anlamsız bio
Uzun bir sokak,üzeri yıldızlarla çevrili,yanlarındaysa yıldızlara özenmiş sokak lambacıkları sıra sıra…fonda hafif bir ney sesi..üflüyor derviş ve yandıkça yanıyor ney ve o anda ateşe atılan İbrahim beliriyor sokağın ortasında..etrafında ki alevlere aldırmadan gülümsüyor dervişe ve derviş neyi yakmaya devam ediyor..yerlere güller seriliyor bir anda, sokağın havası değişiyor hoş bir meltemle sönüyor İbrahim in ateşi..ve kayboluyor şehrin putlarını yıkmış..herkes deprem diye sokaklara çıkmış ve derviş neyi yakmaya devam ediyor..yerler de gönül putları..bunlara aldırmıyorum,gözlerim yıldızlarda isrâyı arıyorum ve ayağım takılıyor yerde duran musâ nın âsasına, etrafta kimse yok korkuyorum… Musâ yı arıyor gözlerim bu kez isrâ yerine…ve sonra görüyorum sokağın sonunda bir dağ..Tûr-u sinâ..rabbine yalvarıyor Musâ..gideyim diyorum ama âsası beni bırakmıyor..nihayet ayrılınca Musâ huzu-u rabb den geliyor yanıma âsasını alıp ağır adımlarla uzaklaşıyor yanımdan..ardından âsasının bende bıraktıklarıyla geride kalakalıyorum..ellerimden ve ayaklarımdan kanlar sızıyor kaldırımlara ve malûm şiiri hatırlayıp,gözlerimi siliyorum..sokakta bir tûfan ki ne yaprak ne toz kalıyor,savruluyor bedenim ve çarpıyor sokak lambalarına..dilimde tûfan-ı nûh tan kalma bir duâ rehperliğinde kurtarıyorum canımı…nefes nefese etrafa bakıyorum sokak yineboş..en güzeli bu diye düşünürken yıldızlar geliyor aklıma ve isrâ…keşke gidebilsem oraya derken,kanayan ayaklarım daha da acıyor inadına..gidemiyorum..susup devam ediyorum yoluma ama derviş hiç yorulmuyor yavaş yavaş yakıyor neyini..bu ses içimi ferahlatıyor ve sûre-i inşirah gönlüme nâzil oluyor…
Hz.eyyûb un ki kadar olmasa da yaralarım çok acıyor..biri gelsin,bu sokağın sonuna varalım diyorum…esen meltemle beraber acıya acıya .kanaya kanaya yürüyorum..ve sonra bir kadın görüyorum ellerinde tevbeden tesbihi bana yönelmiş…gözleri tanıdık geliyor bir yerden dikkatlice bakıyorum..evet, bu o olmalı diyorum…yanıma gelip kanayan ellerime tesbihini veriyor ve ben daha ağzımı bile aralayamadan uzaklaşıp gidiyor..Ya Sabır çekiyorum ve tesbihi geçiriyorum parmaklarımın arasından ve o anda yere düşen kan damlalarının sesiyle irkilip üşüyorum..elimde tesbihim güç bela atıyorum adımlarımı..o kadını düşünüyorum tekrar..kaderi bana yazılmış diyerek tesbihimi sıkıyorum..yanaklarımdan düşenlere aldırmıyorum…kalbim her atışında tesbihime sarılıyorum..artık gücüm kalmadı diye düşünürken,tesbihim bir ayet fısıldıyor kulağıma ‘’…Lâ tahzen! innâllahe me’anâ’’ amennâ ve saddeknâ diyorum neyzen de gülümsüyor sanki..ama vâkur bir edayla…yeniden yıldızlar aklımda..başımı semaya kaldırdığımda onlarında tesbih tanelerim gibi azaldığını görüyorum..hüzünleniyorum,isrâ yı bulamamanın acısı bir daha yakıyor canımı..dayanamayıp dizlerimin üzerine düşüyorum…ellerimde tesbihim..doğrulamıyorum..ağlıyorumm,hıçkırıklarıma karışıyor vakt-i seher yıldızları..sukûta erdiremezken bu yaşarlı neyzen susuyor o anda..her yer sessiz..dişlerimi sıkıyorummm..kanayan ellerimle yaşlarımı siliyorum,,tesbihim de bir taş ve ben El-Vedûd aşkına Lâ havle-i şerif çekiyorum…susuyorum..
Yolun sonuna gelmişim,gözlerimi açıyorum her yer seher aydınlığında ve Musâ çıkıyor bir yerden,elinde yine âsası sonra İbrahim sonra Nûh sonra Eyyûb sokağın sonu kalabalıklaşıyor…benim ellerimde ki tesbih onların yüreklerinde ve elleri semâda..semâda yıldızlar yerine ezan-ı muhammedî…Allahû Ekber diyor bir sultan…tüm başlar secdede…ve selâm veriliyor..sağım Züleyhâ sessizliğinde..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.