- 17341 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
CUMHUR BAŞKANI kimdir?
Öncelikle bunun cevabı verilmelidir. Bir simgeden bahsetmiyoruz arkadaşlar!
Herşeyi ile TÜRK MİLLETİNİN taşıyıcılığını yapan bir insandan bahsediyoruz.
Burada öncelikle idare biçimimiz söz konusudur.
Cumhuriyet hükümetlerinde böylesi görülmüşmüdür ki olurdu olmazdı diye fikirler çatıştırıyoruz?
Hiç bir durumda böyle bir yaklaşımda bulunamayız. Yasalarımız açık ve nettir.
Laikliği içsel olarak kabul ederiz. Bunuda böyle yansıtırız. Dini inançlarımızı yada inançsızlığımızı sorgulama biçimi değildir DEMOKRASİ.
Her birey yasaların kendine tanıdığı haklar kadar özgürdür.
Buna CUMHUR BAŞKANI da dahil olduğuna göre özeli elbette bizleri ilgilendirmez fakat köşke geçecek olursa iş değişir elbette.
Ona bu özgürlüğü makamının tanıyacağını mı düşüneceğiz yani?
Nerede görülmüş böyle bir olay?
Burası TÜRKİYE CUMHURİYETİ!!
İmaj denen yaldızlı kapağı bırakıp, özümüze bakalım biz.
Bir örnek daha gösterinde görelim CUMHURİYET TARİHİMİZDE??
Şimdi böyle denecekse o halde rejim değişti ve biz farkında değiliz demektir.!!
Beni dış ülkelerin ne diyeceği, nasıl göreceği değil, öncelikle bizim nasıl göreceğimiz ilgilendirmektedir.
Önce yasalarımız, daha sonra bildiklerimiz ve gördüklerimizdir bizi biz yapan özellik.
TÜRK MİLLETİ olarak biz böylemiyiz???
Bizi kucaklayan ve temsil yükünü alacak olan bu düşünce yapısında olan biri mi olacak?
Eşi tabiki kendi düşüncesini ve görüşlerini sürdürdükleri hayatla gösteren olacağından ikinci plandadır yani.
Konuyu sadece eşinin türbanı olarak ele alamayız yani.
Bunu kabulde bizleri hiç kimse mecbur tutamaz!
Özelinde ne ise beni ilgilendirmez fakat ülkemi bu görüş ve zihniyette olup görünüşü ilede tasdikleyenler benim cumhur başkanım olamaz.!
Ülkeyi terketmemizi istemlerini sanırım tekrarlarlar böylece.
BU ÜLKE HEPİMİZİN VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ!!
ATATÜRK DEVRİMLERİ ÜLKESİ!!
İLKE VE DEVRİMLERİ ÖZDE BENİMSEMİŞLERİN DEVLETİ!ÇOĞUNLUĞUN SİNDİRİLMİŞLİĞİNDE DESPOTLUK DEĞİLİZ BİZ!!
ZATEN ÇOĞUNLUKTA DEĞİLLER!!
BUNA İZİN VERİLMEMESİ GEREKİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
Sevgi yüklü saygılarımla
**KirazÇiçeği**
YORUMLAR
Ne Cumhurbaşkanı - ne Başbakan - ne bakan - ne vekil ne de sıradan bir Vatandaş... kişi önemli değil ya da sıfat !
Kim olursa olsun... karakteristik özellik olarak
Dürüstlüğünden asla ödün vermeyen ve bu konu hakkında başkalarının yalan yanlış bilgi sahibi olmasının önüne geçmek isteyen her vatandaş açık bir yüreklilikle ortaya çıkıp
" ben şaibelerden uzak yaşamak ve onurumla... ak - pak ölmek istiyorum "
diyerek yargılanmasını ve toplum önünde temize çıkmasını öncelikle kendisi istemelidir !
Yargılanması, kanun çerçeveleri içinde imkânsız dahi olsa;
kanun engelini aşmak amacıyla meclise önerge verip kanun teklifi sunarak bu yolu tıkayan tüm engellerin kaldırılmasını isteyerek bunu kanunlaştırılmasını talep etmelidir...
Dini ve vicdani tarafım bana bunu emrediyor...
Suçluysam, kanıtları ile ortaya koyulmalı ve gereken cezayı da ağır başlılıkla kabul etmeliyim...
