- 1649 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sinema Emekçileri Esnaf Değil
Sinema Emekçileri Esnaf Değil
Sinema Emekçileri Esnaf Değil
Nuri Kaymaz: Kısaca kendinizi bize tanıtır mısınız?
Murat Muslu: 1968 Kırıkkale doğumluyum. Ancak çocukluğumun büyük bölümü Kayseri’de geçti. O günler resme ilgi duyduğum ve ilerde ressam olacağım cümlelerini sıklıkla kurduğum günlerdi. Sonrasında babamın memuriyeti dolayısıyla Ankara yılları başladı. Ankara yılları resme olan ilgimin karikatüre kaydığı yıllar oldu. Sanırım bunda mizah ve ironi duygumun baskın olması etkili oldu. 1989 yılına gelindiğinde ise ilgim tiyatro ve dolayısıyla oyunculuğa kaymıştı. Kamera ile tanışmam da aynı yıl TRT GAP’ta yayınlanan “Köy Doktoru” adlı dizide oynamamla olmuştur. 1989’da başlayan tiyatro yolculuğum 1995 yılında A.Ü.D.T.C. Fakültesi Tiyatro Bölümü’ne girmem ile yeni bir boyut kazandı. 2000 yılı ise sanat yaşamımı sürdürmek için İstanbul’a geldiğim yıldır. Bu arada Televizyonda Cansuyu, Gülbeyaz, Ferhunde Hanımlar, Çiçek Taksi, Bir İstanbul Masalı, Cennet Mahallesi, Kalp Gözü gibi dizilerde çeşitli rollerde oynadım. Bugüne kadar oyunculuğun dışında dublaj yönetmenliği, tiyatro’da yazarlık ve yönetmenlik de yaptım, ayrıca zaman zaman gazetecilik, radyoculuk gibi başka işlerle de uğraştım. Elbette bunlara şu sıralar yönetiminde bulunduğum Sinema Emekçileri Sendikası’ndan dolayı sendikacılığı da eklemek gerekiyor.
N. Kaymaz: Türkiye’de tiyatro, sinema ve televizyon oyuncularının sorunları, çalışma ve yaşam koşulları nelerdir?
M. Muslu: Genel itibariyle bu konular için olumsuz bir tablo çizmek mümkündür. Ancak nüansları da kaçırmamak gerekir; Örneğin Devlet Tiyatrosu gibi ödenekli bir tiyatronun oyuncusu ile özel tiyatro oyuncusunun sorunları, çalışma ve yaşam koşulları genellikle aynı değildir. Kaldı ki özel tiyatrolarda oynayan oyuncuların bile durumları çalıştıkları özel tiyatroya göre değişebilir. Sinema da ise durum tümden vahim… üç beş ismin dışında hiç kimse kazandığı paradan ya da koşullardan memnun olduğunu söyleyemez. Bugünün belirleyeni diziler de ise ne yazık ki çalışma koşulları 19. Yüzyıl Fransasını aratır nitelikte neredeyse. Sigorta, mesai ücreti hakkı getirilmeli. Üstüne üstlük, dizilerde çalışan oyunculara bir de serbest meslek makbuzu kestirilerek oyuncular esnafmış gibi bir pozisyona sokulmaktadır. Ayrıca ödenekli bir tiyatroda değilseniz meslekten emekli olmak bir ütopya adeta. Bunlar bilinmesine rağmen ve köktenci yaklaşımlarla çözümler üretilmesi gerekirken ne yazık ki yetkililer sinema emekçilerinin koşullarının düzeltilmesi için bugüne kadar pansuman çözümlerin dışında hiçbirşey yapmamışlardır.
