- 2167 Okunma
- 34 Yorum
- 0 Beğeni
BURASI ALLAHIN EVİ
Sudan bahanelerle iki gelini haşlayan babaannem dokuz torununu etrafına toplamış, hepimizi sınava tabi tutuyordu.
Annemle yengemde çocuk doğurma yarışındaydı. Annem altıncıya, yengem beşinciye hamileydi.
Babaannem:
Evin mutlak hâkimiydi. Ağzından çıkan sözler emirdi. Hatayı affetmez. Mutlak itaat beklerdi.
Onu hem sever. Hem de sevmezdik.
Severdik: bize çok güzel şeyler öğretirdi. Cömertliği vardı.
Sevmezdik: Bazen işlediğimiz suçları babama anlatırken biraz abartırdı. Annemi ve yengemi çoğu kez hiç yoktan kırardı. Torunları arasında ayırım yapardı. Karpuzu keserken başına üşüşürdük. Dilimlenmiş karpuzu tepsiye doğrarken sevdiği torununa etli dilimi, sevmediğine sadece yeşil kabuğunu verirdi. Çayımıza konan şekere itiraz eder. Çak çabuk kızar.
Hemen de küserdi.
Hepimizin gözü belinde sallanıp duran anahtarındaydı.
Büyük dolabın tek sahibiydi.
O, dolabın içinde neler yoktu ki: Kavurma, sucuk, pestil, dut, üzüm, kuru kaymak, incir, fındık, fıstık, ceviz içi, şekerli sucuk, bal ve her türlü meyvelerden bolca vardı.
Sandığın açıldığını sokak kapısından duyar, envai çeşit kokularından mest olurduk. Neyle uğraşırsak uğraşalım babaannem dolabın başına geçince hepimiz askerlerin içtiması gibi toplanırdık. Babaannem o gün dediğini eksiksiz yapan torununu ödüllendirir. Diğerlerine hiçbir şey vermez, cezalandırırdı. Ödülünü alan kaybolur, kalanlarda kasap kedileri gibi yalanıp dururdu.
Çoğu zaman bizlere dini hikâyeler anlatır, bazen de sorular sorardı. İslam’ın şartı kaç? İmanın şartı kaç? Bilene ödül bilmeyene zılgıttı.
“Bakın çocuklar bu gün Fatiha suresini ezberleyene elli kuruş vereceğim. Size akşama kadar müsaade”
“Aman Allahım başıma devlet kuşu kondu. Ben onu biliyorum.”
Kardeşlerim ve amcamın çocukları okurken kem, küm ediyor. Sıra bende, bir anda su gibi.
“Aferin gel benimle”
Bir elimde elli kuruş, diğerinde şekerli sucuk.
Her sınavda hep öndeyim. Kuru yemişlere doydum. Cebim para dolu. Evde havam bin beş yüz el üstündeyim.
Yaşım yedi, sınıfı başarıyla geçtim. Uzun bir yaz tatili.
“Tacettin bu yaz kuran kursuna gitsin. Tam zamanı onun tüm ihtiyaçlarını aldım. Sen caminin hocasıyla konuş”
Diyen babaannem, babamı da yönlendirmişti.
Babamın eski takkesi kenarlarından teyellendi. Küçültülerek bana verildi. Elif cüzim türüğümde, abdestimi aldım. Koyuldum yollara.
Küçük ve çok sevimli mahallemizin camisinde nur yüzlü imam hepimizi güler yüzle karşıladı. Rahlelerin arkasına sıralandık. Hoca soruyor, bizler cevap veriyoruz. Adımız soyadımız babamızın adı. İlk ders besmele nasıl çekilirle başladı. Harfleri öğreniyoruz. Elif, be, te, se, cim, ha, dâl, zel, ayın, ğayın, kef,.nün,lâm, diye giderken hocamız tam sesi veriyor. Öğrendikçe büyük keyif alıyorduk.
Bir haftamız tamamlandı hoca:
“Ben birkaç gün gelmeyeceğim. Müezzin Mehmet Efendi derslere devam edecek.
İri yarı bir gözü hafif kapalı somurtkan biriydi. İlk gördüğüm günden beri birbirimizi sevmemiştik. Sertti. Asık suratıyla sen şunu oku sen bunu oku derken korkuyorduk.
Beni ayağa kaldırıp besmele çekmemi istedi.