Suçsuzsam, yine kanun önünde aklanarak beni suçlayanlara mahkeme kararını tokat gibi yüzlerine çarpmalıyım...
Şu anda eski yeni ayırımı yapmadan yazıyorum.
Hakkında şaibe olan ve yargılanan bir yöetici var mı ya da aklanan... ya da aklandı da ben mi duymadım...
Haa... çiller - yılmaz düetinin birbirinin gölgesine kurşun sıkarken !
bir araya gelip birbirini aklamasını saymazsak !
Bence içe sinmek demişken bu yazının tartışılmasına bu konudan başlanmalıydı...
Sonrasında daha nasıl olsa çok konu var !
Bir Gönül Dolusu Saygı Bıraktım Sayfanıza desem :)
BU SİTEDE KULLANICILARIN BAŞKA KULLANICILARI ENGELLEME MEKANİZMASI VAR.
KULLANICILAR BAZI KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİNİ VEYA BAZI DÜŞÜNCELERİ KENDİ ESERLERİNİN ALTINDA GÖRMEK İSTEMEYEBİLİRLER.
OLABİLİR.
ANCAK, BİRİNİ HEM ENGELLEYİP HEM DE ENGELLEDİĞİNİZ KİŞİNİN YORUMLARINI ALIP EDİTLEYEREK VE CIMBIZLAYARAK İŞİNİNE GELENLERİ KENDİ İLETİNİZ ALTINDA SIRALAMAK SURETİ İLE MEKANİZMANIN BU ŞEKİLDE KULLANILMASI YAZIN SANATI VE İLETİŞİMİNİN AHLAKINA DA, ERKANINA DA HEM SIĞMAZ HEM DE YAKIŞMAZ.
BUNUN BU ŞEKİLDE UYGULANMASI, BUNA SEYİRCİ KALINMASI...
...
YAZIN ADABININ BU DERECE SUİSTİMAL EDİLMEBİLECEĞİ AKLIMA GELMEZDİ.
BİR ORTAMI YANSITAN ÜYELERİDİR, BİR ÜYEYİ YANSITAN ORTAMDIR.
DÜŞÜNCE VE FİKİRLERİN EMEK HALİNE DÖNÜŞTÜĞÜ BU ORTAMLARDA İNSANLARIN YAZILARINI HEM ALIP KIRPACAK DEĞİŞTİRECEKSİN HEM DE GÜNÜN YAZISINI YAZMIŞ OLARAK ÖDÜLLENDİRİLECEKSİN.
BANA GELMEZ BÖYLE İŞLER.
HOŞÇAKALIN.
noa tarafından 5/1/2008 12:59:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
"DİNDÂR" Yönetenlerinden memnun kalan arkadaşlara sefâlar olsun...
Demokrasiyi bu dar görüşle algılayanlar için, dindârlık olur demokratik haklar da elbette. Ben bu şartlarda demokrat değilim. Müslümanın müslümana kırdırılmasına seyirci kalanlar, örtünmenin! de dînî emir olduğunu savunanlar olduğu apaçık ortada iken, Cumhuriyetin de islâmî olmsı hiç yadırganacak bir durum olmaz elbette.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu değildir!
Özgürlüğün bedeli olduğu kadar sınırları olduğunu da bilmek gerekir. Padişahlık çoktan birmiştir arkadaşlar! Medeniyet düzeyine ulaşamayışımızın başlıca sebebi, her konuda olduğu gibi, değerlerimizi örtü altına gizleyerek sunumundan çözüm arayışımız olmuştur. Açık olmak, özgürce kendimizi ifade etmek varken niye saklanmanın ezikliği altında kalmışız acaba? Bu güne kadar dinsizler yönetimi mi getirdi sizleri bu hâle de feryât figan eder oldunuz iktidâra gelince?
O iktidârdaki düşünce birliğiniz değil sizinkisi, güce hayranlığın olsa gerek! Vay müslümanlar vay...
Dinde varmıdır karşındakini aşağılamak?, çoğunluk olunca "ben dedim oldu"cuk yapmak?, kate/kullilerle vatanı pazarlamak?, yasaları delmek?, mezhepleri çatıştırmak?,diyaneti hükümete bağlamak?, KARŞI OLANLARI YANGINLARLA YAKMAK?,pahalı örtülü giyecekler giyerek sembolleştirip, anadolumun kadının tülbentten baş örtüsünü kullanmak?, semboller çin ülkemizi yabancı devletlere şikâyet ettikten sonra o koltukta hiç birşey olmamış gibi oturmak?, çoluk/çocuk/torun avrupalarda okuyup otururlarken, ora vatandaşı olup gemicikler yüzdürürken, erzak torbaları ile vatandaşı avutmak?
