Müebbet Nimet ( 6 )
Bir gece dayanılmaz bir sancıyla kocasını uyandırdığında yatağının içinde bir kan gölünün ortasında buldu kendini. Hastaneye gittiklerinde her şey için çok geçti. Nimet düşük yapmış, bebeğini kaybetmişti. İki gün hastanede kaldıktan sonra kendisini almaya gelen Yusuf’ un ağzını bıçak açmıyordu. Karısını eve götürüp, yatağına yatırdıktan sonra da tek kelime etmeden çekip gitmişti. Bütün gün onu beklemişti Nimet hatta gece boyunca. Gecenin bir yarısı gürültüyle uyanınca, güçlükle yataktan kalkarak odadan dışarı çıktı. Yusuf suç işlemiş çocuklar gibi yerdeki cam kırıklarına bakıyordu. " Su içmek istemiştim" dedi dili dolanarak. Odayı keskin bir alkol kokusu kaplamıştı ve anlaşılan o ki; adamakıllı sarhoştu.
Kocasını ilk kez böyle görmenin şaşkınlığı içindeydi Nimet. Bu kadar zamandır evli olmalarına rağmen Yusuf’ un ağzına bir damla içki koyduğuna şahit olmamıştı. " Yusuf’ um ne olur yapma böyle. Bak benimde içim yanıyor ama ikimizde daha çok genciz, ileride yeniden ve bir çok bebeğimiz olur " demişti gözyaşları içinde.
Bu olay mutlu evliliklerinin üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü. Yusuf artık haftanın bir kaç günü eve sarhoş geliyor ve günden güne Nimet’ ten uzaklaşıyordu. Zavallı Nimet elinden gelen tüm gayretle kocasını mutlu etmeye çalışıyor ama bunda başarılı olamıyordu. Yusuf’ un umarsızlığına, Nimet’ in içe dönmeleri eşlik ediyordu akşamları. Dışarıya çıkmadığı zamanlarda ise eve kolunun altında bir şişe içkiyle geliyordu genç adam. Çoğul bir yalnızlığı paylaşıyorlardı artık bir odanın içinde. Yusuf kilit vurmuştu sanki diline, yüreğine. Tek bir sevgi sözcüğü çıkmıyordu mühürlü dudaklarından. Nimet sürekli dua ediyordu eski mutlu günlerine dönebilmek için.
Ah yeniden hamile kalabilseydi keşke! İnanıyordu Nimet, o mutluluğa tekrar hamile kalmasıyla geri döneceğini. Köylerindeki erenlere, evliyalara gidip dualar etmişti yüreğindeki safiyane duygularla.
Sonrasında olanlar bugün bile anlayamadığı bir hızla gelişmişti. Beklenilen olmuş Nimet nihayet yeniden hamile kalmıştı. Yusuf tekrar hayata dönmüş gibiydi. Nimet’ in yüzünde görmeyi unuttuğu ve özlediği o ışıltı gelip yerleşmişti gözbebeklerine. Yine içmeye devam ediyordu arada bir ama her defasında mutluluktan diyordu karısına. Her gün bin tembihle evden çıkıyor, genç kadına kendisini yormamasını söylüyordu.
Nimet ilçeden yün sipariş etmişti kocasına. Minicik yelekler, patikler örmeye başlamıştı daha şimdiden. Akşamları oturup doğacak bebeklerine isim bile düşünmeye başlamışlardı. Kız olursa Özlem, erkek olursa Murat koyacaklardı çocuklarının adını.
Oysa mutluluk sadece kısacık bir an yüzünü göstermişti onlara. Geldiği gibi çabucak gidivermiş, güneşin dağların ardına indiğinde gecenin çöküvermesi gibi, karanlığa boğuvermişti hayatlarını. Korku unsurları içeren bir film gibi yine aynı sahneler tekrarlanmıştı hayatın görünmeyen perdesinde.
İlk olmadığı gibi sonuncu da olmayacaktı bu kabus. İkinci hamileliğide düşükle sonuçlanmıştı Nimet’ in. Sil baştan dedikleri bu olsa gerekti. İnatla tutunmaya çalıştıkları hayat, umursamadan silkeleyip atıyordu sırtındaki iki genç insanı. Lakin bununla da yetinmeyecekti felek. Sillesini vurup duracaktı Nimet ve Yusuf’ a.
Ama o son darbe...
5 yıl içinde 4 düşük daha yaptı Nimet. Hastane odasında yatarken gelen doktorun yüzündeki ifade endişe vericiydi. Nimet’ in yaptığı düşükler sonucunda doğurganlığını yitirdiğini ve bir daha hiç hamile kalamayacağını söylediğinde odaya bir yıldırım düştü sanki. Allah’ a hep tevekkül edenlerdendi Nimet ama o gün ilk kez isyan etti yaratanına. Ağladı, ağladı, ta ki kendini kaybedene dek.
Eve döndüklerinde artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Verimsiz, kısır bir toprak gibi hissediyordu kendini Nimet. Hayattan hiç bir zaman çok beklentisi olmamıştı. Sadece bir parça mutluluktu istediği ve Rabbi, onu bile çok görmüştü bu kuluna. Ne acı bir şeydi bu! Beslediği kedisinin bile 4 tane yavrusu olmuştu kısa bir süre önce. Tüm mahlukata bahşedilen bu armağandan mahrumdu artık ömrü boyunca.
