- 2293 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Çolak Halil
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çolak Halil
Bazan hayatın o deli dolu akışında hep bir suçlu aranır.
Bu kimi zaman yaşanmışlıklar dır. Kimi zaman da şuçu yükleyecek birilerini mutlaka bulur insan. Demlenmek gerek tutunmak için ve yıkmak için kendi içindeki tabuları.Hayatın pişirmesi de budur zaten tam istediğin gibi olamamak payına düşen yanına isyan nöbetleri .An olur çıkar beyninin kuyusundan savurur seni bir oraya bir oraya.
-İlkokul ikinci sınıfta alınan önlüğü artık bedenine iyice dar geliyordu.
Hani birkaç yıl daha giyinsin diye alınmıştı dördüncü sınıfa geçince küçük gelmeye başlamıştı. Bedenindeki darlığa aldırmıyordu ama kolları dirseklerinden yırtılmıştı. Okulun ilk haftasıydı. Anne çözümü çabuk bulmuş ve iki dirseğe de yama yapmıştı.
Halil utanıyor çözüm olarak da her iki koldaki yamayı dirseklerinin içine katlayıp kollarını göğsünün hizasında taşıyarak gizlemeye çalışıyordu.
Okul müdürü o gün konuşmasında gözlerine baktığını hissetmişti.
Halil tedirgin olsa da belli etmemeye gayret ediyordu.
- Çocuklar yamalı giymek ayıp değil, kirli olmasın ama yamalı olsun, diyordu.
Halil üstüne alınmak istemedi bu konuşmayı.
Lâkin uzun süre kollarını kapalı tutuğundan hem çok dikkat çekiyor hem de kolları çok acıyordu.
Mümkün olmadıkça tenefüse çıkmazdı. Çıkınca da hiçbir oyuna katılmadan tuvallette gidip gizlice ağlayıp kolarını dinlendiriyordu .
En çok üzüldüğü şey ise artık hiç parmak kaldırmaması suskun bir hal üstünde dersini dinlemesiydi.
Kısa bir süre sonra arkadaşlarının ve öğretmeninin dikkatini çeken bu durum arkadaşlarının “çolak Halil” lakabını takmasına sebep olmuştu.
Öğretmeni bir gün;
- Haydi oğlum, diye tahtaya kaldırdı . Yama gözükmesin diye önce tahtaya kalmak istemedi ama öğretmen ısrar etti.
İki kolu önce yanlarına yapıştı. Tebeşiri aline alıp yazdıktan
sonra iki elini arkadan bağlayarak rahat görünmeye çalıştı.
Sınıftaki bir kaç haylaz;
- - Hocam öğretmenin karşısında elleri arkadan bağlamak ayıp değil mi? diye sordular. Hoca cevap vermedi hatta onları susturdu.
Eve gitmek, o yamalardan kurtulmak ve ağlayarak annesinden önlük istemek her gün tekrarlanan bir olaydı . Umudu kırılmış Yeni bir önlük ulaşılmaz bir hayal gibi rüyalarını süslüyordu.
Havalar ısınınca, birgün beden eğitimi dersi için dışarıya alınmışlardı.
Müdür yardımcısı derse katılacaktı. Sert mizaçlı bir hoca olması bütün öğrencilerde bir korkuyu da beraberinde getiriyordu . Bu ilk dışardaki derste öğrenciler iki sıra halinde dizildiler.
- Herkes kollarını uzatsın! Diye seslendi hoca.
En arka sıraya geçmesine rağmen bunu yaşayacağını tahmin etmişti .Bu nasıl ağır bir durumdu, sadece önüne baktı ve kollarını fazla uzatmadı.
Hoca tek tek ilerlerken Halil’in kollarını uzatmadığını görünce
çok sinirlendi.
- - Uzat diyorum, kolunu uzat oğlum, duymuyor musun ?
Halil hiç ses çıkartmadı, yanına kadar gelen hoca iki eliyle kollarını açmaya çalıştı. Halil bütün gücüyle sıktı kollarını.
Sanki sihirili bir el hocanın omzundan çekti ve durdurdu. Halil ise bütün gücüyle kollarını kapatmaya devam etti.
Hocası görecegini görmüş olacak ki;
- - Haydi oğlum, git sen sınıfa dinlen, kolların kireçlenmiş dedi.
O yaz beden eğitimi derslerine hiç katılmadı pencerden arkadaşlarını seyretti .O yıl ilk dönemde beden eğitimi dersi de Halil’in karnesinde bütün dersleri gibi pekiyiydi.
Anne babanın üstünde Halil’in baskısı iyice artmıştı. “Artık şu çocuğa bir önlük alsak” diye konuşuyorlardı. Her defasında “tamam, alalım” deseler de aylar gelip geçtiği halde önlük alınmıyordu.
Halil kollarının uzun süre kapalı tutmaktan canı çok yansa da bu duruma alışmıştı.
