- 1874 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dünyanın İlk Tıp Fakültesi Gevher Nesibe (Stjdrhakan Bayraktar)
Doğu-Batı ile Kuzey-Güney ticaret yollarının kavşağında olan Kayseri şehri Selçuklular döneminde çok hızlı gelişmiş, ilim ve sanat merkezi haline gelmiştir. Bu faaliyetler Kayseri’ye o dönemde Makarr-ı Ulema (Alimlerin karargâhı) ünvanını kazandırmıştır.
Selçuklular, Medrese, imaret, hamam, ılıca, türbe ve şifahaneler yaparak, islam ilim ve kültürünü Anadolu’da canlandırmıştır.
Ayrıca kervansaraylar, köprü ve yollar yaparak, bu kuruluşları birbirine bağlamışlardır. Ticarette gelişmişlerdir. Dünyada ilk açık pazar ticaretini Kayseri’de başlatmışlardır.
Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Sultan’ın ölüm döşeğinde ağabeyi hükümdar I. Gıyasettin Keyhüsrev’e vasiyeti üzerine inşa edilen Kayseri Gevher Nesibe Sultan Tıp Sitesi’nin yapısal ve estketik niteliklerini birkaç satırda ifade etmek elbette mümkün değildir.
1206 yılında hizmete giren şifahane ve daha sonra yapılan Tıphane, birlikte bir tıp sitesini (Kayseri Tıbbıye Mektebi’ni) oluşturmuş, o zamanda dünyada eşi bulunmayan Selçuklu yadigârı bir varlığımızdır.
Anadolu’da yapılmış olan birçok şifa merkezleri ve medreseler, Selçukluların bilime, insana ve onun sağlığına ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.
Hem Gıyasiye (Temel Bilimler) hem de Darüşşifa (hastaneyi) içeren Gevher Nesibe Tıp Sitesi, şifaiye, Kayseri maristanı, darüşşifa medresesi, çifte medrese, Kayseri Tıbbıyesi gibi çeşitli isimlerle anılmaktadır.
Mezar taşı olmadığı için Gevher Nesibe’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Ölümünün 1206 yılından önce olduğu tahmin ediliyor; bir gönül kırıklığını takiben, o zamanın tıbbi imkanları ile tedavisi yapılamayan ince hastalığa (tüberküloz) yakalandığı söylenmektedir.
Hastalığın sebebi ise anlatılana göre, gönül verdiği, Selçuklu kumandanı ile evlenmelerine ağabeyinin muhalefeti ve az sonra da bu kumandanın harpte şehit düşmüş olmasıdır.
Bu üzüntüler içinde Gevher Nesibe Hatun yemez, içmez ve sonunda ince hastalığa yakalanır. Ölüm döşeğinde, ağabeyi Gıyasettin Keyhüsrev ondan özür diler ve son arzusunu sorar.
Gevher Nesibe Sultan son arzusu olarak kendi gibi çaresiz hastaları tedavi edebilecek hekimlerin yetişeceği bir tıp fakültesinin açılmasını ister ve; “Babam Kılıç Aslan’dan kalan bütün servetimi bağışlıyorum.” der. Otuzdokuz yaşına gelmeden hayata gözlerini kapadığı söylenmektedir.
O devirde Kayseri’nin büyük bir kısmı göl olduğundan iklimi rutubetlidir. Bilindiği gibi, bu iklimlerde tüberküloz hastalığı genellikle yaygın olmaktadır. Sivas Darüşşifası’nı yaptıran İzzettin Keykavus’un da tüberkülozdan öldüğü bilinmektedir.
Mimari Yapısı
Selçuklu yadigarı bu görkemli eserin ön cephesinin solunda şifahane bulunmaktadır. Bu kısmın, üzerinde Selçuklu sanatını simgeleyen işlemeler mevcut olan görkemli bir kapısı vardır.
Kapıda yılan ambleminin altında 2.5 metre boyunda ve 75 cm. genişliğinde mermer üzerine (dikdörtgen) yazılmış iki satırlık arapça kitabe bulunmaktadır.
