- 2668 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Önkuzu ve İnsan Hakları
Hani bilirsiniz bizim ülkemizde birilerinin sıkıştığında kullandığı amiyane tabirlerden ve kavramlardan birisidir. İnsan Hakları diye bir kavramı hep duyarız. Genelde sol kimlikli sivil toplum kuruluşlarının üyeleri göz altına alındığında , Pkk yanlısı siyasi partinin üyeleri ve yöneticileri nezarete atıldığında yada 12 eylül döneminde yaşamını yitirmiş devrimci ve solcu kimliğyle tanınmış ve sahiplenilmiş kişilerin anma törenlerinde duyarız.
Peki bu insan hakları dediğimiz şey Ülkücülerin hakkına riayet eder mi?
Bakalım ediyor mu?…
‘‘Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin İnsan Hakları Bildirisinde açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklere sahiptir.”
İşte o çok savunulan İnsan Hakları Bildirisinde aynen böyle söyleniyor üstelik 1. Maddede…
Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda tahsil görürken işgal altındaki okulda komünistler tarafından yakalanıp üç gün süren ve bisiklet pompasıyla ciğerlerine hava basmaya varan ağır işkenceler yapıldıktan sonra, 23 KASIM 1970 günü, okulun üçüncü katından aşağıya atılarak şehit edildi…
Önkuzu’muzun 3 gün esir alınarak özgürlüğü kısıtlanmamış mıdır? Sadece Ülkücü olduğu için siyasal görüşüne istinaden işkencelere maruz kalması İnsan Hakları bildirgesinde yer alan ”siyasal ayrım gözetmeksizin” ibaresine uymuyor mu?
Yolumuz Allah yolu , davamız peygamberin davası diyen , kendileri için üniversitelerin kapısına ” Buraya Muhammed’in Piçleri Giremez” diye pankart açıldığında o insan hakları bildirgesinin 1. maddesinde ” din ve siyasal ayrım gözetmeksizin ” ibaresi yer almıyor muydu?
Çeşitli işkencelere gark olduktan sonra bir insanın ciğerlerine bisiklet pompası ile hava basarak ciğerlerinin patlamasını sağlayarak ölümüne sebep olanların insan olduğundan söz edebilir miyiz?
Ülkücü şehidimiz Dursun Önkuzu’yu 13 kişi ağır işkenceler sonucunda şehit etti. Katillerinden bazıları yakalanıp cezaevine kondu o yakalananlarda Meşhur Ecevit affı ile salıverildi.
Önkuzu’yu 3 kattan aşağı atanların arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğu iddiaları gündeme gelmişti ancak Kemal Kılıçdaroğlu bu konu hakkında suskunluğunu koruyarak kabul eder gibi tavırlar sergiledi. Bu konuda kendisine yöneltilen hiç bir soruya cevap vermemektedir.
Önkuzu’nun şehadeti sonrası mahkemeler başlamış ve hakimler, savcılar görevini yapmaya başlamışlardır.
Önkuzu isimli davaya Tuğgeneral Ali Elverdi bakmış!.. Hani şu, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının dâvâsına bakan hakim var ya, işte o!..Dâvânın savcısı ise Hâkim Hava Kıdemli Yüzbaşı Askeri Savcı Ali Hüner imiş!.Yargılama, DEV-GENÇ davası ile birleştirilmiş!..Askeri Savcı Ali Hüner, hukuk tarihine geçecek mütalaasında şöyle demiş:
“Dursun Önkuzu’yu sorguya çekip tehdit eden sanıklar, polisin gelmesiyle telaşa kapılmışlar, gerek yapılan hazırlık tahkikatında, gerekse son tahkikatta dinlenen tanık beyanlarından kat’i olarak Önkuzu’nun sanıklar tarafından pencereden atıldığı yolunda bir beyanda bulunulmamış, sadece maktulün pencereden düşerken ve düştükten sonra görüldüğü tanıklarca beyan edilmiştir. Maktulün sanıklarca pencereden atıldığını gören ya da beyan eden herhangi bir şahit yoktur.
