kısmı da askerken, savaşın ticari yönüyle uğraşırdır bir kısmı da, silah sanayinde çalışırmış. Ama hepsi de yine çıkara dayanan hizmet veren kişilermiş.
Yeni çerilerin bir kısmı da, Padişah ‘ın korumalığını yaparlarmış.
“İLMİYE SINIFI”
Padişaha hizmet eden ilmiye sınıfındaki kişiler, devlet idaresindekiler gibi devşirme olmayıp bunlar tamamen Türkler arasından seçilirlermiş ve bunlara çeşitli yerlerdeki medreselerde Arapça dili, ve kuran dili okutularak eğitilirlermiş ve sonra da bunlara devletin din işlerine baktırırlarmış.
Din işlerine bakan Şehilislam da bu sınıfa dahildirler.
Böylelikle Osmanlı hükümdarları yabancı azınlıklardan aldığı devşirmelere, Türkçe öğreterek Osmanlıcayı ve osmanlıyı oluşturmuş oluyorlardı.
Türkleri ise medreselerde eğiterek, ve onlara Arapça öğreterek Türk ten başka bir şey yapıyorlardı.
OSMANLI DEVLETİNİN YIKILMA SEBEPLERİ
A-İDARİ SEBEPLER
1-Devlet idaresinin devşirmelerden oluşan kapıkullarının elinde olması, ve bunlardan bazılarının komutanlık hatta paşalık mevkisine ve daha ileri gidilip sadrazamlık mevkisine kadar yükseltilmesi sonucunda Türk milliyetciliğin hep geri planda tutulması yine Osmanlı devletinin çöküşünü sağlayan sebebler içinde olmuş.
2-Türkler in sadece, din işlerinde bulunulması devlet idaresinde görev almaması, ve bu din işlerde ile yalnızca Arapça gibi bir eğitimi alması çöklüşü hızlandırmış.
3-kapı kullarının kendi dilinin yanı sıra Türkçe öğrenmelerine rağmen, hiçbir zaman kendi dillerini unutmamaları ve geleneklerine sahip çıkmaları da etken olmuş.
Buna rağmen Türk lerin ise sadece tekkelerde ve medreselerde Arapça öğretilerek idareden uzak sadece din işlerinde çalıştırılması Osmanlı nın zayıflamasına neden olmuş.
B-EKONOMİK VE SOSYAL SEBEPLER
1-İdarelerde ve saraylar içindeki padişahlık döneminde özellikle de lale devrindeki sorumsuzca aşırı derecede yapılan kökeni yabancı devşirmelerden olan o yıllarda devşirme denen idareci kişilerin lüx harcamalarıdır. Ve bu devşirmelerden oluşan devlet idare kademesindeki, yönetimdeki paralı aslı yabancı olan yöneticiler ve paralı sipahi, yeniçerin askerlerin olması da devletin gücünü zayıflatmış.
2-Sanayideki dallarında o zamanki Avrupalılar gibi, Osmanlıların yatırım yapmaması halkın sadece tarıma önem verilmesi de osmanlının zayıf kalmasına neden olmuş.
3-Anadolu ve Anadolu halkı o zamanlarda, sanayiden uzak toprağa dayalı bir tarım ülkesi haline getirilmiş.
4-Avrupa ülkelerinden yurdumuzdaki Osmanlıya o zamanlar her ülkeden elçi geldiği bulunduğu halde, biz Osmanlılardan Avrupa ülkelerinde elçi gönderilip elçi bulundurulmaması da gelişmelerin takip edilmemesi de zayıflamanın bir nedeni olmuş.
5-Avrupa ekonomisi ve gelişmesini iyi takip etmememişler.
6-Gümrük vergileri konup yabancı mallara karşı, Anadolu nun korunaması yabancı malların girişinden vergi alınmamamış.
7-Giderlerin özellikle de saray giderlerinin, son zamanlarda çok artması karşısında, Avrupa ülkelerine aşırı derecede borçlanılmış.
8-Alınan borçların geriye ödenememesinde çekilen zorluklar ve borçların geri ödenememesi Osmanlıyı perişan etmiş.
9-Dışarıdan gelen paraların bir çoğunun galp para çıkması da hazineyi zayıf düşürmüş.
10-Devlet içinde görev alacak olan Ekonomistlerin ülkede yeterince yetişmemesi ve ülkede bu konuları anlayabilen çok az ekonomist olması da zayıflamanın nedenleri arasına girmiş.
