8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3205
Okunma
Sayın Darvinistler,
Evrim teorisinin savunucuları,
Mal ile Mükellefin,
Sorumluluğu bir değildir.
Mal;
fiziğine ve sayısına göre,
Mükellef;
fiiline ve felsefesine göre muamele görür.
Evrim iddiası ve ıspatlama adına yaşanan gayretkeşlik,
Mükellef mahlûk olma sorumluluğundan kurtulup,
MAL mesuliyetsizliğine sığıma göz açıklığından olsa gerek.
Bu tartışmaya inkar veya ıspat adına taraf olabilmek için!..
Dünya çapında arkeolojik araştırmalar, bulunan fosillerin yaş, tür, cins, familya ve genetik değerlerini tespit etme imkânlarına sahip,
Son teknik gelişmiş laboratuarlarda biyolojik incelemeler yapma imkânlarına sahip bir biyolog ve yine bu tez üzerinde pratik çalışan uzman ekipler arasında yer almayı gerektirir.
ONUN BUNUN DEDİĞİ, YAZDIĞI, ANLAŞILMAYAN BİLİMSEL TEORİ VE TABİRLERLE BİRŞEY BİLDİĞİNİ GÖSTERMENİN GURUR VE KİBİRİ İLE BİLGİÇLİK TASLAYARAK, insanları geleceklerini düşünmekten, ailelerine, milletlerine, insanlığa faydalı şeyler üzerinde düşünmekten alıkoyacak kısır döngüler içinde, faydasız tartışmalar başlatmak ve kan davası haline getirerek sürdürmek!.
İNSANLIĞA İHANETTEN BAŞKA NE İLE İZAH EDİLEBİLİR.
Neden herkes kendi işi ve kendisini ilgilendiren faydalı uğraşları bırakıp ta,
kimseye faydası olmayacak husumet ve bölücülük üretecek, insanlık ailesi içine nifak tohumları ekecek gereksiz işler ile ilgilenir anlamak mümkün değildir.
Kendi değerli mesai ve zekâlarını,
dünya çapında insanlığın değerli zamanlarını,
kendilerine, milletlerine, insanlığa faydalı iş görme ve düşünce üretme alanlarından uzaklaştırıp, faydasız fanteziler ile meşgul ederler.
HAVANDA SU DÖVMENİN kime ne faydası var?
Toplumları bölme, parçalama, düşman kamplara ayırmak isteyen KAHROLASICA kendilerini TOPLUM MÜHENDİSİ diye adlandırarak tanıtan HAİNLERİN bölücü faaliyetlerinin bilim alanını kullandıkları bir istismar ve hile politikasından başka bir şey değildir.
Sosyal alanda, DEVRİMCİ – İLERİCİ – GERİCİ - SAĞCI- SOLCU, KÜRTÇÜ - TÜRKÇÜ Vs. Siyasal alanda muhtelif düşman kardeş ve kardeşi kardeşe düşman yapan vurguncu ve soyguncu şehir eşkıyalarının kurmuş olduğu çete karakterli partiler, bilim alanında da EVRİMCİ, ÇEVRİMCİ, KÖKTENCİ Vs.
Yeter Beyler.
Ömrünüzü, geleceğinizi kazanma adına, kullanmanız gereken hayat enerjinizi, ne sizi nede milleti HİÇ TE İLGİLENDİRMEYEN BOŞ SAFSATALAR İLE ZAYİ ETMEYİNİZ.
BİLİM ADAMI İSENİZ bir diyeceğimiz yok.
Amma bu teorik tartışmaların zemini burası değildir.
Gidiniz bilim mahfillerinde araştırma ve deneylere dayanan incelemeler yapınız.
Bulgularınızı birbirinizle paylaşınız.
Doğruluk ve yanlışlığını da yine işin ehli olan uzmanlar ile tartışınız ıspatlayınız veya çürütünüz. Bu bizi yani hakları hiç mi hiç ilgilendirmez.
Söylem ve iddialarınız kendi çalışmalarınızla ortaya koymuş olduğunuz araştırma ve inceleme, tespit ve bulgularınıza dayansın.
Başkalarının bozguncu fikirlerinin bedava pazarlamacısı olmayınız.
Halkı ilgilendirmeyen konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, teknik açıdan da bilgisi bulunmayan kitleler önünde tartışarak ekmek mücadelesi veren temiz insanları kirli işleriniz karıştırmayınız,
KAYIKÇI, KAVGANIZA TARAF VE DAHİL ETMEYİNİZ.
Tribünlere oynayan SÜKSELİ futbolcu konumuna kendinizi mahkum etmeyiniz.