Daha saymaya sinirlerim elvermiyor ve zaten sayfalar almaz yazmaya kalksam söyledikleri ile yaptıklarını bunların.
Nasılsa avrupa ve amerika "kullanıp süpürüyor!" sizlerde kullanılmış mı oluyorsunuz kullanıyormusunuz bilemem övgüler yağdırıp, yazımı kınayan arkadaşlar.
Dünya bizi örnek alıp düşman olmuştu tarihte! Kimseyi örnek görmüyorum TÜRKİYE'ME!
Yaşadıklarımız da örnek gösterilecek se nesillerimize, hangi utanç tablosu ile olacaktır göreceğiz hep birlikte.
Yakın tarihimizde örnekleri çoookk nasılsa! "Şeyh said" unutulmuş sanırım bazılarının hafızalarında. Domuz bağı ile diri diri gömülenler de dinde serbestlik istedikleri ve türkçe meali ile kuran okuyup, ne dediğini bilelim diyenleri.
Bizlere din okutmak ta nesi? Yaşıyoruz ailelerimizden gelenekleri ile onu. Neden ısrar ediliyor arapçada analmak zor değil elbette. Ezberlemekle olmuyor beyler hanımlar, ne diyor siz onu tam anlasıp anlatsanıza.
Allah ile girmeyin aramıza!
Biraz imânınız varsa dürüst olun. Kullanmayın örtüyü çeştli adlarla.
"dinler arası diyalog" plavralarıyla uyutmayın vatandaşı. Kanlı elleri katmayın ortaklığa.
Ezan kaya değildir ATAMIN evi ÇANKAYA!
Havale ediyorum hepsin ALLAHIMA!
Saygılarımla.
"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz"
Nedense bu günkü iktidarı her anışımda bu dize dilimin ucuna geliyor. Arkasına da başka dizeler. Dizi dizi...
“Ekonomide her şey yolunda”
diyor sayın başbakan, şakşakçılar hemen teşvik-i mesai yapıyor.
“Yaşaaa... Varoooll... Allah senden razı olsun.”
Alkışlar gırla gidiyor.
“Ülkede istikraaaaarr varr.Bakın; Nerddeeeeeeeen nereyeeeeee”
“Yaşaaa... Varoooll... Allah tuttuğunu altın etsin.”
“Ananı da al git.” Diyor
önce...
“Yaşaaaa... Varrrolll ... Allah yar ve yardımcın olsun “ diyor fakat birden jeton düşüyor.
Bir anlık şaşkınlık baş gösteriyor. Önce bir suskunluk oluyor ama arkasından onuru kırılan çiftçimiz itiraz ediyor. Bir başbakandan böylesine bir küfür işitmek alışılmış bir şey değildir zira...
Ama olsun. Ne de olmasa adam dindar. Döver de söver de, SEVER de...
Her neyse. Artık bunları sıralamayacağım ama cumhurbaşkanlığı da zor zenaat doğrusu.
Şahsen ben yapamam.
Yahu kardeşim düşünsene bir sürü dosya getiriyor hükümet. Bunları okuyacaksın, inceleyeceksin ve altına imzanı, mührünü basacaksın, göndereceksin...
Her halde onun içindir ki gelen evrak aynı hızla geri dönüyor onaylanmış olarak.
Bir ara not olarak son dosyayı merak ettiğimi söylemek istiyorum. Oysa diğer dosyalar epeyce kalındı. Bu ise aksine küçücük bir dosya. Acaba farklı bir dille mi hazırlanmıştı ki çevirisi zor oluyor, zaman alıyor?
Belki de bu konu biraz kıvam meselesidir. Belki de bunu geri çevirmek biraz tansiyonları düşürür. Hatta en iyisi halka kadar götürmek. Böylece topu millete bırakmış ve dolayısıyla da vebal altında kalmamış olurlar. J
Muhalefet diyor ki “Başbakan dua ediyor ki bu konu yargıdan dönsün”
Böylece seçimlerde televizyonlarda halkın karşısına geçip “ Ey benim dindar vatandaşım; Bakın biz istiyoruz ama yargı engel oluyor” diyecekler. Tabi bunu söylerlerken çaktırmadan ayaklarının birini kaldıracaklar.
