- 1647 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sigara Adam
Sigara Adam
Alabildiğine yalnızlıkla doluyordu sokak. Samimi bir karanlıkla aynı duyguyu paylaşıyorduk “sabah olmasın”
Sigarasız ve kültablasız yapamıyorum artık. İyice korkutmaya başladım gözünü karamsarlığın. Bir yığın yapılacak şey var ve bir o kadarda isteksizlik. Her gecenin sonunda şafağa yenik düşen ve her akşam zaferinde geceye kendini meze yapan bir sokak gibi umudum. Umutlarımı yeşertebiliyordum eskiden, belkide kandırıyordum kendimi hayallerimin gerçeğe ulaştığı düşünceler durağında. Ama olmuyor işte.
O durakta ne kadar beklersem bekleyim, gelen otobüste hiçbir zaman yer olmuyor. Ayakta olmaya razıyım, razıyım kanter içinde peşinden koşturmaya ama ne olur söyleyin hangi durakta iniyor bu umutlar, hangi durakta gerçeğe dönüşüyor hayal dediğim imkansızlıklar.
Yok , işte yine ordayım kırık camlı sokak lambasının titrek bir ışık bozuntusuyla, sokağı aydınlatma çabasını seyrediyorum yine.
Duraktaki sigara adam benim. Yanan tütünün parçalarının turuncu ışığı kadar cılız birkaç hatıra var yanımda; belli belirsiz, kapladığı yerden silineceği zamanı bekleyen.
Yalnız olmadığını sanıyor sokak. Telaşla bir yerlere koşuşan insancıklara aldanıyor. Oysa o da; süngerine kadar içilip, kaldırımın kenarına atılmış bir gariban izmariti kadar, köşede sürekli aynı noktaya bakıpta elindeki poşeti soluyan çocuk kadar yada ne bileyim işte hep görmezden gelinen duvardaki kırık tuğla kadar yalnız.
Hayırdır abla neden takıldı bakışların, içinde loş pırıltılar barındıran yokluğuma. Cilalı adadım ben , fiyakalıyım. Ama benden iş çıkmaz sevmeye yasaklıyım. Sigara dumanından süzdüğüm bekleyişlerim var benim, vuslat kelimesiyle hiç tanışmamış hasretlerim. Taşıyamam abla bakışlarındaki isteği, ne olur çek gözlerini benden yoksa yeniden içime dökülecek acıdığım pişmanlık kelimeleri.
Dayanamam sözcüğü ağzınıza nadir uğradığı zamanlar da , ki o zamanlar gözleri bağlı uçuruma atlamaktır, sigarayla tanışır insan. Ve işte o ve benzeri sonraki zamanlarda sadece gözleri kapayan örtüyü açar sigara, ama uçurum hep ordadır ve siz dibine doğru yol almakta.
Duraktaki sigara adam benim işte. “ sen” kelimesini ezberlediğimden beri , uçurumların tiryakisiyim, birkaç tütün, kağıt ve sünger parçasını suçlamak hangi mantıkta doğru yolun kapılarını açar ki.
Elin sevdasına mürekkep ettiği denizleri var. Ve yetişmiyor dünyadaki bütün kalemler bu sevdayı yazmaya. Oysa benim küllerime fazla bile geliyor sokaklar, sevda desen bir paket sigara. Muhteviyatı yani neler barındırdığı acı, özlem, sabır, kabullenme, dayanma, bekleyiş ve belki bir ölçek sevgi –yarım ölçeğine ne yaşamlar sığdırırdım- koca bir sevdaya değil tabi bunlar, bir paket sigaraya sığan duygular.
Otobüs yine gelmiyor. Gelse en azından küflenmiş bir umudun olduğunu anımsarsın. Ne bileyim işte, otobüsteki manasız yüzlerde bir tanıdığa benzerlik olur. Belki güzel bir çehrenin coğrafyasına takılıp, birkaç fazla dakikayı çıkarırsın ömründen.
Dayanırım. O zaman dayanmak lazım gelir. Belki sırtını bir ağaca, dirseğini bir omuza ya da dümdüz ayakta. Ama en güzeli sigaraya dayanmaktır. Her nefeste bir bedel; bir duman bir pişmanlık, bir öfke, bir kahroluş, bir isyan, bir çaresizlik. Sonra, sigarının da bir sonu vardır, son duman karşılığı , koca bir yalnızlık…..
Benimle ne savaş ne seviş. Öyle olduğun gibi kal. Bir paket sigaranın üstünde kimsenin bilmediği adın yazılı kalsın. Benim için öldüğünü kabullendim , ben senin için hiç yaşamamıştım zaten. Yani arabesk bir şarkı tadında, yani en iyi sigara gider bunun yanında bir üstüne gelmeyecek otobüsün bekleyişi.
Bir tanede senin şerefine gariban sokak. Doldur esir kalmış maneviyatla ciğerlerini…….