Hocası ısrar edip tahtaya kaldırıyordu. Bir de arkadaşları çolak demese durumdan çok da şikayeti yoktu
Bir gün beklediği an geldi. Evin köşesinde birkaç koli gördü. İçinde mütiş bir sevinç uyandı. Belki de bu son yıllarda görmediği bir sevincin deli dolu bir haliydi . Evet evet, yeni bir önlük olmalıydı. Heyecanla kutunun ilkini açtı, içinden cam bir sürahi takımı ve altı tane bardak çıktı. İkinci ve üçüncü kutunun içinden çıkanlar da buna benzer şeylerdi. O an içinden bir şeyler koptu .Anlatamadığı onlarca enkazın umudu kanat sesleri arsında uzandı yüreğine .
Ertesi gün büyük bir gürültüyle uyandılar. Evin köşesinde hiçbir işe yaramayan boş cam kutuyu andıran, vitrin diye adlandırdıkları cam kafesin yıkılışının gürültüsüydü ev halkını uyandıran.
Bir gün önce Halil’in büyük umutlarla açtığı kutaların içindeki cam parçalarının tamamının kırılış sesiydi bu .
Üç kattan oluşan vitrinin orta camını destekleyen bölüm kırılınca içinde olan herşey kırılmıştı.
Sabah sabah bir kavgaya da sebep olmuştu bu kırılma. Anne
- “nazar “diyor, baba ise “dikkatsizlik” … “Konu komşunun gözü” diyor anne, baba “orta rafa bu kadar niye dizdin” diyor...
Asıl nedenini ise bir tek Halil bilmiyordu…
Halil en sonunda istediği önlüğe kavuştu. Beşinci sınıfın ikinci yarı yılında alınmıştı. Ancak önlük birkaç yıl giyinmesine fırsat vermemiş bir başkasına verilmişti.
- O bir başkasında önlüğü her gördüğünde içinden bir şeyler kopsa da
içi rahattı çünkü önlük giyinmeyecegi bir okula başlamıştı .
- Yılar sonra anlıyordu ki herkesten sakladığı gerçeği aslında kendinden saklamış
YORUMLAR
Konu güzel.Ve anlatım harika ama hepsi bu kadar.
**İnsanı iştaha getirip sofra kurmamaya benzemiş yazı.İki saattir yazının başını ve sonu nu arıyorum. "Halil " olması hasebiylemi,yoksa girişte uyandırılan Müsebbip arama ya uyarılan yüreğimmi bana bunu yaptı bilemem. Bana bir hikaye borcunuz var vesselam.
**Elinden dondurması olınmış çocuk gibi kalakaldım yazının sonunda.
Yok yok ağlamıyor, sadece bekliyor olacağım. şen ve esen kalın.
yeğinadnan tarafından 12/31/2011 3:25:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mustafa Doğan.
Cok etkilendim , icimin burukluguyla okudum . Bizlerden bir seyler vardi duygusu yasantisi ve gecmisiyle beraber . Yuregim yazida kalip sayfadan ayrilirken ,
kutladim gonulden bu guzel calismayi , emeginizi , kaleminizi..
Selam ve saygimla...
Mustafa Doğan.
Mustafa Doğan.
çok güzel bir hikaye çoksıcak halil vitrini aşağıya imdirmekle haklı tebrikler
Mustafa Doğan.
onur verdiniz.
Değerli mustafa hocam yazınızı içim burkularak okuyorum. Ve belki bir kurgu yada yaşanmış bir hikaye olarak yazılmış olabilir, beni eski yıllarıma okul dönemine götürdünüz evet bir kız çocuğu vardı sınıf arkadaşım ders beden eğetimi herkes dışarıda toplanmış ısınma haraketlerine başyacağız arkadaşım çok fakir olduğu için sporlarını komşusundan ödünç almış efoşmanın da arkası sökülmüş annesi de dikmeyi unutmuş ve oda kimse görmesindiye üzerine çeketini giymişti bunu gören hocamız o çeketi çıkarmasını istiyordu ama arkadaşım ısrarla çıkramayaçağını söylüyorsu diyemezdi annem dikmeyi unutmuş annesinin gururu ve kendi gururu herkesin içinde incineçekti ve sonra öğretmenimiz bir kaç kez çıkarmasını ısra edince bakti ki öğrencisi ceketini çıkarmayaçak ceza olarak beden eğiminden sıfır alıyorsun bunada evet diyecekmisin sözüne evet hocam ceketimi çıkarmıyorum verin sıfırı sözleri hala kulaklarımda çınlıyor kimse o gün o ceketin neden çıkarmadığını anlayamadı ve nedenide sorulmadı yazınız bir çok insanın yaşadıklarından sadece bir örnekti kaleminizin çok güclü olduğunu biliyorum ellerinize yüreğinize sağlık beni eski günlerime okul sıralarıma götürdünüz başarınızın devamını diliyorum Mersin den kuçak dolusu sevgiler bırakıyorum sayfanıza dostca kalın .