- 1114 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Vay Benim Hallerim
Merhaba.Adım Pakize. Yirmisekiz yaşındayım.
İstanbul’da yaşıyorum.Çok güzel değilim ama fenada sayılmam.Tabi yüz güzelliği artık vücut güzelliğinin kusurlarını ne kadar kapatırsa ancak o kadar.
Benim sorunum, şişman olmam..Ne yaptıysam olmadı.Kilo veremedim.
Yapmadığım, uygulamadığım daha doğrusu uygulayamadığım diyet kalmadı.Gazete köşelerinde magazin proğramların da ne kadar diyet varsa hepsini denedim.
Şok diyet, diye bir saat aç kaldıktan sonra dayanamayıp yediklerimin haddi hesabını yapsam bir köy açlıktan kurtulurdu.
Mısır püskülü diyeti diye komşunun bahçesini talan ederek, çaldığım mısırların püskül suyunun o iğrenç kokusuna rağmen burnumu tıkayıp içmek zorunda kalışlarım.
Kiraz sapı diyeti diye kilolarca kirazı heba olmasın diye yeyişlerim
Lahana suyunu ,maydanoz yaprağını, soğan suyunu içmekten bağırsaklarımın bozulup tuvaletlerde sabahlayışımı saymasak, ikiyüz elli gram verip onbeş kiloyu geri almam iki öğün yemek yememle çokta zor olmadı.
Bir ara bayağı verdim. Üç kiloya yakın.Kendimi bir filden bir ceylana dönüş yapmış kelebek gibi hissettim.Tamam biliyorum yüzeli kilodan üç kilo eksilince pek bir şey belli olmayabilir gibi görünebilir gözünüze ama bana göre öyle değildi.Eteğim belimde dönüyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Etek demeye bin şahit ister ya. Bayağı bildiğin yataklık nevresimin beline lastik takılmış hali.Çok değil ama yinede kendimi aynada çok başka türlü görüyordum.Pardon düzeltmeliyim.Cümle yanlış oldu.Aynalarda olacaktıYan yana altı ayna da ancak kendimi görebiliyorum.
Sonra bir uygulama gördüm.Sabah prensesler gibi ye…Öğle ki yemeğini bir arkadaşınla paylaş.Akşam ki yemeğini fakir gibi ye…
"Tam benlik" bu diyet diye düşündüm.Zira sabah sabah açlıktan midem kavruluyordu.
Sabahları üç ekmek iki kangal sucuk içine sekiz yumurta kırar tavayı önüme alır kimseyle paylaşmayı da sevmem.Ardından bir büyük ekmeğin bazen ikiye çıktığı da olur içine salam, sosis, sucuk, beyaz peyniri, kaşar peyniri, domates ketçap zeytin gibi garnitürle karıştırıp yemenin daha iyi olacağını düşündüm .Çünkü sucuklu yumurta biraz iştahımı kapatmıştı.Birde domates salatalık her sabah birer kilo.Üç şişe süt az geliyordu, artık.Sanırım hiçbir prenses benim gibi yemiyordur.Onların kuş kadar yediği şeylerle ben kendimi idam etmiş hatta intihar etmiş sayarım.Buda haram.Kendime niye eziyet edeyim değil mi?
Bu sabah kahvaltısı beni yoruyor.Üzerimde bir ağırlık hissediyorum.Sanki Ağrı dağını sırtıma yüklenmiş gibiyim.En iyisi televizyonun karşısına biraz uzanıp öğle yemeğine kadar dinleneyim.