Heyecanım dorukta boğazımı temizleyip tükürüğümü yuttum. Tam makamında birazda uzatarak besmeleyi çektim.
“Olmadı tekrarla”
Gerildim. Hatasızdı. Hocamız beni çok beğenirdi. Şaşırdım. Kendimi toplayarak bir daha çektim.
“Olmadı bir daha”
Yüzüm kızardı. Heyecanlıyım. Yutkunarak, bir daha eksiksiz olarak çektim.
“Gel buraya” derken dizlerimin bağı çözüldü. Korkarak yanına gittim.
“Sen bunu beceremiyorsun öyle değil, böyle olacak diye besmeleyi çekti. Belli bir yerinde gırtlak olayını vurguluyordu.
“Hocam benim çektiğim besmelede doğru. Yanlış ve eksik tarafı yok ki”
Ukalalaşma, terbiyesiz, benden iyimi biliyorsun?
“ Ama hocam o dediğiniz yeri beceremiyorsam suç benim değil ki?
“Konuşma küstah eûzi derken gırtlağından gelecek. Sen düz gidiyorsun”
“Hocam şimdiye kadar bir tek beni siz kusurlu buldunuz”
Sözüm ağzımda kaldı. İri elleriyle yüzüme peş, peşe iki tokat patlattı.
Yaba gibi elleri yüzümü kapatırken beni tokatlaması o, mukaddes yere hiç yakışmadı. Kırılan çocuksu ruhumun ta kendisiydi. Hak etmediğim bu hareket beni yedi bitirdi. Tüm sesimin olanca gücüyle bağırdım.
“Sen bana ALLAHIN EVİNDE VURAMAZSIN”
Diyerek elimdeki elif cüzümü, takkemi, babaannemin verdiği taşı kırılmış eksik tespihimi, suratına fırlattım.
Ağlayarak eve geldiğimde babaannem beni dinledi. Hak verdi
Tabi yüzüne attıklarımı söylermiyim?
“Otur sen doğru olanı yapmışsın baban gelsin hallederiz.”
Olayı tüm detaylarıyla, öfkeyle karışık, ağlamaklı ses tonuyla babama anlattım.
“Sen canını sıkma ben hocayla konuşurum.”
“Baba konuş ben bir daha gitmem. Dövsen de öldürsen de ben gitmem”
“Orası Allahın evi o adam bunu bilmiyor mu baba”
“Tamam, kes konuşacağım dedim ya”
O, günden sonra bir daha gitmedim. Babamda üstelemedi.
Geçmişimdeki olaylarda haklı olduğumu her daim anlamayanlara hatırlattım. Bundan çok zarar görsem de devam ettim.
Misafirlerin yanında babaannemi aşırı derecede rencide eden babama herkesin içinde:
“Hani bize cennet anaların ayağı altındadır diyordun. Ama babaannemi iftara az bir zaman kala kırıyorsun. Biraz sonra namazda Allahın huzuruna duracaksın, bu yaptığın evlamı baba”
Derken, yine tokatlandım. Yine örselendim. Haksızlık beni asileştiriyordu. Kabullenemedim. İki yıllık astsubayken bir devre imzasını atan hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur’a tüm birliğin içinde komutanım şark hizmeti sizin emrinizle dört yıla çıktı derken onun verdiği emirden haberi yoktu. Bundan dolayı birlik komutanının cezasına maruz kaldım. Bu huyum benim gururumdu. Kırılırım. Eğilmem. Bu özelliğim, ahir ömrümün sonuna kadar gider inşallah.
YORUMLAR
MERHABA ablacığım yine güzel yüreğin sesinden çok güzel bir yazı okudum evet küçükken hep gittik cami hocalarına okuduk ögrendik ama sana yapılan haksızlık ne güzelk söylemişsin burası allahın evi diye taa ozamandan belliymişsin ablam ve babanneye yapılan da haksızlığa da itiraz etmen küçük halinde bunları düşünmek dedim ya o zamandan belli imiş böyle dürüst böyle mert bir insan olacağın seni şahsen tanıdığıma çok memnunum yüreği güzel kardeşim hep yazılarını zevkle okuyorum sevgi ile kal
Zamansızlık bir süredir haps etmiş olsa da beni, yorgunluğumun giderilmesinde siteye girsem de sevdiğim değerlerle biraz vakit geçirsem dediğim değerlerin en başında geliyorsunuz. Size olan hürmetimin nedenini şimdi daha iyi anlıyorum. Dürüstlüğün savunucusu olan bu yürekte kendimi buluyor eksiklerimi tamamlayıp hayat denen bu yolda kendime rehber ediyorum. Öncelikle sizi tanıdığım için çok mutlu ve çok şanslıyım.