“Soruşturmada Önkuzu’nun sanıklarca pencereden atılarak öldürüldüğüne dair kesin, mukni bir delile rastlanılmamış olması nedeniyle sanıklara isnat edilen Dursun Önkuzu’yu öldürme fiili tekevvün ve teşekkül etmemiştir.”
Hakimin ve savcının gördüğü , aktardığı ile tutanaklara geçenler aynen bu şekilde… Hatta daha ileri giderek kendisini pencereden atmak suretiyle intihar ettiğini savunanlar vardır…
Peki Önkuzu’yu şehit edenlerden Ali Başpınar isimli katilin itirafına bakalım ne diyor… ?
Dursun Önkuzu’yu katledenlerden Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Ali Başpınar’ın kendi beyanlarına göre; olay şöyle gelişir:
“23 Kasım 1970 tarihinde Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun Önkuzu’yu önce kaçırarak hapsetmişler, sonra bilahare feci şekilde dövmüşlerdir.
Bununla da yetinmeyen sanıklar, bir bıçakla Dursun Önkuzu’nun bilek damarlarını kesmişler, ağzına lastik hortum takarak pompayla şişirmek suretiyle vahşiyane bir şekilde öldürüp 3. kattaki odanın penceresinden atmışlardır.”
Bilekleri bıçakla kesilmiş olan , feci şekilde dövülmüş olan , ciğerlerine bisiklet pompası ile hava basılmış bir insan nasıl olurda kendisini pencereden aşağıya atabilir. Yerinden kalkamaz ki… !!
“İşte böyle bir yargılama” sonunda, mahkemenin verdiği cezalar şöyle:
M. Ali Kabakoğlu’na 20 yıl,
Adnan Altıparmak’a 20 yıl,
Sabri Uyar’a 20 yıl,
Mehmet Özdemir’e 20 yıl,
Sabri Uçar’a 8 yıl, 4 ay,
Şefik Şenel’e 13 yıl, 4 ay,
Akif Atasayar’a 13 yıl 4 ay,
Cem Uyar’a 12 yıl,
Ali Başpınar’a 10 yıl,
Fikri Aytan’a 10 yıl,
Feridun Tamirer’e 12 yıl!..
Mehmet Şahiner’e 12 Yıl..
Bu katiller 1974 yılının mayıs ayında Ecevit’in çıkardığı genel af ile salıverildiler. Hem de mahkumiyetlerinin üzerinden 1 yıl geçmeden özgürlüklerine kavuştular.
İşte bu yazdıklarımdan sonra Ülkücüler üzerine oynanan oyunları daha iyi anlayabiliyorum. Çünkü çeşitli işkencelerle insalık dışı şekilde şehit edilen Dursun Önkuzu’nun katillerine 20 yıl hapis cezası veriliyor o ceza da genel af ile çekilmeden çıkılıyor.
Ancak 7 tipliyi öldürmekle suçlanan Haluk KIRCI’ya 7 defa idam cezası veriliyor ve halen hapislerde çürütülüyor.
O halde bundan şu sonuç çıkar Tip’lilere dokunursan idamlıksın , Ülkücüleri öldürmekle mükellefsin…
1 Aralık 1970 yılında yayınlanan Yeniden Millî Mücadele isimli dergi’de ” Masonların Koltuğunda Komünistler Şımarıyor” isimli yazıda Dursun Önkuzu’nun İşkenceler sırasında ” İmdaaaat” diyerek bağırdığını ancak ona kulak verecek kimsenin olmadığının ayrıntılarını yazıyordu. Önkuzu’nun imdat çağrısına başka bir odada işkence gören Hasan Gürül isimli Ülkücü öğrencinin feryatları karşılık veriyordu. Hasan Gürül’e sapı kırılmış bir balta ile dizkapaklarına vurulan Hasan Gürül bacaklarını hissetmez olmuş. Bu sırada başında bulunan solcu bir öğrencinin , işkencecinin pis pis sıratarak ”Dursun’un işi bitti sıra sende” der.