N. Kaymaz: Tiyatro ile sinema-TV dizi oyunculukları arasındaki farklar nelerdir? Bir oyuncu hepsinde de oynayabilir mi?
M. Muslu: Tiyatroda kesintisiz bir oyunculuk söz konusudur. Ancak sinema ve televizyonda, yönetmenin “kayıt-kestik” sözlerinin sıklığı o oyunculuğunda o kadar kesintiye uğradığının göstergesidir. Tiyatro da o an orada oynarsınız ve seyirci karşınızdadır. Sette ise kesintiye uğrayan oyunculuğunuz montaj masasında tamamlandıktan sonra seyirci karşısına çıkar. Genellikle kamera oyunculuğunun daha minimal/doğal tiyatro oyunculuğunun ise salonun her yerinden duyulsun ve görünsün diye daha büyük ve abartılı olması gerektiği söylenir. Kısmen doğru olsa da aslında oyuncu her yerde oyuncudur. Kumaşını her yerde belli eder. Başrolde olsa, oyuncu değilse yapılacak bir şey yoktur zaten. Sinemada dizide yönetmen oyuncu olmayan birini çeşitli kamera açıları, oyunları ile oynuyormuş gibi gösterebilir. Ya da dublajda kurtarılır! Ama tiyatroda böyle bir şansı yoktur. Bugün televizyonlarda oyuncu diye gördüğümüz birçok kişiyi tiyatro sahnesinde oyunculuk testine tabii tutsanız emin olun bir çoğu ömür boyu ikmale kalır. Öte yandan tiyatro oyuncusu olup da kamera karşınında yeterince başarılı olamayan örnekler de vardır elbette.
N. Kaymaz: Sine-Sen Sinema-TV çalışanları için neler yapıyor.
M. Muslu: Tabii ki Sine-Sen çok şey yapmak istiyor ama çeşitli olanaksızlıklar Sine-Sen’in soluğunu kesiyor. Ancak yine de sine-sen bir şeyler yapmaya çalışıyor. Özellikle bu sigortasız kayıt-dışı çalıştırma meselesi ile ilgili çalışmalar yürütüyor. En azından çalışanlar sigortalı olsun istiyoruz. Bu konuda ilgililer tarafından gerekli adımlar atılmadığı takdirde Sine-Sen’in gündeminde setlere müfettişlerle gitme var. Geçtiğimiz günlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ilgili kurumlarının yetkilileri ile bir araya geldik. Daha önce Kültür Bakanlığı üzerinden çözülmeye çalışılan kimi meseleleri asıl muhatabı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı üzerinden çözmeye çalışıyoruz. Tabii ki en önemli talebimiz, film sektörüne her anlamda bir çeki düzen vermesini umduğumuz fabrika işçisi ile sanat işçisini birbirinden ayıran sinema alanının özgünlüklerinin ayırdın da olan bir Sinema İş Yasası’nın çıkarılması.
N. Kaymaz: Özellikle belirtmek istediğiniz, yani okurumuzla paylaşmak istediğiniz birşey var mı?
M. Muslu: Şunu söylemek isterim; bugün televizyonlarda oynayan diziler binbir emekle çekiliyor. Bu dizilerde kimi zaman lüks hayatlar gösterilirken kameraların arkasında bu gösterilenlerle tezat yaşamlar var. Uzun saatler boyunca çalışan, neredeyse hiçbir sosyal yaşamı kalmayan ancak ücretini alamayan insanlar, sosyal güvenceden yoksun çalıştırılan insanlar. İşte burada seyircilere de bir iş düşüyor. Ölen dizi kahramanları için cenaze törenleri düzenlemek yerine dizi çalışanlarının koşullarının düzeltilmesi için televizyon kanallarına baskı yapabilirler. Şikayetçi olabilirler. Çalışanlarının hakkını vermeyen dizileri izlemiyoruz diyebilirler. Örneğin, nasıl ki beğenmedikleri programları, dizileri RTÜK’e şikayet ediyorlar, aynı şekilde dizilerin süresinin uzunluğunu da şikayet edebilirler. Uzun dizileri izlemeyerek protesto edebilirler. Yani biz, sinema emekçilerinin mücadelesine onlar da böyle destek verebilirler
N. Kaymaz: Teşekkürler. Saygılar
M. Muslu: Ben teşekkür ederim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.