Bilim adamına kalabalıklardan alacağı alkış ve aferin değil bilginin izzetini, itibarını koruyacak ayağa düşürmeyecek ONUR VE VAKAR yakışır.
FUTBOLCUNUN MOTİVASYON VE MORAL İÇİN TEZAHÜRAT VE ALKIŞA İHTİYACI VARDIR.
AMMA AKLI BAŞINDA ONURLU BİR BİLİM ADAMININ OLAYIN DIŞINDA VE UZAĞINDA OLAN HALKTAN ALACAĞI AFERİNE İHTİYACI YOKTUR.
AFERİNE İHTİYAÇ DUYAN ZAVALLILARA, BİLİM ADAMI DENMEZ.
İLLAKİ BİR İSİM VERİLECEK İSE SADECE “ŞARLATAN” DEMEK KAFİ GELİR.
İnsanlığa hayati bir kazanç sağlayacak, hastalıklara çare olacak, ulaşıma kolaylık kazandıracak, ekonomik problemlere çözüm üretecek, DÜNYA HAYATLARINDA KAZANDIRACAĞI RAHAT İLE BERABER,
HAYATI YAŞANMAYA DEĞER KILACAK EBED ÂLEMİNDEN MÜJDELER VERİP HUZUR VE MUTLULUK KAPILARINI AÇACAK İSENİZ!..
TÜM DÜNAY İNSANLIĞI İLE PAYLAŞINIZ.
Tarihe bir yad-ı cemil olarak adınızı yazdırınız.
Yoksa HAYATINI İNANCI İLE ANLAMLI VE AMAÇLI YAŞAYAN İnsanlığı rahat bırakınız.
İnançsızlıktan dolayı stres, depresyon, bunalım ve kaoslarla karartmış, anlamsızlaştırmış olduğunuz hayat ve düşünce tarzınızı ve safsatalarınızı kendinize saklayınız.
SİZ YAŞAMINIZI ANLAMSIZLAŞTIRDIĞINIZDAN DOLAYI,
BU ANLAMSIZ YAŞAMIN SONUNU DÜŞÜNMEMEK İÇİN milyarlarca yıl öncesinden tez üretmeye safsata ve fantezileriniz ile size bir nefes kadar yakın olan ÖLÜMLE SORGULANMAK ÜZERE MÜKELLEF OLARAK HAFIZALARINIZDA KAYDA GEÇMİŞ OLAN HAYATINIZIN HESABINIZDAN KURTULMAYA ÇALIŞTIĞINIZ BELLİ.
Amma nafile!.
Beyhude TOPU TACA ATMAYINIZ.
KAMERALARLA DÜNYA STADINDA HERKESİN OYNADIĞI HAYAT MAÇINI, EN İNCE DETAY VE TEFERRUATINA VARINCAYA KADAR KAYIT ALTINA ALIYOR.
HEM,
HAKEM ÇOK DİKKATLİ,
UZMAN VE ADİLDİR.
Mal ile mükellefin HESABI VE MUAMELESİ FARKLI OLUR.
KENDİSİNİ MAL ZAN EDEN VEYA
MAL GÖRÜNME KURNAZLIĞI, MÜKELLEF MESULİYETİNDEN KURTARAMAZ.
Bir şey daha söylemeden edeceğim.
Velev ki evrim var ve ıspatlandı.
Evrimi yapan bir ustaya, tasarımcıya ihtiyaç yok mu?
Milyarlarca yıl öncesine gitmeye ne gerek var.
Zaten sperm olarak girdiğimiz rahimde elbette eviriliyoruz.
Dokuz ay on gün, sağımıza solumuza durmadan çevriliyoruz.
Cenin ve bebek oluyoruz.
Sonrada dünya denilen hiç bilmediğimiz,
yaşarken beğenmediğimiz,
sıkıntılarını çekerken hep şikâyet ettiğimiz;
Bir türlü terk edip gitmeye de razı olamadığımız,
Ayrılışı KORKULU RÜYAMIZ OLAN bir ortama donanımlı bir şekilde gönderiliyoruz.
Yaratıcının şefkat ve merhametinin temsilcisi,
ANNE VE BABALARIMIZI EMRİMİZE AMADE KILINMIŞ BİR HALDE
KARŞIMIZDA ELPENÇE DİVAN HAZIR YOLUMUZU BEKLER BULUYORUZ.
Bütün bunlar ya tesadüf denilen neidüğü belirsiz bir idda,
Veya akıl ve mantığı felç eden kendi kendilerine olduğunu iddia edenlerin akıldan ve mantıktan ne kadar uzak olduğunu gösteren inkarı imkansız deliller değimli?
