- 644 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Demokratik Açılıma Başbuğ Bakışı
Hükümetin Kürt açılımı isimli safsatası ile her gün gündemimiz meşgul edilmektedir.Öyle bir hava oluşturuldu ki sanki Kürt açılımı denince tüm dertlerimiz bitiyor, sanki bu soruna Kürt adını verince herkes muradına eriyor.Bakınız Kürt açılımı adıyla duyurulan ama aslında olmayan bir sorunu varmış gibi göstererek yada sorunu saptırarak ülkemizi,birliğimizi ve bütünlüğümüzü bölmeye çalışıyorlar.Bizleri ayrıştırma çabalarında bulunanlara cennet mekan Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in sanki bu gün kürt açılımı safsatasına verdiği cevaplar gibi görünen şu açıklamalarını okumalarını tavsiye ediyorum.
Kürt açılımının orkestra şefi olarak nitelendirilen Abdullah Gül temel şartın silah bırakma olduğunu söyledi.
Karşındaki bir avuç çapulcuya elinde silah var, elinde cephane var diye cesaret verici tırsmış, pısmış imajını gösterirsen onlarda sana dişlerini gösterir , havladıkça havlarlar. Sorunun adını Kürt koyarak Kürtleri Türklerden ayıran bir anlayışa büründüler. Oysa Başbuğumuz ”Kürtler bu milletin öz evlatlarıdır” ” Kürtler ne kadar Türk ise bizler de o kadar kürdüz , bizler ne Türksek onlarda o kadar Türk’tür”
”Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlara, “Türk oğlu Türk’tür” diyen Türkeş, “Kürtlerin hakkını Ermeni Apo mu koruyacak?” diyerek yol haritası tartışmalarına ve bebek katilinin muhatap alınmasını isteyenlere de yanıt veriyor.”
Her konuşmasında Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğüne vurgu yapan Alparslan Türkeş, PKK konusunda söyledikleriyle bugün yapılması düşünülen açılımlara da şu yanıtları veriyor:
Hepsi Türk oğlu Türk
BugÜne kadar sistemli ve ilmi şekilde, uzun zamandan beri sürdürülen çalışmalar vardır. Bunlardan biri “Kürtçülük” kışkırtmalarıdır. Bunun yanında başka kışkırtmalar da vardır. Yalnız Kürtçülüğe takılıp kalmamalıyız. Memleketimizi paramparça etmek, Kürtçülük kışkırtmasıyla beraber, başka kışkırtmalar da vardır. Bugün Anadolu topraklarında yaşayan insanlarımızın hepsi Türk oğlu Türk’tür. Hepsi Türk milletinin öz evlatlarıdır. Bu durum Orhun kitabelerinde de “Kürt Kabilesi” olarak geçmektedir. Yani bunların aslında Turanlı olduğu Orhun kitabeleriyle sabittir.
(Bizim Ocak, Mart 1988 )
Kürt ile Türk’ü birbirinden ayırarak ortaya sorun çıkaranlar , Kürtlere özerklik gibi , federasyon gibi saçmalıklarla ortaya çıkanlara ise Başbuğumuz şu cevabı veriyor.
”Bazi siyasi parti liderlerinin Kürtçe eğitimi serbest bırakmak, federasyon ya da eyalet sistemi getirmek gibi öneriler sunduklarını kaydeden Türkeş, şunları söyledi : “Türkiye üniter bir devlet olarak kurulmuştur. Yani merkezi bir yönetim sistemi vardır. Türkiye’de federasyon ya da eyalet sistemini tartışmaya açmak, Türkiye’yi bölünmeye götürür. Türkiye’nin üniter yapısı tartışılamaz” Türkeş, tarihte Kürtçe diye bir dil bulunmadığını da öne sürerek şunları söyledi: “Refah partisi Genel Başkanı Erbakan, partisinin son genel kongresinde iktidara gelmeleri halinde Kürtçe eğitimi serbest bırakacaklarını söyledi. Kürtçe diye bir dil yok ki bu dili serbest bırakırsınız” ( Mart 1994, Kayseri)
Bu güne kadar hep MHP’li olanları, hatta eskiden MÇP iken dahi , bu gün ben bir Türk Milliyetçisiyim diyen herkesi birer Kürt düşmanı gibi lanse etmekten çekinmiyorlar. Bakınız bu konuda ise ” MÇP aleyhinde bazı çevrelerde bazı kendisini bilmez gazeteler ve yazarlar” MÇP Kürt düşmanlığına soyundu” şeklinde ifadelere yer verdiler. Asıl Kürt düşmanı, çoluk çocuk demeden katleden PKK’lılar değil midir? Ermenistan hayali peşinde Güneydoğu’lu insanlarımıza çile çektiren, üç – beş Ermeni fanatiğinin yönettiği PKK’dan daha büyük Kürt düşmanı olabilir mi? Biz, Kürt düşmanı değiliz, biz ayrılıktan değil, birlikten yanayız. Hiçbir zaman bir Türk – Kürt ayrımcılığı yapmadık, yapmıyoruz. Güneydoğulu insanlarımızın yanındayız, adına Kürt denilen insanlarımızı kendimizden ayrı görmüyoruz. Ama biz Kürtçülüğe, bölücülüğe karşıyız. PKK’nın gerçekleştirdiği terörle Kürt kardeşlerimize de büyük kötülük yaptığı inancındayız. ”(Ekim 1992- TBMM Basın Toplantısı) diyordu Başbuğumuz…
Doğuda ve güneydoğu’da yaşayan kürtlerin ağzıyla konuşuyormuş gibi , onların emellerini gerçekleştirme arzusunu taşıyormuş gibi görünen pkk’nın yalnız ca Türklere değil kendi haklarını savunduklarını iddaa ettikleri kürtlere dahi kötülükleri dokunmuş bizim kadar onlarında canlarını yakmışlardır.