11-Halkın fakirleşmseine rağmen, buna karşılık da ülkede azınlık halinde olsa da zenginler artmış.
12-Ve bir de Kapitilasyonlar meselesi çöküşe neden olmuş.
13-Bu zamanın üniversitesi sayılan o zamanki medreselerde yetiştirilen Türk gençlerinin, bilim fen için ve dünya yaşamına ait kurallar için değil, sadece halkın ahret öbür dünya gözüyle bakılması yönelik olan Türk gençliğinin yetiştirilmesi insan hayatının sadece sadece ahrete göre hazırlanması da çöküşe etken olmuş.
1.DÜNYA SAVAŞINA KARAR VERMELERİ
Avrupa devletleri güya hasta adam dedikleri Osmanlıyı yeniden canlandırmak korumak amacını bahane ederek, Osmanlıya karşı birleşmişler.
Ve bunlar güya bunu gerçekleştirmek amacıyla Sevr anlaşması yapıp sonunda saldırıya geçerler ve birer, birer Osmanlı topraklarını işgal ederler herkesin bildiği üzere.
Türkler ile yabancılar arasında çeşitli cephelerde kanlı savaşlar olmuşur Koca Osmanlı imparatorluğu kaybolup gider.
Bu savaşların en önemlisi de, Mustafa Kemal komutasındaki Çanakkale savaşı ve bir de doğuda Kazım Karabekir komutasındaki Ruslarla yapılan Sarıkamış ve civarında olan savaşlar olmuş.
Fakat sonunda gazi Mustafa Kemal sayesinde Anadolu toprakları işgalden kurtulmuş yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş.
1922 Eylül ayının başlarında Yunan ordusu İzmir den denize dökülürken, başta başkomutan olan ulu önderimiz gazi Mustafa Kemal ve onun yanındakiler hala yunanlılar tarafından kaçarken yanmakta olan İzmiri tepeden gören bir yerde durmuşlar ve derin bir nefes almışlar.
İşte bu arada onlar düşmanın kaçışı sırasında hala yanan İzmir’i tepelerden seyrederken onların arasında şu konuşma geçer.
“Mustafa Kemal’ in yanındaki komutanlar Mustafa Kemal yanındayken derin bir oh çekerler, ve derler ki
-Oh be, nihayet bizler de dinlenmeyi hak ettik.
-Derler Mustafa Kemale bakarak.
-Başkomutan Mustafa Kemal gülümser
Ve . der ki komutanlara bakarak.
-Beyler, beyler..
Hazır olun yeni bir savaşa başlıyoruz
Der.
-Komutanlar şaşırır ve başkomutanın yüzüne bakarlar.
-Mustafa Kemal der ki arkasından.
-Esas savaşımız şimdi başlıyor, bizim bundan sonraki savaşımız şimdiki bu galip geldiğimiz bu savaştan çok daha önemlidir.
-der
Ve komutanlarına Cumhuriyet in ve yeni devletin kurulmasının zorluğundan padişahlığın kaldırılmasından bahseder.
-Ogünler için Nazım Hikmet şöyle der.
Dağlarda tek
Tek
Ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
Nasıl bir zaman geleceğini bilmeden
Güzel rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mevzilerin yanında
Birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O,satı sordu.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
Yürüdü uçurumun başına kadar
Eğildi
Bıraksalar
İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Koca tepeden Afyon ovasına atlayacaktı.
Nazım Hikmet Ran.
BU SAVAŞIN KAZANILMASINDAN SONRAKİ DÖNEMDE
BİLİNDİĞİ ÜZERE.
1-Cumhuriyet ilan edilir.
2-Türk dil tarih kurumu kurulur.
3-Yazı devrimi yapılır.
4-Kılık kıyafet devri yapılır.
5-Hilafet kaldırılır halifeliğe son verilir.
6- Tekke ve zaviyeler kapatılır.
Anadolu halkı taa eskiden beri Etilerden beri Türk dür
Etisiyle, Türküyle iyonuyla bir bütündür. Türkler ta eskiden asyadan gelmiş yerleşmiş çeşitli devletler kurmuşlardır Anadolu da.
(“TÜRKLER ANADOLUYU TÜRKLEŞTİRDİ AMA, KENDİLERİ DE ANADOLULAŞTI. FET ETTİK FET EDİLDİKTE ERİTTİK AMA ERİTİLDİK DE”)
“BİZ BU TOPRAKLARI YOĞURMUŞUZ, TOPRAKLAR DA BİZİ YOĞURMUŞTUR. “
16.YÜZYILDA YAŞAYAN ŞAİR MUHİTTİN ABDAL ŞÖYLE DER.
