10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2244
Okunma
Bir varmış bir yokmuşla başlamıştı herşey varlığın içinde yoklukları yaşarken bir şehirde kar yeni yeni yağmaya başlıyordu ince ince çiselerken. İki ürkek yürek; biri büyük kocaman ellerin sahibi diğeri kücücük minik bir yüreğin ufak elleri bir birine sımsıkı tutunarak Tunalı’dan durağa yürümeye başlamışlardı.
kış, elinde beyaz fırçasıyla tablosunu çizmeye çalışırken sokaklara, iki ürkek yürek kalabalığın içindeki yanlızlıklarına sarmaş dolaş sarılarak yürüyorlardı. Yapraklarından aylar öncesi ayrılmış ağaç şimdi sığırcıklardan kendine siyah yapraklarla birlikte çığırtkan sığırçık sesleride eklemişti dallarına.Rüzgar karı boynuna dolayıp sarılırken ağacın dallarına siyah noktalar oluşturmaya başlamıştı şimdi sığırçıkların kanatları.
Çiseleyen beyaz noktalar lapalaşırken küçük el büyük ele daha sıkı sarılmıştı. sokaklar kırmızı elbiseli şişman gövdeli, beyaz sakallı insanlarla doluydu bu gün bir anlaşma yapmışcasına hepsi kırmızı giymişti.
Kırmızı elbiselilerin birinin ellerinde umut biletleri sallarken satıyordu umut peşindeki insanların ceblerine. Son bilet son bilet derken dilindeki son tüyleride tüketiyordu. Diğer kırmızılı elbiseli, elinde ışıkları yanıp sönen kırmızı şapkalardan, pazarlarken karanlıkta sokak lambası bile zor aydınlatıyordu karla kaplı beyaz henzemin geçitleri.
Şimdi birileri daha ortak olmuştu kışa, çizerken mağazanın camlarına beyaz köpüklerle birşeyler yazmışlardı mağaza çalışanları.camlarda çam ağaçları üzerindeki ışıkları görünce iki yürek duraklayıp IŞIK larına baktılar hayalleri gibi yanan sönen. Büyük el küçük elin sahibinden gelen sese eğilip kulak verdi.
" bir gün bizimde olurmu böyle IŞIK lı çam ağacımız ?"
büyük el; küçük bir sesle kırık hayallerle dolu bir sesle, umudun bir saniyelik yalancılığıyla
"inşallah neden olmasın"
dedi yürürken Batıkent durağına.Girdiler otobüs bekleyenlerin kuyruğuna. bu kuyruk neredeyse gidecekleri yolun uzunluğu kadar uzarken arkadan gelip otobüs bekleyenlerle daha da uzuyordu.Sonunda üstünde numaraları olan, kırmızısı bayazla örtülmeye çalışan o otobüs kapılarını açarken yolcularına tıslayarak girin içeri dedi.
Dışardaki soğuk havanın yerini tıka basa insan nefeslerinin oluşturduğu sıcak hava çarptı iki ürkek yüreğin yüzüne. Kalabalık otobüsün camları buğulanmıştı. Bu buğulu camları herkes bir amaç için kullanıyordu otobüsten habersiz.
Arka taraftaki genç öğrenciler kalp resmi yapıp içine isimlerini yazarken, biri eliyle ay gibi yuvarlak resim yapıp durağını kaçırmamak için karanlığı izlerken,biri peş parmağıyla cama iz bırakarak tutunurken, yorgun adam cama kafasını dayayıp uyuklarken, uyku dolu düşüncelerini kafasıyla buğulara yazıyordu.
Naif biri ayağa kalktı büyük ellerin sahibine yer veririken,
" buyurun lütfen"
büyük el mahcup yorgun bir sesle,
"teşekkür ederim" derken minik elleri kucağına yerleştirdi. Minik ellerin sahibi büyük ellerin sahibini çekiştirerek,
"bu gün neden herkes kırmızı giymiş. o şişman sakallı dedeler kimdi ? herkes neşeli gezerken onlar neden üzgündüler ?"
Büyük ellerin sahini,
" bugün yeni yıl. bugün parası olanlar sevdiklerine hediyeler alır. o kırmızı elbiseli adamlarda onlara hediye satarki yavrularına ekmek götürebilsin."
" anladım. peki babam bugün kömür alacaktı almışmıdır. keşke babamda bize hediye alabilseydi."
büyük ellin sahibi kırılganlığın sesiyle
"inşallah kızım"
derken az önce yer veren naif adam kulak misafirliğini bozarken, eli cebine girdi kendi çocuğuna aldığı küçük paketi küçük kıza uzatırken büyük ellerin sahibi kadından konuşmadan gözlerle müsade istemişti. Naif adam şefkat dolu sesle
"yeni yılın kutlu olsun küçüğüm. al bunu zaten fazla almıştım.benimde senin yaşında çocuğum var onun yeterince oyuncağı var."
minik eller büyük ellerin sahibine bakarak izin istedi. Büyük eller tamam derken kafasını sallamıştı. Naif adam iki durak sonra indi. Üç durak sonra ürkek iki yürek otobüsten inerken soğuk kucaklamıştı ikisinide...Biraz yürümüşlerdiki büyük el birden durakladı, yumuşak kar yığınına süzülerek düşüverdi. Büyük eller şimdi kardan da soğuk olmaya başlamıştı. Kan dolaşımının verdiği sürtünme ısısı karın durduğu gibi durmuştu..Minik el çömeldi büyük kapanmış gözlü kadına,
"hadi gidelim bak evimize az kaldı şurada, uyuma burada, hem bak bugün babam kömür de almıştır. sıcak evimizde yatarsın, hadi uyan."
büyük ellerden ses yoktu hala sımsıkı kenetlenmişti küçük ellere. Artık ağzından buharda çıkmıyordu... sonra küçük ellerin küçük yüreği feryadı kopardı fırtınadan önce;
" ANNE ÜŞÜYORUM KAPAMA GÖZLERİNİ.... HADİ ANNEM KALK GİDELİM BAK SENDE ÜŞÜYECEKSİN....ÜŞÜYORUM ANNEEEE.... SÖZ BİR DAHA SENİ ÜZMEYECEĞİM....ÖLME ANNEM ÖLMEEE ÜŞÜYORUM GÖRMÜYORMUSUN SAKIN ÖLME.... ÖLMEEEEE ! "
İşte bir varmış bir yokmuş sevgi karların üstünde kalırken, yeni yıl gelmiş, bir otobüsün son durağında bu masal son bulmuş....
üşüyorum...
gökten üç elma düşmüş; umut, sevgi, şefkat hepsinide hoşgörünüze sığınarak sizlere dağıttım gitti.