- 1022 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Martılar
Ve birden aklıma geliyor bir çocuğun masumiyeti gibi bakan o bağışlanması güç olmayan şehvetle aşk damarlarımı kabartan gözlerin. Aklıma düşüyorsun birden dar ağacına asılmış bir suçlunun altından zamansız ve büyük bir gürültü ile kayan tabure gibi, Ölümü bekleyen fakat henüz erken olduğunu düşünen suçlunun masumiyetini anlamaya çalışan sinsi rüzgar gibi.Denizin üstündeki o asi dalgaların kıyıya şevkle savurduğu serin mavi sular oluyorum birden ilk o sularda öpmüştün beni. ve sen diyorum sessizce ama içimde isyanlar kopuyor ’Şeyh Sait isyanı da’ kim oluyor biraz daha bastırılmasa ’sen, ben, O’ arasında üçüncü dünya savaşı başlayacak sanki.
Bazen affediyorum seni, sırf o martıların hatırına affetmeyecek gibi oluyorum da birden kabarıyor deniz, ceketimden tuttuğu gibi fırlatıyor beni hayallerimin en dibine, işte o zaman nazı çekilmez bir çocuk gibi oluyorum, bana da hak vermek lazım almasalardı seni elimden diyorum almasalardı böyle hoyrat bir yalnızlığa yelken açar olmazdı kollarım ve gökyüzünde beliriyor birden suretin bak sevgilim o bedenleri küçücük Kolibri kuşları göç ediyor sıcak iklimlere, sende gel sevgilim gittiğin o yabancı ellerden zarar gelmez benden sana bilirsin öyle severdin ya beni iyi niyetli sevgilim diye. Gel hadi sessizce büyük bir gürültü yaparak gel.
Gözlerim desen evet gözlerim ülke sınırları içinde en uzun nehir olan Kızıl Irmak’a taş çıkaracak cinsten ağlıyor uzunluğu binlerce dünyayı kaplıyor sanki. Sen gittin ya gidişinden beri tutturmuşum bir yalnızlık parçaları yokluğunu da avutamıyorlar ha avutabilseler gam yemeyeceğim hani. Neyse sevgilim nerede kalmıştık ?
Gözlerinde demi ah nasıl da unuturum o masumiyeti simgeleyen dalından koparılmış taptaze iki çift zeytin sanki. Gittiğin beri böyle saçmalıyorum işte sevgili bazen gel diye yakınıyorum bazen kal gittiğin yerlerde diye bakma işte bana. ah şu yalnızlık var ya insana neler yaptıracağını bilemiyor işte.
Hani diyorum o zeytin ağacı var ya nasıl da bildin işte dalından salıncak yapıp beraber sallandığımız olan zeytin ağacı. Onun dibine gidiyorum kendimi yalnız hissetiğim de malum aşkımızın ilk tanığıydı onun dalları. Hakkını yememek lazım çok emeği geçti bizde şimdi yalnız sallanıyorum yaptığımız salıncak sapa sağlam yerinde duruyor maşallah hani diyorum bazen tekrar gelsen de en azından bir kere sallansak kol kola inan başka bir niyetim yok, fesatlık falan da kalmadı içimde sadece seni o adamdan kıskanıyorum işte anla beni de aşk acısı derler bazı lügatlarda benim lügatımda yalnızlık diye geçiyor her saniye. Acı çekmekte neymiş varlığına şükür ediyorum rabbim benden önce seni almasın diye...
Ve ben böyle karanlıklar içinden bu duyguların yazarı belli olmayan son yazıyı da yolluyorum postaneye üzerinde belirtilmemiş bir pul ’ayrılık damgası vurulmuş’ martılara atın bu mektubu diyorum martılara çünkü beni en iyi onlar anlıyor onun yokluğunu bana bir tek onlar hissettirmiyor...
Şimdi baktığım her deniz, yazdığım her satır sen olup sol’uma akıyor. Hani diyorum gel diye bağırıyordum ya gelmesen evet evet gelmesen daha iyi olacak ben martılarla daha huzurlu olup bol bol onlara seni anlatacağım...
Eray Numan.