- 371 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZGÜRLÜĞÜN NEFSİNE YAĞAN SÖZCÜKLER
Özgürlük,yüzyılların bize yüklediğinden sıyrılmaktır. Bizde olanı,bizim olanı,değişmeyeni,saf ve temiz olanı açığa çıkarmaktır. Yaşam içinde kazandığımız bizim olmayan şeylerden,alışkanlıklardan ve kalıplardan soyunmaktır,varlığımıza saplanmış iğretilikleri terketmektir.
Özgürlük Varlığımızdaki istilayı kendimize dönerek reddetmektir. Kelimelerin,geleneklerin ve insanların istilasından benliğimizi kurtarmaktır,korumaktır. Tüm insanların “varlığımızın oluşunu” yönlendirmesi özgürlüğümüzün çalınmasıdır.
Varlığımız oluş içinde kendini arıyor. Yani tüm yaşamımızla,düşüncemizle ve hislerimizle varoluş sürecini yaşıyoruz. Bu oluş sürecine bizim olmayan,yapay ve fazladan şeyler dahil olduğunda özgürlüğümüzün üzerine “yokluğun boyasının” sürüldüğünü görüyoruz.
İnsanları özümüzün çevresinde dolaştıralım ve gezdirelim ama onları özümüzün içine alıp hislerimizi ve düşüncelerimizi kısıtlamayalım. Çünkü insanlar benliklere ya sahip olmak isterler ya da Bu benliklere teslim olmak isterler. Bu anlamda bizi “özümüzün yokluğuna” sürükleyecek ve bir kendisizlik hali yaşattıracak tüm unsurları varoluşumuzun merkezinden uzaklaştıralım.
Özgürlüğün bir eksilme olduğunu,bir azalma olduğunu,bir hafifleme ve bir kısıtlama olduğunu bilelim,benliğimize eklediğimiz,sokuşturduğumuz,kattığımız her türlü duygu,düşünce,ihtiyaç ve hareket tarzı bizi özgürlükten uzaklaştırmakla kalmaz,özümüzün karanlıklar içinde yok oluşuna neden olur.
Özgürlüğümüzde kendimizle karşılaşmanın ve yüzyüze gelmenin imkanını buluruz. Kendimize birşeylerin ve birilerinin dolayımından bakmak yerine doğrudan doğruya bakmayı keşfederiz.
Şüpheli ve zanna dayalı yamalı,tedirgin bir yaşantı... güvensizlik,sıkıntı ve acı veren insanlar...tüm bunlar içten bir nefrete yol açabilir. Çünkü insan varoluşunu, özgürlüğünü şüphe ve zannın buyruğuna bıraktığında kaybeder. Özgürlük emniyette ve emin olmakta saklıdır,güven verme ve güvenli olmada saklıdır...inancın olmadığı bir durumda özgürlükten bahsetmek imkansızdır...
MUTLAK olana dayanmayan tüm hayatlar kendi köleliklerini her geçen gün farklı boyutlarda ve farklı renklerde yaşarlar. İzafi olana dayanan kalpler her geçen zaman diliminde kendini kendine kapatarak özgürlüğün genişliğini unuturlar. Evet özgürlüğümüzü unuttukça ne olduğumuzu ve ne olacağımızı da unuturuz.
Eğer kalbimizde kan tohumları saklarsak, içimize kin ve nefret sıkıştırırsak ,isteklerimizi ve canlılığımızı zayıflatarak kendimizi boşluğa düşürürsek,niyet ettiğimiz hayatlara düğüm atıp yaşayamazsak işte o zaman özgürlük kendini esarete bırakır. Upuzun istek ve arzularda ertelenmiş hayatları yaşıyorsak bilelim ki içimizdeki şükrü yani özgürlüğü kaybetmişizdir. Çünkü Özgürlük şükürle beraber varolur...
Şükrü olmayanın,sabitesi olmayanın özgürlüğünden bahsedilemez. Esaret ise nankörlükle eşdeğerdir,ertelemektir,değişken olmaktır...
Özgürlük;Varoluşun sükunetine kıvrılıp ”şimdideki” sonsuzun,ilahi olanın yankılanmasını,çığlıklarını hissetmek ve korkmadan usanmadan kor ateşlerde yanmaktır. Özgürlük;şu an içinde mündemiç olan tüm zamanları idrak edip şimdideki
Sermediyi yaşamaktır.
İçimizdeki zaman ve zamansızlık işaretlerini bilip,tanıyıp zamansızlığa akmak özgürlüğe yakınlaşmaktır. Çünkü zaman içinde varlığımızı yaşadıklarımızla derinleştirebilirsek ve genişletebilirsek toprağa atılan tohum gibi meyve olabiliriz. Meyve olmak için tohum içindeki zamana tabi olmayı ve zamansızlığı görmek lazım.
İnsan,yaşamanın tutsağı ve bağımlısı olarak yaşamaya başladığında yaptığı yorumlarda ve söylediği tüm sözlerde hep bir kötümserlik ve hüsran vardır,iç sıkıntısı ve kısır döngü vardır. Bağımlı ve tutsak yaşamak özgürlüğümüzün tükenişidir,yok oluşudur.
Ruhumuzu alemdeki varlıklara dayandırarak yaşamak,nefes almak esarete kapı açmaktır. Çünkü Ruhumuz en az ihtiyaçla en çok özgürlüğe koşabilir. İhtiyaç zannettiklerimizi bir yana atıp asıl ihtiyacımıza koşmaktır özgürlük...
Tutsak ve bağımlı olmak yerine sorumlu ve yükümlü olmaya çalıştığımızda sahih ve samimi bir hayata el sallarız. Şartlarımız ve imkanlarımız gösterdiğimiz gayretler ve ilahi kudretin inayetiyle ya açılır ya da kapanır...Çünkü her sürekli olanın ardında bir “kendinde oluş” ve bir “kendini biliş” vardır.
Kendini kendine verip OLMAYA çalışan insan,VARLIĞINI varlığından ve diğer tüm varlıklardan koparmaz ,varlığıyla katılır varoluş sürecine...
Özgürlük;bir oluştur,olmaya çalışmanın,olgunlaşmaya çalışmanın adıdır. Olmak içinde oldurulduğumuzun yani seçildiğimizin farkına varmamız elzem...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.