Azalıyorum
kaç zamandır bir tuhafım, anlam veremediğim koşturmacalarım oluyor. ne için diye soruyorum ve sorularıma bu sefer cevap ararken yoruluyorum. haritaların en farklı noktalarında geziniyorum, bilmediğim dillerin konuştuğu mekanlara sığınıyorum. benle hiç benzeşmeyen hayatlardan ortak hayat çıkarmaya çalışıyorum: kesiyorum, yontuyorum, biçiyorum ve parçaladıklarımın parçalarını bir araya getirerek bir bütün oluşturmaya çalışıyorum. tüm uğraşım bu son vaktinde hayatın. bunu görmüyorsun ya da gördüğünü ben mi göremiyorum. sadece bilemiyorum ve seni ne kadaR YAŞASAM O KADAR İYİDİR DİYORUM. SENİ YAŞAMAK DERKEN SADECE BAKIŞLARINDAN NASİPLENMEK DIŞINDA BİR ŞEYİ KAST ETMİYORUM. kast etsem ne olacak ki; onu da düşünüyorum. an ve an bitiyorum seni kendimde çoğaltırken. an’lıyorum korkularını ve kabullenmemelerini... peki sen beni hiç anladın mı, yorgun yüreğime bir tebessüm attın mı ve bu karlı kışta bir sıcak bakışla ısıttın mı? işte böyle paranoyakvari soruların, kendi kendine konuşmaların içinde kalıyorum. aslında seninle konuşuyorum; çünkü bir yanım ben iken, bir yarımım sen oluyorsun, sen çoğaldıkça bende, senin varlığın artıkkça bende yokluğunda bir bakıyorum ki ben kalmıyorum. kaldığım vakit ise sadece bir göz, bir kulak, bir kol, bir el... yarım kalıyorum.
işte, hüzün diyarlarında beni gezdiren duygu, çirkinleşiyor her şey sensiz ve çirkefleşiyor aklım, yüreğime saldırıyor,yeniliyorum. evet, tuhaf olsa da yüreğime yeniliyorum, soruyorum, duruyorum, kuruyorum... kök salan tüm ağaçlar sökülüyor ve tomurcuklanan ne varsa dökülüyor. baharlar çıkıyor takvimimden, yaz’ın ilk harfi eksik kalıyor; işte, böylece geriye kalan kısımda ben oluyorum. azalıyorum an ve an, can suyu verilmeyen fidan gibi bütünleşemiyorum toprak gözlerinde, yakıyor köklerimi kıran bir ayrılık ve seni yaşamadan sensizliğe gömülüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.