Bu kitabenin Türkçesi şu şekildedir: Bu hastane (Maristan) Kılıç Arslan oğlu büyük sultan Gıyasettin Keyhüsrev’in (ona Allah’ın ittifası devam etsin) zamanında Kılıç Arslan kızı İsmetuddin Gevher Nesibe’nin vasiyyeti üzerine Allah rızası için H. 602 senesinde (inşa edilmiştir).” Kitabedeki Maristan deyimi Farsça bir tabirdir ve hastane anlamına gelen Bimaristan kelimesinin kısaltılmış şeklidir.
Ayrıca şifaiye ve tıphane arasında mevcut olan koridor her iki binanın birlikte kulanıldığını, birisinde tatbiki tıp uygulamalanırken diğerinde tıp ilminin okutulduğunu kanıtlamaktadır. Bunun için de ikinci kısmına son zamanlara kadar medrese denilmiştir.
Bu tarihi yapıların kışın nasıl ısıtıldığı bir sırdır. Ve hâlâ açıklığa kavuşmamıştır. Ancak diğer Selçuklu sağlık tesislerinde olduğu gibi künklerle merkezi bir sistemden getirilen sıcak su buharları ile ısı sağlandığı tahmin edilmektedir.
Gevher Nesibe Şifaiyesi ve Tıphanesinde Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın sağlık nazırı Ekmeliddin hocalık yapmıştır.
Ünlü İslam hekimlerinden Ebu Bekir Gazanferi, Ali Sivasi, Ebu Salim, İbn-i Küraba, Yakubi, Şucauddin, Ali Bin Ebu Tahir, Seyit Samed Kayseri Gevher Nesibe Tıp Hastanesi’nde yetişmişler ve bunlardan bir kısmı aynı yerde hocalık payesine erişmişlerdir.
Gevher Nesibe Tıp Sitesi yapısı ve tıp eğitimi açısından dünyadaki ilk ciddi tıp kuruluşudur. Dünyanın ilk Tıp Fakültesi kabul edilmektedir.
Bugüne kadar 785 yılından beri, eser Kayseri’de birçok istilalar görmüş, yağma edilmiş, tabii etkilerle de çürümüş, aşınmış, yıkılmış, kullanılmadığı dönemlerde de şuursuz kişilerce yıpratılmıştır.
Bu sebeplerle çok kere dış duvarlar, kemerler yıkılmış otlarla, yabani ağaçlarla istilaya uğramış ve tamir edilmesi zarureti doğmuştur.
Gevher Nesibe Tıp Sitesi’nin çevresine Türkiye’nin tanınmış peyzaj mimarı Doç. Dr. Selami Sözer tarafından “Mimar Sinan Parkı” projesi yapılmış ve içine ismini aldığı Mimar Sinan’ın anıtını dikilmiş ve Büyük Selçuklu hükümdarlarından Alaaddin Keykubat’ın anıtını dikmek amacı ile de ayrıca bir kaide hazırlanmıştır.
Gevher Nesibe Tıp Sitesi merkez alınarak çevresinde düzenlenen Mimar Sinan Parkı, Kayseri’ye bir akciğer kazandıracak niteliktedir. Bugünkü yerel yönetimler tarafından da proje süratle ve başarı ile devam ettirilmektedir.
XIII. asırda, Gevher Nesibe Şifahanesi’nde, tıp eğitiminin, kışlık dersanede teorik, ve şifahanede de hasta başında pratik olarak yapıldığını biliyoruz.
Revaklara açılan küçük odalarda ise talebelerin kaldığı düşünülmektedir. Büyük Eyvanlar Mısır’daki Kalayun hastanesinde olduğu gibi dışarıdan müracaat eden hastaların muayeneleri için poliklinik olarak da kullanılmıştır.
Polikilinikteki hastaların yataklarının bir tarafında bir çıngırak, diğer tarafında ise aydınlatmak için bir kandil bulundurulmuştur.
Kayseri Daruşşifası kadrosunda en az iki dahiliyeci, iki cerrah, bir eczacı, başhekim ve başhekim yardımcıları, danışmendler, asistanlar bulundurulmuş, akıl hastaları da kabul edilip, ayakta veya onsekiz odalı Bimarhane’de musiki, telkin ve sıcak su ile tedavi edilmişlerdir.
Gerçekten de odalar arasında ses koridorları bulunmuş ve ayrıca da Bimarhane’nin içinde bir de Selçuklu hamamı bulunmuştur.
