- 525 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NOEL YAKIŞTIRMASI VE UMUTLARIMIZ
Bir koca yılı daha geride bıraktık. Kimileri bu günleri göremeden aramızdan ayrıldı. Çevremizde yığınla olaylar meydana geldi. Bir tarafta kendi gerçeklerimiz, diğer tarafta toplumun gerçekleri… Bir taraftan ülke gerçeklerimiz, diğer yanda dünya gerçekleri... Aklımızla, vicdanımızla baş başa, ilmi gerçekler ışığında bir değerlendirme yapabiliyor muyuz? Yeni bir yıla muhasebe yaparak, umutla bakabiliyor muyuz? Bizim yapmamız gereken, bugünün sıkıntıları altında yok olmadan yarına umutlar taşımak olmalıdır. Çünkü yarınlarda bizi ve taşıdıklarımızı bekleyenler var...
Bizim için yeni yılın, bir takvim yılının başlangıcından başka bir anlamı olamaz.
Bu nedenle Müslüman’ın içine düşürüldüğü ikilemi görmezden gelemeyiz. Hicrî yılbaşı mı, Miladî yılbaşı mı, ikileminden kurtulmalıyız. Takvim zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur. İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak Güneşi ve Ay’ı kullanmışlardır. Her iki takvimin başlangıç tarihleri farklıdır. Hicri Takvimde başlangıç tarihi Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarih olan 622 yılını, Miladi Takvimde ise başlangıç Hz. İsa’nın doğum tarihi sayılan 0 yılını esas alır… Hicri Takvim ay yılını, Miladi Takvim güneş yılını esas alır. Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır. Bu gün kullandığımız güneş yılını kapsayan takvimdir.
Noel ve Christmas yaftaları toplumumuzun özelliklerini yansıtmaz. Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa’nın doğumunun kutlanıldığı Hıristiyan bayramı. Bir doğuş bayramı, kutsal koğuş veya milât yortusu olarak da bilinir. Bizim kimliğimizde, kültürümüzde batı anlayış ve kültürünün yeri olamaz. Noel eğlenceleri batı paganizminin gönümüzdeki makyajlı sefahat ve curcunasından başka bir şey değildir. İslam’ın ahlâki, manevi kavramını katleden hiçbir uhrevî motif ihtiva etmeyen bir inanç ve kültürdür. Müslüman’ın bununla ne gibi ilgisi olabilir ki… Batı’nın hayat anlayışını, Hıristiyanlık inancını ve ahlak anlayışını olduğu gibi yansıtan ve yaygınlaştıran düşünceler bizi kendimizden uzaklaştırarak yanlışa götürür. Bizim endişemiz Müslüman Türk toplumu üzerindeki batı Hıristiyan anlayışının etkileridir. Bir Hıristiyan gibi düşünmek ya da yaşamak anlayışı... Bu kendimizi inkârdan başka anlama gelmez.
Miladî yılbaşını ve buna atfedilen olaylara baktığımızda Hıristiyanlık anlayışıyla ebeveynler, çocuklarına aldıkları sürpriz hediyeleri gizemli Noel Baba kimliğini birleştirerek onlara Hıristiyanlığı sevdirmek isterler. Bu da Hz. İsa’nın doğumu olayına monte edilmiştir. Noel baba anlayışında efsanevî bir Hıristiyan azizinin, darda kalanlara yardım ettiği ve çocuklara gece hediye bıraktığı inancı vardır. Noel Baba kültünün, çocukların bilinçaltına yerleştirdiği Hıristiyanlık sempatisinin zamanla bilinç düzeyine çıkararak nesilleri Hıristiyan’ca bir yaşantıya özendirmeyeceğini kim garanti edebilir? Bu kültürümüzle ve inancımızla bağdaşmaz bir durumdur.
Batı anlayışındaki miladî yılbaşı kutlamaları, beraberinde getirdikleri toplumumuz üzerindeki etkileri, değişiklikler, yozlaşmalarla toplumumuzun ruh ve hayat damarları deforme ediliyor. Yılbaşı eğlenceleri nedeniyle lüks tüketim ve israf; akla ve sağlığa zararlı olan içki, kumar ve sefahat, toplumun kanına zerk edilen zehirden başka bir şey değildir. Millî ve dinî değerleri bitirmeye çalışan bir yıkımdır. Peygamberimizin; ‘’Kim bir kavme benzemek isterse o onlardan olur’’ ikazını nasıl göz ardı edebiliriz? Hangi dinden olursanız onunla düşünmek ve yaşamak istersiniz. Müslüman kimliğine sahip olan kimse, sahip olduğu dinin açıklamalarına bakarak yaşamaya çalışır…
Ne çabuk geçiyor zaman. Hayat kum saatindeki kumların her bir zerresi gibi akıp gidiyor umutlarla. Tüketmek için acele ettiğiniz takvim yaprakları birer birer düşüyor ömrümüzden. İnsanoğlu öğüten değirmen taşı gibi zamanı geçiriyor…
Koca bir yılı geride bırakmamıza rağmen yeni yıla, ya da yıllara taşacak meselelerimiz devam ediyor. İnsanlarımızın bazıları vatan kurtarma, bazıları iktidar-muhalefet, bazıları da inanç, insanlık sevdasında. İnsanın asıl gözden kaçırdığı ise, yaşadığı toplumun gerçeklerini, değerlerini ve kendini göremeyişi, duyamayışı ve yaşayamayışı. Kendi menfaatimizden önce vatan, millet ülke menfaatlerinin geldiğini bilerek hürriyet ve inanç yolunda mücadele edemeyişi. İnsan umut ve azmi azaltmadan, güven tazeleyerek mücadeleye devam etmeli…
Yaşadıklarımızı, olayları muhakeme etmek bizlere düşer. Yanlışları düzeltmek için ise ortak bir tavır almak, dayanışmak, mensubu olduğumuz milletin değerlerini hak ve çıkarlarını birlikte savunmak gerekir. Kendimizi ve insanları manen düzeltirsek dünyanın birçok şeylerini de düzeltmişiz demektir. Her şey insanın kendisiyle başlar, kendisiyle biter. İnsanoğlu düzeldi mi, ülkeniz de dünyanızda düzelir demektir.
Aklımızda bu umut ışığı yandıkça, doğruyu bulup, hikmeti baş üstü tuttukça, çabalarımızla aşamayacağımız hiçbir engel yoktur.
Yeni yılın tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini dileyerek, Türk milletinin istikbal inkılâbı içersinde duyulacak en gür sedasına merhaba diyelim. Yarın geç olmadan yaşadığımız hayatın kıymetini ve şükrünü bilerek insanca ve islamca yaşayalım... Dünyanın en güzel duygularıyla, güzel düşüncelerinizle, bazen tek bir cümlenizle, bazen tek bir sözünüzle, fikirlerinizle hayata güzellikler katmanız, yeni yılda güzellikler, huzur, mutluluk ve sağlıklı yaşamanız temennisiyle…
YORUMLAR
Aydınlatıcı yazınızı beğenerek okudum.
Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Yeni yılınız kutlu olsun.