Allah’tan ki Hasan Gürül ölmeden polisler yetişmiştir.
Hadi hepsini geçtik , Hakimin, savcının , savunmaların dediklerini geçtik gelelim doktor raporlarına…
Op. Dr. Coşkun Ergür ve Op. Dr. İlhan Bumin’in raporu, yapılan “insanlık dışı işkence”yi gözler önüne sermektedir:
Hastanın ayak tabanı ile vücudunun muhtelif yerlerindeki darplardan başka; sol bacak, kol ve kaburga kemiklerinin üçünün kırıldığı, kafatası ve çene kemiklerinin dağıldığı tesbit edilmiş, ayrıca akciğerinde devamlı kanama ve kafa travması geçirdiği görülmüştür!”
Bu raporlara rağmen katillere verilen en yüksek ceza 20 Yıldır…
Okul yönetimi tarafından olay yerinde bulunan alet ve edevatlar tutanaklara şöyle geçmiştir.
“Makas, demir kazık, plastik hortum boru, tuzlu su, kerpeten, şiş, kolonya ve işkence kitabı!”
Dursun Önkuzu’yu pencereden atan kişinin yakalanmadığını ve hatta elini kolunu sallayarak dolaştığını Haber2000.com haber sitesinin editörü tarafından şöyle saptanıyor.
O şahıs, bu suçunu 1984 yılında bir “öğretmen arkadaşı”na anlatıp; “Dursun Önkuzu’yu pencereden ben attım” demesine rağmen; ne “yakalananlar” arasında var ismi, ne de “yargılananlar” arasında!.. Daha sonra “Zara İHL’de Fizik öğretmenliği” yapan İ.E. adlı bu şahıs, şu anda elini-kolunu sallaya sallaya dolaşmaktadır!.
Bu “cani”nin “kim” olduğunu, şu an “nerede” yaşadığını bilenler biliyor…”
Katillerinden birisi hiç ceza almadan hatta hala kutsal bir görevde öğretmenlik görevinde , bu ülkenin ekmeğini yiyip elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
İşte soruyorum , Önkuzu için İnsan Hakları yok mu ?
Şehadetinin 41. Yılında Şehidimiz Dursun Önkuzu Ağabeyimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Vural Egemen SARIGÖZ
23/11/2011
YORUMLAR
O dönemi lise ve üniversite öğrencisi olarak yaşamış biri olarak diyebilirim ki, sağcılık da, solculuk da son derece yanlıştı. Sizin verdiğiniz örnekte olduğu gibi, öylesine büyük acılara şahit olduk ki...Ne kadar aptal bir gençlikmişiz, diyerek hayıflanmaktan başka bir şey gelmiyor aklıma... Ben, kısaca kendimi anlatayım: Atatürkçü bir baba etkisinde Atatürk sevgisiyle büyümüştüm. Ve sanıyordum ki, Atatürkçülüğümü haykırabilirim göğsümü gere gere. Ne var ki,yaşadığım mahalle ülkücü gençler için kurtarılmış bölgeydi ve o mahalledeki tüm arkadaşlarımla birlikte ülkücü olmak zorundaydım. Ve okuduğum okulda olsun (Anadolu Ün. o zamanlar İ.T.İ.A.) yollarda, bindiğim otobüslerde olsun, hep ülkücü/millietçi grbumla hareet etmek zorunda kalırdım. Eskişehir'in Adalar denilen gezi yolu solcuların elindeydi ve oraya hiç gidemezdim, gene gezi yolu olan Hamamyolu caddesi sağcıların elindeydi ve bizlerin mekanıydı. Düşünebiliyor usunuz şu ayrıı? Allah (cc) o günleri bir daha yaşatmasın bu millete...Saygıyla