Dertli İstiklal ve Vatan şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un,
“ İMANDIR İLAHİ, O CEVHER Kİ NE BÜYÜKTÜR,
İMANSIZ KALAN PASLI YÜREK SİNEDE YÜKTÜR.”
Sözü imanın ne kadar değerli,
akıllı ve mantıklı, huzurlu ve mutlu bir yaşam için,
vazgeçilmez ve hayatın olmazsa olmazı olduğu noktasındaki önem ve kıymetini,
akıl sahibi olan HERKESE NET BİR ŞEKİLDE anlatıyor.
Dünya zindanında idam hükmü verilmiş,
infaz gününü işkenceler içinde inatla beklemeyi,
yaşamayı, HAYAT ZAN EDEN ZAVALLILARADA ancak acıyoruz.
Elimizden bir şey gelemeyişinin çaresizliği içinde ıslahları için Erhamurrahimine DUA ediyoruz.
Nede olsa İnsan olarak " LEKAD HALEKNEL İNSANE Fİ EHSENİ TAKVİM " suretinde yatılmışlar.
Bizim gibi düşünmeseler de, bizim gibi inanmasalar da, KENDİLERİNİ FARKLI TÜRLERE İSNAT ETSELERDE, HEMCİNSLERİMİZDİRLER.
BİZİ KENDİLERİNDEN KABUL ETMESELERDE,
BİZ ONLARI KENDİMİZDEN KABUL EDİYOR VE DÜŞÜNÜYORUZ,
ÇÜNKÜ BİZE ÇOK BENZİYORLAR.
O konumlarına özendiğimiz hayvanlar bizden önce yaratılmış olmalarına rağmen;
Şu an bile bizden daha donanımlı ve daha mükemmel işler becermiyorlarmı?
Doğal yeteneklerinin dışında bilgi ve özel beceri ile iş yaptıkların söylemek mümkün değildir.
Hala buldukları kovukta, girdikleri delikte, tünedikleri dal veya kayada ömür sürdürüyor, beslenmek için bulduklarını gıdalarını buldukları şekli ile tüketiyorlar.
Olaya basit birkaç örnekle bakacak olsak!..
Tavşan sebze ile yaşamasına otçu bir hayvan olmasına rağmen,
Yaratıldığı günden beri sıkılıp bir değişiklik olsun diye tükettiği sebzelerden bir salata yapmış mı?.
Aslan ve sair kedigiller ailesinin mensupları ve diğer etçiller,
Eti bizden önce tanıyıp bilmelerine rağmen, bu güne kadar gecen uzun zaman zarfında, şunu bir de pişirip beslenelim diye kebap veya pirzola yapmayı düşünmüşler mi?
veya tuzlayıp ta lezzetini arttıralım demişler mi?
Biz sığır ve davarlarımıza tuz yedirmemize rağmen!..
Hala avlarını öldürdükleri doğal ortamlarında kanıyla, çamuruyla, tüyü ve derisi ile beraber tüketiyorlar.
Bunca zamandır, ehli hayvanları medeni hayatı İNSANLARDAN GÖRMELERİNE RAĞMEN BUKADAR BASİT BİR KONUDA BİLE NEDEN EVRİLEMEDİLER?
NEDEN ÇEVRİLEMEDİLER?.
EVET EVRİLMEDİLER, ÇEVRİLMEDİLER,
AMMA!..
TÜRLERİNE İHANET EDİP BAZI YATIKLARIN BAZI FERTLERİ GİBİ ŞAHSİYET ÖROZYZNUNA UĞRAYIP PALDÜR KÜLDÜR DE DEVRİLMEDİLER.
Veya canavar dediğimiz yırtıcılar,
çoğu zaman besin bulamayıp aç gezmelerine rağmen, başka hayvanları ana, yavru ayrımı yapmadan, büyük küçük ayırt etmeden yemesine rağmen, kendi yavrularını yerlermi?
Her yıl yaşadıkları sıcak, soğuk, kar, yağmur benzeri meteorolojik olaylar karşısında en ufak bir tedbir düşünebilmişlermi?.
Neden acaba!..
Fark ve sebep kafamızda taşıdığımız beynimiz ise!..
Sanıyorum birçoğunun beyinleri bizimkinden büyük,
Bazılarınınki ise bizim beyinsilerimizin bedenini bile tartacak hacim ve ağırlığa sahip olmasına rağmen.( Balina, Fil, gergedan Vs. gibi)
Misal olarak bir dostun logosunda gördüğümden dolayı ilk aklıma gelen BAL ARISINA dikkat edelim.