Anılarıma gittim, İ.H.L okuyup açık olmak biraz göze çarpan bir durumdu. Bundan ötürü beni sevmekte zorluk çeken hocalarım vardı. Ama seven hocalarımın da sayıları azımsanmayacak kadar çoktu.
Birgün annem zehirlenmiş, öğretmenler odasının önünde, sınıf öğretmenimi bekliyorum, izin alıp gideceğim,
Bu esnada muavin hoca'nın burada bekleme uyarısına, derdimi anlatmaya çalışsam da dinlemedi ve elinde ki sopayı kaldırıp bana vurmak istedi. Ama izin vermedim, elinden çekip aldım ve yere attım. Bu gürültünün arkasından öğretmenler odasının kapısı açıldı. Kınayan gözler üzerim de buluşmuş olsa da, durum anlaşıldığında hak verenler olduğu gibi vermeyenlerde oldu. Ama ben o gün; saygınlığımı kazanmanın, zaferini yaşadım diğer yıllarda bir daha cüret edemedi elini kaldırmaya. Çok notlarım kırıldı. Ziyanı yok bu gün vicdanıma verecek hesabım da yok.
Eskiye gitmek çok güzeldi. İnsanın geçmişiyle barışık olması kişiliğinin temelinde ki en büyük başarı.
Sevgimle kalın. Yine sayfanız yüreğime izler bıraktı.
Selam ve saygılar.
Misafirlerin yanında babaannemi aşırı derecede rencide eden babama herkesin içinde:
“Hani bize cennet anaların ayağı altındadır diyordun. Ama babaannemi iftara az bir zaman kala kırıyorsun. Biraz sonra namazda Allahın huzuruna duracaksın, bu yaptığın evlamı baba”
Haksızlığa tahammülsüz yürek yeri gelince kerşısında kim olursa olsun savunmasını yapar karşılığı ne olur diye düşünme fırsatı bile olmaz,kendi davranışı verdiği nasihatle zıt düşerse nasihat verenin karşısındakini suçlam hakkı yoktur ,yine çok anlamlı ,çok güzel bir anlatım.siz hep böyle adil başı dik kalın değerli yürek değerli yürek.tebrik ediyor devamlarınız bekliyorum geç kalsamda illa gelirim :) selam saygılarımla.
Mükemmel bir anlatım, keşke imam efendi önemli olanın beslemede ki söyleniş şekline takmayıp öz de ki güzelliği ve niyeti görebilseymiş, işte bu değil mi ki kusursuz öğretelim derken gerçeği öğrenemeyip kusurlarla dolu din tacirlerinin eline teslim olmuşuz.. saygılar efendim af ola kusurum varsa...
“Orası Allahın evi o adam bunu bilmiyor mu baba”
Merhaba komutanım çok güzel bir konuyu ele almışsınız efendim tebrikler.
Hoca var dine davet eder, hoca var dinden eder. Allah insanları gerçek Allah ehli insanlarla buluştursun inşallah. Ne yazık öylesi hoca kılıklı insanlara . Ç:ok güzel ders verici bir yazı idi her zamanki tadında kutlarım sizi. Saygılar.......
geçen senelerin birinde öğle namazını biraz geçiktirmiş ilkindiye yakın bir zaman da yanımda 7-8 yaşlarındaki oğlumla camiye girdik..ben namazı kılarken çocukta ortalıklarda koşuşturuyordu..ilkindiyi bekleyen cemaatten biri çocuğa kızınca oğlum yanıma ilişti öylece kaldı..selamı verdikten sonra caminin ortasına geçip kim bağırdı bu çocuğa diye bağırdım..herkes bana bakıyor..kimse ses çıkartmayınca soruyu tekrarladım..yine ses yok..eee forsları ancak el kadar çocuğa geçiyordu..sonra çocuğa deönüp oğlum caminin içinde koşarak bir tur at dedim..çocuk koştu yanıma geldi..tekrar bir tur daha at dedim..yine koşup yanıma geldi..birlikte camiden çıktık..islamı öğretenler maalesef islamın giydirdiği elbiseyi üzerlerine almadan kendi yorumunu tatbik ediyorlar..neticesinde de böyle camiden korkan, dine karşı önyargılı kimselerin yetişmesine yol açıyorlar..keşke dinimizi dinini yaşayan kişilerden öğrenseydik..ama bu yanlışa başkaldırınız sanırım hocayla alakalı değil de sizin fıtratınızdan kaynaklanıyor..ve yine keşke yanlış gördüklerimize sizin kadar baş kaldırıcı cesareti sergileyebilseydik..harika bir anınıza daha şahit olmaktan gurur duydum..tebrik ve saygılarımla..bu arada bende en az sizin kadar dik başlıyımdır..hep bela olmuştur bu durumum ama ne yapayım..fıtrat meselesi...