Türklerde akıl hastalıklarının, ilk defa müzikle tedavilerinin Selçuklular devrinde, Gevher Nesibe Bimarhanesi’nde başlatıldığı gerçeği ortaya çıkarılmıştır.
Gevher Nesibe Şifahiyesinde Hizmet Eden Bazı Önemli Hekimler:
Gevher Nesibe Hekimlerine önce Selçuklu Hekimlerinin Sultanı (sağlık bakanı) ile başlamamız uygun olacaktır.
Esas ismi Ekmelüddin el Nahcivanî olan hekimlerin sultanı, Mevlânâ’nın müridi ve onun özel hekimidir. Selçuklular devrinde yetişen hekimlerin en önemlisidir. Bir süre de Kayseri Gevher Nesibe Tıbbıyesinde Başhekim olarak çalışmıştır.
1- Hekim Zeki oğlu Ebubekir Sadrettin Konevi (Başhekim): Kendisi Hekim-i Edibdir “Ravzatül-Küttab ve Hadikatül-Elbab” isimli bir eseri vardır. Sadrettin Konevi hakkında “Kalemini nesteri gibi büyük maharetle kullanan yüce bir ediptir.” şeklinde bahsedilmektedir. Bu ifadelere göre Sadrettin Konevi hem edip hem de usta bir cerrahtır.
“Saltanat, azamet, servet hep boş şeyler
Ölüm gelince onların hepsi kaçıp giderler” beyti ona aittir.
2- Hekim Abdüllatif Bağdadî: Bağdadî, Nizamiye medresesinde tıp ve diğer ilimleri tahsil etmiştir. Kahire’ye de gitmiştir. O esnada Kahire’deki veba salgını sırasında 2000 adet iskelet üzerinde çalışmış ve Galen’in Osteolojiye ait yanlışlarını düzeltmiştir. Çok ciddi bir alim ve hekimdir.
Tefsir, Hadis, Akaid, Kelam, Fıkıh, Matematik, Havass, Tarih, Felsefe, Mantık, Tıp, Botanik, Gramer, Edebiyat, Lugat ve Siyaset konularında toplam yüzellidört eser yazmıştır.
Kısa da olsa ömrünün son yıllarında Gevher Nesibe’de çalışmış olması Kayseri için bir lütuf olmuştur.
3- Kutbuddin Şirâzi: Ebubekir Sadrettin Konevi’nin talebesidir. Selçuklu Hastanesi’nde yetişmiştir. Anadolu’da uzun yıllar çalışmış meşhur bir hekimdir.
Musiki ile de uğraşmıştır ve rebâb çaldığı söylenir.
Kayseri’de GevherNesibe’de hizmet vermiş ve burada gözün kanalık odasını keşfetmiştir. Optik üzerinde yıllarca araştırma yapan bir göz hekimi (kehhal)’dir.
Felsefe, Astronomi, Coğrafya konularında eserleri mevcuttur. Bu saydığımız hekimlerin yanında daha birçok meşhur alim, hekim ve müderris Gevher Nesibe Tıbbıyesi’nde hizmet vermiş ve bu hizmetleriyle bizlere ışık tutmuşlardır.
Birçok özelliklerini sizlere aktarmaya çalaştığımaz Gevher Nesibe Tıp Sitesi tüm dünyanın ilgi, teveccüh ve takdirinine mazhar olmuş bir mirastır.
Aynı zamanda bu ölmez eser büyüklerimizin bilime olan öncülük ve katkısını vurgulayacak niteliktedir. Bu özellikleri ile Gevher Nesibe Tıp Sitesi salt bir kültür hazinesi değil aynı zamanda akademik önemi de olan bir mimaridir. Bu eser halen müze olarak tüm insanlığın nazarına açık tutulmaktadır.
Hiçbir toplum kendi özünde olanı yakalayıp, tanıyıp, kavramadan yücelebilmiş değildir. Bizim arzumuz her insanımızın bu mirası ilk fırsatta tanıması yönündedir. Biz gençlere düşen bu mirasa sahip çıkmak, hatta daha da önemlisi bu hazinenin yanında onu ortaya koyan ruh ve manayı da 21. yy’a taşımaktır.