Muhiddinem dervişem
Hak yoluna girmişem,
On sekiz bin alemi,
Bir zerrede görmüşem.
VE DER Kİ YAZAR ANADOLU
1-Halkı tarihi uygarlığıyla bölünmez bir bütündür.
2-Dağlarında ovalarında esen rüzgarında ve ırmaklarının çağıltısında sonra ormanlarının uğultusunda atalarımızın bize seslenişi vardır. Anadolu da.
3-Yurdumuzun her tarafında gelmiş geçmiş nice atalarımızdan bize anı olarak kalan her Türk devletinden heykeller dev yapıtlar bize Anadolu da yaşan atalarımızın bizlere olan birer armağanıdır.
ANADOLU DA YAŞADIĞI BİLİNEN EN ESKİ HALKLAR ŞUNLARDIR.
1-Hattiler.
2-Hurriler.
3-hititler.
4-Frgyalılar.
5-Helenler.
6-Persler.
7-Romalılar
8-Bizanslılar
9-Moğollar
Ama azınlık çoğunluğa karışmış hepsi de Anadolu potasında eriyerek Anadolu ‘u olmuştur.
En son Türk ler gelmiş ama, bunlar da tam gelmiş kaynağı Türkistan olan bir su gibi akıp durmuştur Anadolu ya orta Asya dan çeşitli zamanlarda Türkler.
Kaynağı aslında Türkistan olan ve çeşitli zamanlarda gelen Türkler Anadolu da daha önceden Bizans döneminde de var olan dini Hırıstiyan olan Türklerle kaynaşmıştır ve birleşmişlerdir.
1-Anadolu fet eden de Türk lerdir, fet edilenler de Türklerdir.
2-Anadolu u eriten de Türklerdir, eriyen de Türklerdir.
3-72 den fazla dil konuşmuş Anadulu ‘daki halkımız Türkçede karar kılınmadan önce.
4-Ne değişik eller halk oyunlarında horonlarda tutuşmuş ve halaylara girmiştir.
5-Doğusuyla batıtısyla sarmaş dolaş olmuş ya o ya bu değil, hem o hem buyuz biz.
6-Biz bir başka Türk, bir başka Müslüman bız.
7-Mayamızda en ağır basan medeniyetler beşiği Anadolu dur.
8-Ama bazen bizi sütüyle besleyip büyüten ana gibi yar olan Anadolu yu unutmuşuz.
9-“ta Hititlerin ötesinden günümüze dek bir bütündür Anadolu.”
BU GÜNKÜ YUNANİSTAN
Yunanlılar, hep namkörlük etmiş bir zamanlar küçük İskender in bile bir doğulu olduğunu anlamamışar Türk yurdunu Anadolu yu hep Helen yurdu olarak görmüşlerdir.
Anadolu yu işgal için, İzmir e çıkar çıkmaz İzmir i “İONİA” adıyla eyalet bile yapmışlardır.
Hevesleri kursaklarında kalan yunanlılar şimdi bir bataklığın içindedir. Ama şairin dediği gibi bu ülke de bir gün yine bizden medet umacaktır.
Bizimle dirilecek bir gün
Egenin altın çağı
Yanıp yarının ateşinde,
Eskinin ocağı.
YUNANİSTAN Helenler zamanından sonra, tıpkı bizim Anadolu halkımız gibi 1-küçük Atina 2-Isparta 3-Roma 4-Slavlar 5-Hünlar 6-Avarlar 7-Peçenekler ve 400 yıl süren Osmanlı hakimiyetinde kalarak değiştiler Helen olmaktan çıktılar.
Bunlardan Romalılarla Slavlılardan gayrısı da Türk’ dür.Türk soyundandır.
Bir uygarlık merkezi olan Anadolu yine bir gün gelecek, tüm dünyayı yeniden doğuşun beşiğinde onun şafağı sökecektir ve “ANADOLU BİR ATEŞ DENİZİ GİBİ TUTUŞARAK ANADOLU IŞIĞIYLA AYDINLATACAKTIR DÜNYAYI”
SON
Kaynaklar
Yazarı :( İskender Ohri )
Okuduğum içinm memnunum kitabın bir özetini anladığım kadarıyla başlkaları da faydalansın diye burada yazmak istredim.
Hatalardan dolayı af ola.