Nerede kalmıştık?
Haa... Evet. Cumhurbaşkanlığının ne kadar zor zanaat olduğu konusunda...
Bitti mi(!)?
Hayır tabi ki.
Önceden bolca sipariş edilen onur nişanı, plaket, teşekkür ziyareti vs. Bir sürü iş.
Tabi siparişler hazırlanır gelir alel acele.
Sıra bunları dağıtmaya gelir.
Kime verelim diye düşünürken akla ilk gelen Arap kralı. Şimdi adamcağız yaşlı ve hem de bir kral ne de olsa. Bu durumda çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı elbette başbakanı da yanına alacak ve soluğu kralın otel odasında alacaklar. Bu önemli görev başarıyla tamamlanır ve otelden ayrılırlarken görevlerini başarı ile tamamlamanın gururu vakurlu yürüyüşleri ile kendini belli eder.
: )
Gözlerim doluyor ama ağlayamıyorum. Sinir krizi kendisini önce kısa ve kesik gülücük arkasından kahkaha ile gösteriyor.
Aziz Nesin’i anımsıyorum. Adam inanmadığını söylüyordu ama yine de Allah rahmet sahibidir. Bağışlayıcıdır. Allah rahmet eylesin.
Dedikten sonra bu gün bir sanayicinin başbakana açık mektubundan kısaca bahsedeceğim. Tam olarak dinleme fırsatım olmadı ama size de öneririm. Bir dinleyin haberlerde filan.
Nerede bulacağınızı söylemeyeceğim ama tek söyleyebileceğim aklı başında, uçmamış, uçurulmamış bir TV’de dinleyebilirsiniz.
Saygılarımla...
Eh gözümüz aydın artık dindar bir cumhurbaşkanımız var. Tabi o dindar olunca biz dinsiz oluyoruz haliyle. Umarım insanlarımız kendilerine model olarak almazlar bari. En büyük endişem de bu.
Bu millet daha önce "yasaların bir kere delinmesinden zarar gelmez" diyen cumhurbaşkanı da gördü. O gün bu gündür yasalarımız kevgire döndü.
Kutlarım sayın Kiraz Çiçeği...
Saygılarımla...
Cumhurbaşkanı kimdir ?
Kinayeli bir soru gibi geldi bana biraz şaşırtmacalı.
yazıdan bir şey anlamadım bende başlığa odaklandım.
Cumhurbaşkanı kimdir?
Düşünmeden cevap veriyorum.
eminim
son kararım
Sayın Abdullah Gül'dür.
İyi bir insan iyi bir aile babasıdır.
severim kendisini, önceki Cumhurbaşkanlarının çoğuna kıyasla kariyeri en yüksek şahıstır.
Allah onun ve bu ülkenin yar ve yardımcısı olsun.
AYRIMCILIĞI KİMİN VE NEDEN YAPTIĞI BU YAZIYI YAZANIN VE ONU DESTEKLEYENLER ORTAYA KOYUYOR.
BİRAZ AL VİCDAN DİYORUM. SİZİN İSTEMEDİĞİNİZ BİRİ C.BAŞKANI OLACAK KIYAMETİ KOPARTIYOSUNUZ. HANİ İNSAN HAKLARI, SADECE SİZE Mİ VAR İNSAN HAKLARI? NEDEN BU DEVLETİ SADECE SİZİN SANIRSINIZ. MÜLKÜ SİZE Mİ AİT ACABA???
"Avrupalı olacağım diye feryat/figân et, Kızılay'ın göbeğinde havaî fişekli kutlamalar yap, kanunlarına boyun ey, aşağılanmayı göze alan imzalar at, sonra da git, bilim adamları yerine ulemâ lara soralım de."
Bu bölüm için dahi sayfalarca yazılabilir.)
Muasır medeniyetler düzeyine çıkmak hedefi gösterildi değil mi bu ülkeye? Muasır, yani asrımıza denk..Yüzyılımıza denk diyelim daha sarih olsun.. Sarih de demeyelim, açık diyelim daha anlaşılır olsun hatta.)))