”PKK yalnız Türk’ün değil Kürt’ün de katilidir
Mardİn’de, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Silvan’da kundaktaki bebeklere, camide ibadet etmekte olan insanlarımıza kadar varan bir canilik ve vahşet, PKK çetesince tırmandırılmaktadır. Bu bölgemizin adına Kürt denilen kardeşlerimize karşı, kundaktaki Kürt bebeklerine varıncaya kadar katliam gerçekleştiren bu PKK çetesi mi Kürtlerin hakkını savunacaktır? Son olaylar göstermiştir ki, PKK çetesi, bu ülkenin bütün insanlarına düşmandır: PKK, Kürtüyle, Türküyle, bu memleketin bütün evlatlarına düşmandır ” (Haziran 1992 – MÇP Genişletilmiş İstişare Kurulu)
Pkk terör örgütünün bitirilmesi hususunda rahmetli Başbuğumuzun bir çok planı ve stratejisi mevcuttu. Çocukluk yıllarımda dinleyipte derinine inemediğim bazı anlatımlarını bu gün tekrar tekrar dinlediğimde aslında çözümün çok dauzakta olmadığını görüyorum.
Pkk nın bir devlet olmadığını , savaş kuralları olmadığını vurguladı. Hep Pkk nın bir gerilla bir çete olduğunu söyleyerek , gerilla taktiği kullananlara savaş taktiği kullanılmaz diye haykırdı. Pkk nın anladığı dilden konuşacak birileri lazımdı. Bir dönem bunun için özel harekatçılar alasını yapıyordu nitekim onları da lav etmeyi başardılar.
Bakınız bu konuda ne diyor Cennet Mekan Başbuğumuz…
Bugünkü PKK terörünün bitmesi için alınması gereken yegane önlem, Türkiye’de fazla vakit geçirmeden 100 bin kişilik özel bir kuvvet kurmaktır. Bu kuvvetin 50 bin tanesi iç istihbaratta, 50 bin’i de dış istihbaratta görevli olacaklar ve bunların işi gücü bu terör belasıyla uğraşmak olacaktır. Bunların gizli görev yapmaları ve önlerindeki engellerin kaldırılması mümkün olduğu kadar da rahat çalışabilmeleri sağlanmalıdır. Ben iddia ediyorum ki böyle bir teşekkül oluştuğunda, 1984′ten beri başımıza bela olan ve büyük oranda dış destek görerek faaliyetlerine devam eden PKK kısa sürede bitme noktasına gelecektir. Zaten, oluşturulacak 100 bin kişilik özel kuvvetin yarısının dışarda killanılmasının ana gerekçesi de budur. Yani terörün dış desteğinin ana kaynaklarını kurutmaktır. Bu elli bin kişinin dışarda işi gücü bu olacaktır. Aksi takdirde, bu terör yıllarca devam edecek ve Türkiye’nin kaynaklarını sömürmeye devam edecektir. Ne zaman duracağı da belirsizdir. Hemen ama acilen önlem alınmalıdır…
Buna özel ordu demiyoruz. Yanlış yansıtılmasın. Özel bir örgüt lazım diyoruz. Bu örgütün içinde psikoloji, siyaset, ekonomi uzmanları olmalı. Sivil asker karışımı bir örgüt bu. Gerilla savaşına karşı bir hukuk devletinin hukukun kuralları içinde kalarak mücadele etmesi çok zordur. Çünkü düşman kendi halkımızın kılığındadır. Gündüz külahlı, gece silahlı cinsten. Kurunun yanında yaş ta yanabiliyor zaman zaman. Masum insanlar da zarar görsün dersek o zaman düşmanın ekmeğine yağ süreriz. Kendi halkımızı kaybetmeden, yanımıza çekerek düşmanı yoketmeliyiz. Bundan başka tekliflerimiz de var,projelerimiz de…Ancak bunların konuşma sırası şimdi değil. Bunların yurtdışında o kadar çok ayakları var ki…Atina’da, Kıbrıs Rum Kesimi’nde, Bekaa Vadisi’nde İsveç’te var. Siz biliyor musunuz, Finlandiya’da Abdullah Öcalan’ın çiftlikleri var. Bunları dış güçler besliyor özellikle Yunanlılar…”
Bir konferans sonrası yine kendisine bir soru yöneltiliyor ve sorulara verdiği cevaplar yine yukarıdaki açılmasını tekrarlar ama altını çizererek vurgular niteliktedir.
