- 955 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YARALI MEVSİM
Sokaklar boşaldı…
Etrafta çıt yok…
Hiç kimse beni anlayamaz diyen bir ceviz ağacının sağa-sola salınan dallarının çıkarttığı bir ses var sadece etrafta…
Meraklı komşunun “Günaydın Hakkı Bey” ,diyerek bakkal beye seslenişi bir de…
Bir çocuk gibi yaralı, bir âşık gibi yaralı şehir…
Hiç kimse beni üzemez diyen aksi bir adamın “Meğer ben de üzülürmüşüm” demesi gibi yaralı mevsim.
Bir şehir, her sene bir mevsime küser mi?
Küsüyor işte…
…
Şehir mevsime küsüyor,
Adı, son-bahar olan mevsime hem de…
Nasıl anlatılır ki bir mevsim?
Ya da, hangi kelimeler anlatır, gerçek haliyle bir şehri….
Bahar!
Adı son, kaderi ilk olmayan bahar….
…
Hep arada yaşamak zorunda kalan bir kaderdir onunki…
Bu, öyle bir mevsimdir ki, her şeyi saklı tutar ruhunda.
Kimileri onun vaktinde terk eder bir şehri.
Kimileri onun gölgesinde bırakır acılarını.
Kimileri için, yeni başlangıçların adıdır bu mevsim.
Bazıları içinse sadece bir mevsimdir kim bilir…
Oysa sonbahar için, her şeydir bu kimileri…
Sessizdir bu mevsim…
Ağacın hüznüne, dalından sararıp düşen yaprağın ölümüne, bir tek bu mevsim ağlar…
İnsanların öteki dünyaya göçüş mevsimi olarak yorumladıkları bu vakte, bir tek bu mevsim yanar.
Acıyan ruhuna merhem olsun diye, uzun vakitler güneşe yalvaran mevsimdir, sonbahar…
Güneşe “Biraz yüzünü göster ne olur” derken, düşündüğü tek şey, insanlarsa da,
İnsanlar en çok, bu vakit de terk eder nedense bulundukları yeri.
Koşar adım, kaçarcasına giderlerken bir şehirden, her seferinde, şehir başa vurulan tokmak gibi, sitem eder mevsime ,”hep senin yüzünden” diye…
Mevsim ağlar, şehir ağlar, su ağlar… Sonra gürültüsüyle, ihtişamıyla bir ses yükselir gökyüzünden.
Yetiştim der, şimşek…
Buradayım der, rüzgar…
Rüzgâr, yağmur, şimşek, hep birlikte kendi görevleriyle engel olmaya çalışır bu gidişe…
İşte tam o sırada bir çocuğun ağlamasını duyar mevsim… Sonra, yaşlı bir adamın sırılsıklam olmuş bedeni takılır gözüne… Kör bir kadının korkudan tir tir titreyen ellerini hisseder yüreğinde…
Mevsim, işte o vakit bırakır , her şeyi… Rüzgâr, yağmur, şimşek, işte o vakit çekilir, evlerine.
Sessizlik o vakit başlar, kaderi yalnızlık olan mevsimde…
Şimdi ister istemez sormuyor mu yüreğiniz?
Kaç kez dokunur bu mevsimde bir ağaca insan.
Kaç kez sever, yüzünü okşayan rüzgârı tebessümle.
Onun için ağlayan yağmura kaç kez, yaslar başını…
Kaç kez, onu gerçekten seven yaralı sonbaharı anlar?
Kaç kez derinden çeker soluduğu havayı.
Y a da kaç kez alıcı gözüyle bakar bu mevsimde insanoğlu yaşadığı şehre
Peki, kaç şehir anlar gerçekten baharı…
İşte vakit…
İşte sonbahar…
Anlamaya da, yaşamaya da hâlâ vakit var.
YORUMLAR
Sitemize hoş geldiniz. Belki de yazı sayfalarına yeni geldiniz. Çok güzel bir yazıydı okuduğum.
bengubitis
bengubitis
Yorduğu halde okuttuysa,o halde 2 kat özür borçluyuz...İstemeden fazla emek harcayarak, aldığımız zaman dolayısıyla....
sevgiyle kalın....