- 641 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Oyun ve Oyalama Organizasyonu
Allah’ı anmaktan uzaklaştıracak ne çok oyalanma konumuz var. Dünya hayatından maksimum oranda yararlanmak için gerçekte hiç yarar getirmeyecek işlerle, sınır tanımadan oynayıp oyalanıyoruz.
Yaşamımız boyunca ulaşmak ve sahip olmak için çaba içinde olduğumuz birçok hedef var. Her dönem değişmez süsler olan zenginlik, mal, itibar, eş, çocuk gibi maddi ve manevi değerler. Yapılan tüm planlar ve uğraşılar hep bu değerlere sahip olmak için. Hepsinin gelip geçici olduğunu, dünyadaki herşeyin değerini yitirdiğini, eskiyip yok olduğunu bile bile insan kendini bunlara bağlanmaktan alıkoyamıyor. Oysa mal eskir, toprak bereketsizleşebilir, en güzel erkek ya da kadın yaşlanır, güzelliğini yitirir. En önemlisi de bizim olan herşeyi bir gün bırakıp dünyadan ayrılacak olmamız. Buna rağmen bağlılık sürer.
Baktığımızda, dünyada yaşayan herkesin oyalanma sebepleri genelde aynı. O halde bu durumun bir organizasyon hatta ortak bir organizasyon olduğunu söyleyebiliriz. Ve insanı Allah’ın yolundan saptırmak isteyen en önemli varlık şeytan olduğuna göre, bu organizasyonun başındaki de o olmalı.
Olmadık kuruntularla bizi meşgul eden, aklımızı karıştırmaya ve sağlıklı düşünmemizi engellemeye çalışan hep o. Ama yalnız değil; dostları, kardeşleri ve askerlerinden oluşmuş organize bir orduya sahip.
Ne kadar aklımız açık, şuurlu, herşeyi detaylı bir şekilde düşünüp isabetli kararlar veren biri olsak da kimi zaman unuturuz. İşte o, bir anlık unutmayı, dikkatsizlik ya da bilgisizliği fırsat bilir ve kendi çöplüğüne çekmeye çalışır.
Hz. Adem’e yaklaştığı gibi sinsice yaklaşır. Saatteki akrep gibi, yavaş yavaş ilerler, alttan alta faaliyet gösterir. Şeytandan söz eder insanlar ama yapabileceklerine tam olarak inanmaz. Oysa zaaf içindeki kişiye kendisini, Rabb’ini, ölümü, sonsuzluğu, her şeyi unutturur. İnsanı tüm canlılardan daha akılsız duruma düşürür.
Allah, onun sinsi planlarının samimi inananlar üzerinde geçersiz olduğunu müjdeler. Şeytan, saptıramayacağını bildiği halde yine de vesvese vermeye çalışır. Detaylarda boğarak kafa karıştırmaya, gaflete sürüklemeye çalışır. İnananların ecirlerini ve Allah Katında yüksek dereceler kazanmalarını engellemek ister.
Organizasyonun bir parçası olmak yerine, Allah’ın gün içinde bize gösterdiği sayısız aczimizi düşünüp bizi Allah’a yaklaştıracak konulara yönelmek daha akıllıca olmaz mı?.. Zorlayıcı gücü yok ve yalnızca çağırıyor ancak biz gidiyorsak bu, zorlanmadan gittiğimiz anlamına gelmez mi?
Organizasyon sığlarda faaliyet gösterir; derin insana yanaşamaz. Gün içinde yaptığımız herşeyi Allah’a bağladığımızda ise organizasyon çalışanları mesai yapamaz.
Allah, vaat ettiği sonsuz güzelliklere kavuşmak için yalnızca Kendisine gereği gibi kulluk etmemizi isterken, bile bile yüz çevirip dünya hayatına razı olmak ne büyük bir gaflet hali. İnsan tamamen inançsız bile olsa, öldükten sonra dirilmenin "ihtimali" bile, bu konuda onu daha akıllı davranmaya zorlamalı değil mi?..
"Dünyadaki halimiz, denize inci niyetiyle dalan dalgıçlara benzer. Herbiri cevher ve inci ümidiyle eline ne geçerse torbasına doldurur. Dışarı çıktıklarında kimin inci, kimin boncuk veya taş topladığı ortaya çıkar. İşte, mahşer günü buna benzer." der Mevlana. Allah nefsimizin kapılarını şeytana kapatsın; o gün torbalarımızdan çıkanların tümünü cevher ve inci kılsın…
Cemaat.com