Biz batının kültürünü almaya daha hevesli olmuşuz oysa şimdiye kadar...Onlar gibi giyinmeye, onlar gibi görünmeye, onların dinlediği müziği dinlemeye, onların eğlence kültürlerini, onlardan daha da şaşaalı şekilde kopyalamaya çalışmışız...Ama onların kendi halklarına sağladıkları refahı sağlayamamışız bir türlü...Kendi vatandaşlarına layık gördüğü hukuk düzenini, adaleti tesis edememişiz...Onların okullarında hertürlü kıyafetle insanlar eğitim alırlarken, katolik okulları dahi en laikleri Fransalarında % 40 lar civarında, ortaöğretim düzeyinde dahi eğitim verirken..Biz, başlarındaki simge diyerek kadınlarımızı, kızlarımız okullardan uzak tutmuşuz..Verdiğimiz, vereceğimiz eğitime de güvenmemişiz... Bizim okullarımızda okuyanlar başörtülülerinin altında başka niyetler, gizli amaçlar taşıyorlarsa onlara doğruları öğretebileceğimizden de emin olamamışız.. Yok görmüşüz...Sonrasında da "haydi kızlar okula" kampanyaları düzenlemeye çalışmışız üstelik arsızca...
Ayrımcılık yok bu ülkede öyle mi?
Farkında değilsiniz varsa da öyle mi?
Bu ülkede okutmadığımız kızları, cahilliğe, karanlığa mahkum etmemişiz öyle mi?
Bütün geleceklerini, hayatlarını daha başındayken karartmamışız öyle mi?
Hayata, dünyaya herşeye isyan etmemelerine ben hala şaşırıyorum bu hayatı karartılmış insanların.. Nasıl bir tevekküldür bu?
6. filo için ülkeyi baştan başa yakan gençlik, yök için fırtınalar koparan gençlik bu zulüm karşısında niye sus pus olmuş?
Başka ülkelerde borç harç okumaya çalışanların ise bir kısmının, diş geçirebildikleri ülkelerin üniversitelerinin denkliğini sorgulayıp, diplomalarının burada bir işe yaramaması için de üstelik yök eliyle gayret göstermemişiz?
Avrupada okuyan binlerce öğrenciye, neyseki Avrupa diyerek, denkliği konusunda ses çıkarmamışız:)
Ama çalışma hayatlarını güçyetirdiğimizce kısıtlamaya çalışmışız yine de...
Batıda, Avrupada yaşayan insanların yaşadığı refah, gelişmişlik düzeyi niçin bizim insanımıza layık görülmüyor?
Onlar neyi doğru yaptılar da, biz neyi yanlış yaptık?
Kültürlerini birebir kopyalarken, sistemlerini, kendi vatandaşlarına sağladıkları hak ve imkanları, adaleti, hukuku es geçtiğimiz için olabilir mi?
Kültürlerini zaten dilediğimizce, doya doya alıp kullanabiliyoruz...İnsanların geleceklerini kurtarabileceklerini gördükleri için, kendi ülkesinde her birey gibi eşit haklardan faydalanabilecekleri için, inançları, dış görünüşleri için aşağılanmayacaklarını, adaletin herkese eşit uzaklıkta olacağını düşündükleri için belki de kutlamalar yapmışlardır?
Empati yapmayı deniyor muyuz?
Önünde hiç bir engel olmayanlar, kendilerine bir engel çıkarıldığını düşünseler, örneğin başları açık diyerek hiçbir okula alınmadıklarını, okul kapısında zorla başlarına örtü verdiklerini, yoksa kovulduklarını, kendilerine başörtü şeklinde peruk yaptırarak belki okuyabileceklerini düşünmelerini, gözümüzün önünde canlandırabilir miyiz?
Mutlu mu oluruz düşündüklerimizden?
Diyelim ki başörtüsü simge, türban simge altında kötü niyet taşıyor...(Taşıyabilir de üstelik, düşünmek suç değil zira, komünisti, sosyalisti, ateisti gibi..)
Aynı niyetleri taşıyan başıaçıklar niye ayrıcalıklı oluyor peki, ya da erkekler?
Ülkenin istatistiklere göre %70 inin başıörtülü olduğundan hareketle düşünüldüğünde, yaşananların nasıl elit, seçkinci, bir azınlığın yıllardır halkın büyük bir kesimini görmezden geldiğini anlayabileceğiz..
Bütün Ab ye katılan ülkelerde benzer kutlamalar oldu zaten geçmişte, niçin oldu ? Çünkü ispanya gibi ekonomisi bizden geri ülkeler bile bizi kat be kat geçer oldular..Yunanistan gibi keza..10-15 yıl sonra Bulgaristanın da halkının çok daha müreffeh olacağı gibi..