Öğlen yemeği için iki kilo kıymadan köfte yapıyorum.Tam yağlı olmayacak; ama içine biraz kuzu eti karıştırıp sarımsak ve tuz ile akşamdan dolapta bekleteceksin ki kendi yağıyla teflon tavada kızarırken, bir taraftan da lavaş ekmeğini alacaksın fırından.Tabi şimdi in-çık o kadar merdiveni sonra git fırına gel. Ne gerek var. Telefon ederim her zaman ki gibi getirirler.Öğlen yemeğini kiminle paylaşayım? Annemde en az benim kadar şişman. Ona verirsem köftenin yarısını ister.Hım bilemiyorum.Ama diyet listesine sadık kalmalı öyle değil mi ?Pis pissst kedicik gel bakayım al sana bir köfte. Neyse öğle yemeğini de biriyle paylaştım sorun kalmadı.
Akşam yemeğini ise fakir gibi yemeliymişim.Fakirler ne yer ki ? Herhalde çorba, bir tencere etsiz patates yemeği.Sebzeli bulgur pilavı, yeşillik olur sanırım.Neyse doymam ya olsun.Usulen uymak lazım tarife...
Gece bir elma, bir galeta yazmışım.Sanırım kilo demeyi unutmuşum.Neyse ki evde olacak.Sokağa çıkmama gerek kalmadı.
Bahar bitti yaz geldi.Nefret ediyorum şu yazdan.Herkes incecik ne giyseler yakışıyor.Benim yaşıtım kızlar mini etek şort giyerken.Ben xxxxxxLLLLL bedenin daha büyüğü var mı diye bakıyorum.Hangi mağazaya girmeye teşebbüs etsem .Dışarıdaki görevli yüzüme, ”bence sen hiç girme.On kıyafeti bir arada dikselerde sen iflah olmazsın.” Göz göze gelmemek için görevliyle, reyonları dolaşmadan en büyük bedenlerin olduğu yere gidiyorum.Gidiyorum gitmesine ya yok bana göre bir şey.Halbuki bu modacılar sözüm ona bir de “büyük beden çalışıyoruz” diyorlar.Nerede o zaman ben niye bulamıyorum?
Görevli kız çekine çekine geliyor."Yardımcı olabilir miyim, hanımefendi?” İçimden diyorum kuru kıza "al kilolarımı kurtar beni yapabilir misin"? Bana kimse yardım edemez.Allah’ım herkes bana bakıyor. Bir tunik beğeniyorum.Tam askıyla üzerime deneyecekken.
"Onun büyük bedeni yok hanımefendi" diyor.Gözlerinin içine bakıyorum."Bu bana olur" diyorum."Olmaz" diyor.Bir adım atıp dövecekmiş gibi elimi kaldırıyorum.Geri çekiliyor.
Aslında ben göründüğüm kadar şişman değilim .Kemiklerim kalın benim.Şimdi belli olmuyor çünkü et yığınımın içinde kayboldular.Genelde, sıcak havalarda böyle olurum.Çok su içmekten, vücudumda ödem oluşuyor."Kabinler nerede ?"
"Şurada" diyor işaret parmağıyla.Çokta sıra var.En aşağı yirmi kişi.Bu beklemeyi hiç sevmiyorum.
Bu arada ara öğünde yemem gereken galetalar geliyor aklıma.Çantamdan çıkarıyorum.Ben öyle küçük çantalar sevmem.Benimki valiz gibidir.İçinde ne ararsan var.Beş kiloluk şişeye evden çıkmadan ayran yapıp koymuştum.Serin serin iyi gitti.Ama bu galeta sayısını üçten, yirmibeşe çıkartmam lazım. Beklerken içim mi ezilmiş ne? Ya içeriye girende çıkmıyor arkadaş.Kuyruktan çıksam bir daha beni sıraya almazlar.Neyse az sabredeyim…
Kızın biri takriben benim yaşlarımda. Teyzesiyle gelmiş. Akşam bir tanıdıklarının düğünü varmış. Teyzesi kızdan zayıf.Anlaşıldı bunlarda zayıflık ırsi. Bizde de ırsi.Bizim sülalede, akrabaların çoğu şişman. Yüzeli kilodan aşağı olanı dövüyor hatta aile kütüğünden siliyorlar.Dedemlerin ahırdaki inekleri şişman.Tavuklar desen neredeyse koçlar kadar iri.Dedem, "kurbanda üç tavuk kessem yeter," diyor. Benim evdeki papağanım bile en az bir beş kilo çeker.Kafes küçük gelmeye başladı. Değil uçmak kanadını bile açamıyor. Sadece yaptığı tek şey önüne konan yemleri yemek.
