- 1357 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜME YAKIN...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gazetedeki görevimden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, İngiltere’de bir fabrikanın arşivini düzenlemem için bir teklif almıştım. Hiç düşünmeden kabul ettim tabi ki. Yeniden çalışma fırsatı çıkmıştı önüme, hem de başka bir ülkede. Nasıl kabul etmez ki insan? Hem bu bir bakıma biraz da macera demekti benim için. Yıllar önce ani bir kararla arabamı satıp, Amerika yollarına düşmüş ve hiç de pişman olmamıştım.
Yine aynı heveslerle bu kez İngiltere’ye gitmek üzere çıkmıştım yola. Fabrika Leeds şehrine bağlı Ossett isimli bir kasabada bulunuyordu. Uçaktan alındıktan sonra doğruca oraya götürüldüm. Daha önce ofis olarak kullanılan ana bina, terk edilmiş ve memurlar, fabrikanın içinde hazırlanan, ofislere yerleşmişlerdi. Buradan hem işçileri kontrol altında tutuyor, hem de bir sorun olduğunda anında müdahale edebiliyorlardı.
Ancak, benim çalışacağım yerin, terk edilmiş ofis binasında olacağı söylenmişti. Düzenlenmesi istenen evraklar o binada bulunuyormuş çünkü.. Fabrika müdürü ile diğer yetkililerle tanışma ve ikram faslından sonra bir yetkili ile birlikte o binaya bakmaya gittik. Gözlerime inanamamıştım. Bir ofiste, böyle bir dağınıklığa ilk kez şahit oluyordum.
Raflarda duran dosyaların içi ya boş, ya gelişigüzel toparlanmıştı ve evrakların çoğu, oraya buraya, gelişi güzel şekilde atılmıştı. Hemen hemen gördüğüm her oda aynı durumdaydı ve ben şoktaydım. O ana kadar heyecan içinde mısır patlağı gibi pıt pıt atan yüreğim, pısss diye sönüvermiş ve içimi garip bir endişe kaplamıştı.
Buraya gelmeden önce bir de bana “ Senin için üç ayda yapacağın bir çalışma "denmişti. Ortada arşiv diye bir bölüm olmadığı gibi, burası üç yılda bile zor adam olurdu. Müdür yüzümün aldığı şekillerden, durumdan memnun olmadığımı anlamıştı. Göz göze gelince, ceplerinde olan ellerini çıkartmadan, omuzlarını havaya kaldırıp, sadece üzgünüm manasına ”Sorry” demekle yetindi. Ardından, “Gelin, şimdi de ofis olarak kullanacağınız odaların oldu bölüme geçelim “dedi. Herhalde biraz ortam değişsin istemişti.
Fabrikanın sahibi tanınmış bir Türk iş adamıydı. Her ay İstanbul’dan bir veya iki kez, bu fabrikayı ziyarete geliyormuş. Onun ofis olarak kullandığı oda ve toplantıların yapıldı yer hala bu binada bulunuyormuş ve benim çalışma odamın da aynı binada olmasını bizzat istemiş. Müdür bana bir çok odayı gösterdikten sonra “İstediğinizi seçip yerleşebilirsiniz ” dediğinde, kendisine teşekkür edip, beni bir süre burada yalnız bırakmasını rica ettim. Etrafı bir de kendi başıma dolanarak gözden geçirmek istiyordum. Kibar bir insandı, saygı gösterip derhal oradan ayrıldı.
Onun ardından bende her bir odayı yeniden, tek tek gözden geçirdim. İşim gerçekten çok zordu. Sonunda başarısız olmak da söz konusuydu. Bütün bu evrakların tarih ve ilgili alanlarına göre klase edilerek, bilgisayar kayıtlarına geçirilmesini istiyorlardı. Dahası, bundan sonra günlük olarak işlenecek tüm evrakları İstanbul’daki ofisten bilgisayara girerek, bir tık ile takip edebilmeyi istiyorlardı.
Etrafıma baktıkça, yeni bir macera hevesine kapılarak," Yaparım" diye bu işe talip olduğuma çoktan bin pişman olmuştum bile.
Terk edilmiş ofis odalarının içinde, avare olmuş vaziyette ne kadar dolanıp durdum bilmem, başıma büyük bir arı gelip çöreklenince, doğruca fabrika binasına dönüp, beni kalacağım otele götürmelerini rica ettim. Yol yorgunuydum zaten. Fabrikaya bir kilometre kadar uzakta, adı “MEWS” olan çok şirin bir kasaba moteline yapılmıştı rezervasyon. ( Ahırdan bozma, bina demek) Görür görmez çok hoşuma gitmişti.
Sonradan öğrendiğime göre buranın sahiplerine piyangodan yüklü bir para çıkmış ve onlarda bu çiftlik evini, yeniden düzenleyip ilaveler yaparak, böyle şirin bir motele dönüştürmüşler. Odam motelin kendisi kadar şirindi doğrusu. Bir motel odasından ziyade, yatıya kalacak misafirler için özenle hazırlanmış bir ev odası havasındaydı.