Dünyanın İlk Tıp Fakültesi Gevher Nesibe (Stjdrhakan Bayraktar)
Doğu-Batı ile Kuzey-Güney ticaret yollarının kavşağında olan Kayseri şehri Selçuklular döneminde çok hızlı gelişmiş, ilim ve sanat merkezi haline gelmiştir. Bu faaliyetler Kayseri’ye o dönemde Makarr-ı Ulema (Alimlerin karargâhı) ünvanını kazandırmıştır.
Selçuklular, Medrese, imaret, hamam, ılıca, türbe ve şifahaneler yaparak, islam ilim ve kültürünü Anadolu’da canlandırmıştır.
Ayrıca kervansaraylar, köprü ve yollar yaparak, bu kuruluşları birbirine bağlamışlardır. Ticarette gelişmişlerdir. Dünyada ilk açık pazar ticaretini Kayseri’de başlatmışlardır.
Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Sultan’ın ölüm döşeğinde ağabeyi hükümdar I. Gıyasettin Keyhüsrev’e vasiyeti üzerine inşa edilen Kayseri Gevher Nesibe Sultan Tıp Sitesi’nin yapısal ve estketik niteliklerini birkaç satırda ifade etmek elbette mümkün değildir.
1206 yılında hizmete giren şifahane ve daha sonra yapılan Tıphane, birlikte bir tıp sitesini (Kayseri Tıbbıye Mektebi’ni) oluşturmuş, o zamanda dünyada eşi bulunmayan Selçuklu yadigârı bir varlığımızdır.
Anadolu’da yapılmış olan birçok şifa merkezleri ve medreseler, Selçukluların bilime, insana ve onun sağlığına ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.
Hem Gıyasiye (Temel Bilimler) hem de Darüşşifa (hastaneyi) içeren Gevher Nesibe Tıp Sitesi, şifaiye, Kayseri maristanı, darüşşifa medresesi, çifte medrese, Kayseri Tıbbıyesi gibi çeşitli isimlerle anılmaktadır.
Mezar taşı olmadığı için Gevher Nesibe’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Ölümünün 1206 yılından önce olduğu tahmin ediliyor; bir gönül kırıklığını takiben, o zamanın tıbbi imkanları ile tedavisi yapılamayan ince hastalığa (tüberküloz) yakalandığı söylenmektedir.
Hastalığın sebebi ise anlatılana göre, gönül verdiği, Selçuklu kumandanı ile evlenmelerine ağabeyinin muhalefeti ve az sonra da bu kumandanın harpte şehit düşmüş olmasıdır.
Bu üzüntüler içinde Gevher Nesibe Hatun yemez, içmez ve sonunda ince hastalığa yakalanır. Ölüm döşeğinde, ağabeyi Gıyasettin Keyhüsrev ondan özür diler ve son arzusunu sorar.
Gevher Nesibe Sultan son arzusu olarak kendi gibi çaresiz hastaları tedavi edebilecek hekimlerin yetişeceği bir tıp fakültesinin açılmasını ister ve; “Babam Kılıç Aslan’dan kalan bütün servetimi bağışlıyorum.” der. Otuzdokuz yaşına gelmeden hayata gözlerini kapadığı söylenmektedir.
O devirde Kayseri’nin büyük bir kısmı göl olduğundan iklimi rutubetlidir. Bilindiği gibi, bu iklimlerde tüberküloz hastalığı genellikle yaygın olmaktadır. Sivas Darüşşifası’nı yaptıran İzzettin Keykavus’un da tüberkülozdan öldüğü bilinmektedir.
Mimari Yapısı
Selçuklu yadigarı bu görkemli eserin ön cephesinin solunda şifahane bulunmaktadır. Bu kısmın, üzerinde Selçuklu sanatını simgeleyen işlemeler mevcut olan görkemli bir kapısı vardır.
Kapıda yılan ambleminin altında 2.5 metre boyunda ve 75 cm. genişliğinde mermer üzerine (dikdörtgen) yazılmış iki satırlık arapça kitabe bulunmaktadır.