Biz evde yemek haricinde hiçbir şeye konsantre olmayız. Sabah kahvaltısında öğle yemeği için ne yapacağımızın kavgası olur. Herkes kendi istediği olsun ister. Babam her zaman kurufasulye artı bulgur pilavı, annem tavuksuz öğün geçirmez. Ben ise köfteden ve pirzolaya bayılırım.Ah ah. O kızın aldığı elbisede gözüm kaldı, ne yalan söyleyeyim.Aldığı elbisenin içine girmem için benim ruhumun ve kemiklerimin üzerinden etimi pardon yağımı bıçakla kazımam lazım.Bir ihtimal olur gibi geliyor. O pembe elbisenin aynısından bulabilir miyim diye düşünürken. Hayal perim çıka geliyor.”Yeter artık ya.Doğru dürüst şeyler hayal et artık.Bıktım senin olmaz hayallerin peşinde koşmaktan” deyip kayboluyor pembe toz bulutların arasından.
Çok şükür sıra bana geldi.Geldi ama kabine giremiyorum.Kapısını niye küçük yaparlar ki hiç anlam veremiyorum? Tabut gibi. Yapın şöyle geniş geniş, ferah ferah değil mi yani?
Yok olmuyor."Arkadan bi el atın arkadaşlar sevaptır" diyor biri.Üç kişi beni kabine sokmak için canla başla itiyorlar ama maalesef.Hepsi nefes nefese kan ter içinde yere yığılıp kaldılar.Ben kabine giremeyeceğimi anlayınca ağzıma geleni sayıyorum."Niye bu kadar küçük ..İki santim daha büyük yapsaydınız olmaz mıydı sanki?
“Sizi, şöyle bir kenarda görevlilerden çevreleyip kabin oluştursak orada deneseniz daha iyi olur.Hem ne gerek var kabinde neden uğraşıyorsunuz küçük hanım!” Mağazanın müdürüymüş. Göz göze geldik bir anda.Bana “küçük hanım” demişti.Demek ki onun gözünde o kadar şişman, iri kıyım gibi durmuyordum.Bana bakarken zoraki tebessüm ediyormuş gibi gelse de, sanırım ben hoşlanmaya başladım.Aşık olma şansım yüzde bin beşyüz.Ohh Allah’ım sonunda aradığım prensi buldum.Gerçi, boyu belime geliyor tipide bir halta yaramıyor ama olsun.Yirmisekiz yıllık hayatımda bana güzel söz söyleyen yegane erkek…
Müdürün iç sesi: Allah’ım bilerek mi yolluyorsun bu insan yarmalarını?
Mağazanın sekiz çalışanını emrime verdi.Ne kadar ince düşünceli, ne kadar hoş biri, Ne kadar hoş, yakışıklı, kirli sakalıyla uyumlu bıyıkları var. Tamam biraz köse ama olsun.Kimin uyurunda. “Kaldırın arkadaşlar” deyip ellerindeki çarşafları kaldırıyorlar. “ Sakın bakmayın ha!” Üzerimden hemen onüç metreden annemin diktiği tuniği çıkarıyorum. Hemen mağazadan aldığım tuniği geçiriyorum sağ kolumu. .Aa neler oluyor.Sadece bileğime kadar girdi tuniğin kolu. Dirseğim, kolum, bedenim vardı sırada oysa.
“Oldu mu hanımefendi!”
“Yok daha yeni giymeye başladım, aceleniz ne?