Çiçek desenli perdeleri, aynı desenden yatak örtüsü, beyaz fistolu yastık başları ve yatağın etrafını saran beyaz fistolu fırfırları çok hoştu. Komodinlerin üzerinde bulunan, abajurlar, cam önüne yerleştirilmiş fiskos masası, üzerindeki örtüsü ve koltukların minderleri de yine aynı desenden kumaş ve beyaz fisto fırfırlarla kombin edilmişti. Döşeme ise, duvardan duvara upuzun tüylü beyaz bir halıyla kaplıydı.
Hemen bavulumu açtım ve giysilerimi dolaba yerleştirdim. Ardından kendimi banyoya attım. Bu zevkle döşenmiş oda ve ılık duş çok iyi gelmişti doğrusu. Gerilen tüm sinirlerim gevşemiş olarak, bu kış gününde, içime dolan sımsıcak duygular ile yatağa uzanıp bir süre dinlendim. Yemek saati geldiğinde canım aşağı inmek istememişti. Oda servisini arayarak, yemeğimin odama gönderilmesini rica ettim.
Yemekten sonra bir süre daha televizyon izledikten sonra, yol yorgunluğuna daha, fazla direnemeyince, kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Hadi şimdi 2. bölüme geçebilirsiniz, Onu da ekledim ....
YORUMLAR
Billur T. Phelps
okuyunca anlarsınız başlıın sebebini :)
güne düşen kalemi..bu güzel yazıdan dolyı bede tebrik edyor..devamını bekliyorum..saygmla can tanem..
Billur T. Phelps
Devamı hazır Fufunda, 2. ve son bölüm hazır, beklemeyeceksin.
devamını merak ediyorum kaleminiz daim olsun ...tebrik ederim çok hoştu..=)
Billur T. Phelps
2.ci ve son bölüm hazır zaten. okuyabilirsiniz.
Teşekkürler :)
güne düşmüşsün :-) şimdi sen seni mi okuyacaksın :-)
güne imza atmazsa şaşardım zaten...
ikinci kez kutlarım.. ;-)
Billur T. Phelps
Bunu okurlara borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Sen ne dersin :)
tebrik ederim..
bir an o otel odasında olmayı istedim..
okurken film izler gibiydim..
sürükleyiciydi..
sevgiler..
Billur T. Phelps
Bunu yansıttııma sevindim :)
Billur T. Phelps
Evet; yine sevgili Billur, yine büyü gibi içine çekecek bir dizi.
Sevgili Billur; yoksa Amerika'dayken kızılderili dostlarımızdan büyücülük mü öğrendin :) 'Evet' desen sorgusuz inanacağım :) Gönülden tebrikler.
Billur T. Phelps
Eşim yarı yarı babadan kızılderili, anneden Afro Amerikalı.
En azından bu kadarcık tutturdun. Bu arada ikinci bölümü ekledim.
Bilgine :)
Çok sevgiler.
Zeynep Süberk
Ben ikinci bölüme doğru yola çıkıyorum, sevgimle :)
Her zaman yazının içine çeken üslubunuzdan, ikinci bölümü iple çeker oldum.:) Saygılarımla.
Billur T. Phelps
Güzel yorumun için çok teşekkür ediyorum.
Motivasyon bu sözler, böyle besleniyorum :)
Billur T. Phelps
Sağlık durumların düzeldi mi? İyisin değil mi ?
Kemnur
Uzun bir aradan sonra siteye girince adınız gözüme ilişti.İlgiyle okudum, devamını merakla bekliyorum, selamlar.
Billur T. Phelps
Ayrıca yazılarımı takip ettiğin için teşekkür ederim.
Billur T. Phelps
yaşasın uzun bir aradan sonra güzel yazılarınızı okumaya başladım. yeni işiniz hayırlı olsun. iş çok diyorsunuz otelde uykuyla bitiriyorsunuz.merakla arşivdeki olayları bekliyorum yarına kadar nasıl duracaksam :-)
elinize sağlık.
saygılarımla.....
Billur T. Phelps
Bu iş benim anı arşivimde kaldı. Yıllar öncesine ait.
Devamını bu akşam eklerim inşallah :)
Yazıyı okuduktan sonra fotoğrafa baktım. Bir şey dikkatimi çekti. MEWS HOTEL....Oysa bir fabrika ve arşivinden başlamıştınız yazıya.... Öyle sanıyorum ki Türk zekası, o fabrikayı bir otele çevirdi. Yanılıyor muyum?
Neyse bekleyip göreceğiz.
Selam ve saygılarımla.
Billur T. Phelps
Sen de benim gibi uykusuz kalmışsın bakıyorum. Benim uykusuz kalış nedenim. Akşam üstü iki üç saat zorunlu şekerleme yapmam :) Sizin sebep ne ola ki ?? :)
Billur T. Phelps
sami biberoğulları
Ben bir akşam lisesi öğretmeni olduğumm için gündüzleri uyumak için çok vaktim oluyor. O bakımdan bu günkü uykusuz kalışım. Bir de bir şiire başladım ama bitiremedim. Onun sıkıntısı var. Ama sanırım yatsam iyi olacak çünkü dikkat eksilmesi başlamış.
İyi geceler.