Bu kitabenin Türkçesi şu şekildedir: Bu hastane (Maristan) Kılıç Arslan oğlu büyük sultan Gıyasettin Keyhüsrev’in (ona Allah’ın ittifası devam etsin) zamanında Kılıç Arslan kızı İsmetuddin Gevher Nesibe’nin vasiyyeti üzerine Allah rızası için H. 602 senesinde (inşa edilmiştir).” Kitabedeki Maristan deyimi Farsça bir tabirdir ve hastane anlamına gelen Bimaristan kelimesinin kısaltılmış şeklidir.
Ayrıca şifaiye ve tıphane arasında mevcut olan koridor her iki binanın birlikte kulanıldığını, birisinde tatbiki tıp uygulamalanırken diğerinde tıp ilminin okutulduğunu kanıtlamaktadır. Bunun için de ikinci kısmına son zamanlara kadar medrese denilmiştir.
Bu tarihi yapıların kışın nasıl ısıtıldığı bir sırdır. Ve hâlâ açıklığa kavuşmamıştır. Ancak diğer Selçuklu sağlık tesislerinde olduğu gibi künklerle merkezi bir sistemden getirilen sıcak su buharları ile ısı sağlandığı tahmin edilmektedir.
Gevher Nesibe Şifaiyesi ve Tıphanesinde Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın sağlık nazırı Ekmeliddin hocalık yapmıştır.
Ünlü İslam hekimlerinden Ebu Bekir Gazanferi, Ali Sivasi, Ebu Salim, İbn-i Küraba, Yakubi, Şucauddin, Ali Bin Ebu Tahir, Seyit Samed Kayseri Gevher Nesibe Tıp Hastanesi’nde yetişmişler ve bunlardan bir kısmı aynı yerde hocalık payesine erişmişlerdir.
Gevher Nesibe Tıp Sitesi yapısı ve tıp eğitimi açısından dünyadaki ilk ciddi tıp kuruluşudur. Dünyanın ilk Tıp Fakültesi kabul edilmektedir.
Bugüne kadar 785 yılından beri, eser Kayseri’de birçok istilalar görmüş, yağma edilmiş, tabii etkilerle de çürümüş, aşınmış, yıkılmış, kullanılmadığı dönemlerde de şuursuz kişilerce yıpratılmıştır.
Bu sebeplerle çok kere dış duvarlar, kemerler yıkılmış otlarla, yabani ağaçlarla istilaya uğramış ve tamir edilmesi zarureti doğmuştur.
Gevher Nesibe Tıp Sitesi’nin çevresine Türkiye’nin tanınmış peyzaj mimarı Doç. Dr. Selami Sözer tarafından “Mimar Sinan Parkı” projesi yapılmış ve içine ismini aldığı Mimar Sinan’ın anıtını dikilmiş ve Büyük Selçuklu hükümdarlarından Alaaddin Keykubat’ın anıtını dikmek amacı ile de ayrıca bir kaide hazırlanmıştır.
Gevher Nesibe Tıp Sitesi merkez alınarak çevresinde düzenlenen Mimar Sinan Parkı, Kayseri’ye bir akciğer kazandıracak niteliktedir. Bugünkü yerel yönetimler tarafından da proje süratle ve başarı ile devam ettirilmektedir.
XIII. asırda, Gevher Nesibe Şifahanesi’nde, tıp eğitiminin, kışlık dersanede teorik, ve şifahanede de hasta başında pratik olarak yapıldığını biliyoruz.
Revaklara açılan küçük odalarda ise talebelerin kaldığı düşünülmektedir. Büyük Eyvanlar Mısır’daki Kalayun hastanesinde olduğu gibi dışarıdan müracaat eden hastaların muayeneleri için poliklinik olarak da kullanılmıştır.
Polikilinikteki hastaların yataklarının bir tarafında bir çıngırak, diğer tarafında ise aydınlatmak için bir kandil bulundurulmuştur.
Kayseri Daruşşifası kadrosunda en az iki dahiliyeci, iki cerrah, bir eczacı, başhekim ve başhekim yardımcıları, danışmendler, asistanlar bulundurulmuş, akıl hastaları da kabul edilip, ayakta veya onsekiz odalı Bimarhane’de musiki, telkin ve sıcak su ile tedavi edilmişlerdir.
Gerçekten de odalar arasında ses koridorları bulunmuş ve ayrıca da Bimarhane’nin içinde bir de Selçuklu hamamı bulunmuştur.