tacettin yıldırım
İncikköyü camiinin imamı (o zamanlar yaşlıydı, ölmüştür) nur içinde yatsın, "eti senin, kemiği benim," denilerek teslim aldığı Kemal kardeşinin kulaklarını çeke çeke hatim indirtti ya, o kulaklarımın kıpkırmızı halini anlatmaya kalkışıp gitmeyeceğim deyince bir de annem çekerdi de, mecburen gıkım çıkmazdı. Çok güzel bir anıydı. Bizleri de çocukluğumuza taşıdı. TEŞEKKÜRLER KOMUTANIM...SAYGIYLA
benim babaannem eteğine sakladığı şekerlerle ve yüzünden hiç düşmeyen gülücüklerle hatırlanır hep...bana da ona benzediğim söylenir. uzun zaman önce kaybettim , yokluğu hala sızlatır yütrğimi , çok şey öğrendim çok şey yaşadık. Memleketim der toprağım der başka bir şey demezdi...şimdi o kadar hak veriyorum ki ? aklıma geldi birden o günler. annemin tokatlarından korur iş yükünden kaçırırdı hep...ne günlerdi be...
yine başarılı bir geçmiş sundun bize abicim... örnek davranışlarınla her zaman ki yerindesin. hataların üstü örtülürse devamı bitmez...babanız güzel bir ders vermiştir ki siz gitmemekle en büyük tokadı atmışsınız....
paylaşım için teşekküler...yürek sesiniz hiç susmasın..
sevgi ile
Helâl olsun Tacettin Bey. Sizden de böyle davranışlar bekleriz. Haksızlığa boyun eğmek yiğit olana yakışmaz zaten.
Ben de büyük oğlumu İmam hatip lisesine göndermiştim. Okulda şiddet- dayak olaylarını duyduğum için ikinci sene göndermedim. Fakat ben ilkokuldan sonra gittiğim camii hocamdan hakaret bile yemedim. Zaten herkese çok iyi davranırdı.
Orası allah'ın evi. O din dinlerin en güzeli. Bunu anlamayan, buna l3ayık olmayan yetkilililert dinimize çok büyük zarar vermişlerdir ve de vermeye de devam ediyorlar.
...
... kurban olurum senin huyuna ve gururuna can ağabeyim... hatırandan önce ustalığına bir atıfta bulunayım. eee artık gazete köşelerine de bekleriz efenim sizi... sonra da imzalı kitap...:)
... eee osmanlı terbiyesi almışız ne de olsa... ata sözlerimizden de belli değilmidir !...
... ben sana boşuna "MODERN MEVLANA" dedim bre Koca Şair...
... yazıların bile didaktik
... alınacak yaşanacak yaşatılması gereken bi ton felsefe var cümlelerin her birinde !...
... hayırlı seneler dilerken yeniden
... hanımefendiye ve sen değerli can ağabeyime ;
... sevgi ve saygılarımla,
Güzel bir yazı olmuşi,özde vermek istediğiniz mesajı anılardan çıkarak ortaya koymanız yazıya ayrı bir hava vermiş.Akıcı bir diliniz var,özellikle tasvirler çok başanlı olmuş,babaanneyi görür gibi oldum.Maalesef doğru döyleyeni dokuz köyden kovarlar diye atalarımız boşuna söylememiş.Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmeyince suçlu damgasını yiyip,dışlanaıyor insanlar,sürgüne yollanıyor,işinden oluyor,ailesinde bile istenmeyen kişi oluyor.Siz engüzelini dillendirmişsiniz,haksızlık karşısında boyun eğmeyişiniz ve büyüklere olan saygınız genç nesle örnek olsun.
Değerli Abim.