"Kanunlarına boyun eğ" derken hangi kanunu bu ülke insanına layık görmüyorsunuz?Hangi kanun o ülkelerde yaşayan insanlarda refahı, bireysel özgürlükleri, bizden daha geriye götürmüş? Mevcut düzenden nemalanan, elit güçlerin çıkarları zedelenecek, iktidarlarını kaybedecekler diye olabilir mi?
Aşağılanmayı göze almayalım da, burada inançları dolayısıyla aşağıladığımız insanlar için ne yaptık?Bakan eşleri başıörtülü diyerek tafra yapanların, giderim ha diyenlerin sırtını sıvazlamadık mı günlerce?
Hop noluyoruz, ülkenin kadınları genellikle zaten başlarıörtülü napıyorsunuz siz diyene rastladık mı beyazların mahallesinde?
Son bir söz de ulema konusunda söyleyeyim bari...Ulemanın anlamını araştırmadan mı yazdınız o bölümü?:))
Ulema zaten bilim adamı demek, ilim adamı demek :)
Ben o cümleyi niye kurduğunuzu biliyorum aslında ama, geçmişte hangi söylenen söze atıfta bulunduğunuzu da biliyorum, ama bu haliyle yazınca, ulema anlamını da tam bilemediğinizi düşünerek " bilimle ilgili bir konuyu dahi din adamına soruyorlar" şeklinde fikir oluşturmak için zihinlerde değil mi?
:)
Oysa o sözler aslında, dini konularda tartışacaksak, dini konularda uzman olan kişiye sorulmalı anlamındaydı değil mi?
"Başörtüsü islamiyette var mı" sorusu örneğin, fizik profesörüne mi sorulacak bir sorudur ilahiyatçı duruken?
Dini konularda uzman, yeterli, ehil olan kim ise ona sorulacaktır elbet...
Gündelik olaylara farklı açılardan bakabildiğimizde, tek taraflı bilgi bombardımanına maruz kalıp sloganların arkasına sığınmadığımızda daha sağlıklı görüşler üretebileceğimizi düşünüyorum..
Saygılar efendim...
Sizleri yürekten destekliyorum Kiraz çiçeği, Laik Cumhuriyet nimetleri ile palazlanıp büyüyenler ne yazzıkki
Atatürk Türkiyesine en büyük haksızlığı yapıyorlar
Daha dün hikmetyarın dizinin dibinde fotoğraf çektirenler bu gün değiştim diye biliyorlar.
Güneşten korkup, karanlıktan medet umanlar var,İkinci Cumhuriyet heveslileri var.
Bu Ulusun sağlam temelleri var.Ayyıldızlı Şanlı Bayrak bu Topraklarda şanla şerefle dalgalanacak, Laik Cumhuriyet Ebedi Paidar kalacak
Saygılarımla efendim
Ayırımcılık, kendini ayırmakla başlar bildiğim.
"O halde bu nereden çıktı?" dendiğinde ise, durum çok yönlü irdelenmelidir.
l.a.ci.i.v.e.r.t arkadaşım,
"Sizin şahsi fikrinize saygılıyım ama etkisizliğide çok açık. Bu tepki yanlış, benim cumhur başkanım olamaz değil, olmamalı ve olmamalıydı."
Sözlerinize ben de saygı duymaktayım. Haklı bulduğum konu: olmamalıydı sözünüz elbette.
Olup bittiyse de başka kelime bulamadım açıkçası. Olmasında dahlim kadar katkımın olabilmesi muhtemeldir elbette. Olduktan sonra da kabulüm olmayışıdır fikrim açıkça. ben kimseleri ayırmadım yaşamımca ben sen diye. Ülke olarak yapmadık kültürümüz icabı bunu biz. Azınlıklar kendileri istedi ayrılmayı mesela. Devletimiz en kötü yönetiminde bile yapmadı bunu.
Hoşgörü ve iyi niyet özümüz bizim çünkü. başımıza gelen haksızlıkların çoğunda da bu vardır. Mahalle baskısını ben yapmadım emin olun:) Her insan kadar çelişkide olabilirim. Bunu yapma lüksü olmayanlardır devlet adamları ama.