Türklerde akıl hastalıklarının, ilk defa müzikle tedavilerinin Selçuklular devrinde, Gevher Nesibe Bimarhanesi’nde başlatıldığı gerçeği ortaya çıkarılmıştır.
Gevher Nesibe Şifahiyesinde Hizmet Eden Bazı Önemli Hekimler:
Gevher Nesibe Hekimlerine önce Selçuklu Hekimlerinin Sultanı (sağlık bakanı) ile başlamamız uygun olacaktır.
Esas ismi Ekmelüddin el Nahcivanî olan hekimlerin sultanı, Mevlânâ’nın müridi ve onun özel hekimidir. Selçuklular devrinde yetişen hekimlerin en önemlisidir. Bir süre de Kayseri Gevher Nesibe Tıbbıyesinde Başhekim olarak çalışmıştır.
1- Hekim Zeki oğlu Ebubekir Sadrettin Konevi (Başhekim): Kendisi Hekim-i Edibdir “Ravzatül-Küttab ve Hadikatül-Elbab” isimli bir eseri vardır. Sadrettin Konevi hakkında “Kalemini nesteri gibi büyük maharetle kullanan yüce bir ediptir.” şeklinde bahsedilmektedir. Bu ifadelere göre Sadrettin Konevi hem edip hem de usta bir cerrahtır.
“Saltanat, azamet, servet hep boş şeyler
Ölüm gelince onların hepsi kaçıp giderler” beyti ona aittir.
2- Hekim Abdüllatif Bağdadî: Bağdadî, Nizamiye medresesinde tıp ve diğer ilimleri tahsil etmiştir. Kahire’ye de gitmiştir. O esnada Kahire’deki veba salgını sırasında 2000 adet iskelet üzerinde çalışmış ve Galen’in Osteolojiye ait yanlışlarını düzeltmiştir. Çok ciddi bir alim ve hekimdir.
Tefsir, Hadis, Akaid, Kelam, Fıkıh, Matematik, Havass, Tarih, Felsefe, Mantık, Tıp, Botanik, Gramer, Edebiyat, Lugat ve Siyaset konularında toplam yüzellidört eser yazmıştır.
Kısa da olsa ömrünün son yıllarında Gevher Nesibe’de çalışmış olması Kayseri için bir lütuf olmuştur.
3- Kutbuddin Şirâzi: Ebubekir Sadrettin Konevi’nin talebesidir. Selçuklu Hastanesi’nde yetişmiştir. Anadolu’da uzun yıllar çalışmış meşhur bir hekimdir.
Musiki ile de uğraşmıştır ve rebâb çaldığı söylenir.
Kayseri’de GevherNesibe’de hizmet vermiş ve burada gözün kanalık odasını keşfetmiştir. Optik üzerinde yıllarca araştırma yapan bir göz hekimi (kehhal)’dir.
Felsefe, Astronomi, Coğrafya konularında eserleri mevcuttur. Bu saydığımız hekimlerin yanında daha birçok meşhur alim, hekim ve müderris Gevher Nesibe Tıbbıyesi’nde hizmet vermiş ve bu hizmetleriyle bizlere ışık tutmuşlardır.
Birçok özelliklerini sizlere aktarmaya çalaştığımaz Gevher Nesibe Tıp Sitesi tüm dünyanın ilgi, teveccüh ve takdirinine mazhar olmuş bir mirastır.
Aynı zamanda bu ölmez eser büyüklerimizin bilime olan öncülük ve katkısını vurgulayacak niteliktedir. Bu özellikleri ile Gevher Nesibe Tıp Sitesi salt bir kültür hazinesi değil aynı zamanda akademik önemi de olan bir mimaridir. Bu eser halen müze olarak tüm insanlığın nazarına açık tutulmaktadır.
Hiçbir toplum kendi özünde olanı yakalayıp, tanıyıp, kavramadan yücelebilmiş değildir. Bizim arzumuz her insanımızın bu mirası ilk fırsatta tanıması yönündedir. Biz gençlere düşen bu mirasa sahip çıkmak, hatta daha da önemlisi bu hazinenin yanında onu ortaya koyan ruh ve manayı da 21. yy’a taşımaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.