Remzi Uydum ve Sincan’a Sözü Olanlar
Tarihine baktığınızda ya basın mensubu bir gazeteci, ya da şair ve yazar olarak Sincan’da doğmuş ve büyümüşlerden çok az kişi bulursunuz. Zira bu şehirde kalem oynatanların ekseriyeti taşralıdır.
Meselâ en başta büyük üstad Abdurrahim Karakoç’tan misal verecek olursak, O’ Kahraman Maraşlı’dır. Bugünlerde BBP Genel Başkan yardımcılığı yapan ve En Büyük Silah Barabellum’un müellifi Remzi Çayır da bir Karakoç hemşehrisidir. Şair yazarlardan İbrahim Yalçınkaya Anamurlu idi. Yine şair ve yazarlıkta eser üretmede üstün bir vasfa sahib İhsan Kurt Yozgatlı, Sincan İstasyonu namlı dergisiyle ilçemize ayrı bir hava getiren Abdülkadir Budak Sivaslı, İlâhiyatçı yazar Prof. Abdurrahman Küçük Erzincanlı, Siyasetçi Yazar Muharrem Şemsek Çorumlu, diğer taraftan WBC klasmanında Dünya Kıtalararası Ağırsıklet Boks Şampiyonluğu’nu kazanan Sinan Şamil Sam Karslı, kendi otantiği asyasentez müziğin duayeni Hasan Sağındık Adanalı, bir hayli yerel gazeteci de yine taşra menşeilidir. Bu misalleri ve emsalleri Sincan bölgesindeki diğer mevcut yazar-çizer takımı itibariyle çoğaltmak mümkündür.
Neticeye gelecek olursak, bu ilçede üzerimize vazife aldığımız yerel basının teşekkül ettirdiği cemiyet içinde zaman zaman çok sevip zaman zaman da yerdiğimiz bazı yerli ve taşralı meslekdaşlarımız olmuştur. Bunlardan taşralı bir Hayrettin Değirmenci vardı ki çok orijinal bir hayata sahibti. Ki hiç bir gazete sahibi Sincan sokaklarında gazetesini satarak kazanç sağlamaya tevessül etmemişken O’ önüne bir para önlüğü takar ve ilçenin esnaflarından cadde üstü halkına kadar hemen herkese gazete satar, bozuk dediğimiz aldığı kuruşlu paraları gazete bürosunda tek tek sayar ve kârını zararını hesaplardı. Hani basın emekçisi diyoruz ya, işte Hayrettin Değirmenci bu ifadeyi tamamlayan bir idealistti.
Bu ahlakî yapıdaki Değirmenci’nin tersine bir de Sincanlı gazeteci daha vardı ki O’ da gazete patronluğunun lüksünü yaşarcasına pek doyumlu olmayan kazancına rağmen hem gazeteci beyefendiliğini, hem de siyasî kişiliğini muhafaza etmek suretiyle, Sincan’ın ileri gelenleriyle ileri seviyede bir istişare örneği verirdi.
Bu kişi Remzi Uydum’du. Yani yukarıda izah buyurduğumuz Sincanlı olmayan bir çok kişinin içinde kendisini; “1937 yılında Sincan’da dünyaya gelen” olarak tanıdığımız, dolayısıyla gazetesine Büyük Ankara adını veren Sincanlı Remzi’ydi.
Remzi Uydum ile Sincan’da yıllar boyu süren ve gönül dostluğumuzu yücelten bir basın hayatımız olmuştu. 1997’li yıllarda kaybettiğimiz Uydum kendi tabirleri üzre; 1957 yılında bir köy delikanlısıyken Demokrat Parti Merkez İlçe Gençlik Kolu Başkanlığı’yla siyasî hayata geçiş yapmış ve sonrasında özellikle Adnan Menderes sevdasını, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’e kadar taşımış, Demokrat’lığını da ömrünün sonuna kadar yaşamıştı.