Avrupalı olacağım diye feryat/figân et, Kızılay'ın göbeğinde havaî fişekli kutlamalar yap, kanunlarına boyun ey, aşağılanmayı göze alan imzalar at, sonra da git, bilim adamları yerine ulemâ lara soralım de.
Sorun "Türban" değil elbette!
O örtü altına gizlenen zihniyette!
Simgeleşen görüşte!
Ben/sen ayırımını da ben yaratmadım. Bu bölücülükle eştir fikrimce. Türk ulusu olarak, yüzyıllar boyu mazlumun yanında oluşumuz ispatıdır bunun.
Çankaya' ya "Ezankaya" sözünü yakıştıranlar arasında olmak ta ayrı bir konudur. Bu düşünce sistemi içinde geldiğimiz yer de sonuçta budur!
Hafife alıp, adam/sende ci davranışlarımız getirmiştir bizi bu yere. Ne olcak ki demelerimizdir es/kaza geçtiklerimiz.
Her konu ince ince işlenip yürütülürken, karşı olmayışımızdır bu bilinçsizliğimizde. Haklı olmanın, güçlü olmadıkça işe yaramayacağını öğrenemeyişimizdir yaşamadıkça!
peki, nereye kadar?
Gittiği yere kadar değil mi?
Gidişat nereye o halde?
Din, dil derken sıra geldi bölünmeye...
Bizler ilk çağlarda değiliz arkadaşlar. Avladıklarımız ateşe düştüğünde öğrenmeyeceğiz pişmenin tadını.
Ya da kfamıza ağaç meyvesi indiğinde çekim gücünü!
Kuran-ı kerim niye "OKU" ile başlar bunu bile anlamadan ezberciliğimizle yapıyor, yaptırılıyoruz biz. Sorgulamak, illaki karşı olmayı gerektirmiyor bilimde. Dinler cehalette doğduysa vardır bir sebebi öyleyse. Her türlü gelişmişliğimizde bunun idrakinde değilsek bizler de, karşı görüşlerimiz olacaktır etkisiz elbette.
Ya da tu-kaka edileceğiz ayırımcılıkla. Kabul görmediklerimize karşı oluşturamıyorsak bir cephe, kabul etmeyişimizdir yaptığımız kolayca.
Ben kolayı seçtim. Bildiğim burada üç-beş kişi ile tartışma!
Kalanları ilgilendirmiyor nasılsa...
Ben o çoğunluktan biri olacağım nasılsa "başa gelen çekilir" sonucunda. çarpışmadan gitmemiş olacağım hiç değilse, gideceğim yer belli olsada. Hepimizin suçu olacak bu. Ben"tuzu kuru" lardan oldukça. BRECHT'in güzel bir deyişi vardır."Anladık iyisin, ama neden iyi?
Anladık dediğin dedik, ama dediğin ne?
Esirgemezsin gözünü budaktan, ama kime karşı?
Gözetmezsin kendi çıkarını, gözettiğin kimin ki?
Dolusun bilgelikle, ama yararı kime?" diye.
Bizler Atalarımızı dinlememiş, Avrupa! hayranları olarak bunu anlarız belkide...
Saygılarımla.
Özelinde ne ise beni ilgilendirmez fakat ülkemi bu görüş ve zihniyette olup görünüşü ilede tasdikleyenler benim cumhur başkanım olamaz.!
Ama başkalaştırılanların oluyor belkide. Sizin şahsi fikrinize saygılıyım ama etkisizliğide çok açık. Bu tepki yanlış, benim cumhur başkanım olamaz değil, olmamalı ve olmamalıydı.
Şahsın tabiatından çok hazzetmesemde, dolaylı yoldan bir başörtüsüyle ifade şekline gönderme varsa eğer (ki cahiliyetimdir anlayamadım belki)
Bunu kabul etmeyenlerdenim. Atatürk devrimlerinin arkasında olmak için, fikri hür, vicdanı hür olmak gerekmez mi. Bu tartışma çok yerindedir, yersizliği yanlış yerine odaklanılmasında zannımca.
l.a.c.i.v.e.r.t tarafından 1/6/2008 6:13:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Katlanmaktan ziyade, farklı olanı hazmedebilmekten bahsetmek daha doğru olur zannediyorum...
Farklı gördüklerimiz, bizlerin yanına yaklaşamadığı sürece hazmedebiliyoruz ancak...
Bizim okullarımızda okumamalılar, bizim işyerlerimizde çalışmamalılar, bizim yöneticilerimiz olmamalılar...O zaman farklı olana saygı duyabiliyoruz ancak...