Önce o dolaptan başlayayım. İçindekiler beni aldı taaa Memleketime (Kars'a ) götürdü. Ama Erzurum da olabilir. Çünkü aynı dolalarla Erzurumda da karşılaştım. Sanırım memleketiniz o taraflar.
Yazınız o kadar sıcak, samimi ve ne anlattığı anlaşılan tam bir halk hikayesi ki her satırını zevkle okudum. Aslında ben o dayakçı hocalara bile kızamıyorum. Çünkü o dönemlerde talebe hocaya teslim edilirken '' eti senin, kemiği benim '' diye teszlim ediliyordu. Hocaların çoğu vejeteryendi. Etle kemikle işleri yoktu ama et obur olanlar da vardı tabii ki.
Doğruluk konusuna gelince...Doğrusu elbette sizinki. Ama ben babamdan bir başka nasihat almıştım: '' Her konuştuğun doğru olsun ama her doğruyu her yerde konuşma ''
Çok güzeldi....Selam ve saygılarımla.
ALLAHIN EVİNİ Anaların ayağı altında bulunan CENNETİ Bilmeyen okadar çok ki .. Güzel hoş bir içerikle bütünleşmiş güzel kaleme gelmiş duygu seli gerçekleri okudum beğendim KUTLARIM KALBEN ..
Not ..: Kırılmak haktan olacaksa hak olanı diyelim varsın gene kırılan biz olalım gerçekler gün yüzüne elbet çıkacaktır yani..
MERHABALAR CAN DOSTUM;
HERKESİN BU KONUYLA MUTLAKA BİR ANISI VARDIR..AMA SANIRIM BİZİM KUŞAĞIN HEM DAHA FAZLA HEMDE ÇOK İRONİ BİR GEÇMİŞİ VARDIR..YİNE ÖYLE SANIYORUM Kİ HEMEN HEMEN HER OKUYAN MUTLAKA BİR ŞEYLER BULDU BU ÖYKÜLEŞMİŞ GERÇEKTEN..TABİ KALEMDEKİ USTALIK VE SADELİK ŞAHSA MÜNHASIRLIĞI DA AYI BİR DEĞER.. ÇOK ÇOK GÜZELDİ..YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN..SAYGILARIMLA..
Ortaokulda okurken , ben de babamın zoru ile yaz tatilinde hocaya gönderiliyorum.
Hocaya gitmeden önce,baba annem den süreleri dinliyor,ezberliyorum.Hocaya gidince,kitaptan
okuyormuşum gibi,parmağımla sürerek okuyorum.
Aferin, yarın şu süreyi oku diyor çıkıyorum.Hafızlık yapan arkadaşlar,kuranı ezberlemek için hapis.
Akıcı ve çok güzel anlatmışsın değerli arakadaşım.
Kutlarım kaleminizi.
Sağlıcakla kalınız...
hocam sizin anlatıklarınızdan oğum aklıma geldi bende kuran kursuna camiye gönderdim hoca her cuma cuma namazndan sonra kurstaki çocukları dondurmacıya götürür dondurma alırdı her ramazan 1 gün erkek çocuklarına 1 gün kız çocuklarına iftar verilir camide çocuklarımda gider ve anlatırlar kaca koca adamlar bize hizmet ettier biz yaparız alırız yemeğimizi değince siz misafirimizsiniz diyorlarmış kızım gidincede teyzeler ablalar hizmet ediyorlarmış oğlum teraviye giderdi her gece büyüdü malesef artık her gece gitmiyor bir gece gürültü yapıyorsunuz diye cemaatten biri bunları kovmuş gitmiceğim dedi hocaya söyledik hoca o gün vaazda bu konudan bahsetti çocuklara karşı sabırlı anlayışlı sevecen olmaları gerektiğini söyledi ve oğlum gitti tekrar ayrıca babanneniz benim kayınvalideme benziyor :) çok güzel yazıydı ve anlamlı tebrikler
Herzamanki gibi akıcı bir üslupla yazdığın bu öykün çok güzel.....Gurur, insanların yaşamının en başında kavrayıp, uygulamaya başladığı, yaşamı boyunca da karekterini belirleyen bir unsur.
Daha önceki yazılarında da hep bu özelliğin görülüyor. İnsanı, insan yapan özellikler sende fazlası ile var...Başının belası olsa bile..Az çektirmemiş olsa bile...
Tebrikler..