Yirmi birinci YY. bilgi birikimi, teknik imkânları ile hala terkibini bile tam olarak tespit edemediğimiz TATLI BALI, GENETİK KODLARININ DIŞINDA HİÇ BİR YARDIM VE EĞİTİM ALMAMASINA RAĞMEN YARATILMIŞ OLDUĞU GÜNDEN BERİ YAPIYORDU.
Geçen bunca uzun zamana rağmen YİNE SADECE BAL VEYA POLEN YAPABİLİYOR.
Üretiminin ne markasını ne modelini değiştirmemiş.
İnek sütün,
Tavuk yumurtanın,
Gözsüz bir kurtçuk olan ipek böceği, ipeğinin,
Yılan, akrep, çıyan zehrinin,
hakeza, hiç birisi ürettiği şeyin ne model ne de markasını değiştirmedi ve değiştirme ihtiyacı his etmedi.
Neden acaba!...
İnsanın dışında hiçbirisi,
Ne evrildi, ne çevrildi,
Ne de FITRATININ DIŞINA ÇIKIP,
CİNSİNİ, TÜRÜNÜ ASLINI İNKAR EDİP BAŞKA CİNS VE TÜRLER ÖNÜNDE DEVRİLMEDİ!..
Bal ustası, ARI,
Arı olarak yaratıldı.
Arı olarak DİMDİK AYAKTA DURUYOR.
Ve sanıyorum ARI OLARAK YARATILDIĞINDAN DA BİR ŞİKÂYETİ YOK.
Evrimcilerin evrimdeki inatlı ısrarlarının atlında,
bilimsel bir gerçeği ıspatlayarak insanlığa bilim adına bir şey kazandırma iyi niyeti olmadığı her hallerinden belli.
Maksatları üzüm yemek değil.
İnançlı ve insan olarak yaşamın yüklediği sorumluluklardan kurtulmak için, inkâr ile kurtulmaya çalışma düşüncesinin hainane planı vardır.
Yoksa kalabalıkları ilgilendirmeyen BİR TEORİ,
İNSANLIĞI BUKADAR MEŞGUL EDİP SINIFSAL BİR AYRIŞTIRMA SEBEBİ OLABİLİRMİYDİ?
Bu iddianın arkasında, Beni İsrailin arz-ı mevud ve üstün ırk oldukları inancının hayata geçirme zeminini hazırlama art niyetinin organize izleri perdeli de olsa kendisini göstermektedir.
Bu işin ayağa düşüp BİLİMSEL OLAMAKTAN ÇIKIP SİYASİ BİR MALZEMEYE DÖNÜŞMESİNİN BAŞKA ADI YOKTUR VE OLAMAZ.
Amma inanmanın insana yüklemiş olduğu,
sivrisinek ısırması nevinden,
ağırlık, zorluk ve rahatsızlığından kurtulmak için,
inkâr ile kendilerini KOBRALARIN, PİTONLARIN, ENGEREKLERİN AKREPLERİN KUYUSUNA ATTIKLARININ FARKINDA DEĞİLLER.
Yine soruyorum.
Allah’a ve ahirete yani bütün ruhların muhtaç olduğu ve şiddetle arzu edip istedikleri ebedi hayata inanmadan;
SONU DARAMATİK BİR SIFIR OLAN HAYATI,
SONUNA KADAR,
KADAVRA OLUNCAYA KADAR,
İNATLA SÜRDÜRMENİN AKIL İLE MANTIK İLE İZAH İMKÂNI VARMI?
SONUNDA ÖLECEKSENİZ VE YOK OLACKSANIZ!..
BİR ÖMÜR YOK OLMAK İÇİN YAŞAMIN ZORLUKLARINA İNATLA DİRENMENİN ESPİRİSİ NEDİR?
Evet,
Sönmüş ateşten geriye kalan külden,
Hayata kaynak vazifesi görecek su ve toprağı,
Çamurdan
Tek hücreli canlıları,
Onlardan tüm canlı organizmaları!..
Bir hücreden de ,
Mükemmel İnsanı yaratan yaratıcıyı inkâr etmek istek ve eğilimi içinde olanlar,
ÖNCE KENDİ VARLIKLARINI inkâr etmeli.
Veya varlıklarına MANTIKLI BİR DELİL TEŞKİL EDECEK her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeye gücü yeten, ilim ve kudretinin yanında hücre ve atomlarla, galaksi ve nebülözlerin bir olduğu BİR İLAH, BİR YARATICI BULMALILAR.
Yoksa yaşamının devamı adına,
Tüm yaratıkların varlık ve hizmetlerine muhtaç olan,
aciz ve fakir bir mahlûkun,
KÂİNAT SARAYINDA SULTAN GİBİ YAŞAMASININ
AKIL İLE MANTIK İLE İZAH EDİLEBİLİR BİR TARAFI YOKTUR.