1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
571
Okunma
HAYAT TORTUSU
Tarihin tozunu attıran, tarihi tarih yapan bir Dev’in kültür mirasına konmuşuz. Öyle bir miras ki doğusuyla batısıyla Laz’ıyla Kürt’üyle Ermeni’siyle Yahudi’siyle dört bir yanı harmanlayan muhteşem dizayn… Toplumun hazinesi, toplumun demir halatı bir miras… İdrak etmekte zorlanır belki insan ama büyüklük böyle bir şey. Büyüklük yüz ölçümü değildir, büyüklük tarihin tozlu sayfalarında boğulmamaktır. Büyüklük, dev olup bütün dünyayı tek yürek yapmaktır. Tarihte pek çok büyük tanıdık fakat tek bir büyük kültüre şahit olduk “Osmanlı Kültürü”.
Bizler sadece bir mirasçı değiliz aynı zamanda emanetçiyiz de.Yaşamak, yaşatmak, anlamak ve aktarmak zorundayız. Taşıdığımız yük ağır olsa da asla kambur değil sırtımızda. Yaşıyor ve hissediyoruz onu tâ yüreğimizde. Biz kurtuluş savaşından dimdik, alnımızın akıyla çıkmakla en büyük kültürümüzü gerçekleştirmiş olduk. Destanlar yazdırdık arkamızdan, çılgın diyenleri çıldırttık. Biz değişmedik şimdi de gündem yaratıyor, “Biz geçmişimizi unutmadık, unutturmayız” deyip yumruğumuzu vurabiliyoruz masaya.
Kültür yaşam savaşıdır, kültür statüdür, kültür dikkat çekmektir… Tarihimize tarif yapacak değiliz çünkü bizim kültürümüz daha tarih olmadı. O zaman da seyahat namelerde yer ediniyorduk şimdi de ediniyoruz. Osmanlıyı Osmanlı değil seyyahlar methetti. Şimdi de Türkiye’yi turistler övmekte.
Tarihi yaşamak, asıl mesele bu... Geçmişle gelecek arasındaki köprüyü sağlam kurmak… Ufak bir zedelenme bir bağın, bir bağ bir tarafın, bir taraf da köprünün tamamının kopmasına neden olur. O zaman yok olur her şey. Yeni bir kimlik konur önüne. Sen, sen olmazsın. İşte o zaman silinirsin seyyah defterlerinden. Yada zedelenmeye mahal vermezsin. Bir bağda sen eklersin. O vakit isminden daha çok söz ettirirsin ve tarihin tozlu sayfalarında değil, tarihi yaşarsın. Geleceğine tarihi yazdırmaz yaşatırsın.
Adımız Türkiye, şanımız Osmanlı, yüreğimiz Selçuklu, bileğimiz Gazneli, lakabımız Karahan, kalemimiz Göktürk, başımız Büyük Hun… Böyle kocaman bir adımla yürüyoruz bu gün… Zincirlenmiş ve kenetlenmiş bir bağla… Geleceği geçmişe, geçmişi geleceğe taşıyarak yürüyoruz. Yerinde saymakla değil, yenilikleri bizden saymakla… Ve çok iyi biliyoruz hayat tortusunun hayatımızın ta kendisi olduğunu bu gün… Süleymaniye’de nefes alıyor, Anadolu tandırından ekmek yiyoruz. Topkapı Sarayı’nda dinleniyor, Selami çeşmesinden su içiyoruz. Rumeli Hisarı’nda nöbet tutup, Fatih Külliyesi’nde yatıyoruz. Yaşanması gerektiği gibi yaşıyor ve anlatılması gerektiği gibi anlattırıyoruz bu gün…
Naz Farisi