Başbuğumuza konferans sonrası bir soru geliyor.
“Doğu Anadolu’daki Kürt sorununu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?”
Cevap mükemmel!
Başbuğumuz diyor ki:
“Efendim,Doğu Anadolu’da Kürt sorunu yok!
Kürtler bizim kardeşlerimiz.
Biz bir milletiz.
Bir sorun yoktur.
Bizim terör sorunumuz vardır.
Bunun için sorunu değiştiriyorum.
Terörü nasıl çözersiniz şekline sokuyorum.
Bunun için ben kamuoyuna bir açıklama yaptım.
Dedim ki;100.000 kişilik bir özel teşkilat kurmak lazım.
Özel ordu değil.
Türk Ordusu yeter.
Türk ordusu yeter de artar bile.
Nasıl bir teşkilat?
İçinde Sosyologların bulunacağı, toplum psikolojisi uzmanlarının bulunacağı,ekonomistlerin bulunacağı,strateji uzmanlarının bulunacağı, halkoyu uzmanlarının bulunacağı ve çok güçlü istihbarat birimlerinin uzmanlarının bulunacağı bir özel teşkilat!
Bu terörü çözmek için en önemli tedbir istihbarattır.
Bugüne kadar Türkiye istihbaratı yeterli olmamıştır.
Çok güçlü hale getirmeliyiz istihbaratımızı.
Kuvvetli bir istihbarat teşkilatı meydana getir
Kürt sorunu yok!
Kürtler bizim kardeşlerimiz.
Bizim insanlarımız.
Temiz insanlar!
923 senedir bu Anadolu’da beraberiz.
Orta Asya’dan da beraber geldik.
Bizi kandırmak için meseleyi bu hale getiriyorlar.”
Demek ki her yol denenmiş, demek ki bu güne kadar bu sorun bitirilememiş… hatta başbuğun sağlığında kimse Kürt Sorunu diye bir tabir de dahi bulunamamış çünkü her defasında laflarını ağızlarına tıkamış.
Dağda mekap ayakkabılar gezen pkk itlerinin peşine 1 kiloluk postallarlar, 30 kiloluk sırt çantalarıyla gönderilen askerlerimizin şehadet şerbetinden içmemesi mümkün değildir. Dağda nasıl ve ne şekilde yaşayıp , nerde ve ne zaman saklanacağını bilen , arkadan haince saldırarak tuzağa düşeren pkk nın karşısında askerimizin hiç bir şansı kalmıyor.
Peki Başbuğumuz bu konuda bu kadar tutumlu,tavırlı ve sert iken günümüzün hükümeti olan AKP iktidarında neden bu kadar taviz verilmektedir.Bu tavizler verilerek pkk sorununun çözüleceğine inanıyor musunuz?
Ben inanmıyorum…
Bundan 10 yıl evvel Kürtçe Eğitim dili gibi bir gafı sergileyenlere tokat gibi cevaplar veren Başbuğumuzun vefatının ardından sanki ortalık çakallara kalmış edasıyla tüm emellerinin pusulası olan söylemlerini gün den güne çirkinleştirmektedirler… Hatta ve hatta bazı emellerine erişmiştir de diyebiliriz.
Bu gün TRT’nin yani devlet televizyonun bir kürtçe kanalı var… Ah başbuğum iyi ki Hakk’a yürüdün bu günleri görsen kahrolurdun… Gerçi sağ olsan bunlar olmazdı…
apo itine imralıda uygulanan tecritin kaldırılmasını gündeme getiren hükümetimize sesleniyorum. ”Bu topraklar ihaneti sevmez…”
Vural Egemen Sarıgöz
27/09/2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.