Yusuf artık bazı geceler eve hiç gelmiyordu. Ertesi gün çıkıp geldiğinde nerede olduğunu soran Nimet’ e iğrenir gibi bakıyor, cevap vermeye tenezzül bile etmiyordu. En son gidişinin üzerinden 3 gün geçmişti Nimet deli gibi meraktaydı. Başına bir iş gelmesinden korkuyordu kocasının.
Yusuf yüzü traşsız akşamdan kalma bir halde nihayet döndüğünde genç kadın kocasında bir farklılık sezmişti. İçerisini dolduran kesif bir alkol kokusu dışında farklı bir kokunun daha ayrımına varmıştı Nimet. Güzel bir kokuydu bu. Hoş, insanın içine işleyen sıcacık bir rayihası vardı. Birden dehşetle gerçeği farketti. Kadın parfümüydü bu!
Öfkeden titreyerek baktı Yusuf’ a. " Bana bir açıklama yapmak zorundasın! Nedir bu halin, neredeydin kaç gündür? Hiç mi düşünmedin merak edeceğimi Yusuf! " diye bağırdı.
Yusuf gözlerindeki o küçümseyici bakışlarla baktı karısına. " Düşünecek kadar önemli misin ki? " dedi omuzlarını kayıtsızca silkerek. Gözlerine yaşlar hücum etti Nimet’ in bu sözleri duyduğunda. Dehşet içindeydi. Düşmemek için önünde durduğu duvara tutundu. Aklı başından gidecek gibiydi. Yusuf nasıl söylerdi bunları inanamıyordu. Daha bir kaç yıl önce büyük bir aşkla evlendiği kocası nasıl böylesi bir vicdansızlıkla aşağılardı onu?
Yazık dedi içinden bir şeyler koparcasına. " Hiç tanıyamamışım seni! Sen nasıl bir insanmışsın böyle Yusuf? Yazıklar olsun sana! "
Yusuf bu sözler üzerine onu kolundan tutarak savurmuş, asıl onun nasıl bir kadın olduğunu sormuştu. " Kadın bile değilsin hatta " demişti .
" Susuz bir çöl gibi, kuru bir dal gibisin. Bir evlat bile veremedin bana beceriksiz kısır kadın! " diyerek Nimet’ i sonsuz bir kederin ve utancın içine atarak yatmaya gitmişti.
Ağlayarak bahçeye çıkmıştı Nimet. Ayakları onu taşıyamayacak kadar çok titriyordu. Bahçedeki üzüm asmasının altına kocasıyla beraber yaptıkları çardağa yığılırcasına çöktü. Onu gören kedisi hemen gelerek kucağına atladı. Bir çocuk gibi koynuna soktu kediyi, gözyaşları karıştı kedinin sarı tüyleri arasına.
Hıçkırarak yalvardı Rabbine. " Allah’ ım sana isyanım yoktur ama yetişir artık! Dindir şu acılarımı kurban olduğum. Bitmeyecek mi benim bu çektiklerim? "
Bitmeyecekti...
YORUMLAR
" Düşünecek kadar önemli misin ki? "
Sırf bu cümle bile bir aileyi ikiye bölmeye yeter. Bunu söyleyen bir erkekle bir dakika bile
durulmaz, benim açımdan. Çok acımasız, yalandan bile söylense, şaka bile olsa.
Bitmeyen çileler... Eyvah ki ne eyvah. Hem daha ne çileler var diye, hem de gidiyorum yedinci sayfaya. Sekiz.... Yoooooooooook....
Hamuş-71
Yarın efendim :) Çok beklemeyeceksiniz merak etmeyin. :))
Hamuş-71
Teşekkür ederim Üstadım. Sizin gibi güçlü bir kalemden bunları duymak , beğeninizi bilmek ziyadesiyle mutlu etmiştir beni.
Hürmet, selam ve saygılarımla...
Hıçkırarak yalvardı Rabbine. " Allah’ ım sana isyanım yoktur ama yetişir artık! Dindir şu acılarımı kurban olduğum. Bitmeyecek mi benim bu çektiklerim? "
sevgi ve saygılarımla
Hamuş-71
Sevgi ve saygı şahsınıza olsun efendim. Teşekkür ediyorum.
İyi ki 'bitmeyecekti'... :) Garantisini almış oldum bir süre daha devam edeceğinin :) Oh!
Uzun zamandır hikaye-roman tarzı kitaplar okuyamıyorum başka mecburiyetlerden. Bu boşluğumu o kadar güzel dolduruyor ki yazın can'ım yazarım.
Kaleminin müptelası olmak üzereyim. Büyük keyif seni okumak.
Daim olsun ve daim sevgimle elbet.
Hamuş-71
Ah benim vefalım... A benim canım, kadim dostum.
Her seferinde ilk seni görmek ne güzel sayfamda, öykümde.
Ne güzel bir yürek taşıyorsun sen öyle. Teşekkür ediyorum.
Çok pek çok sevgimle meleğim.