- 1545 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Vedasız gidiş
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ahşap bir masa. Ayakların üst köşelerinde oymalı aslan başı motifler. Üzerinde şiir mısraları yazılmış ufak bir not defteri, artık ezberlediğim satır altları çizili bir kaç kitap, ucu masa dışına taşmış bir zarf açacağı, küçük sedef kakmalı ahşap bir kutu. Parmaklarım gezindikçe üzerlerinde, benimle oyun oynadığı, sohbet ettiği günlere dönüyorum. Odasına girdiğimde hiç birisinin önemi kalmazdı onun için. Ya yeni elbisemle ona defile yapar, ya da arkadaşlarımla kavgalarımı anlatır, yanında kalmak için illa bir bahane uydururdum. O’nun her halimi önemser tavrı yok muydu, belki de en çok o yönünü arıyorum. Bir çikolata ya da gofret sohbetimizin tadına tat katarken, olur olmaz her şeye güler, annemin artık susun ikazıyla azar işittiğimiz de olurdu. Pencereye yaklaşıyorum, sokağın işlekliği canımı sıkıyor. Bir insan, bir hayat, bir geçmiş, bir gelecek, bu masada öylece zamanı durdurmuş bekliyor. Ben de bekliyorum.
Babamla ettiği bir kavga sonrası gitti. Hiç dönmedi. Tam on yıldır odası olduğu gibi muhafaza ediliyor evimizde. Hiç gitmemiş, biraz sonra kapıyı çalıp gelecekmiş gibi. Acaba bu evde onu en çok bekleyen kimdi ? Ben miydim, babam mı ? Bazı akşamlar babam onun odasına girer saatlerce kalırdı. Hiç girmezdik o varken. Soru bile sormazdık. Belki odadan çıktığı vakit, omuzlarının çöküklüğüydü bizi sormaktan alıkoyan. Belki benzinin solukluğu, belki de gözlerinde ki kırmızılık. O’nu öyle gördükçe kimseyle kavga edemez olmuştum. Omuzların çökmesi demek kaybetmek demekti, acı çekmek demekti, özlesekte görememek demekti. Ceza vermek istediyse, evet biz cezamızı hep birlikte çekiyorduk. Ya o ?
Bir gün çalan telefon, yılların tozunu havalandırdı. Bana çocukken hediye ettiği lacivert civciv yeniden odalarda paytak paytak gezinmeye, bakkal birikmiş çikolata ve gofretleri paketlemeye başladı bile. Vapura bindim. Bir yakadan diğerine uykulu, telaşlı, umutlu, bezgin yüzleri bıkmadan taşıyan bu vapur, her zamankinden daha değerli oldu bana şu an. İşte, martının biri kapmış yine bir simit parçasını vapurdakilerin çay sohbetine katılıyor, bende dahil olmak için bir bisküvi uzatıyorum. Parmağımın arasından alır almaz uçup gidiyor. O’da gitti diyorum. Vapurdan iner inmez daha iskelede gözlüklerimi taktım hemen. Güneşin o keskin ışıkları gözümü rahatsız eder diye değil. O’nu gördüğüm an gözlerimden yansıyacak duygudan emin olamadığım için. Oysa çocukken hiçbir duygumu saklamazdım ki amcamdan, şimdi bu saklayış neden? Saklanmayı öğrenecek kadar büyümüş müydüm ? Yok yok, puantiyeli bir elbise giydim tıpkı çocukluğumdakine benzer. Tarif edilen evi bulduğumda yine ona defile yapacağım. Birikmiş arkadaş kavgalarımı anlatacağım. Ceplerini karıştıracağım, hani nerede çikolatam diyerek. Hayır, büyüyemem, şimdi değil. Kapıyı o açtı. Bir müddet öylece durduk ikimizde ne yapacağımızı bilemeden. Dört yıl önce ölen babama ne kadar benziyor. İçeriden bir kız çocuğu koşup geldi. Elini amcamın beline dolayınca, bırak onu diyecektim neredeyse. Yıllarca kurduğum kavuşma anı hayalim elimden kaydı gitti, gökyüzüne. Koşup birbirimize sarılamadık. Sevinç çığlıkları atamadık. Masanın üstünde ondan geriye kalanlarla geçen yılların avuntusu, bir kayboluşun özlemi, elimde hediye paketi yapılmış sedef kakmalı bir kutuyla olduğum yerde mıhlanmış gibi duruyordum. Nasıl davranmam gerektiğini bilemezlik ellerimi titretiyordu. “Amcam” demek için çırpınıyorum, boğazım kasıldıkça kasılıyor. Ağzımı her açtığımda, kapanıyor. Kendimi zor tanıttım, serin bir merhaba çıktı ikimizden. Hepsi bu. Yıllar sonra bulduğum benim çocukluğumun amcası değildi. Hâlâ yoktu. Anladım ki hiç dönmeyecekte.
İsra Doğan
YORUMLAR
Dün eklemiş olduğum bir hikayede; "Bazen ölüm elvedalaştırmadan gelir" adlı öykünün finalinde baş karakterin öldüğü haberi aslında mecaz ölümüydü, dış faktörlerden etkilenen karakteri bir çatışmada öldüğünü yazmamanın temel etkeni bir insanın kendi içindeki çatışmadan öldüğünü konu etmiştim.
"Ceza vermek istediyse, evet biz cezamızı hep birlikte çekiyorduk. Ya o ?"
işte bu dize, bana göre yazının ana teması idi. O sevdiklerine ceza verirken; kendine de o kadar ceza vermiştir. Kaçış, uzaklaşmak bazen sessiz tepkilerdir.
Amcanızı buldunuz, belki ilk karşılaşamada size soğuk gelen yaklaşımda yanılmış olabilirsiniz; sık sık buluşmalarda eminim ki eski sıcaklığı bulursunuz.
"Gözden uzak olan gönülden de uzak olur"...derler . Zaman en iyi yaklaşım aracıdır bir bakıma, amcanızı tekrar kazanmak için sık sık buluşmalısınız ve belki aileye dönüşüne vesile olabilirsiniz.
Güne getirdiğiniz yazıyı, buruk da olsa hayatın bir gerçeğiydi. Kutluyorum efendim
sevgilerimle
Herzem Ronivan tarafından 12/24/2011 3:22:44 PM zamanında düzenlenmiştir.
Herzem Ronivan tarafından 12/24/2011 3:23:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
İsra Doğan
Saygılarımla
İsra Doğan
İsra hanımefendi,
Kutlarım. Çok güzeldi, diğer eserleriniz gibi...
Selam, sevgi ve saygılarımla...
İsra Doğan
Süpriz oldu bana, günün yazısı seçenlere teşekkürler.
Saygı ve hürmetlerimle
çok güzeldi..
keşke biraz daha uzun olsaydı..
tadı damağımda kaldı desem..
sevgiler..
selamlar..
İsra Doğan
kemal beye katılıyorum benim yazımda dahil b akşam okuduğum beni etkileyen en güzel yazı bu aslında gidenleri gitmeden önceki halleiryle hatırlamak engüzeli ama amcadeseydin aradakiyıllar kaybolucaktı belkide ya güzel biranı yada güzelbir kurgu tebrikler
İsra Doğan
Saygı ve selamlarımla.