” İsterseniz birimiz size yardım edelim”
“İstemez ben kendi işimi kendim görürüm. Zaten neredeyse oldu” Neredeysemi daha kolumu soktuğum gibi kaldım.Çalışan kızların aralarında konuşup gülüşmesine ifrit oldum.Kesin beni çekiştiriyorlar. O hırsla kolumu tuniğin kolundan hızlıca sokmamla beraber” CARTTT” diye bir ses çıktı.Herkesin çarşafları indirmesiyle gözgöze geldik.
” Çok dar dikmişler.Dikişlerde üç santimlik payı içeriye almamışlar. Hiç böyle şey görmedim.Bir daha gelmem bu mağazaya .Kabinleri de küçücük.Bebek bile sığmaz.Çalışanlarıda çok suratsız.Hiç ilgilenmediler benimle. Çıkışta görevlinin bıyık altından gülmesi”ben sana göre bu mağazada bir şey yok demedim mi şişkooo” dediği gün gibi aşikardı.
Kendimi bir an önce eve atsam iyi olacak.
Bu yürümeyi de hiç sevmiyorum.Ne olurdu sanki şu yolları yürüyen merdivenler gibi yapsalardı. Ohh misler gibi. Deniz havası almak için otobüs yada minibüse binmek zorunda kalmazdım.Taksiye binemiyorum zaten taksinin arkası ben oturunca asfalta yapışıyor.
Otobüs ve minibüste ise şoför beni almak istemiyor.
Ancak otobüsü yada minibüsün tam önünde durdurmak için iki kollarımı yana açarsam mecbur kalıyorlar almaya. Birde koridorları çok dar yapıyorlar. Bu yüzden ikinci kapıdan girmek zorunda kalıyorum. Koltuklar küçücük. Camlar küçücük.İçerisi havasızlıktan insanları boğacak gibi oluyor.
Gerçi benden başka herkes rahat bir ben bunalıyorum.Bir de yer vermeyenlere kızıyorum. Ayaklarımın halini düşünen yok.Gerçi kilo aldığım zaman fil ayağı gibi oluyor.Ha bir de o sorun. Ayağıma göre ayakkabı bulamam. Yazın terlik giyiyorum mecburiyetten. Parmak arası aldım birkaç kez. Az dengemi kaybettiğim zaman, parmaklarım aradaki ince şeridi kesiyorlar. Ve bütün hevesim gidiyor bu sayede.
Böyle strese girdiğim zamanlarda karnımın gurultusu daha çok artıyor
Sanırım acıktım yine
...
YORUMLAR
çok güzel biryazı bende kiloluyum son 3 yıldır rahatsızlıklarımdan dolayı çok kiloaldım ve 3 aydır sigarayı bıraktım dahada aldım byük beden mağazasına gidiyorum ohhh seviyorum bumağzaları ne ararsam var ve oluyor ama vericeğim kendime söz verdim tebrkler yüzeğinize sağlık bizim gibilere tercuman olmuşsunuz
Sevgili Hürrem.
Yazının oldukça keyif alarak okudum. Anlatım, işleniş, espriler , bir solukta okunacak bir akıcılık her açıdan harika bir yazıydı...Sonra bu güzel yazıya güzel bir yorum yazayım diye tuşlara dokunmaya başlayınca o 28 yaşındaki kız geldi gözlerimin önüne....Onun için sanırım hiç de keyifli olmayacaktı bu yazı...Sonra aklıma bir başka şey geldi: Kilolarıyla problemi olan insanlara gülüyoruz, onlarla dalga da geçiyoruz ama her gün bir en az bir paket sigara içen ve bile bile kendini ölüme sürükleyen insanlara ( Ki biri benim ) Ne gülen var ne de dalga geçen....
Neyse bu gün karamsarım biraz galiba...Her ne kadar sürç-ü lisan eylediysem affola...
Selam ve sevgilerimlesin her zaman....Allah'a emanet ol.