Bugün Sincan’daki Sivil Toplumcu’ların bir çoğunun bilmediği Sincan Muhtelif Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Kurucu Başkanlığı’ndan Sincan Spor Kulübü Muhasibliği’ne kadar önemli hizmetlerde yer alan Remzi Uydumlu o dönemlerdeki Sincan Spor’un güçlü ve başarılı takımlığını, daha sonraki hiçbir dönemde göremedik. Remzi Uydum’un Muhasibliğini yaptığı o dönemleri hatırlamak, bize Sincan’ın futbol alanında geçmişte ne kadar başarılı, bugün ise ne kadar atıl kaldığını da hatırlatmak manâsına geliyor.
Tekrar Remzi Uydum’un hayatından kesitlere dönecek olursak; O’ basın hayatı öncesinde İnsan Hak ve Hürriyetleri Derneği Şubesi’yle Komünizmle Mücadele Derneği Başkanlıkları yanısıra Kemalist Atılım Birliği Yönetim Kurulu Üyeliği, üç dönem Basın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı, Prof. İsa Kayacan’a dostluğunu pekiştiren Anadolu Basın Birliği’yle, Yenimahalle Belediyesi’de İdarî İşler Müdürlüğü yapmıştı. Daha sonraları da Adalet, Ortadoğu ve Millet gazetelerindeki köşe yazarlığını Anadolu’nun önde gelen gazetelerine taşımış bir kalem erbabıydı.
Zamanın ehilleştirip yazarlık sıfatını verdiklerinden olan Remzi Uydum, vefatına kadar 13 değerli esere imza atmış ve bunlara da; Önce Vatan, Böyle Vatan Bulunmaz, En Güzel Vatan, Lider Vatan, Mustafa Kemal’im, Menderes’im, Ankara Evliyaları, Tarih Folklör Türküleriyle Ankara, Hacı Bayram-ı Veli, Atatürk Ankara ve Seymenler, İzm’ler ve Atatürk’ten Demirel’e Cumhurbaşkanlarımız isimlerini vermişti. 4 Vatan’lı bir kitab serisine bu milletin değişmez büyük önderi Atatürk’ü ve yine bu milletin kendisine yapılanı asla unutamayacağı ve son mektubunda; “Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takib edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir” diyen Menderes’i, evliyaları, foklörleri, türküleri, seymenleri ve Hacı Bayram-ı Veli’siyle Ankara’yı tanıyıp tanıtan, yine kendisi gibi gazeteci olan oğluna Menderes adını veren ve hiç hazzetmediği Komünizm’i ve onu besleyen izmleri deşifre eden Remzi Uydum, 1994’te yayınlattığı ‘Atatürk’ten Demirel’e Cumhurbaşkanlarımız’ isimli son kitabında ancak Demirel’e kadar olan 9 Cumhurbaşkanı’nı yazabilmişti.
Uydum’u uzunca bir müddet kaldığı ve bize ayrılık gelen Mersin ikâmeti sonrası döndüğü Sincan’da, yine O’ndan habersiz bir zamanda kaybettiğimizi torunu Gazeteci Serkan Karaarslan’dan öğrenebildik.
Ne yazık ki Yerli Malı Sincan gazeteleri O’nun vefatından hiç bahsetmedi. Çok sevdiği ve kalemine nakış bildiği Ankara’nın yerli gazetecileri de böylece vefatından bi’haber kaldılar. O’ ölümüyle her sahada olduğu gibi bizim Sincan menşeili basınımızda da bir ahde vefasızlığın mevcud bulunduğunu da bizlere ebediyetine çekip giderken öğretmiş oldu.
Biz, kendisine Ağabey dediğimiz Remzi Uydum’un çok yakınındaydık ve iyi bildiğimiz bir gazeteciydi. Ansızın ve habersizce çıktığı vuslat yolculuğunun üstünden geçen şu son birkaç yıldır, bu şehir basın akametini ve basındaki birliksizliği yaşarken ben O’nu biraz daha özlediğimi ve sohbetine mahrumiyetimi gizlediğimi gördüm.
Kimbilir, birkaç yıl daha geçtiğinde bu hâlimiz nasıl şekillenecek? Burası meçhûl olsa da bilinen bir gerçek var ki Sincan, her kaybettiği gazetecisi, yazarı veya siyasetçisinin yerini dolduracak yeni kaabiliyetleri yetiştirmekte zorlanıyor, hattâ bunu mümkün kılamıyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.