Eşi başörtülü diyerek Cumhurbaşkanını yadırgamak tam da bu alışılmadık, zaten dışlanan vatandaşların sadece "Elit beyaz Türklere" layık görülen yerlere gelmeleri ile de örtüşüyor nasılsa?
Kimse görevin ehli değil demiyor, eşinin örtüsü dolayısıyla
kendilerini temsil edemeyeceğini ima ediyor...Daha önce eşinin başı açık diye bizi temsil edemez diyenler mi vardı yöneticileri için? Halkının çoğunluğunun kadınları örtülü olduğu halde?
Kadın, başını örtüyorsa Üniversitede okuyamıyor, meslek sahibi olamıyor,işe girip çalışamıyor,üretemiyor...Es kaza bunları başardığında ise yadırganıyor? İlginç bir yaklaşım..
Üstüne üstlük bir de eşi her türlü yeterliliğe sahip olsa dahi, kendisi yüzünden bazı görevlerden uzak tutulması gerektiğinden bahsediliyor?
Saygı bunun neresinde?
Kıymetli dost, sayın Başçı;
"Demokrasilerde çare tükenmez" anlayışı ile bu düşünce çok uyuşmakta elbette.
Değiştiremiyorsak katlanacağız yani?
Bir saygısızlık yaptığımı asla düşünmüyorum ben. Düşünen olursa kanunlarımız karşısında boynumuz eğik durmayı da biliriz elbette.
rejimlerin bir çırpıda değiştiği çok nadir görülmüştür dünya tarihinde. Bu olanlara alıştığımızı göstermesi bakımından da dikkat çekici olmalı diye düşünmekteyim.
Bizler hovarda miras yediler olarak ne rahatız değil mi?
Bu ne yukarıdan baktığımızdan, ne de içinde olduğumuzdan.
Cahilliğimizin avuntusu ile, çok bilir yaşamayı sindirmemizden bence.
Her görüşe saygımız insanlık anlayışımızdandır efendim.
Bizlerin yetiştiği dönemlerde din daha mı az yaşanıyordu da biz farkında değildik?
Yoksa şimdi mi anladık "müslümanlık" gereklerini?
Nereyi tutsak elimizde kalıyor sonuçta.
Gardrop ATATÜRKÇÜLER ile, takiyyeciler arasında kalmışlığın ezikliğinde yaşamak demokrasi ise geri kalsın benden. herşeyimizden usul usul edildik nasılsa bu farkındasızlığımızla. Dilerim iş işten geçmiş olmaz uyandığımızda.
Herşeyin suçlusu olarak görülmüşse bu makamlar, yadsınamaz sanıyorum. Biz yönetip, Devletimizin temsilini üstlenmek bu sorumlulukta nede olsa.
Kötülük isteyen bizler olmasak gerek. Bende bir vatandaş olarak, Ülkemi görmek istediğim şekliyle anlatmaktayım özlem dolu yazılarım ve şiirlerimde.
Düş olmamalı isteklerimiz. Gerçekleri görerek fakat her gördüğümüzü de kabullenmeyerek ereriz aslına Demokrasi gereğinin.Özgürlük sınırsız değildir ve olamaz da. Benim özgürlüğüm beni bağlarken, karşımdakinin özgürlük sınırını da çizmiş olduğum bilinciyle hareketteyim bendeniz de.
Genellemelerin ve ekseriyet hesaplarının sürdürüldüğü süreçte, demokrasiden bahsetmek te nereye kadar diye sorgulamak gereklidir sanıyorum.
herşeyin satılık hale geldiği Ülkemde!
Sevgi yüklü saygılarımla.
Bu ülkedeki insanları, kadınların ekseriyetinin görünüşlü öyledir?
Kendi halkına yabancı, şehrin kaymak tabakalarına yakın çevre insanlarına benzemedikleri doğru...Ancak karekteristik Türk ailesi diyebiliriz...
Sanırım asıl sıkıntı halkın ekseriyetine yukarılardan bakma hastalığımızdan kurtulamamızda..
Ne rejim değişti, ne Cumhuriyete zarar geldi, sadece kendi ülkesine, kendi insanına yabancı seçkinci zümrenin göz zevki bozuldu belki..
Doğru, Burası Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı da bu...
Herkesi memnun etmek kolay değil, ancak asgari saygı mecburi olsa gerektir...